Batı’nın UAEA içinde İran'a karşı attığı adım ile ilgili iki değerlendirme

İran’ın UAEA Temsilcisi Muhammed Rıza Gaibi, dün Viyana'daki UAEA Guvernörler Kurulu toplantısı başlamadan önce telefonda konuşurken (AFP)
İran’ın UAEA Temsilcisi Muhammed Rıza Gaibi, dün Viyana'daki UAEA Guvernörler Kurulu toplantısı başlamadan önce telefonda konuşurken (AFP)
TT

Batı’nın UAEA içinde İran'a karşı attığı adım ile ilgili iki değerlendirme

İran’ın UAEA Temsilcisi Muhammed Rıza Gaibi, dün Viyana'daki UAEA Guvernörler Kurulu toplantısı başlamadan önce telefonda konuşurken (AFP)
İran’ın UAEA Temsilcisi Muhammed Rıza Gaibi, dün Viyana'daki UAEA Guvernörler Kurulu toplantısı başlamadan önce telefonda konuşurken (AFP)

İran Dışişleri Bakanı Emir Hüseyin Abdullahiyan, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın, Uluslararası Nükleer Enerji Ajansı (UAEA) Guvernörler Kurulu’nu Tahran’ı ‘UAEA ile iş birliğini durdurmakla ve daha önce duyurulmayan üç gizli tesiste bulunan uranyum izlerinin kaynağına ilişkin tatmin edici cevaplar vermemekle’ suçlamayı amaçlayan bir karar çıkarmaya zorlama çabalarına yanıt vermekte gecikmedi. Söz konusu üç tesisin daha önce duyurulmaması, İranlı yetkililere zorluklar getireceği ve İran'ı zor durumda bırakacak sonuçlar doğuracağı göz önüne alındığında şaşırtıcı bir durum olarak görülüyor.
Paris’teki Avrupalı ​​kaynaklar, İran’ın asıl endişelenmesi gereken meselenin, Batı ülkelerinin kararının UAEA Guvernörler Kurulu tarafından kabul etmesinin, nükleer dosyanın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) aktarılması ve 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmasının şartlarında ve anlaşmayı onaylayan 2231 sayılı BMGK kararında ön görülen ‘snapback’ (geri dönüş) adlı mekanizmanın etkinleştirilmesi ihtimali olması gerektiğini düşünüyorlar.
Snapback mekanizmasının BMGK tarafından etkinleştirilmesi İran’a karşı büyük ve tehlikeli bir baskı kartı anlamına geliyor. Viyana’da 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmaya taraf olan ülkelerden herhangi birinin (herhangi biri ile burada İran kast ediliyor) anlaşmaya saygı göstermemesi halinde BMGK’ya şikâyet edilmesi, BMGK’nın yukarıda belirtilenleri yerine getirmesi için yeterli. BMGK’nın 30 günlük bir süre zarfında, daha önce ‘ABD dışında’ İran'a uygulanan uluslararası yaptırımların Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) resmi adıyla bilinen nükleer anlaşma çerçevesinde kaldırılması kararının uzatılmasını oylaması gerekiyor.  Bu durumda, daha önce KOEP kapsamında kaldırılan İran’a yönelik uluslararası yaptırımların otomatik olarak yeniden uygulanmaya başlaması için veto hakkına sahip herhangi bir ülkenin KOEP’e karşı oy kullanması yeterli. Karar taslağın oylamaya ilişkin paragrafının, yaptırımları yeniden uygulamayı reddeden ülkeleri veto hakkından mahrum bırakması ve veto hakkına sahip ülkeleri reddedenler ve kabul edenler olarak ayırması nedeniyle oldukça yeni bir durumu da içerisinde barındırıyor.
Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, iktidarda olduğu dönemde snapback mekanizmasının etkinleştirilmesini istemiş, ancak Washington nükleer anlaşmadan çekildiğini ve dolayısıyla BMGK’ya gitme hakkını kaybettiği için yoğun tartışmalarla karşı karşıya kaldı. ABD buna, BMGK’nın 2231 sayılı kararının, anlaşmadan çekilmesine rağmen Washington için de geçerli olan ‘anlaşmaya katılan taraflardan’ bahsettiğini belirterek yanıt verdi.
Paris’ten kaynaklar, snapback mekanizmasının etkinleştirilmesinin Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılan müzakereleri fiilen ortadan kaldıracağına inanıyorlar. Aynı kaynaklar, Tahran’ın UAEA’ya ‘tatmin edici cevaplar verememesi’ ve askeri bir nükleer programla ilgili olduğu düşünülen faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkan uranyumun etkileri, nükleer anlaşmanın 2015 yılında imzalanmasından önceye dayanan ve imzalanmasını engellemeyen 2003 yılındaki çalışmalara kadar uzadığından yeni bir durum değil. Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve halefi İbrahim Reisi'nin dönemlerini kapsayan Viyana’daki müzakerelerin başlamasından bu yana Batılılar, Tahran’ın UAEA Guvernörler Kurulu’nun bazı kararlarını iptal ettirmek için defalarca kez tehdit diline başvurduğunu ve böylece nükleer anlaşmayı bazı değişikliklerle yeniden canlandırma şansını ortadan kaldıracak herhangi bir taslağın oylanmasından kaçındığını biliyorlar.
