Suriye rejim güçleri, Suveyda’da Terörle Mücadele Gücü’nün kalesine girdi

Suveyda’nın güneydoğu kırsalındaki Hazm kasabasında çatışmalar yaşandı. (Suveyda 24 Ağı)
Suveyda’nın güneydoğu kırsalındaki Hazm kasabasında çatışmalar yaşandı. (Suveyda 24 Ağı)
TT

Suriye rejim güçleri, Suveyda’da Terörle Mücadele Gücü’nün kalesine girdi

Suveyda’nın güneydoğu kırsalındaki Hazm kasabasında çatışmalar yaşandı. (Suveyda 24 Ağı)
Suveyda’nın güneydoğu kırsalındaki Hazm kasabasında çatışmalar yaşandı. (Suveyda 24 Ağı)

Suriye rejim güçleri ve kendisine sadık yerel gruplar, ABD Tanf Üssü’yle iş birliği yapan ‘Terörle Mücadele Gücü’ ile çalışan Suveyda’dan yerel bir grupla yaşanan çatışmanın ardından Suveyda’nın güneydoğu kırsalındaki Hazm kasabasına girmeyi başardı. Suveyda’dan yerel kaynaklara göre çatışmalar ‘Terörle Mücadele Gücü’ grubunun lideri Samir el-Hakim'in öldürülmesiyle sonuçlandı. Güvenlik güçleri dün sabah Samir’in cesedini Suveyda’nın merkezine taşıdı.
Terörle Mücadele Gücü’ne mensup yedi kişinin öldüğü çatışmalarda güvenlik kuvvetlerinden de bir kişi yaşamını yitirdi, iki kişi de yaralandı. Çatışmalar sırasında Hazm’deki birçok konut hasar görürken iki sivilin de yaralandığı kaydedildi.
Süveyda 24 Ağı Yazı İşleri Sorumlusu Reyyan Maruf, Şarku'l Avsat'a şu açıklamada bulundu:
“İstihbarat unsurları ve operasyona katılan yerel silahlı kişiler, Terörle Mücadele Gücü lideri Samir el-Hakim'in evinin de aralarında bulunduğu bazı konutlarda yağma ve hırsızlık operasyonları gerçekleştirdi. Polise ait iki araç da ateşe verildi. Güvenlik güçleri bir süre sonra, yağma ve tarama operasyonlarının sona ermesinin ardından köyden çekildi.”
Maruf, Terörle Mücadele Gücü unsurlarının, şiddetli çatışmalar ve kasabanın Ulusal Savunma Güçleri, Askeri İstihbarat üyeleri ve güvenlik güçleriyle birlikte çalışan Suveydalı yerel gruplar tarafından kuşatılmasının ardından el-Badiye (Suriye çölü) bölgesine çekildiğini aktardı. Maruf, istihbarat üyeleri ve destek veren grupların kasabaya girebilmesi için Hazm’ın doğusunda güvenlik bölgesi kurulduğunu ve Terörle Mücadele Gücü’nün çekildiği bölgede tarama operasyonlarının düzenlendiğini bildirdi.
Bu gelişmeler, Terörle Mücadele Gücü'nün çatışmaların başlamasından bir gün önce Askeri Güvenlik Şubesine ait bir arabayı çalmakla suçlandığı bir dönemde yaşandı. Yetkili, çalıntı arabam meselesinin rejim güçlerinin Terörle Mücadele Gücü’ne operasyon düzenlemek için kullandığı bir bahane olduğunu vurguladı.
Maruf açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Güvenlik grupları, Terörle Mücadele Gücü’ne bağlı olanların veya bölgedeki üyelerinden geri kalanları takip ediyor. Son dönemde Terörle Mücadele Gücü’nün zayıflığı ve birçok unsurun gruptan ayrılması istihbaratın bu fırsatı değerlendirmesine sebep oldu. Görünüşe göre saldırının zamanlaması, ABD ve diğer ülkeler tarafından güney Suriye'deki silahlı grupların yeniden desteklenmesi olasılığı hakkındaki açıklamalarla bağlantılı.”
Maruf açıklamasında rejim güçleri ve onlara bağlı grupların, Suveyda’da iki taraf arasındaki çatışmalara müdahaleye karşı çıkan birçok yerel silahlı grubun varlığına rağmen ilk kez yerel bir oluşuma saldırdıklarını ve alanlarına baskın düzenlediklerini vurguladı. Yetkili, yıllardır varlığını sürdüren bu yerel grupların daha önce rejim güçleri tarafından saldırıya uğramadığına dikkat çekti. Maruf, söz konusu grupların birçok kez Suriye rejimine karşı geldiğini belirtirken Suveyda’da orta çıkmalarından bu yana Suriye rejiminin bölgedeki varlığına karşı gelmediklerinin altını çizdi. Ayrıca bu grupların, herhangi bir dış veya iç tarafa iş birliği veya bağlılık beyan etmediğini, amaçlarının bölgeyi Suriye rejimi de dahil olmak üzere her taraftan gelebilecek herhangi bir saldırıdan korumak olduğunu bildirdiklerini aktardı.
ABD Tanf üssü ve Terörle Mücadele Gücü’nün iş birliği içinde olduğu Devrimci Komandolar Ordusu ise olayla ilgili bir açıklama yapmadı.
Suveyda’daki Askeri Güvenlik Şubesi unsurları çarşamba sabahı, yerel güçlerle birlikte Hazm kasabasındaki Terörle Mücadele Gücü'nün kalesini kordon altına aldı. Çıkan gerginlik ve çatışmalar çarşamba akşamına devam etti. Çatışmalar sonucunda kasabanın doğusunda rejime ait bir askeri karakol konuşlandırıldı ve liderleri öldürülen Terörle Mücadele Gücü unsurları çöle doğru hareket etti.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.