Avrupalılar neden Orta Çağ'da Mısır mumyalarını yediler?

İnsan mumyalarının hastalıkları iyileştirebileceklerine inanılıyordu (Reuters)
İnsan mumyalarının hastalıkları iyileştirebileceklerine inanılıyordu (Reuters)
TT

Avrupalılar neden Orta Çağ'da Mısır mumyalarını yediler?

İnsan mumyalarının hastalıkları iyileştirebileceklerine inanılıyordu (Reuters)
İnsan mumyalarının hastalıkları iyileştirebileceklerine inanılıyordu (Reuters)

Bazı insanlar arasında mumya yemenin sağlık açısından iyi olabileceğine dair batıl bir inancın olduğunu biliyor muydunuz? Cevap, Avrupalıların Mısır mumyalarına takıntılı olduğu, Avrupa tarihinin en çılgın dönemlerinden geliyor.
İnsan mumyalarının vebadan baş ağrısına kadar her türlü hastalığı iyileştirebileceği inancıyla, ardından Victorialıların akşam yemeği eğlencesi hakkında sahip oldukları korkunç fikirlerle harekete geçen bazı tüccartlar, eski Mısırlıların cesetlerini getirip Orta Çağ'dan on dokuzuncu yüzyıla kadar Avrupa'da tüketilmesini sağladılar.
Mumyalar eczanelerde satılan tıbbi bir madde olarak satılan ve yüzyıllar boyunca zengin ve fakir tarafından tüketilmiş  ve 500 yıl boyunca reçeteli bir ilaç olarak kalmıştı.
Ancak herkes ikna olmadı. Kraliyet Doktoru Guy de la Fontaine 1564'te İskenderiye'de ölü köylülerden yapılmış sahte mumyalar gördü ve mumyanın yararlı bir ilaç olduğundan şüphelenmeye başladı. O zaman insanların aldatıldığını ve her zaman gerçek yaşlı mumyalar tüketmediklerini anladı.
Bu aldatma, önemli bir noktayı, yani tıpta kullanılmak üzere ölü bedene ya da etine sürekli bir talebin olduğunu açıkça ortaya koydu. Eczacılarve bitki uzmanlarıysa on sekizinci yüzyıla kadar mumya ilaçlarını dağıtmaya devam ettiğinden, gerçek Mısır mumyalarının arzı bu talebi asla karşılamadı.
Şarku’l Avsat’ın Reuters’dan aktardığı habere göre 19’uncu yüzyıla gelindiğinde, mumyalar artık rahatsızlıklar için tüketilmiyordu. Ancak Victoria İngiltere'sindeki zenginler, sadece eğlence uğruna bazı ritüellerin uygulandığı özel akşam yemeklerine ev sahipliği yapamaya devam edecekti.



5 bin yıl önce Avrasya'da yayılan vebanın arkasından koyunlar çıktı

Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)
Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)
TT

5 bin yıl önce Avrasya'da yayılan vebanın arkasından koyunlar çıktı

Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)
Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)

Tunç Çağı'nda Avrasya'da yaşanan veba salgının yayılmasında koyunların kritik bir rol oynamış olabileceği tespit edildi. 

İnsanlara bulaşan pek çok hastalık hayvansal kökenli. Hayvanlarda bulunan patojenler bir noktada insanlara geçerek onlar arasında yayılıyor. 

Tarihteki en ölümcül zoonotik hastalıklardan biri olan veba da sıçanların üzerinde yaşayan pireler yoluyla insanlara bulaşarak milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. 

Diğer yandan 14. yüzyıldaki Kara Ölüm diye bilinen salgından sorumlu patojen, yaklaşık 5 bin yıl önce yayılmaya başlayan patojenden genetik olarak farklı. İnsanlar arasında yayılan bu Yersinia pestis türünün yaklaşık 2 bin yıl önce ortadan kaybolduğu düşünülüyor.

Ancak uzmanlar bu patojenin insanlara nasıl sıçradığını bilmiyordu. Bilim insanları hayvanlardaki hastalıkların geçmişte insanlara nasıl bulaştığını öğrenerek gelecekte yaşanabilecek bu tür olaylara karşı hazırlıklı olabilir.

Aralarında Harvard Üniversitesi'nden isimlerin de yer aldığı bir araştırma ekibi, Tunç Çağı'ndaki Yersinia pestis'in kökenini saptamak için bugünkü Rusya'da bulunan Arkaim arkeolojik kazı alanındaki hayvanlarının kemiklerini ve dişlerini inceledi.

Araştırmacılar 4 bin yıllık bir koyunda, o dönemde insanlara bulaştığı bilinen Y. pestis türünü tespit etti.

Bilim insanları koyundan alınan Y. pestis genomunu diğer eski ve modern genomlarla karşılaştırdı. Koyundan alınan örnek, aynı zamanlarda yakın bir bölgede yaşayan bir insana bulaşan patojenin genomuna çok benziyordu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de dün (11 Ağustos) yayımlanan makalenin ortak yazarı Dr. Christina Warinner şöyle diyor:

Bir koyuna ait olduğunu bilmeseydik, herkes bunun başka bir insan enfeksiyonu olduğunu varsayardı; neredeyse ayırt edilemezler.

Ekip, patojenin henüz bilinmeyen bir yaban hayvanından koyunlara ve oradan da insanlara sıçradığını tahmin ediyor. Öte yandan hastalığın insanlardan koyunlara bulaşmış olması da muhtemel. 

Sözkonusu patojen, diğer veba salgınlarından farklı olarak pireler aracılığıyla bulaşmasını sağlayacak genetik materyalden yoksun. Araştırmacılar bu nedenle başka bir kaynaktan yayılmış olması gerektiğini söylüyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden makalenin bir diğer yazarı Dr. Felix Key "Elimizdeki bulgular eski koyun ve insan enfeksiyonlarının, hâlâ bilinmeyen bir kaynaktan muhtemelen münferit olaylarla yayıldığını gösteriyor" diyerek ekliyor:

Sıradaki adım, o kaynağı bulmak.

Araştırmacılar o dönemde bölgede yaşayan Sintaşta-Petrovka halkının sığır, koyun ve at yetiştiriciliğiyle ilgilendiğine de dikkat çekiyor.

Çalışmanın yazarlarından Dr. Taylor Hermes "Bu erken dönem çoban topluluklarının tahıl depoları, fareleri ve pireleri çekmezdi ve daha önce Sintaşta bireylerinde Y. pestis enfeksiyonları bulunmuştu" diyerek soruyor: 

Kayıp halka çiftlik hayvanları olabilir mi?

Bu toplulukların kullandığı hayvanların yabandaki canlılarla temasa geçmesi hastalığın yayılmasını sağlamış olabilir.

Bilim insanları bunu ve patojenin kısa sürede nasıl geniş bir alana yayıldığını anlamak için çalışmalarına devam etmeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Popular Science, Cosmos Magazine, Cell