Avustralyalı şirketler haftada 4 gün çalışma modelini test ediyor

Avustralyalı şirketler haftada 4 gün çalışma modelini test ediyor
TT

Avustralyalı şirketler haftada 4 gün çalışma modelini test ediyor

Avustralyalı şirketler haftada 4 gün çalışma modelini test ediyor

Avustralyalı şirketler, haftada 5 gün yerine 4 gün çalışma denemesini hayata geçiriyor. Bu uygulama kapsamında çalışanların maaşları aynı kalacak.
İngiliz Daily Mail gazetesine göre, Avusturalya’da ilk kez hayata geçirilecek bu pilot uygulamaya finans, pazarlama, ruh sağlığı ve teknoloji alanlarından şirketler katılıyor. Ancak çalışanların bu uygulamaya katılabilmeleri için bir şart var; o da 4 gün içinde 5 gün çalışarak elde ettikleri verimliliğin aynısını sağlamak için teminat vermeleri. Bu, birçokları için gün içinde daha uzun saatler çalışmak zorunda kalacakları anlamına gelebilir.
Önümüzdeki Ağustos ayında başlayacak olan çalışma, Ocak 2023'e kadar devam edecek. Gazeteye göre, bu uygulama 4Day Week Global adlı kuruluşça koordine ediliyor.
Uygulama İzlanda, İngiltere, İrlanda, Kanada, İspanya, Amerika ve Yeni Zelanda'da on binlerce çalışanın katılımıyla kapsamlı bir şekilde test edildi.
İngiliz gazetesi, tüm dünyada lansmanı yapılan ve işverenler tarafından onaylanan bu modelde çalışanların maaşlarını sanki haftada beş gün çalışıyorlarmış gibi eksiksiz aldıklarını açıkladı. Bu uygulamaya göre çalışanların iş yükü yüzde 20 azalıyor. Buna karşılık, haftada 5 gün çalıştıklarında elde ettikleri verimliliğin yüzde 100'ünü koruyorlar.



Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)

Bilim insanları yiyeceklerin yapısının tokluk hissini etkileyebildiğini tespit etti. 

Obezite gibi hastalıkların artışında modern beslenme alışkanlıkları kritik bir rol oynuyor. Ultra işlenmiş gıdalar da bu sorunun temel nedenleri arasında sayılıyor.

Öte yandan bu yiyecekler genellikle yağ, şeker ve tuz gibi sağlığa risk teşkil ettiği bilinen besinleri de yüksek miktarda içeriyor. Uzmanlar gıdaların nasıl "işlendiğinin" gözden kaçabileceğini söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Imperial College London ve Quadram Enstitüsü'nden araştırmacılar gıdaların yapısının, etkilerini nasıl değiştirdiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Bulguları hakemli dergi Nature Metabolism'de yayımlanan çalışmada 10 sağlıklı yetişkin 4 günlüğüne bir kliniğe yerleştirildi. Katılımcılara beslenme sondası takılarak mide ve üst ince bağırsaklarından düzenli numune alındı. Böylece gıdaların nasıl sindirildiği ve bunun bağırsaktaki metabolizma sonucu ortaya çıkan maddeleri nasıl etkilediği değerlendirildi.

Katılımcılar, hücreleri kırılmış veya bütün haldeki nohut unundan yapılan lapalarla beslendi. Yani bir lapadaki nohutlar, geleneksel nohut unu yapımında olduğu gibi doğal hücre yapısı bozulacak şekilde işlenmişti. Diğerindeyse hücrelerin bozulmaması için farklı bir işlem uygulandı.

Araştırmacılar, besin değerleri birebir aynı olan bu gıdaların vücutta farklı etkilere yol açtığını gözlemledi. 

Hücre yapısı bozulan nohut unundan yapılan lapa, daha hızlı sindirilerek kandaki glikoz seviyesini, diğer lapaya kıyasla 2 ila 4 kat daha fazla yükseltti.

Parçalanmamış hücrelere sahip gıda ise daha yavaş sindirildi. Ayrıca iştahı bastırmasıyla bilinen GLP-1 ve PYY hormonları daha uzun süre boyunca salgılandı. Katılımcılar da daha uzun süre tokluk hissettiğini bildirdi. 

Çalışmanın çok az kişiyle yapılmış olması gibi önemli bir sınırlılığı var. Ancak bulgular obezite ve tip 2 diyabetle mücadelede, gıdaların yapısının kayda değer bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Makalenin yazarlarından Gary Frost "Gıdaların yapısının değiştirilmesi, nihayetinde halkı tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklardan korumaya katkı sağlayabilir ve bu araştırma bu yüzden çok heyecan verici" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Mingzhu Cai ise zayıflama iğnelerinin başarısına değinerek şu ifadeleri kullanıyor:

Ozempic gibi GLP-1 agonistleri hakkında çok fazla tartışma dönüyor. Doğal GLP-1 seviyeleri asla bu ilaçların dozuna ulaşmayacak olsa da nasıl ve nerede salındığını anlayarak vücudumuzun üretebileceği dozları artırma şansımız var.

Bulgular, gıdaların işlenme biçimindeki farklılıkların yalnızca tokluk hissini artırmakla kalmayıp daha sağlıklı sonuçlar da doğurabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Imperial College London, Quadram Enstitüsü, Nature Metabolism