Tunus’taki Berberi azınlık kültürel hakları için mücadele ediyor

Tunus’taki Berberiler kültürel hareketten siyasi eyleme mi geçiyor?

Berberi kültürünü savunan insan hakları aktivistleri, Berberi Tamazight dilinin yok oluşunu önlemek için sivil toplum kampanyaları düzenliyor (Akal Hareketi’nin Facebook resmi sayfası)
Berberi kültürünü savunan insan hakları aktivistleri, Berberi Tamazight dilinin yok oluşunu önlemek için sivil toplum kampanyaları düzenliyor (Akal Hareketi’nin Facebook resmi sayfası)
TT

Tunus’taki Berberi azınlık kültürel hakları için mücadele ediyor

Berberi kültürünü savunan insan hakları aktivistleri, Berberi Tamazight dilinin yok oluşunu önlemek için sivil toplum kampanyaları düzenliyor (Akal Hareketi’nin Facebook resmi sayfası)
Berberi kültürünü savunan insan hakları aktivistleri, Berberi Tamazight dilinin yok oluşunu önlemek için sivil toplum kampanyaları düzenliyor (Akal Hareketi’nin Facebook resmi sayfası)

Hamadi Muammeri
Tunus nüfusunun çoğu Berberi (Amazig) kökenli iken Tunus kimliğinin önemli bir parçasını oluşturan Berberi dili Tamazight, okullarda öğretilmiyor. Üniversitelerde seçmeli bir dil olarak dahi yer verilmiyor. Fas ve Cezayir'dekinin aksine Tunus’ta Berberi diline yönelik herhangi bir program veya medya araçları bulunmuyor.
Berberi dili Tamazight’in Tunus eğitim müfredatına dahil edilmesi yönündeki girişimlerin başarısız olması ardından, bu dili konuşanlar kendilerine haksızlık yapıldığını, baskıya uğradıklarını hissediyor.
Atalarından miras aldıkları bu dili konuşanlar ve savunanlar, reddedilmesi yönünde kamu politikalarının mevcut olduğu bu dilin kaybolacağından korkuyor. Devletin dininin İslam, dilinin ise Arapça olduğunu açıkça belirten 2014 anayasası bu politikalardan sadece biri. Aynı zamanda bu dili konuşan kişi sayısının azaldığı da biliniyor. Bu dili konuşanların bilhassa Tunus'un güneyindeki bazı bölgelerde yoğunlaştığı, yalnızca 50 bin kişinin bu dili konuştuğu tahmin ediliyor. Berberiler daha çok Berberi üçlüsü olarak bilinen Tavaccud, Tamezret ve ez-Zarava köylerinin yanı sıra Guellala ve Sedvikiş gibi Cerba şehrine bağlı köylerde ve Şeneni ve ed-Devirat gibi Tatavin köylerinde yoğunlaşıyor. 
33 harfli Berberi dili; Çad, Etiyopya, eski Mısır’ın yanı sıra Kuzey Mali, batı ve kuzey Nijer, Kuzey Burkina Faso ve Moritanya'daki azınlıklara ek olarak Arap Mağrip ülkelerini de kapsayan Afro-Asyatik dil ailesinde yer alıyor.

Berberi sözlüğü
Berberi Dili Savunucuları Tunus Cemiyeti üyesi Calul Gati, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, “Bu dil, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Zirâ bir dil, konuşulduğu zaman canlı kalır. Art arda gelen hükümetlerin çok sayıda Tunuslunun devlet okullarında Berberi dilinin öğretilmesi taleplerine sessiz kalması şaşırtıcı. Bu dilin araştırmacıları ise bu konuda çaba sarf ediyor. Berberi dili kullanıcıları ve araştırmacıları, kendi çabalarıyla bu dilin öğretildiği kitaplar hazırladı. Ayrıca yakında bir Berberi sözlüğünün çıkarılması planlanıyor” ifadelerine başvuruyor.

Berberi dilini reddeden akımlar
Gati aynı zamanda “Tunus'ta Berberi dilini reddeden iki akım var: Arap milliyetçileri ve İslamcılar. Bu dili aktivistleri, bu iki akıma mensup kişilerce baskıya uğruyor” ifadelerini kullanıyor.
Tunus Azınlıklar Derneği Başkanı Ravza es-Saybi, “Berberiler genel açıdan bakıldığında bir azınlık değiller. Ancak bu dili konuşanlar azınlık kabul ediliyor. Çince, Rusça ve hatta İbranice dillerde dersler verilirken isteğe bağlı olarak Berberi dilinin üniversitelerde okutulmaması şaşırtıcı. Tunus tarihi ve kimliğinin bir parçası olan Berberi dili yeniden hayata geçirilmeli. Bu dilin kaybolması, Tunus’un yerli halkına bir hakarettir” vurgusunda bulunuyor. Siyasi sahnenin bu dilin yaygın hale gelmesini engellediğine de dikkat çekiyor.
Tunus Berberileri, ataları ile aralarındaki bağı temsil eden Berberi dillerine bağlılıkları ile ön plana çıkıyor. Küçük çocuklara Arapça'dan önce Berberi dili öğretiliyor. Bu dili konuşanlar, kültür ve miraslarını korumak için uğraşıyor.

Kültürel bir hareketten politik eyleme
2011’de Berberilerin haklarını savunma ve Tunus'taki kültürel miraslarını koruma yönünde sivil bir hareket patlak vermişti. Bu hareketin aktivistleri, Mayıs 2019'da Akal (toprak) adını taşıyan bir siyasi partinin kurulduğunu ilan ederek siyasi eyleme geçiş yapmış oldu. Ancak Tunus hükümeti, o sırada Berberi referanslı bir partinin kuruluşunu reddetti.
Akal Hareketi Genel Sekreteri Samir en-Nefzi, “Bir siyasi partinin kurulması, Tunus'ta Berberi dili ve kimliğinin dışlanmasına tepki niteliğindedir. Siyasete girmek, Berberi dilini konuşanların taleplerini karşılamak için ciddi bir zorunluluk haline gelmişti. Bu insanlar dilin anayasal hale getirilmesini, eğitim kurumlarında öğretilmesini, Berberi tarihi için ulusal bir merkez kurulmasını istiyor” diyor.

Birleşmiş Millerler’den kınama
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, 10 Ekim 2016 tarihli Tunus raporunda Tunus devletini ülkede Berberi dili ve kültürüyle ‘mücadele’ etmek ve bu insanları dışlamakla suçlamıştı.
2014 anayasasındaki söz konusu ibare ile Tunus’taki kimlik sorunun çözüldüğü düşünülüyor. Ancak Tunus’u toplumsal açıdan daha zengin hale getiren azınlıkların haklarının tanınmadığı ve kültürlerinin paylaşılmadığı görülüyor.
11 milyon 800 bin nüfusa sahip Tunus’ta yaklaşık 50 bin Berberi Amazig yaşıyor.



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP