Her gün kahve içmek ömrünüzü uzatabilir

Çalışma, kahve içmenin kalp hastalıklarını önlemeye ve kanserle savaşmaya yardımcı olduğunu buldu (Reuters-Arşiv)
Çalışma, kahve içmenin kalp hastalıklarını önlemeye ve kanserle savaşmaya yardımcı olduğunu buldu (Reuters-Arşiv)
TT

Her gün kahve içmek ömrünüzü uzatabilir

Çalışma, kahve içmenin kalp hastalıklarını önlemeye ve kanserle savaşmaya yardımcı olduğunu buldu (Reuters-Arşiv)
Çalışma, kahve içmenin kalp hastalıklarını önlemeye ve kanserle savaşmaya yardımcı olduğunu buldu (Reuters-Arşiv)

Journal of Internal Medicine dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, her gün düzenli olarak kahve içmek bir dizi ölümcül hastalığa yakalanma riskini azaltabilir.
Dr. Janette Nesheisat çalışmaya ilişkin dün Fox News’e verdiği demeçte, “Bu çalışma yeni yayınlandı. 7 yıllık bir süre boyunca 170 bin kişi takip edildi. Günde 1,5 ila 3,5 fincan arası kadar kahve içenlerin yaşam beklentileri yüzde 20 arttı” dedi.
İnsanların kahve içerek hastalık riskini azalttığını söyleyen Dr. Janette Nesheisat, kahvenin antioksidanlar ve antienflamatuarlar dahil binden fazla kimyasal bileşik içerdiğini bildirdi.
Dr. Janette Nesheisat açıklamasına şöyle devam etti:
“Kahve içmek kalp hastalığını önlemeye, kanserle savaşmaya ve hatta Parkinson hastalığına yardımcı olabilir. Ayrıca kahvenin son zamanlarda intihar vakalarını azalttığı bile ortaya çıktı. Bir fincan kahve de yaklaşık 90-100 miligram kafein var ve günde maksimum kafein alımı 400 miligram olmalıdır.”
Tüketicilerin içtikleri kahve türüne ve nasıl yapıldığına yakından bakmaları gerektiğini ve genel olarak çok fazla içmemeleri gerektiğini söyleyen Dr. Janette Nesheisat, “Yeni araştırmaya göre günlük kahve içmenin faydaları kafeinsiz kahve için de geçerli” diye ekledi.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature