Balıkçı Kahraman'ın sahibi Altun: İmamoğlu o olaydan sonra bir daha gelmedi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 20 yıllık müşterileri olduğunu belirten Kahraman Altun, ocak ayındaki hadiseden ötürü üzgün

Balıkçı Kahraman isimli restoran ocak ayındaki en karlı günde İmamoğlu'nun ziyaretiyle gündeme geldi. Uzun yıllardır yerli yabancı pek çok misafirin ağırlandığı mekan özellikle kalkanları ile biliniyor / Kolaj: Independent Türkçe
Balıkçı Kahraman isimli restoran ocak ayındaki en karlı günde İmamoğlu'nun ziyaretiyle gündeme geldi. Uzun yıllardır yerli yabancı pek çok misafirin ağırlandığı mekan özellikle kalkanları ile biliniyor / Kolaj: Independent Türkçe
TT

Balıkçı Kahraman'ın sahibi Altun: İmamoğlu o olaydan sonra bir daha gelmedi

Balıkçı Kahraman isimli restoran ocak ayındaki en karlı günde İmamoğlu'nun ziyaretiyle gündeme geldi. Uzun yıllardır yerli yabancı pek çok misafirin ağırlandığı mekan özellikle kalkanları ile biliniyor / Kolaj: Independent Türkçe
Balıkçı Kahraman isimli restoran ocak ayındaki en karlı günde İmamoğlu'nun ziyaretiyle gündeme geldi. Uzun yıllardır yerli yabancı pek çok misafirin ağırlandığı mekan özellikle kalkanları ile biliniyor / Kolaj: Independent Türkçe

Balıkçı Kahraman, 1996 senesinde İstanbul'un Sarıyer ilçesinde kurulan bir balık restoranı.
Kahraman Altun'a ait mekan, balıklarının lezzetiyle, özellikle kalkanlarıyla nam salmış. 
Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın dört bir yanından müdavimlere sahip olan restoran özellikle siyasetçiler, iş insanları, sporcular ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu pek çok farklı meslek gruplarının buluşma noktası. Ancak mekan bu kış farklı bir haberle gündemi haftalarca meşgul etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu'nun karın en yoğun olduğu 24 Ocak tarihinde, yabancı misafiri İngiliz Büyükelçi ile uzak denilebilecek bir noktada yer alan restoranda yemek yemesi çok eleştirildi.
İstanbulluların karla mücadele ettiği, toplu taşımaların, özel araçların saatlerce yolda kaldığı gün İmamoğlu'nun uzak bir noktada gerçekleştirdiği yemek daveti tepki çekerken, tercih ettiği restoran da merak konusu oldu.
 
Fotoğraf: Twitter

"Bizim siyasetle işimiz yok"
Bu olayın üzerinden tam dört buçuk ay geçti. Independent Türkçe Sarıyer'e gidip Kahraman Altun'dan ocak ayındaki "tartışmalı" ziyarete ilişkin yorum aldı. 
Independent Türkçe muhabilir Lale Elmacıoğlu, Altun'la ocak ayındaki görüşmeden sonra İBB Başkanı İmamoğlu'nun mekana gidip gitmediğini, yeme-içme sektöründeki son durumu ve şubeleşme iddialarını konuştu.
Karadenizli olan Kahraman Altun sözlerine, kendisi için balıkçılığın bir yaşam biçimi olduğunu, bu işe çocuklukta başlayıp 17 yıl çıraklık yaptığını anlatarak başladı.
1980'lerdeki Balıkçı Uğurcan ve Balıkçı Hasan'ın ekolünden geldiğini belirten Altun, 1995'te kendi restoranı Balıkçı Kahraman'ı açtığını söyledi. 
Kahraman Altun özellikle siyasete ilişkin tartışmaların içine çekilmekten rahatsız. "Bizim siyasetle işimiz yok" diyerek sadece işini yaptığını ifade eden Altun, başka konularla gündeme gelmekten duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

"İmamoğlu 20 yıldır müşterimiz, yine geleceğini düşünüyoruz"
Çekilen fotoğrafın kendileriyle ilgisinin bulunmadığını söyleyen Altun, "Bir müşteri çekip servis etmiş. Bize her yerden, her kesimden misafir gelir. Kimseyi de ayırt etmeyiz. Siyasete karışmayı, bu olaylarla anılmayı hiç istemiyoruz. İmamoğlu o olaydan sonra gelmedi ama 20 yıldır müşterimizdir, çok eskiden beri gelir. Yine geleceğini düşünüyoruz" yorumunu yaptı.

Kahraman Altun, Balıkçı Kahraman adlı restoranını 1995'te açtı.. Fotoğraf: Lale Elmacıoğlu/Independent Türkçe

"Diğer balıkçılar mezeciye döndü, çoğu artık yoğurt satıyor"
Farklı bir iş yaptıklarını ve restoranda günde 100 kalkanın piştiğini belirterek, bunu "dünyada kimsenin yapamayacağı bir iş" olarak niteleyen Altun'un günümüzdeki balık restoranlarına yönelik eleştirisi de oldu:
"Diğer balıkçılar mezeciye döndü. Çoğu artık balık değil, yoğurt satıyor, meze satıyor. Bize gelenler ise atom istemez, balık ister. Burası başka bir yer. Burada balık var, lezzet var. Zaten burada lezzet olduğu için uzak bir noktada bulunmasına rağmen geliyorlar. Karşısı dağ, önümüz deniz. Her taraf yeşil. Bir de burada Kahraman var. Dünyanın en iyi kalkanı, balığı burada. Dünyanın her yerinden geliyorlar. İspanya'dan, İtalya'dan, ABD'den gelenler var. Kendi özel uçaklarıyla geliyorlar."

"Bu markanın peşinde dünya var ama başka şube düşünmüyorum"
Başka bir yerde şube açmayı düşünüp düşünmediklerini sorduğumuzda ise net bir şekilde "Hayır" yanıtını veren Kahraman Altun, sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
"Bu markanın peşinde dünya var. New York'tan, Miami'den, Dubai'den, pek çok yerden teklifler var. Gemi yüküyle para tekli ediliyor ama kabul etmiyorum çünkü ben varsam burası var. Ben üç gün işe gelmesem burası kapanır. Gelen müşteri de beni görmek ister. Başka şube düşünmüyorum."



İsrail ve Türkiye'nin Suriye'deki çıkarları ve kırmızı çizgileri

 Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Eylül 2023'te New York'taki BM Genel Merkezi'nde BM Genel Kurulu'nun 78. oturumu sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Eylül 2023'te New York'taki BM Genel Merkezi'nde BM Genel Kurulu'nun 78. oturumu sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi.
TT

İsrail ve Türkiye'nin Suriye'deki çıkarları ve kırmızı çizgileri

 Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Eylül 2023'te New York'taki BM Genel Merkezi'nde BM Genel Kurulu'nun 78. oturumu sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Eylül 2023'te New York'taki BM Genel Merkezi'nde BM Genel Kurulu'nun 78. oturumu sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi.

Michael Harari

Esed rejiminin çöküşü bölgesel sahneyi yeniden şekillendirdi. Yeni rejimin uzun vadeli istikrarı beklentileri hakkındaki haklı şüphelere rağmen, Ahmed eş-Şara'yı destekleyen geniş bir uluslararası uzlaşı var ve devam eden kaostan ziyade merkezi otorite altında birleşik bir Suriye'yi açıkça tercih ediyorlar. Birçok ülkenin gözünde, İran'ın Suriye'den hızla çekilmesi belki de şu ana kadarki en önemli başarı, zira bölgesel istikrarı artırmak için bir umut penceresi açıyor. Suriye böylece küresel gündemde ve Washington’un gündeminde daha yüksek bir öneme kavuştu. Aynı durum, Suriye ile ortak sınırları olan iki büyük bölgesel aktör olan İsrail ve Türkiye için de geçerli. Her ikisi de Suriye'deki gelişmelere ulusal çıkar meselesi olarak bakıyorlar.

İsrail, aşırı İslamcı bir hükümetin ortaya çıkışından ve Suriye'de aşırı Türk nüfuzundan endişe duyuyor. İsrail hükümeti, Türkiye'nin rolünü ve Kuzey Suriye'deki, özellikle de Kürt bölgelerindeki iddialı müdahalesini kabul etse de ülkenin diğer bölgelerindeki Türk askeri varlığı konusunda kırmızı çizgi çekiyor, bunu önceki İran müdahalesine benzetiyor ve şiddetle karşı çıkıyor görünüyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail, Şam'da güçlü bir merkezi hükümeti tercih edip etmediği konusunda da henüz kesin bir karara varmış değil. Son açıklamaları ve eylemleri, zayıf ve parçalanmış bir Suriye'yi tercih ettiğini gösteriyor; ancak bu hesapları bir dereceye kadar şekillendirecek olan, nihayetinde Washington'un tutumudur. Buna ilave olarak, mevcut koşullarda, özellikle son aylarda askeri üstünlüğünü göstermesinin ardından, İsrail Suriye'nin geleceğini şekillendirmede önemli bir rol oynayabileceğine inanıyor.

Öte yandan Türkiye, Kürtlere (PKK da dahil) karşı son dönemde attığı ve yine benzer tarihsel öneme sahip adımlara paralel olarak, Suriye ile sınırını kendi şartlarına göre istikrara kavuşturmak için tarihi bir fırsat görüyor ve aynı zamanda Şara rejiminin kendisine bağımlılığını pekiştiriyor. İsrail'in kanıtlanmış askeri ve teknik üstünlüğüne rağmen, Türkiye bunu bir engel olarak görmüyor ve mevcut durumu bölgesel konumunu güçlendirmek için altın bir fırsat olarak görüyor (kimileri bunu bölgesel hegemonya arayışı olarak tanımlıyor). Başkan Trump ve Erdoğan ile ilişkisi, Türkiye açısından bu umut verici görünüme katkıda bulunuyor. Dahası, son yıllarda Körfez ülkeleri ve Mısır ile ilişkilerini geliştiren Türkiye, artan bölgesel konumunun olumlu bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyor.

Ankara, İsrail'in Süveyda'ya yönelik kararlı müdahalesini ve buna eşlik eden olayları, İsrail'in Şara'yı zayıflatma ve Suriye'nin zayıf ve parçalanmış kalmasını sağlama yönündeki kasıtlı bir girişim olarak görüyor

Ankara'nın, İsrail'in Suveyda'ya yönelik kararlı müdahalesini ve buna eşlik eden olayları, Şara'yı zayıflatmak ve Suriye'nin zayıf ve parçalanmış kalmasını sağlama yönündeki kasıtlı bir İsrail girişimi olarak görmesi şaşırtıcı değil. Türkiye Dışişleri Bakanı 25 Temmuz'da yaptığı açıklamada, “Türkiye, istihbarat kanalları ve ortak arabulucular aracılığıyla İsrail'e bir mesaj gönderiyor. Gizli bir ajandamız yok. Hiçbir ülke Suriye için tehdit oluşturmamalı ve Suriye de kimseye tehdit oluşturmamalı... Suriye bizim için kırmızı çizgi; ulusal güvenlik meselesi... Hegemonya peşinde değiliz” dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara, 4 Şubat 2025'te Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında el sıkışıyor (AFP)Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara, 4 Şubat 2025'te Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında el sıkışıyor (AFP)

Öyle görünüyor ki, İsrail ve Türkiye'nin şu anda Suriye'de çatışan çıkarları var. Önemli soru şu; yanlış değerlendirme ve hesapları önleyecek, olası bir gerilimin doğrudan çatışmaya dönüşmesini engelleyecek karşılıklı bir uzlaşıya varılabilir mi?