Yine bir başka tehdit dili örneği olarak İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, geçtiğimiz Cuma günü Twitter hesabından, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell ile bir görüşme gerçekleştirdiğini belirterek yaptığı paylaşımda, “UAEA'da alınacak İran karşıtı bir kararın arkasında olanlar, tehdit yöntemini takip etmeyi sürdürürlerse tüm sonuçların da sorumlusu olacak” ifadelerini kullandı.
Abdullahiyan, tweetinde “ABD ve UAEA üyesi 3 Avrupa ülkesinin herhangi bir siyasi eylemi, şüphesiz İran tarafından orantılı, etkili ve doğrudan bir yanıt verilmesine yol açacaktır” yazdı. İranlı Bakana göre ‘İran karşıtı bir karar alınması için baskı yapanlar bunun sonuçlarına da katlanmalı’.
Batı’nın adıyla ilgili iki değerlendirme söz konusu. Bunlardan birincisi, Batı’nın adımının, Tahran'ı, nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getirmeye ve Tahran'la üç ayrı tesiste bulunan uranyum izlerinin kaynağını netleştirmek için bir yol bulunması amacıyla bir mutabakat imzalayan UAEA’nın taleplerine yanıt vermeye zorlamak için siyasi baskı yapılmasını amaçladığı yönünde. Burada UAEA, Rafael Grossi'nin (UAEA Direktörü) dediği gibi İran'ın nükleer programı gerçeğinin ‘garantörü’ rolünü oynuyor. Bu yüzden nükleer programın içinde ‘karanlık bölgeler’ var ve İran'ın nükleer faaliyetlerinin bazı yönlerini, özellikle de UAEA’nın kendisine verilen rolü yerine getirmesini engelleyen askeri amaçlara sahip olabilecek kişilerin nükleer programı gözlerden uzak tutmaya çalışma alışkanlıkları olduğu şüpheleri halen devam ediyor. Bu değerlendirmeye göre geçtiğimiz hafta UAEA raporunun yayınlanmasının ardından kamuoyuna açıklanan karar taslağının sınırlı bir amacı var.
İkinci değerlendirme ise söz konusu adımın amacının karar taslağını kullanarak, Tahran'ın Batılıların ‘İran’ın nükleer anlaşmayla hiç ilgisi olmadığını düşündükleri talepleri’ nedeniyle iki ayı aşkın bir süredir askıya alınmış olan Viyana'daki müzakerelere geri döndürülmesi olduğu yönünde. Hatırlanacağı üzere İran, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ABD’nin yabancı terör örgütleri listesinden çıkarılmasını talep etmiş, ancak Washington bu talebi reddetmişti. ABD işleriyle ilgilenen gözlemciler arasında, ara seçimlerin ‘gelecek sonbaharda’ yapılacağına dair bir fikir birliğinin olduğu ABD Kongresi’ndeki Cumhuriyetçiler ve bazı Demokratlar, Washington'ın sayısız terör eyleminin sorumlusu olarak gördüğü DMO’nun listeden çıkarılmasına karşı güçlü bir muhalefette bulunuyorlar. Biden yönetimine hem içeriden hem de dışarıdan uygulanan baskılar, onun temkinli davranmasına neden oluyor. Bu değerlendirmeye göre UAEA içindeki adım, İran'ın DMO konusundaki tutumunu ‘yumuşatmayı’ ve AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Siyasi Direktörü Enrique Mora’nın 8-9 Mayıs tarihlerinde Tahran'a yaptığı ziyaret sırasında İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'a önerdiği bir uzlaşıyı kabul etmeye zorlamayı amaçlıyor. Eğer bu plan başarılı olursa, ABD yönetimi ve Batılı müttefikleri ‘bir taşla iki kuş vurmuş’ olacaklar. Bunlardan birincisi, ABD yönetiminin Tahran'ın UAEA ile iş birliğinde ilerleme kaydettikten sonra nükleer programını dizginlemenin en iyi yolu olarak gördüğü, İran'ın bir yılı aşkın bir sürenin ardından nihayet müzakere ettiği nükleer anlaşmayı canlandırma konusunda uzlaşması ve böylece nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini yeniden yerine getirmeye başlaması olacak. İkincisi ise, İran petrolünün yeniden küresel piyasalara sürülmesinin, bu piyasalar için dengeyi yeniden sağlayacak ve rekor seviyelere ulaşan fiyatların düşmesine yol açacak olması. Böylece karar taslağı, Tahran'ın yüzüne, nükleer anlaşmaya güncellenmiş haliyle dönmeden önce kalan zamandan yararlanması için tutulan bir tür sopa rolü oynayacak.
Geriye tek bir soru kalıyor; İran neden böyle bir yanıt verdi? Bunun cevabını, mevcut hafta içinde olacaklarda, karar taslağının neye dayanacağıyla ve ilgili siyasi, güvenlik ve askeri gelişmelerle bağlantılı en önemli seçeneklerde, hedeflerde ve Batı ile İran’ın sunacağı alternatiflerde bulacağız.



