Filistin lideri Abbas’tan ABD’li temsilciye: Amacımız uluslararası meşruiyet kararları temelinde işgalden kurtulmaktır

Leaf, Abbas’tan herhangi bir adım atmadan önce ABD Başkanı Joe Biden’ın ziyaretini beklemesini talep etti

Mahmud Abbas, cumartesi günü Ramallah’ta Barbara Leaf’i kabul etti (Reuters)
Mahmud Abbas, cumartesi günü Ramallah’ta Barbara Leaf’i kabul etti (Reuters)
TT

Filistin lideri Abbas’tan ABD’li temsilciye: Amacımız uluslararası meşruiyet kararları temelinde işgalden kurtulmaktır

Mahmud Abbas, cumartesi günü Ramallah’ta Barbara Leaf’i kabul etti (Reuters)
Mahmud Abbas, cumartesi günü Ramallah’ta Barbara Leaf’i kabul etti (Reuters)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf ile görüşmesinde, İsrail ile ilişkilerin seviyesini düşürmek üzere olduğunu ve mevcut durumun daha fazla sürdürülemez olduğunu söyledi. Leaf ise Abbas’tan herhangi bir adım atmadan önce ABD Başkanı Joe Biden’ın gelecek ay bölgeye yönelik muhtemel ziyaretini beklemesini talep etti.
Leaf, yardımcısı Hadi Amr ile birlikte cumartesi günü geç saatlerde Ramallah'a geldi. Ziyaretin amacı, Abbas'ın öfkesini azaltmak ve ABD'nin bölgedeki çabalarını etkileyebilecek hızlı kararlar almasını engellemekti.
Abbas, ABD heyetiyle görüşmesinde, “Amacımız, uluslararası meşru kararları temelinde işgalden kurtulmaktır. Doğu Kudüs, Filistin Devleti’nin başkentidir ve sonsuza kadar öyle kalacak” dedi. Bu meseleyi pazarlık konusu yapmayacağını vurgulayan Abbas, mevcut durumun “tahammül edilemez” olduğunu vurguladı.
Filistin halkı için siyasi bir ufuk ve uluslararası korumanın olmamasının ışığında İsrail’in işlediği bir dizi ihlali aktaran Abbas, İsrail’in yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınması, tek taraflı eylemlerine devam etmesi, Mescid-i Aksa’ya yönelik aralıksız saldırılar, Kudüs’ün mahallelerinde yaşayan Filistinlileri evlerinden çıkarması, evlerini yıkması, çocukları öldürmesi, yerleşim yeri suçlarının ve yerleşimci terörünün sürmesi gibi ihlallerin kendisini harekete geçmeye zorladığını söyledi.
Abbas, Leaf ile görüşmesinde, iki hafta önce ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile yaptığı telefon konuşmasında, İsrail’in gerginliği tırmandırmasına karşı önlem almanın eşiğinde olduğunu bildirdiğini söyledi.
Abbas, bu uyarısını, uluslararası toplumun İsrail'i uluslararası meşruiyet kararlarına uymasını sağlayamaması, suç teşkil eden işgalci uygulamalarını ve etnik temizlik ile ayrımcılığı temel alan eylemlerini durduramaması üzerine yaptığını söyledi.
Filistin lideri Abbas, Leaf’e, ABD'nin Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) terör listesinden çıkarma ve Doğu Kudüs'teki ABD Konsolosluğunu ve Washington'daki FKÖ ofisini yeniden açma vaatlerinin akıbetini de sordu.
Leaf ise ülkesinin hala iki devletli bir çözüm umutlarını sürdürmek için çalıştığını ve heyetinin görevinin Abbas ile bir araya gelmek isteyen ABD Başkanı’nın yapacağı ziyaretin hazırlıklarını yapmak olduğunu belirtti. Biden’ın Abbas ile görüşmesinde ABD-Filistin ilişkilerini, ortaklığın güçlendirilmesini, bölgedeki tırmanışın durdurulması ve siyasi ufka geçişi ele alacağını söyleyen Leaf, Filistin Yönetimi’nin uygun bir atmosfer yaratmak, Filistinlilere ve tüm bölgeye umut aşılamak için çalıştığını belirterek, Abbas’tan Biden’ın bölgeye gelmesini beklemesini istedi.
Leaf’ın ziyareti, Abbas ve Blinken arasında gerçekleşen sert telefon görüşmesinin ardından geldi. Abbas, görüşmede Biden yönetimini verdiği taahhütlerden geri adım atmakla suçlayarak, ABD’nin Filistin-İsrail ihtilafıyla ilgili politikası karşısında duyduğu derin hayal kırıklığını dile getirdi. Konuya yakın bir kaynak, Abbas’ın Blinken’a “Artık sıkıldım. Bu son” dediğini belirtti. Aynı kaynağa göre Abbas, Blinken’a “iyiye doğru bir değişiklik olmaması halinde ucu Filistinlilere dokunacak olsa bile Yönetim’in İsrail’e karşı sert adımlar atacağını” söyledi.
Abbas, sonuçları ne olursa olsun, İsrail'in tanınması kararının dondurulması da dahil olmak üzere Merkez Konseyi'nin kararlarını uygulamayı düşünüyor. Filistin lideri hem Blinken hem Leaf görüşmesinde, ABD yönetimini, eski Başkan Donald Trump’ın getirdiği önlemleri geri almamakla suçladı. Abbas bu görüşmelerde ayrıca Trump döneminde kesilen Filistin Yönetimi ile Washington arasındaki iletişim hattının, eskiden Kudüs’te bağımsız statüde bulunan Konsolosluk bünyesinde çalışırken daha sonra ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ne taşınan departmanı aktifleştirilmesinden duyduğu rahatsızlığını dile getirdi. Biden yönetimi perşembe günü Donald Trump döneminde alınan bu kararı iptal etti ve Filistinlilerle iletişimden ve Washington'a raporlar göndermekle sorumlu bu departmanı ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’nden ayırdı. Biden yönetimi, adı “Filistin İşleri Birimi” olan bu departmanın adını resmi olarak “Filistin İşleri Ofisi” olarak değiştirdi. ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’nden bağımsız hale gelen Ofis, hazırladığı raporları doğrudan ABD Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu Departmanı’na iletecek. Bu değişiklik kararı, Filistin İşleri Ofisi’nin Twitter ve Facebook hesaplarından duyuruldu.
Fakat buna rağmen Ramallah’ın Ofis’i boykot etme kararından vazgeçme niyetinde olduğuna dair bir işaret yok. Nitekim Abbas sadece sembolik değişikliklerle yetinilmemesini ve ABD Konsolosluğu’nun yeniden açılmasını talep etti.