Kanaatimce cevap evettir, yeter ki iki hükümet de hayati çıkarlarını ve kırmızı çizgilerini açıkça belirlesin. Şara rejimini destekleme konusunda hakim olan uluslararası mutabakat ve rejimin kontrolünü sağlamlaştırma arzusu (en azından aksi kanıtlanana kadar), hem İsrail'in hem de Türkiye'nin dikkatlice düşünülmüş bir yaklaşım benimsemesini gerektiriyor.

İsrail-Türkiye ilişkileri Filistin meselesi nedeniyle gerginliğini sürdürecektir, bu nedenle Suriye konusunda iki taraf arasında ortak bir zemin bulunması şarttır

Bunun için birkaç siyasi dayanak gerekiyor:

1. Washington, bölgesel arena ve Ankara, İsrail'in proaktif yaklaşımına, yani askeri müdahalesine, özellikle de Şara rejimine karşı “tetiğe hafifçe basmak” olarak varsayılan müdahalesine olumsuz bakıyor. İsrail'in Dürzi bölgesindeki nüfuzu ile Türkiye'nin Kürt bölgesindeki nüfuzu arasında bir paralellik kurmaya çalıştığı varsayılabilir. Teorik olarak bu anlaşılabilir, ancak pratik ve stratejik açıdan son derece sorunlu. Her halükarda, İsrail'in Suriye sahasında Türkiye üzerinde nüfuz ve etki gücü sahibi olduğu ve bu yönde daha fazla tırmandırmaya gerek olmadığı mesajı alındı. Türkiye de İsrail'in, Suriye'de kendi çıkarları kadar önemli hayati çıkarları olduğunu anlamalı.

2- İsrail, Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesini aşırı buluyor ve hayati çıkarlarını tehlikeye atabileceğini düşünüyor. Aslında bölgedeki diğer aktörler de aynı görüşte. Ancak, Suriye'deki Türk askeri varlığının İran'ınkinden daha tehlikeli olduğu yönündeki gizemli İsrailli sesler hatalı ve yanıltıcı olup, kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet yaratma riski taşıyor.

3- Suriye'deki Türk hegemonyasının İsrail ve diğerleri açısından istenmeyen bir durum olduğu şüphesizdir. Bunu, özellikle Washington yoluyla öncelikle diplomatik kanallar aracılığıyla sınırlamak için çaba gösterilmelidir. Ancak bu, İran tehdidiyle aynı nitelikte bir tehdit oluşturmamaktadır.

4. Üç tarafın çıkarlarını netleştirmek ve istenmeyen yanlış anlamalara doğru bir kaymayı önlemek için Kudüs-Ankara-Washington üçgeninde yoğun bir diplomatik faaliyete ihtiyaç vardır. İsrail ve Türkiye arasında doğrudan ve gizli bir iletişim kanalı ve Azerbaycan'ın arabuluculuğu şarttır.

5. İsrail, etkileyici askeri başarılarının ardından kibrini dizginlemeli ve mevcut kibrinden vazgeçerek, başarısını maceracı bir şekilde değil akıllıca değerlendiren, rasyonel ve stratejik bir yaklaşım benimsemelidir. Sahadaki askeri başarıları ona bunu yapma fırsatı sunmaktadır.

6. İsrail-Türkiye ilişkileri Filistin meselesi nedeniyle gerginliğini sürdürecektir, bu nedenle iki taraf arasında Suriye konusunda ortak bir zemin bulunması şarttır. Aralarındaki gerginliği yatıştırmak ve her birinin sorduğu sorulara cevap vermek gerekmektedir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.