Cezayir, AB karşıtı söylemini sürdürüyor

Cezayir hükümeti, AB’nin ‘aceleci’ olarak nitelediği yorumlarından duyduğu üzüntüyü ifade etti

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)
TT

Cezayir, AB karşıtı söylemini sürdürüyor

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)

Cezayir hükümeti, Batı Sahra ihtilafında politikasını Fas'tan yana değiştiren İspanya ile yaşadığı anlaşmazlıktan ötürü İspanya ile arasındaki ‘Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması’nı askıya alma kararına ilişkin Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından yapılan açıklamaları ‘aceleci ve dayanaksız’ olarak niteledi. Cezayir, bu açıklamalardan üzüntü duyduğunu ve bunları reddettiğini duyurdu.
Cezayir yönetimi, son 48 saat içinde AB’ye karşı sert ifadelerin kullanıldığı iki açıklama yayınladı. Bu açıklamaların ilki Cuma günü Brüksel’deki AB Komisyonu’na yönelikti. İkincisi ise Cumartesi akşamı Cezayir Dışişleri Bakanlığı tarafından yapıldı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Bu açıklamalardaki acele ve önyargı, Cezayir'in AB’nin taahhütleri üzerinde hiçbir etkisi olmayan bir Avrupa ülkesi ile ikili bir siyasi anlaşmazlık meselesi olduğundan uygunsuzdur. Bu yüzden toplu bir yanıt verilmesi amacıyla Avrupa ülkeleri arasında istişarelerin başlatılması asla gerekli değildir” ifadeleri kullanıldı.
AB Komisyonu, Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması’nın askıya alınması konusundaki ‘endişesini’ dile getirmiş ve Cezayir'in İspanya ile ticari faaliyetlerini durdurma kararının, AB ile Cezayir arasındaki Ortaklık Anlaşması'na aykırı olarak, özellikle ticaret ve yatırım alanlarında, AB üyesi bir ülkeye ayrımcı muameleye yol açacağı ve AB’nin anlaşma kapsamındaki haklarını olumsuz yönde etkileyeceğini değerlendirmişti.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı, Cezayir-İspanya Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması’nın askıya alınması kararının, esasen diğer tarafın bu antlaşmada öngörülen temel yükümlülükleri yerine getirmemesi ve antlaşmanın özünden koparılması nedeniyle meşru düşüncelere verilen bir yanıt ve söz konusu antlaşmanın iki tarafı arasındaki mevcut ilişkilerdeki önemini sorgulama sorumluluğunun üstlenilmesi olduğu vurgulandı.
Açıklama, ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“Cezayir hükümeti, antlaşmanın amacını etkileyen eylemler karşısında ülkenin ahlaki ve stratejik yüksek çıkarlarını korumak için ihtiyati bir tedbir aldığını kamuoyuna açıklamayı bir görev bilmiştir.”
Cezayir, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, tartışmalı bölge Batı Sahra için Fas'ın özerklik planını desteklediğini açıkladığında İspanya'yı ‘eski sömürgesine karşı yasal, ahlaki ve tarihsel yükümlülüklerini ihlal etmekle’ suçladı.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı açıklamasına göre AB’nin söz konusu açıklamalarında yer alan İspanya ile ticaret ve yatırım ilişkilerinin askıya alındığı iddiası, aceleyle ve herhangi bir dayanağı olmadan ortaya atıldı. Bu yüzden AB organlarının bu konuda devreye girmesini gerektiren hiçbir yasal dayanağı yok ve Cezayir'in AB üyesi İspanya'ya karşı aldığı tedbirler AB ile ortaklık anlaşmasını ihlal etmiyor.
Bakanlığın açıklamasında, “Bu talihsiz müdahale, Cezayir’in bünyesinde birçok güvenilir ve sorumlu dost ve ortak bulundurmaktan onur duyduğu AB’nin çıkarlarını korumak pahasına ulusal diplomasisinin teorilerini güçlendiren bir şahsın çalışmalarının sonucudur” denildi. Açıklamada söz konusu şahsın kim olduğuna denilmese de bu kişinin, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell olduğu düşünülüyor.
Açıklamada, tartışmalı ve çelişkili olduğu belirtilen bu müdahalenin,  AB Komisyonu'nun AB üyesi önemli bir ülkenin dahil olduğu büyük bir ticaret anlaşmazlığıyla ilgili olarak çıkar çatışması olan Avrupa dışından iki gelişmiş ülkedeki büyükelçilerini geri çağırdığı eski sayılamayacak bu temkinli tutumuna kıyasla ulusal bağımsızlığı kıskanılan güneyli bir ülkeye baskı yapmayı hedefleyen umutsuzca bir girişim olduğu belirtildi. Bakanlık, söz konusu ticaret anlaşmazlığı ve Avrupa dışı iki ülke hakkında daha fazla detay vermedi.
Cezayir'in AB ile yaptığı ortaklık anlaşması çerçevesinde yükümlülüklerini her zaman yerine getirdiğini vurgulayan Bakanlık, Cezayir’in iki taraf arasındaki karşılıklı ticaret yapısının ve her iki taraf için karlı bir olan ekonomik ortaklığın gelişmesini engelleyen dengesizliklere rağmen bu konuda tüm çalışmaları şeffaflıkla teşvik etmeyi yasal olarak garantilediğini belirtti.
Bakanlık ayrıca Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un, Cezayir tarafının ilgili anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getirme kararlılığını bizzat ve resmi olarak teyit ettiğini ve İspanya'ya doğalgaz tedarikiyle ilgili spekülatif ve kötü niyetli imaları ve soruları da reddettiğini aktardı.



Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.


Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
TT

Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)

İsrail ordusu bugün Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas militanını hedef aldığını açıkladı.

İsrail ordusu, Shin Bet güvenlik servisiyle birlikte yaptığı ortak açıklamada, “Kısa bir süre önce, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve Şin Bet, Gazze Şehri bölgesinde üst düzey bir Hamas teröristini hedef aldı. Son birkaç aydır Hamas'ın yeteneklerini ve silah üretim kapasitesini yeniden inşa etmek için çalışıyordu” ifadeleri yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail haber sitesi Ynet’ten aktardığına göre operasyonun hedefinde, Hamas'ın askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları Komutanı Raid Saad vardı.

Filistin Enformasyon Merkezi ise Gazze şehrinin batısındaki Nablusi Kavşağı yakınlarında sivil bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört kişinin öldüğünü duyurdu.

El-Aksa TV daha önce Gazze şehrinin güneybatısında patlamalar duyulduğunu bildirmişti.