Stephanie Khoury, BM misyonu başkanlığı görevlerini üstlenmek üzere Libya'nın başkentine geldi

BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)
BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)
TT

Stephanie Khoury, BM misyonu başkanlığı görevlerini üstlenmek üzere Libya'nın başkentine geldi

BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)
BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP) Libya medyasından aktardığına göre Birleşmiş Milletler Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury, BM elçisi Abdullah Bathiliy’nin istifasının ardından başkent Trablus'a gelerek dün (Çarşamba) çalışmaya başladı.

Khoury, BM misyonunun görevlerini üstlenmenin yanı sıra, siyasi işler dosyasının sorumluluğunu da sürdürmeye devam edecek. Bu arada Libya Al-Marsad gazetesi, Khoury'nin dün misyon uçağıyla "lojistik nedenlerden dolayı" gelememesi nedeniyle ticari bir uçakla Libya’ya geldiğini bildirdi. Bathiliy, BM Güvenlik Konseyi'ne ülkedeki durumla ilgili gelişmeler hakkında sunduğu ve Libyalı liderlerin iyi niyet göstermediğini belirttiği brifing sonrası, geçen hafta görevinden istifa ettiğini açıklamıştı.


Husiler: Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda 3 askeri operasyon gerçekleştirdik

Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)
Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)
TT

Husiler: Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda 3 askeri operasyon gerçekleştirdik

Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)
Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)

İran'ın desteklediği Husiler, dün akşam (Çarşamba) Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda, bir Amerikan gemisi ve destroyeri ile bir İsrail gemisini hedef alan 3 askeri operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

Husi askeri sözcüsü Tuğgeneral Yahya Saree, Yemen silahlı kuvvetlerine bağlı Husilerin, Aden Körfezi'nde Amerikan gemisi Maersk Yorktown'a uygun sayıda deniz füzesi ile askeri operasyon düzenlediğini ve isabet kaydettiğini duyurdu.

Saree, Hava Kuvvetlerinin iki askeri operasyon düzenlediğini, bunlardan birinin Aden Körfezi'nde çok sayıda drone ile Amerikan destroyerini hedef aldığını, diğer operasyonun ise Hint Okyanusu'nda çok sayıda drone ile İsrail gemisi "MSC Veracruz"u hedef aldığını belirtti. Saree, her iki operasyonun da hedeflerine başarıyla ulaştığını ifade etti.


Irak’ta terör suçundan hüküm giymiş 11 kişi idam edildi

Başkent Bağdat'ın genel görünüm (Arşiv- Reuters)
Başkent Bağdat'ın genel görünüm (Arşiv- Reuters)
TT

Irak’ta terör suçundan hüküm giymiş 11 kişi idam edildi

Başkent Bağdat'ın genel görünüm (Arşiv- Reuters)
Başkent Bağdat'ın genel görünüm (Arşiv- Reuters)

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) iki güvenlik ve sağlık yetkilisine dayandırdığı haberinde dün (Çarşamba) " Iraklı yetkililer bu hafta en az 11 kişiyi "terör suçları" ve DEAŞ'a üye olma suçlaması ile asarak idam etti.

Zikar Valiliği'nden (güney) bir güvenlik yetkilisi, "11 DEAŞ teröristine idam cezası, Adalet Bakanlığı'na bağlı bir çalışma ekibinin gözetiminde Nasıriye şehrindeki El-Hout hapishanesinde infaz edildi." dedi. Zikar Valiliği Sağlık Departmanından bir tıbbi kaynak ise "İdam edilen 11 sanığın cenazesinin pazartesi günü Nasiriye kentinde bulunan Al-Hout hapishanesine götürüldüğünü" belirtti.


Suriye Demokratik Konseyi, “Ulusal Eylem Topluluğu” ve “Üç Bölge Belgesi” girişimlerini memnuniyetle karşıladı ama imzalamadı

Suriye Demokratik Konseyi’nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Haseke kentinde bulunan merkezi
Suriye Demokratik Konseyi’nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Haseke kentinde bulunan merkezi
TT

Suriye Demokratik Konseyi, “Ulusal Eylem Topluluğu” ve “Üç Bölge Belgesi” girişimlerini memnuniyetle karşıladı ama imzalamadı

Suriye Demokratik Konseyi’nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Haseke kentinde bulunan merkezi
Suriye Demokratik Konseyi’nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Haseke kentinde bulunan merkezi

Suriye Demokratik Konseyi (SDK), Suveyda, Dera ve Halep illerinden muhalifler ile aktivistler tarafından 8 Mart'ta yayınlanan, Suriye’nın kıyı bölgeleri, İdlib şehri ve işgal altındaki Golan Tepeleri'nden isimler tarafından imzalanan ‘Ulusal Eylem Topluluğu’ ve ‘Üç Bölge Belgesi’ girişimlerini memnuniyetle karşıladı. Şarku’l Avsat’a telefon aracılığıyla açıklamada bulunan SDK Başkanı Dr. Mahmud el-Meslat, Suriye krizine yönelik ulusal çözümlerin ‘Suriyeliler arasındaki mutabakata bağlı olduğunu’ söyledi.

