Justin Bieber’in muzdarip olduğu Ramsay Hunt Sendromu nedir?

Kanadalı şarkıcı Justin Bieber (AFP)
Kanadalı şarkıcı Justin Bieber (AFP)
TT

Justin Bieber’in muzdarip olduğu Ramsay Hunt Sendromu nedir?

Kanadalı şarkıcı Justin Bieber (AFP)
Kanadalı şarkıcı Justin Bieber (AFP)

Kanadalı şarkıcı Justin Bieber, kulağı ve yüzündeki sinirleri etkileyerek, yüzünün bir tarafını felç eden Ramsay Hunt Sendromu’na yakalandığını açıkladı.
The Independent’ın haberine göre, Kanadalı popstar, Instagram’da takipçilerine teşhisi hakkında bilgi veren bir video yayınladı.
Bieber, yüzünün bir tarafını zar zor hareket ettirebildiğini göstererek, durumun oldukça ciddi olması nedeniyle yaklaşan konserlerini ​​iptal edeceğini söyledi.
Bieber sağlığını yeniden kazanmak için yüz egzersizleri yaptığını, ancak iyileşmesinin yine de zaman alacağını söyledi.
Durumla ilgili kendi deneyimini ise, “Vücudum bana yavaşlamam gerektiğini söylüyor” ifadeleri ile tanımladı.

Ramsay Hunt Sendromu nedir? Ortaya çıkma nedenleri nelerdir?
Ramsay Hunt sendromu, suçiçeği ve zonaya neden olan varicella-zoster virüsünün kulağın yakınındaki bir yüz sinirini enfekte etmesi ve yüzün yarısında hareketin durmasıyla ortaya çıkan nadir bir nörolojik bozukluktur.

Virüsün belirtileri erişkinlerde gizli kalabilirken, bazılarında aniden ve bilinmeyen bir nedenle aktif hale gelerek Ramsay Hunt sendromuna neden olabilir.
Ramsay Hunt sendromu bulaşıcı değildir. Etkileri, bağışıklık sistemi zayıf olanlar için genellikle daha şiddetlidir.

Ramsay Hunt sendromunun belirtileri nelerdir?
Ramsay Hunt sendromunun iki ana belirtisi vardır.
Bunlardan ilki, genellikle kulağın içi ve çevresinde küçük bir döküntüdür.
Diğer ana semptom, etkilenen kulağın aynı tarafında yüz felcidir.
Her iki semptom da sıklıkla aynı anda ortaya çıkar, ancak biri olmadan diğeri alevlenebilir.
Bu sağlık sorununun diğer olası belirtileri arasında kulak ağrısı, işitme kaybı, kulak çınlaması, ağız kuruluğu ve tat değişikliği sayılabilir.

Hastalık nasıl tedavi edilebilir?
Bu sendromu olan kişiler genellikle steroidler ve asiklovir veya valasiklovir gibi antiviral ilaçlarla tedavi edilir.
Bazen güçlü ağrı kesiciler reçete edilir ve yüz felcinden muzdarip olanlar için göze zarar gelmemesi için bir göz bandı verilebilir.
Sinir hasarı nispeten düşükse, çoğu insan birkaç hafta içinde iyileşir. Ancak hasar şiddetliyse, bazı insanlar tamamen iyileşmeyebilir.



Bütün canlıların ölünce sönen tuhaf bir parıltı yaydığı tespit edildi

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels
TT

Bütün canlıların ölünce sönen tuhaf bir parıltı yaydığı tespit edildi

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels

Tıbbi teşhiste güçlü bir yeni aracın önünü açabilecek yeni bir araştırmaya göre, tüm canlı varlıkların canlılıkla bağlantılı olarak yaydığı tuhaf parıltı, öldüklerinde kayboluyor.

Yaşam formları, esasen metabolizmanın yaşamı sürdüren süreçleri beslediği karmaşık biyokimyasal laboratuarlardır.

Bu metabolizmanın yan ürünlerinden biri, reaktif oksijen türleri yani ROS adı verilen, yüksek oranda reaktif oksijen içeren bir grup molekül.

Kanada'daki Calgary Üniversitesi'nden araştırmacılar aşırı ROS üretiminin, oksidatif stres diye bilinen sürece yol açabileceğini ve bunun da vücuttaki kimyasallar arasında, parıltıyla bağlantılı elektron transfer süreçlerini tetiklediğini söylüyor.

The Journal of Physical Chemistry Letters'ta yayımlanan çalışma, farelerde ultra zayıf foton emisyonu (UPE) veya biyofoton emisyonu diye adlandırılan tuhaf parıltıyı belgeliyor.

Araştırmacılar canlı farelerin, yakın zamanda ölen farelere kıyasla kayda değer derecede daha yüksek yoğunlukta UPE yaydığını saptadı.

Buna karşılık bitkilerdeki UPE, sıcaklık değişiklikleri, yaralanma ve kimyasal işlemler gibi stres faktörlerine maruz kalma durumuna göre değişiklik gösteriyor.

Önceki çalışmalar, insan gözüyle görülemeyen son derece düşük yoğunluklu ışığın kendiliğinden salınmasıyla tanımlanan bu parıltının kaynağının ROS olabileceğini öne sürüyor.

200 ila 1000 nanometre aralığındaki spektrumda yer alan bu soluk ışık, tek hücreli organizmalar ve bakterilerden bitkilere, hayvanlara ve hatta insanlara kadar tüm yaşam formlarında gözlemleniyor.

Ancak ölüm ve stresin UPE üzerindeki etkisi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Son çalışma, canlı ve ölü hayvanlardaki bu parıltıyı karşılaştırırken, bitkilerde sıcaklık, yaralanma ve kimyasal işlemlerin UPE üzerindeki etkilerini görselleştirdi.

Bilim insanları, çevredeki ışığın etkisini ortadan kaldırmak için karanlık bölmeler geliştirerek bitki ve hayvanları özel kamera sistemleriyle görüntüledi.

Her iki grup da 37 derece vücut sıcaklığına sahip olmasına rağmen canlı farelerin güçlü bir ışık yaydığını, ötenazi uygulanan farelerden gelen soluk parıltınınsa neredeyse söndüğünü tespit ettiler.

Bilim insanları çalışmada, "Araştırmamız, canlı ve ölü farelerin UPE'si arasında önemli bir fark olduğunu ortaya koydu" diye belirtiyor.

Bitkilerde sıcaklık ve yaralanmalardaki artışın, UPE yoğunluğunda yükselmeye neden olduğunu gözlemledik.

Kimyasal işlemler de bitkilerin ışık yayma özelliklerini değiştirdi.

Araştırmacılar, bitkilerin yaralı bölgelerine lokal anestezik benzokain uygulandığında, test edilen bileşikler arasında en yüksek emisyonun görüldüğünü söylüyor.

Bulgular, UPE'nin hayvanlarda canlılığın ve bitkilerde stres tepkisinin hassas bir göstergesi olabileceğini ortaya koyuyor.

Bilim insanları bu çalışmanın gelecekteki araştırmalar ve klinik teşhisler için UPE görüntülemenin geliştirilmesine katkı sağlamasını umuyor. Araştırmacılar, "UPE görüntüleme, hayvanlarda canlılığın ve bitkilerin strese verdiği tepkilerin invazif olmayan, etiket gerektirmeyen bir şekilde görüntülenmesine olanak sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe