Ukrayna topraklarındaki Rusya-NATO çatışmasının ortasında Türkiye çıkmazı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)
TT

Ukrayna topraklarındaki Rusya-NATO çatışmasının ortasında Türkiye çıkmazı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)

Coğrafi gerçeklik, ülke tarihinin seyrini ve geleceğinin özelliklerini çizer ve bugünün birçok gerçeğini açıklar. Buna dayanarak, ülkelerin küresel sorunlardaki rolüne ve konumuna bakılabilir.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Türkiye için çok çeşitli zorluklar yarattı.
NATO üyesi olan Türkiye, genelde Kiev’i desteklemek konusunda Batılı müttefiklerine yakın, ancak aynı zamanda Moskova ile köprüleri de yıkmıyor.
Türkiye’nin bir yandan çatışan iki taraf arasında arabulucu rolü oynamaya çalıştığını, diğer yandan Ukrayna ile askeri işbirliğini, özellikle Bayraktar TB2 silahlı insansız hava aracı (SİHA) satışını sürdürdüğünü görüyoruz.

Peki Türkiye bu zor denklemle nasıl başa çıkacak? Uzun vadede Batılı müttefikleri ve komşusu Rusya’yı aynı anda memnun etmeyi başarabilecek mi?
Türkiye’nin 1952’de katıldığı NATO’nun önemli bir üyesi olduğuna şüphe yok, çünkü büyük bir ülke ve ordusu da güçlü.
NATO coğrafyasının güney ucunda yer alan Türkiye, Batı bloğunun büyük rakibi Rusya ile temas halinde.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, bölgesel rol kapsamından, daha geniş bir küresel kapsama geçmeye çalışıyor.
Bu kapsamda askeri sanayisini geliştirdi ve sahada önemi giderek artan SİHA’lar başta olmak üzere çeşitli askeri teçhizatın ihracatçısı konumuna geldi.
Ukrayna’nın Bayraktar TB2 SİHA’ları satın alarak, 2014’te Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerinin kurulmuş olduğu Donbas havzasında Rus yanlısı ayrılıkçı güçleri vurmak için etkin bir şekilde kullanması Moskova’nın öfkeli tepkisine neden oldu.
Türkiye’nin NATO’daki konumunu güçlendiren askeri işbirliğinde bu satışların ve bakım operasyonlarının devam ettiği biliniyor.
Öte yandan Ankara, Rusya’yı her yönden kuşatan Batı yaptırımlarına karşı muhafazakar bir duruş benimsedi.
Çanakkale ve İstanbul Boğazı ile ilgili olarak da, Türkiye kendisine iki boğazın kontrolünü ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren 1936 tarihli Montrö Boğazlar Anlaşması’na bağlı kaldı.
Ancak, Finlandiya ve İsveç’in askeri tarafsızlık ilkesini bir kenara bırakarak, NATO’ya katılmak için başvuruda bulunmasıyla sahne kısa sürede daha karmaşık hale geldi.
NATO’ya katılım, ancak 30 üye devletin oybirliğiyle verdiği onay ile gerçekleşebiliyor.
Türkiye, PKK’ya destek verdikleri gerekçesiyle iki kuzey Avrupa ülkesinin NATO’ya katılımı için onay vermeyi reddetti.
Türkiye ile yapılan doğrudan ve dolaylı müzakereler, şu ana kadar bu konudaki tutumunu yumuşatmayı başaramadı.
Türkiye’nin realpolitik ve gizli diplomasi alanında, Erdoğan’ın 2016’dan bu yana artırdığı Rusya ile yakınlaşmayı sürdürürken, aynı zamanda NATO ve Avrupa’dan daha fazla ‘taviz’ elde etmek için bu pozisyondan yararlanma ihtimali de göz ardı edilemez.
Rus S-400 füze sisteminin ikinci kez satın alınmasından sonra Washington ile Ankara arasında çıkan büyük anlaşmazlığı ve NATO’nun askeri liderlerinin bu füzelerin Türkiye’de bulunmasının birçok NATO ordusunun dokunulmazlık duvarını ihlal ettiğine ve onu ‘Rus gözü’ önüne serdiğine dair inancını unutmamalıyız.
Bunun en büyük olumsuz sonucu, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı programından çıkarılması ve F-35 satışının durdurulması oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı kazanımlar karşılığında İsveç ve Finlandiya’nın NATO ailesine katılması konusundaki tutumunu eninde sonunda yumuşatacağına inananlar var.
Buna karşılık, 18 Haziran 2023’te genel seçimlerin yapılacak olmasıyla, Erdoğan’ın böyle hassas bir zamanda taviz verme lüksüne sahip olmadığını söyleyenler de var.
Bu yıl şu ana kadar yaklaşık yüzde 20 değer kaybeden liranın değerindeki düşüşle birlikte, Cumhurbaşkanı bir tür sınava yaklaşıyor.
Cumhurbaşkanı, (yatırımları teşvik etmek için) faiz oranlarını düşürmeye, (liranın değerini korumak için) önceki faiz artırma politikasını tersine çevirme kararına bağlı kalıyor.
Ancak, her iki durumda da ekonomik tökezleme ve dünyadaki herhangi bir seçmen için oy kullanırken ana kriter olarak kabul edilen geçim kaygısı devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’a karşı sert duruşu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Ercan Havaalanı’na iç hat statüsü verilmesi fikrinin yanı sıra küresel bir oyuncu olarak imajını güçlendirmeye çalışarak, NATO meselelerinde kararlılık göstererek, Ukrayna savaşında farklı bir duruş sergileyerek, ülkenin güney sınırında yeni bir askeri harekat başlatarak, ülkede kötüye giden durumu düzeltmenin bir yolunu bulamayabilir.
Cumhurbaşkanı, Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya saldırıya başlamasından bu yana karmaşık bir yol izliyor.
Rusya ile diplomatik kanalları açık tutmaya ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dayanak noktası kabul edilen Rus oligarklarının zenginliğinden yararlanmaya çalışmaya paralel olarak Kiev’e ‘yumuşak bir tonda’ askeri destek sağlıyor.
Bununla birlikte, durum geçtikçe daha da zorlaşıyor ve savaşın görüntüsü Ukrayna topraklarında bir NATO-Rusya çatışması olarak belirginleşiyor.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın manevra alanı kaçınılmaz olarak daralacak ve bu çatışmadaki tutumunu er ya da geç netleştirmek zorunda kalacak. Bu durum, ağır ekonomik yük nedeniyle seçimler öncesi endişeleri artırıyor.



Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt tarafının ‘barış ve demokratik toplum süreci’ olarak adlandırdığı ve terör örgütü PKK’nın tasfiyesi ile silahsızlanmasını öngören ‘terörden arındırılmış Türkiye’ hedefini başarıya ulaştırma kararlılığını dile getirdi.

Bu açıklama, PKK yönetiminin, cezaevinde bulunan örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve hükümetin Kürtlerin haklarını genişletecek ciddi yasal adımlar atması yönündeki talepleri karşılanmadığı takdirde sürece dair yeni bir adım atmayacaklarını söylemesinin ardından geldi.

Erdoğan, “Türkiye, terörün ortadan kalktığı; kardeşliğin ve istikrarın her karış toprağa hâkim olduğu bir döneme doğru ilerliyor” dedi.

Farklı tutumlar

Erdoğan, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen 4. İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, “Terörden arındırılmış Türkiye hedefine yaklaştıkça, sabotaj girişimleri, medya kampanyaları ve siyasi-sosyal mühendislik faaliyetleri artıyor” ifadelerini kullandı.

cdf
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da düzenlenen İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu. (Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, ittifakımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini isterim” dedi.

Aynı dönemde PKK yönetimi, Abdullah Öcalan serbest bırakılmadığı ve Ankara somut, kapsamlı yasal adımlar atmadığı sürece ‘çözüm süreci’ kapsamında yeni bir adım atmayacağını belirterek tehditlerini artırdı. PKK, geçtiğimiz mayıs ayında, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Cezaevi’nden yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısına yanıt olarak kendini feshettiğini duyurmuştu.

xcdf
Terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda düzenlenen silah yakma töreninden (Reuters)

PKK’lı 30 militanın 11 Temmuz’da Kandil Dağı’nda düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmasının ardından, örgüt 26 Ekim’de tüm mensuplarını Türkiye’den Kuzey Irak’a çektiğini açıkladı. Ardından örgütün Zap bölgesindeki güçleri de olası çatışmaları önlemek amacıyla geri çekildiğini duyurdu. Bu adımların tamamı, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda PKK tarafından tek taraflı olarak atılmıştı. Ancak PKK yöneticilerinden Amed Malazgirt cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın öncülüğünde atılan bu adımlara rağmen örgütün ‘çözüm süreci’ kapsamında artık yeni bir adım atmayacağını söyledi. Malazgirt, Ankara’nın iki temel şartı karşılamaması halinde sürecin ilerlemeyeceğini vurguladı: ‘Öcalan’a özgürlük’ ve ‘Türkiye’de Kürt halkının anayasal olarak tanınması’.

Bu açıklamalar, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, Türkiye’nin Kürt meselesi demokratik temelde çözülmediği ve Öcalan ‘baş müzakereci’ olarak muhatap alınmadığı takdirde ‘ciddi risklerle’ ve bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıya kalacağı yönündeki uyarılarının üzerinden sadece birkaç gün sonra geldi.

Kürt televizyonlarından birine konuşan Bese Hozat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) geçtiğimiz ağustos ayında kurduğu Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi ‘olumlu ve iyi bir adım’ olarak nitelendirdi, ancak ‘güçlü bir adım olarak değerlendirilemeyeceğini’ söyledi.

PKK yöneticisi Hozat, aynı röportajda, “Türkiye, Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmezse; Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, köklü yasal reformlar ve değişiklikler yapmazsa, ülkenin geleceği gerçekten karanlık olur” ifadelerini kullandı.

xcvfg
Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal bir çerçeve oluşturmakla görevli Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4 Aralık'ta toplanacak. (Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi X hesabı)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partiler, sürecin işleyişine ilişkin raporlarını hazırlayarak 4 Aralık’ta yapılması planlanan toplantıda sunmak üzere çalışıyor. Öcalan’ı ziyaret eden heyetin (AK Parti, MHP ve DEM Parti’den üç milletvekili) görüşmeye dair bir bilgilendirme yapması bekleniyor.

Barzani’den destek

Diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiğini açıkladı. Barzani, “Bizden ne istenirse yapmaya hazırız” dedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaptığı konuşmada Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecini ‘bölge için köklü bir değişim’ olarak nitelendirdi.

dfgr
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, 29 Kasım'da Şırnak'ta düzenlenen bir etkinlikte konuştu. (Türk medyası)

Barzani, 2013’te başlayan ve 2015’te sona eren barış sürecine daha önce de destek vermiş bir lider olarak, bu kez sürecin halkın, parlamentonun ve siyasi partilerin devlete verdiği destek sayesinde ‘daha organize bir şekilde’ yürütüldüğünü söyledi.

Kürt lider, Türkiye’de barış kapısının açılmasına katkıları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, TBMM’ye ve Türk halkına teşekkür ederken, süreç kapsamında attığı olumlu adımlar nedeniyle Öcalan’a da teşekkür etti. Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece ‘tüm gücüyle destek vereceğini’ vurguladı.


İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
TT

İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)

Anadolu Ajansı'nda dün yer alan habere göre, İstanbul'da hayatını kaybeden Hamburg’dan tatil için gelen Türk ailenin otel odasında zehirli gaz fosfin bulundu.

Adli tıp raporuna atıfta bulunan ajans, maddenin odadan alınan sürüntü örneklerinde ve otel havlularında da tespit edildiğini belirtti. Ancak ölüm nedeni henüz bilinmiyor.

Alüminyum fosfit, zararlılarla mücadelede yaygın olarak kullanılır. Suyla veya yeterli miktarda atmosferik nemle temas ettiğinde, zehirli bir gaz olan fosfin üretir. Bu gaz, memelilerde hücrelere zarar verir ve yüksek konsantrasyonlarda kanda oksijen taşınmasını engeller.

İnsanlarda fosfin, kuru öksürük, kusma ve karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında bozulma gibi semptomlara neden olabilir ve solunduğunda ölümcül olabilir.

Hamburg’dab gelen Türk ailenin dört üyesi, kasım ayının ortasında İstanbul'da tatildeyken hayatını kaybetti.

Adli tıp ön raporuna göre ailenin odasının altındaki odada bulunan pestisitler ölümlerine neden olmuş olabilir, ancak bu henüz doğrulanmadı.

AA’nın haberine göre, ailenin yemek yediği yerlerde yapılan tetkiklerde herhangi bir anormalliğe rastlanmaması üzerine ölüm nedeninin gıda zehirlenmesi olduğu yönündeki ilk şüpheler de reddedildi.


Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor

Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor
TT

Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor

Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor

Konuya yakın Türk yetkililere göre, İsrail'in muhalefetine rağmen Türkiye, Gazze Şeridi'ndeki çoğunluğu Müslüman, ABD destekli bir güce binlerce asker göndermeye hazırlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Bloomberg'ten aktardığı habere göre isimlerinin açıklanmasını istemeyen kaynaklar, ABD, Ankara'nın geçen ay Mısır ve Katar ile birlikte Gazze'de ateşkes sağlanması için arabuluculuk yapmasının ardından, ABD tarafından önerilen çok aşamalı bir planın parçası olan uluslararası istikrar gücüne Türkiye'nin katılımını genel olarak desteklediğini belirtti.

Konuşlanmada muharebe ve istihkam birliklerinin yer alması beklenirken, Türkiye, İsrail'in Gazze Şeridi'ne girmesinin ardından Washington'un İsrail'in askeri güç kullanımını sınırlamasını istiyor.

dcfr
Gazze Şeridi'ndeki Cibaliye'de yıkımın ortasında bir sebze tezgahı (AP)

Türkiye'nin, Trump'ın ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesini sağlama planının önemli bir bileşeni olan uluslararası istikrar gücüne İsrail'in onayı olmadan nasıl katılabileceği henüz belirsizliğini koruyor.

Türk hükümeti, ABD'nin baskı yapması halinde İsrail'in sonunda geri adım atabileceğine inanıyor, ancak şu ana kadar İsrail hükümetinin geri adım atacağına dair bir işaret yok.