SDK, resmi internet sitesinde yayınladığı açıklamada, Ulusal Eylem Topluluğu’na katılma ve Üç Bölge Belgesi’ni imzalama konusundaki nihai tutumunu belirtmezken bu tür girişimlere açık olduğunu ifade etti. Açıklamada, “Suriye coğrafyasında ortak eylem birliğine duyulan ihtiyaç, ulusal diyaloğa bağlılık ve Suriye’nin egemen kararının bağımsızlığı, ülkedeki zalim rejimin sona ermesine, onurlu bir yaşam ve özgürlüğün sağlanmasına, hakların korunmasına ve eşit vatandaşlık haklarının teyit edilmesine yol açacaktır” denildi. SDK, bu tür girişimlerin siyasi çabaları birleştireceğini, arzu edilen siyasi çözüme ulaşılacağını ve ülkede demokratik bir geçiş sağlanacağını vurguladı.

ABD liderliğindeki DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı olan SDK, söz konusu girişimleri, ‘ötekini kabul etme, karşılıklı tanıma ve bölünmüşlük halini sona erdirmek için herkes arasında diyalog kurma’ temel ilkeleriyle örtüşen olumlu bir adım olarak görüp memnuniyetle karşılasa da kendisi bu girişimlere dahil olmadı. SDK açıklamasında ‘güven inşa etmek ve birlikte çalışmak için köprüler kurma ve kimseyi dışlamadan herkesi kabul etme’ çağrısında bulundu.

Suriye içinde ve dışında Suveyda, Dera ve Halep kırsalından aralarında akademisyenlerin, aktivistlerin ve aydınların bulunduğu Suriyeli muhalifler, 7 Mart'ta ‘Üç Bölge Belgesi’ni açıkladı. Üç Bölge Belgesi, Suriye rejimine karşı halk ayaklanmalarının başlamasının üzerinden geçen 14 yılın ardından geçtiğimiz 7 Mart'ta ‘Vatana selam’ sloganıyla duyuruldu.

Beş ana hat

Muhalefet kanadının ortak bir söylemde buluşturulmasının yanı sıra, ayrılıkçılığa ve fanatizme sürüklenmemesi çağrısı yapılan belgeler, beş ana hat üzerine inşa edildi. Bunlardan ilki, siyasetin millileştirilmesi ve Suriye'nin egemen kararının hiçbir yabancı tarafa teslim edilmemesi, ikincisi, yaşam, özgürlük, haysiyet ve tüm Suriyelilerin haklarının korunması, üçüncüsü, Suriye'nin ve Suriyelilerin birliğinin ve Suriye'nin bir mezhep ya da etnik grubun devleti olmadığının vurgulanması, dördüncüsü, koordinasyon, diyalog ve ortak eylem çağrısı ve beşincisi, güven inşa etme ve Suriyelilerin birliğini çoğunluk ile ilişkilendirme.

SDK Başkanı Dr. Mahmud el-Meslat, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, son dönemdeki bu girişimleri memnuniyetle karşıladıklarını, bu tür siyasi hareketleri ve girişimleri kabul eden bölgelerin sakinleri tarafından ortaya koyulan ortak belgeleri ilgiyle takip ettiklerini söyledi. Suriye krizine sadece Suriyelilerin uzlaşı yoluyla siyasi çözümler üretebileceğini vurgulayan Dr. Meslat, “Suriyeliler olarak bizler, vatan sevgimizle birleşmiş, mükemmel ve ülkesini başkalarından kıskanan vatanseverleriz. Tarafgirliklerin ötesine geçerek, ulusal sabiteler üzerinde anlaşmalıyız” ifadelerini kullandı.

SDK'nın Suriyeliler için bir kurtuluş yolu olarak siyasi çözüme inanan tüm muhalif grupları, demokratik ulusal güçleri ve şahsiyetleri barındıran kapsayıcı bir ulusal proje geliştirilmesinden yana olduğunu belirten Dr. Meslat, “Ülkedeki bölünmüşlük halini sona erdirilmeli ve Suriye ulusal kimliğinin kapsayıcılığı temelinde geleceğin çoğulcu, demokratik Suriye'si inşa edilmeli” şeklinde konuştu.

Suriye'nin kıyı bölgesi şehirlerinden bağımsız Suriyeli isimler, Ulusal Eylem Topluluğu'nun kurulduğunu ve Suveyda, Dera, Halep kırsalı, kıyı bölgeleri, İdlib şehri ve işgal altındaki Golan Tepeleri’nden önde gelen şahsiyetlerin yanı sıra, ülkenin kuzeydoğu bölgelerinde faaliyet gösteren en önemli siyasi oluşum olan SDK tarafından memnuniyetle karşılanan Üç Bölge Belgesi'ne katıldıklarını açıkladılar.

Dr. Meslat, SDK'nın geçtiğimiz yıllarda konferanslar düzenleyerek ve muhalif taraflar ve şahsiyetlerle doğrudan görüşmeler yaparak, ilgili uluslararası kararlar çerçevesinde siyasi bir çözüme ulaşmak için doğrudan diyalog yoluyla ülkedeki tüm bileşenler ve siyasi güçler arasındaki güveni güçlendirmeye çalıştığını vurguladı. Dr. Meslat, “Söz konusu girişimlerde SDK'da aradığımız ilkelerden biri olan Suriye'nin tüm bölgeleriyle koordinasyon ve diyalog arzusu, ötekini kabul etme, karşılıklı tanıma ve hepimizin sıkıntısını çektiği bölünmüşlük halini sona erdirmek için herkesle diyalog ilkesini bulduk” dedi.

Suriye'nin kuzeyindeki Rakka şehrinde düzenlenen dördüncü SDK konferansından

SDK, 2015 yılında Suriye kuzeydoğu bölgesinde kurulan Demokratik Birlik Partisi (PYD) liderliğindeki özerk yönetimde yer alan siyasi partilerden oluşan geniş bir siyasi ittifak olarak dikkati çekiyor. Geçtiğimiz yıl haziran ayında muhalif Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Kurulu (UKK) ile birlik sağlayan SDK, 2020 yılının ağustos ayında Halkın İradesi Partisi ile de bir mutabakat zaptı imzaladı. Ancak Suriye muhalefetinin müzakere organında temsilcisi bulunmayan SDK, Cenevre'deki Birleşmiş Milletler (BM) destekli, şu an dondurulmuş haldeki görüşmelere katılmadı. 


Mısır Dışişleri Bakanlığı, Mısır sınırında Filistinliler üzerinde artan baskıya karşı uyardı

Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda bekleyen Filistinliler (DPA)
Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda bekleyen Filistinliler (DPA)
TT

Mısır Dışişleri Bakanlığı, Mısır sınırında Filistinliler üzerinde artan baskıya karşı uyardı

Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda bekleyen Filistinliler (DPA)
Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda bekleyen Filistinliler (DPA)

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, “Mısır sınırındaki Filistinlilere daha fazla baskı uygulama girişimi” olarak tanımladığı duruma karşı uyarıda bulundu ve bunun İsrail ile ilişkileri gereceğini söyledi.

Ebu Zeyd, dün gece (Çarşamba) MBC Mısır televizyonuna verdiği demeçte, Mısır ile İsrail arasındaki barış anlaşmasının ‘ihlallerini’ ele alacak mekanizmaların mevcut olduğunu söyleyerek, iki ülke arasında onlarca yıl süren savaş halini sona erdiren 1979 tarihli anlaşmaya atıfta bulundu.