İsrail ordusu, Hizbullah'ın komutan yardımcısını öldürdü

Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)
Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)
TT

İsrail ordusu, Hizbullah'ın komutan yardımcısını öldürdü

Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)
Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)

İsrail ordusu, Lübnan'ın Bazouriye bölgesine düzenlenen hava saldırısında Hizbullah'ın roket ve füze birimi komutan yardımcısı Ali Abed Akhsan Naim'in öldürüldüğünü açıkladı.

İsrail ordusu, yaptığı açıklamada İran’la bağlantılı üst düzey bir Hizbullah komutanının öldürüldüğünü iddia etti.

Ordu tarafından yapılan açıklamada, Hizbullah'ın roket ve füze birimi komutan yardımcısı Ali Abed Akhsan Naim'in Lübnan'ın Bazouriye bölgesine düzenlenen hava saldırısında öldürüldüğünü açıkladı.

Naim'in Hizbullah liderlerinden biri olduğu ve İsrail'e yönelik saldırıların planlanmasından ve yürütülmesinden sorumlu olduğu belirtildi.


İsrail ile çatışan Hizbullah, 6 mensubunun daha öldürüldüğünü duyurdu

Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)
Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)
TT

İsrail ile çatışan Hizbullah, 6 mensubunun daha öldürüldüğünü duyurdu

Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)
Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)

İsrail ile çatışan Hizbullah Hareketi, Lübnan’ın güneyindeki sınır bölgesindeki çatışmalarda 6 mensubunun daha öldüğünü duyurdu.

Hizbullah, çatışmalardaki yeni kayıpları hakkında açıklama yaptı.

Açıklamada, kimlik bilgilerine yer verilen 6 Hizbullah mensubunun çatışmalarda öldükleri ifade edildi.

İsrail ordusu ve Hizbullah Hareketi arasında 8 Ekim 2023'ten beri sınır üzerinde yaşanan çatışmalarda ölen Hizbullah mensubu sayısı 261’e yükseldi.

Çatışmalarda ayrıca, 53 Lübnanlı sivil, 14 Emel Hareketi, 13 Hamas, 12 İslami Cihad mensubu ile 7 İsrailli sivil ve 11 İsrail askeri öldü.


İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 32 bin 623’e yaralı sayısı 75 bini aştı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)
TT

İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 32 bin 623’e yaralı sayısı 75 bini aştı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)

Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaş sonucunda öldürülen Filistinlilerin sayısının 32 bin 623'e, yaralananların sayısının ise 75 bin 92'ye yükseldiğini açıkladı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne son 24 saatte düzenlediği saldırılarda 71 Filistinlinin öldüğü, 112 Filistinlinin de yaralandığı belirtildi.

Açıklamada, halen enkaz altında ve yollarda çok sayıda yaralının bulunduğu, ambulans ve sivil savunma ekiplerinin bu kişilere ulaşamadıkları belirtildi.

 


İsrail ordusu, önde gelen Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

El Şifa Hastanesi (Reuters)
El Şifa Hastanesi (Reuters)
TT

İsrail ordusu, önde gelen Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

El Şifa Hastanesi (Reuters)
El Şifa Hastanesi (Reuters)

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, ordu güçlerinin Hamas hareketinin askeri kanadının malzeme ve insan gücü bölümü başkanının öldürdüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Jerusalem Post gazetesinden aktardığı habere göre İsrail ordusunun Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi'nde hareketin üst düzey bir liderini öldürdü. Adraee, Raed Thabet adlı liderin "daha önce Hamas üretim sisteminin başkanı olarak çalıştığını ve örgütün malzeme ve silahlanma konusunda uzman olduğunu" belirtti.

Adraee’nın açıklamasına göre Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketinin lideri Yahya Sinvar ve hareketin askeri komutanı Muhammad ed Dayf'a yakın olduğunu kaydeden Thabet, askeri kanadın en önde gelen on lideri arasında değerlendiriliyordu.

Adraee, “Thabet, güçlerimizle çatışarak hastaneden kaçmaya çalışırken yanındaki iki kişiyle birlikte etkisiz hale getirildi" ifadelerini kullandı.


İsrail'in Halep'e gerçekleştirdiği saldırılarda aralarında  sivil ve askerlerin de olduğu çok sayıda kişi öldü öldü

Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
TT

İsrail'in Halep'e gerçekleştirdiği saldırılarda aralarında  sivil ve askerlerin de olduğu çok sayıda kişi öldü öldü

Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)

Suriye Savunma Bakanlığı bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail'in Halep kırsalına düzenlediği saldırılarda aralarından sivil ve askerlerin olduğu çok sayıda kişi öldüğünü açıkladı. Bakanlık saldırıda çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

Açıklamada, saldırının Halep'in güneydoğusundaki Ariya yönünden gerçekleştiği belirtildi. Bombalamanın, "İdlib ve Halep'in batı kırsalındaki terör örgütlerinin Halep şehri ve çevresindeki sivilleri hedef alan drone saldırısı" olarak tanımladığı olayla örtüştüğü dikkat çekti.

Açıklamada ayrıca kamu ve özel mülklerde de maddi kayıpların meydana geldiği belirtildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), daha önce Halep Uluslararası Havaalanı bölgesinde şiddetli patlamaların duyulduğunu açıklamıştı.

SOHR, daha fazla ayrıntı vermemiş, ancak Suriye hava savunmasının saldırıya karşı koymaya çalıştığını belirtmişti.


Rapor: Gazze'deki konutların yüzde 70'inden fazlası yaşanmaz hale geldi

Gazze'de bir ev (Reuters)
Gazze'de bir ev (Reuters)
TT

Rapor: Gazze'deki konutların yüzde 70'inden fazlası yaşanmaz hale geldi

Gazze'de bir ev (Reuters)
Gazze'de bir ev (Reuters)

Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun resmi raporunda, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye karşı başlattığı savaş sonucunda Gazze Şeridi'ndeki konutların yüzde 70'inden fazlasının yaşanmaz hale geldiği, İsrail'in geçen yıl Batı Şeria'da 50 bin dönüm araziyi ele geçirdiğine dikkat çekildi.

Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun her yıl 30 Mart Filistin Toprak Günü dolayısıyla dün (Perşembe) yayınladığı raporda, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana 31 binden fazla binayı yıktığı belirtildi.

Raporda, yaklaşık 17 bin  binanın ağır hasarlı olduğu, 41 binden fazla binanın ise orta derecede hasar gördüğü belirtilirken, hasarlı binaların 100'den fazlasının Birleşmiş Milletler binası olduğu, toplam hasarlı bina sayısının yaklaşık 89 bin binaya ulaştığı ifade edildi.

Raporda, toplam konut sayısının yaklaşık yüzde 70'ini oluşturan 290 binde fazla konut biriminin kısmi olarak yıkıldığı, tamamen yıkılan konut birimi sayısının ise en az 79 bin  konut olduğu tahmin ediliyor.

Okulların, üniversitelerin, hastanelerin, camilerin, kiliselerin ve hükümet binalarının yanı sıra binlerce ekonomik tesisin, altyapının ve tarım arazisinin tahrip edilerek, Gazze Şeridi'nin yaşanmaz bir yer haline geldiğine dikkat çekildi.

Rapora göre İsrail yetkilileri, Doğu Kudüs'teki 70 binayı sahiplerine yıktırmak dahil olmak üzere, 659'dan fazla bina ve tesisi tamamen veya kısmen yıkıp yıktı; ayrıca ruhsatsız yapıldığı bahanesiyle bin 333 Filistin tesisine yıkım emri çıkardı.

İsrailli yetkililer, Batı Şeria'da 2022 yılında yaklaşık 26 bin dönüm arazi ele geçirirken, 2023 yılında bu miktarın 50.526 dönüme çıktığı belirtti.

Rapora göre İsrail yetkilileri geçen yıl yaklaşık 619 dönümlük 32 el koyma emri, yaklaşık 433 dönümlük dört kamulaştırma emri ve yaklaşık 515 dönümlük iki devlet arazisi ilan etti.

Yerleşimler ve askeri üslerle ilgili olarak, 2022'nin sonunda Batı Şeria'da 151 koloniye, 188 işgal ileri karakoluna ve (endüstriyel, turistik, hizmet alanları ve İsrail ordu kamplarını) içeren 144 diğer sınıflandırılmış 483 bölge vardı.

Yerleşimci sayısı ise 2022 yılı sonunda, çoğu Kudüs'te yaşayan (336.272 kişi, toplam sömürgecilerin yüzde 45,1'ini oluşturuyor) ve geri kalanı Batı Şeria'da bulunan 745 bin 467 yerleşimciye ulaştı.

Rapora göre Batı Şeria'da yerleşimcilerin Filistinlilere oranı her 100 Filistinliye karşılık 23 yerleşimci civarında iken, Kudüs'te bu oran her 100 Filistinliye karşılık yaklaşık 69 yerleşimciye ulaşıyor.

Şarku’l Avsat’ın rapordan aktardığına göre İsrail yetkililerinin Kudüs dahil Batı Şeria'da 18 binden fazla yerleşim birimi inşa etmeyi öngören birçok yapısal planı onaylamasıyla, 2023 yılında yerleşimlerin inşaat ve genişleme hızında önemli bir artış yaşandığına dikkat çekildi.

Raporda ayrıca 2023 yılı sonunda dünyadaki tahmini Filistinli sayısı yaklaşık 14,63 milyon kişiydi, bunların 5,55 milyonu Filistin Devleti'nde ikamet ediyor. İsrail'de yaklaşık 1,75 milyon Filistinli bulunurken, Arap ülkelerindeki Filistinlilerin sayısı 6,56 milyon, yabancı ülkelerde ise yaklaşık 772 bin Filistinli yaşamakta.


Burhan’ın yardımcısı ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu

Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
TT

Burhan’ın yardımcısı ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu

Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)

Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi, silahlı kuvvetlerin komutası dışında faaliyet gösteren ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu. Düzenli kampların silahlı kuvvetlerin milliyetçiliğini yansıtmayan sloganlar atarak herhangi bir siyasi parti tarafından istismar edilmemesi gerektiğini vurguladı. El-Kebaşi’nin sözleri açıkça, taburları Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı savaşan devrik rejimin destekçilerinin İslamcı örgütüne yönelikti.

Dün (perşembe) el-Gadarif'te Sudan Kurtuluş Hareketi askeri güçlerinin mezuniyet töreninde konuşan el-Kebaşi, ordu komutanlarına halk direnişi üyelerinin kamplar dışında silah taşımalarına izin vermemeleri talimatını verdi ve düzenli çerçeveler dışında her türlü silahın toplanmasını emretti. “Direniş ülke için bir sonraki tehlike olacak” diyen el-Kebaşi, “Ordunun bu direnişe ihtiyacı olduğu kadar disipline de ihtiyacı var. Bu konuda bir yasa taslağı hazırlıyor ve yönetmelikler çıkarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Siyasi ve sivil güçler daha önce, ülkedeki mevcut çatışmalarda ordunun yanında savaşan İslamcı gruplarla birlikte, ordunun himayesi altında savaşı körükleyecek silahlı milislerin ortaya çıkmasına karşı uyarıda bulunmuşlardı.

ABD'nin Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “ABD, Ramazan Ayı’ndan sonra Cidde'de resmi Sudan barış görüşmelerinin yeniden başlamasını dört gözle bekliyor” dedi. Perriello sözlerini şöyle sürdürdü: “Ramazan ve bayramın görüşmelerin başlamasına daha birkaç hafta olduğu anlamına gelebileceği gerçeğine saygı duyuyoruz. Ancak bu süreyi siviller ve ortaklarımızla bu krizi çözmek ve savaşı durdurmak için nasıl bir yol bulabileceğimizi konuşmak için de kullanmak istiyoruz.”