Ebu Zeyd İsrail ile yapılan anlaşmanın ‘on yıllardır istikrarlı’ olduğunu belirterek, anlaşmanın uygulanmasını takip eden mekanizmalar olduğunu belirtti.

İsrail, Gazze Şeridi'nde 7 Ekim'den bu yana 34 binden fazla kişinin ölümüne ve 77 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olan savaşı sürdürürken, Mısır doğu sınırında aylardır bir ateşkes anlaşması arayışında.

Kahire, ABD ve Katar'ın da katılımıyla İsrail ile Hamas arasında dolaylı görüşmelere ev sahipliği yapıyor; ancak şu ana kadar savaşı durdurmayı başaramadılar.

Gazze'nin kuzeyini ve ardından Han Yunus'u işgal eden İsrail, Gazze Şeridi'nin Mısır sınırındaki en güney bölgesi olan Refah'ta büyük bir askeri operasyon tehdidinde bulunuyor.

Ebu Zeyd “Refah'ta herhangi bir askeri operasyona sadece Mısır'ın değil uluslararası toplumun da karşı olduğunu” söyledi ve bölgenin ‘daha fazla gerilime ve insani acıya dayanamayacağı’ uyarısında bulundu.

İsrail'i, ‘Gazze Şeridi'ni yaşanmaz hale getirme girişimlerine işaret eden’ uygulamalarda bulunmakla suçlayan Ebu Zeyd, bölgenin ‘Filistin davasını tasfiye etme’ girişimleriyle karşı karşıya olduğunu söyledi.


İsrail, Hamursuz Bayramı nedeniyle El Halil'deki İbrahim Camisi'ni Müslümanlara kapattı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail, Hamursuz Bayramı nedeniyle El Halil'deki İbrahim Camisi'ni Müslümanlara kapattı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail, işgal altındaki Batı Şeria'nın El Halil kentinde bulunan Harem-i İbrahim Camisi'ne iki gün (çarşamba-perşembe) süreyle Müslümanların girişini yasakladı.

Harem-i İbrahim Camisi Vakfı Müdürü Mutez Ebu Suneyne, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "İşgalci İsrail makamları, Hamursuz (Pesah) Bayramı nedeniyle Harem-i İbrahim Camisi'ni bugün ve yarın kapattı." dedi.

Ebu Suneyne, İsrail'in Harem-i İbrahim Camisi'ni Müslümanların girişine kapattıktan sonra tüm bölümlerini Yahudilere açtığını söyledi.

Yahudilerin 22 Nisan'da başlayan Hamursuz Bayramı, 30 Nisan akşamına kadar devam edecek.

Hamursuz Bayramı dolayısıyla fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya baskınlarının da artması bekleniyor.

- Harem-i İbrahim Camisi'ne yönelik ihlaller

İşgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'nın çevresi kabul edilen El Halil kentindeki Harem-i İbrahim, Mekke'deki Mescid-i Haram ve Medine'deki Mescid-i Nebevi ile Mescid-i Aksa'dan sonra en kutsal dördüncü cami olarak değerlendiriliyor.

İsrail'in 1967'den beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria'da bulunan cami, 25 Şubat 1994'te sabah namazını kılan Müslümanların üzerine ateş açan Yahudi bir fanatiğin eyleminden sonra kapatılmış ve açıldığında da yarısından fazlası Yahudilere tahsis edilmiş şekilde bölünmüştü.

İsrail, zaman ve mekânsal olarak böldüğü camiyi her yıl 10 gün boyunca (farklı bayramlarda) Müslümanlara tamamen kapatıyor ve Yahudilere tahsis ediyor.