Irak: Hişam el-Haşimi’nin katili ‘delil yetersizliği’ nedeniyle serbest bırakıldı

Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
TT

Irak: Hişam el-Haşimi’nin katili ‘delil yetersizliği’ nedeniyle serbest bırakıldı

Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)

Irak yargısı, araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin 2020 yılında öldürülmesine ilişkin davayla ilgili ilk resmî açıklamasında, daha önce kendisini öldürmekten suçlu bulunan kişinin beraat ettiğini ve serbest bırakıldığını doğruladı.

Yargı Konseyi Sözcüsü Sinan Ganem, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada “Irak mahkemesi delil yetersizliği nedeniyle Ahmed Hamdavi el-Kenani lehine beraat kararı verdi” dedi. Şarku’l Avsat'a konuşan bir yargı kaynağı, “El-Kenani, davanın incelendiği oturumda hâkim önünde suçu işlediğini inkâr etti” bilgisini paylaştı. Ancak kaynak, ‘beraat kararının el-Haşimi davasının tamamen kapandığı anlamına gelmediğini, çünkü cinayet suçlarının zaman aşımına uğramadığını’ belirtti.

Aynı kaynağa göre bundan sonraki iki yıl içinde, davada yeni kanıtlar ortaya çıkarsa, el-Kenani veya başka bir sanık hakkındaki adli dava yeniden başlatılabilir.

El-Haşimi, Temmuz 2020'de Bağdat'ın doğusundaki evinin yakınında arabasını park ederken silahlı bir kişinin saldırısına uğramış ve vurularak öldürülmüştü.

Mayıs 2023'te, sekiz ertelemenin ardından Merkez Mahkeme, el-Kenani hakkında gıyabında idam kararı verdi. Ancak Yargıtay, 31 Temmuz 2023'te kararı bozdu ve davanın Rusafa'daki Merkez Soruşturma Mahkemesi'ne iade edilmesine karar verdi.

Beraat kararından saatler sonra, bu hafta başında, el-Kenani'nin devlet görevine ‘normal’ bir şekilde döndüğü bilgisi sızdı. Bir güvenlik kaynağı “Teğmen rütbesindeki el-Kenani İçişleri Bakanlığı'nda çalışmaya başladı” dedi. Bir başka kaynak ise Mühendislik İşleri Müdürlüğü'ne katıldığını doğruladı.

Devlet Yönetimi Koalisyonu’ndan adının açıklanmasını istemeyen bir siyasetçi “El-Haşimi dosyasına dahil olan Şii güçler kamuoyundan öfkeli bir tepki beklemiyor” değerlendirmesinde bulundu. Bağımsız Milletvekili Seccad Salim ise Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada “Bu, protestocuları, aktivistleri ve araştırmacıları öldüren katillerin beraat ettiği dördüncü dava” ifadelerini kullandı.


Hamas ve İslami Cihad Şifa Hastanesi savaşında güçlerini birleştirdi

Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
TT

Hamas ve İslami Cihad Şifa Hastanesi savaşında güçlerini birleştirdi

Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)

Gazze'de bulunan Şifa Hastanesi çevresindeki çatışmaların yoğunluğu, Hamas ve İslami Cihad hareketlerini askeri kanatları aracılığıyla ‘ortak operasyonlar’ düzenlemeye sevk etti. İki hareket, ‘İsrail güçlerini ve tanklarını roket ve havan mermileriyle’ hedef aldıklarını duyurdu.

İsrail güçleri ile Filistinli savaşçılar arasında Şifa Hastanesi civarında yakın çatışmalar yaşanırken, Hamas ve İslami Cihad'ın askeri kanatları ‘ortak operasyonlarda İsrail güçlerine, tanklarına, roket ve havan toplarıyla saldırdıklarını’ açıkladı.

İsrail ordusu, bir haftadan uzun süre önce baskın düzenlediği hastane çevresinde operasyonlara devam ettiğini bildirdi. ‘Operasyonun başlangıcından bu yana yaklaşık 200 militanın öldürüldüğü’ belirtilen açıklamada, ‘sivillere, hastalara, sağlık ekiplerine ve tıbbi ekipmana zarar verilmediği’ iddia edildi. Hamas tarafından yönetilen Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı, Şifa Hastanesi yerleşkesinde sağlık hizmeti vermek için gerekli donanıma sahip olmayan bir idari binada, mahsur kalan yaralı ve hastalar olduğunu söyledi.

Filistinli tıbbi kaynaklar, dün (Perşembe) bir çocuğun açlık ve tedavi yetersizliği nedeniyle hayatını kaybettiğini ve Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 30'a yükseldiğini duyurdu. Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya'da bulunan Kemal Advan Hastanesi'nde bir çocuğun yetersiz beslenme, susuzluk ve tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle öldüğünü’ bildirdi.

Bu arada, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) yargıçları dün, İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırmak için gerekli tedbirleri almasını istedi.

Lahey merkezli UAD’ın yeni kararında, “İsrail, kuvvetlerinin Gazze'deki Filistinlilerin haklarını ihlal eden herhangi bir eylemde bulunmamasını ve temel gıda malzemelerinin gecikmeksizin Gazze Şeridi'ne girmesini sağlamalıdır” ifadesi yer aldı.

UAD, İsrail'den kararlarını uygulamak için aldığı tüm tedbirleri bir ay içinde kendisine rapor etmesini talep etti. Mahkeme, Gazze'deki Filistinlilerin zor yaşam koşullarıyla karşı karşıya olduğunu ve kıtlığın yaygın olduğunu belirtti. Ayrıca Gazze'deki Filistinlilerin ‘sadece kıtlık riskiyle karşı karşıya olmadıklarını, kıtlığın şimdiden baş gösterdiğini’ belirttiğini vurguladı.


İsrail, Filistinlileri takip etmek için Gazze’de yüz tanıma teknolojisini kullanıyor

İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)
İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)
TT

İsrail, Filistinlileri takip etmek için Gazze’de yüz tanıma teknolojisini kullanıyor

İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)
İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)

İsrail, Filistinlileri izlemek ve takip etmek için geçen yılın sonlarından bu yana Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun bir şekilde kullanıyor.

Şarku’l Avsat’ın New York Times gazetesinden aktardığı habere göre istihbarat yetkilileri, bu teknolojinin ilk olarak Gazze’de 7 Ekim’deki saldırılarda Hamas tarafından rehin alınan İsraillileri aramak için kullanıldığını söyledi.

Yüz tanıma teknolojisi, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin kitlesel gözetimini yürütmek, Filistinlilerin yüzlerini bilgileri veya rızaları olmadan toplayıp kataloglamak için kullanılıyor.

İsrail, Gazze’ye kara saldırısına başladıktan sonra, Hamas veya diğer silahlı gruplarla bağlantısı olan herkesin kökünü kazımak için bu programa giderek daha fazla yöneldi.

Bir yetkili, teknolojinin zaman zaman yanlışlıkla sivilleri, aranan Hamas militanları olarak işaretlediğini söyledi.

Dört istihbarat görevlisi, siber istihbarat bölümü Unit 8200 de dahil olmak üzere İsrail’in askeri istihbarat birimi tarafından yürütülen yüz tanıma programının, özel bir İsrail şirketi olan Corsight’ın teknolojisine dayandığını söyledi.

Ayrıca, Corsight’ın teknolojisini desteklemek için İsrailli görevlilerin Google’ın ücretsiz fotoğraf paylaşım ve depolama hizmeti olan Google Fotoğraflar’ı kullandığını belirtti.

Program hakkında bilgisi olan üç kişi, bu teknoloji hakkında kamuoyuna konuşmaya karar verdiklerini, çünkü bu teknolojinin kullanımının ‘İsrail tarafından zaman ve kaynakların kötüye kullanılması’ olduğuna inandıklarını dile getirdi.

İsrail ordu sözcüsü Gazze’deki faaliyetler hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Ancak ordunun gerekli güvenlik ve istihbarat operasyonlarını yürütürken, olaylara karışmayan sivil halka verilecek zararı en aza indirmek için önemli çabalar gösterdiğini söyledi.

Sözcü açıklamasında, “Doğal olarak bu bağlamda operasyonel ve istihbarat yeteneklerinden söz edemeyiz” ekledi.

FOTO: Teknoloji yanlışlıkla bazı sivilleri Hamas unsurları olarak sınıflandırdı (Reuters-Arşiv)
Teknoloji yanlışlıkla bazı sivilleri Hamas unsurları olarak sınıflandırdı (Reuters-Arşiv)

Yüz tanıma teknolojisi, son yıllarda giderek daha gelişmiş yapay zeka sistemleriyle desteklenerek tüm dünyaya yayıldı.

Bazı ülkeler, bu teknolojiyi hava yolculuğunu kolaylaştırmak için kullanırken, Çin ve Rusya’da teknoloji azınlıklara karşı ve muhalefeti bastırmak için kullanılıyor.

Uluslararası Af Örgütü’nde araştırmacı olan Matt Mahmudi, İsrail’in yüz tanımayı kullanmasının endişe verici olduğunu çünkü bunun, İsraillilerin nazarında ‘Filistinlilerin tamamen insanlıktan çıkarılmasına’ yol açabileceğini söyledi.

Mahmudi, teknoloji hata yapsa bile, İsrail askerlerinin bir kişiyi militan bir grubun parçası olarak tespit ettiklerinde, teknolojinin hata yapmış olabileceğini düşünmeyeceklerini belirtti.

Uluslararası Af Örgütü’nün geçen yılki raporuna göre İsrail daha önce Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yüz tanıma özelliğini kullandı, ancak Gazze’de bu konuda daha yoğun çabalar yürütüyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre İsrail, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te ‘Mavi Kurt’ adında kendi geliştirdiği bir yüz tanıma sistemine sahip.

El Halil gibi Batı Şeria şehirlerindeki kontrol noktalarında, Filistinliler geçişlerine izin verilmeden önce yüksek çözünürlüklü kameralarla taranıyor.

Askerler ayrıca, Filistinlilerin yüzlerini taramak ve bunları bir veritabanına eklemek için akıllı telefon uygulamalarını da kullanıyor.

İsrail’in 2005’te çekildiği Gazze’de yüz tanıma teknolojisi yoktu.

İsrail istihbarat yetkililerine göre, bunun yerine Gazze’de Hamas’a yönelik gözetim, telefon hatlarını dinleyerek, Filistinli mahkumları sorgulayarak, insansız hava aracı görüntülerini toplayarak, özel sosyal medya hesaplarına erişerek ve telekomünikasyon sistemlerine girerek gerçekleştirildi.

7 Ekim’den sonra Birim 8200’deki İsrail istihbarat memurları, İsrail sınırlarını aşan Hamas üyeleri hakkında bilgi almak için bu gözetleme yöntemlerine başvurdu.

Bir yetkili, birimin güvenlik kameralarından alınan saldırı görüntülerinin yanı sıra Hamas’ın sosyal medyaya yüklediği videoları da taradığını söyledi.

Birime, saldırıya katılan Hamas üyelerini içeren bir ‘öldürülecekler listesi’ oluşturmasının söylendiğini de ekledi.

İsrailli üç istihbarat yetkilisi, Corsight’ın Gazze’de bir yüz tanıma programı oluşturmak için istihdam edildiğini belirtti.

Genel merkezi Tel Aviv’de bulunan şirketin web sitesinde, teknolojisinin doğru tanıma için yüzün en az yüzde 50’sinin görünür olmasını gerektirdiği ifade ediliyor.

Corsight’ın Başkanı Robert Watts, yüz tanıma teknolojisinin ‘aşırı açılarda (dronlardan bile) karanlık ve düşük kaliteyle çalışabileceğini bildirdi.

Ancak İsrailli bir istihbarat görevlisine göre Birim 8200 personeli, görüntülerin net olmaması, kalitesiz olması veya kişinin yüzünü gizlemesi durumunda Corsight’ın teknolojisinin zorlandığını fark etti.

Ordu, 7 Ekim’de öldürülen İsraillilerin cesetlerini teşhis etmeye çalıştığında, teknoloji, yüzleri yaralanan insanlar için her zaman işe yaramıyordu.

Yetkili, hatalı sonuçların ya da bir kişinin yanlışlıkla Hamas’la bağlantılı olduğunun belirlendiği vakaların da olduğunu söyledi.

İsrail’in Gazze'deki askeri saldırısını genişletmesiyle birlikte Gazze’deki yüz tanıma programı da büyüdü.

Gazze’ye giren İsrail askerlerine teknolojiyle donatılmış kameralar verildi.

Askerler ayrıca Filistinlilerin yoğun çatışmaların olduğu bölgelerden kaçmak için kullandıkları ana yollar boyunca, yüzleri tarayan kameralarla kontrol noktaları kurdu.

İsrail, bu hafta yayınlanan ve tüm tarafları ateşkese uymaya çağıran son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararına rağmen Gazze’ye yönelik savaşını sürdürüyor.

Hamas Sağlık Bakanlığı’na göre Gazze Şeridi’ndeki ölü sayısı 32 binden fazla ölüye ve yaklaşık 74 binden yaralıya yükseldi.