Hırsızlık ve gasp çeteleri Beyrut Havalimanı yolundan geçenlere korku saçıyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Necib Mikati ve İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi dün (salı) Beyrut Havalimanı'nda incelemelerde bulundu. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Necib Mikati ve İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi dün (salı) Beyrut Havalimanı'nda incelemelerde bulundu. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)
TT

Hırsızlık ve gasp çeteleri Beyrut Havalimanı yolundan geçenlere korku saçıyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Necib Mikati ve İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi dün (salı) Beyrut Havalimanı'nda incelemelerde bulundu. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Necib Mikati ve İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi dün (salı) Beyrut Havalimanı'nda incelemelerde bulundu. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)

Refik Hariri Uluslararası Havalimanı'nı başkent Beyrut'a ve diğer bölgelere bağlayan yol, silahlı soygun ve gasp çetelerinin cirit attığı terör yuvalarına dönüştü. Yoldan geçen onlarca kişi, insanların canına zarar vermekten çekinmeyen kanun kaçaklarının kurbanı oldu.

Havaalanı yolunu aylardır kâbusa çeviren kanunsuzluğun ardından güvenlik güçleri, çetelerin izini sürmek üzere harekete geçti. Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyonlar sonucu, Beyrut'un güney banliyöleri ile Bekaa Vadisi'ndeki çeşitli mahallelerde Lübnanlı ve Suriyeli bazı çete üyeleri gözaltına alındı.

Söz konusu dosyanın takipçileri, güvenlik güçlerinin geç kalınmış hamlesini ‘Hizbullah'ın yeşil ışık yakmasına’ bağlayarak, bu çetelerin ‘Hizbullah için büyük bir yük haline geldiğini ve her operasyondan sonra çete üyelerinin güney banliyölerinin derinliklerine kaçıp ertesi gün faaliyetlerine devam ettiklerini’ belirttiler.

Çeteler operasyonlarını gerçekleştirmek için her zaman ‘doğru zaman ve yeri’ seçiyor; kurbanlarını seçmek için gece geç saatleri ya da şafağın erken saatlerini bekliyor ve ister havaalanından geliyor ister havaalanına gidiyor olsun onlara saldırıyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan bir güvenlik kaynağı “çete üyelerinin kurbanları tehdit etmek, üzerlerindeki eşyaları almak ya da arabalarını çalmak için her zaman silah taşıdıklarını” ifade etti. Faillerin ‘trafiğin yoğun olmadığı zamanları seçtiklerini ve kavşaklardaki noktalarda konumlandıklarını, böylece operasyonlarını gerçekleştirdikten sonra kaçmalarının kolay olduğunu’ belirten kaynak, ‘güvenlik raporlarının bu yılın başından beri 30'dan fazla vaka kaydettiğini’ ifade etti.

Kaynak, çetelerin ‘güvenlik güçlerinin ekonomik kriz öncesinde olduğu gibi 24 saat devriye gezmemesi nedeniyle, havaalanı yolundaki güvenlik varlığının azalmasından faydalandıklarını’ ifade etti.

Riskli havaalanı yolu artık soygunlar ve silahlı saldırılarla sınırlı kalmayıp, gece karanlığında bölgeden geçmekten kaçınan vatandaşlar arasında korkuya neden olan bir kanunsuzluk alanı haline geldi.

Güvenlik uzmanı emekli Tuğgeneral Naci Melaib, “Havaalanı yolunda yaşananlar, Lübnan'da bazılarının talep ettiği öz güvenliğin kaçınılmaz bir sonucudur” dedi. Melaib, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte “Hizbullah güney banliyölerini devletin otoritesi dışında bir güvenlik noktasına dönüştürdüğünde, burası kanun kaçakları için sığınak haline geldi. Hizbullah bu operasyonları desteklemiyor olabilir, ancak faillere sığınak sağlamasaydı bu tür operasyonları gerçekleştirmeye cesaret edemezlerdi. Çünkü güvenlik güçleri onları tutuklayabilirdi. Daha önce Filistin kampları kanun kaçakları için bir sığınak haline geldiğinde de böyle olmuştu” ifadelerini kullandı.

Çetelerin son soygunu, geçtiğimiz mart ayı sonlarında havaalanı yolu tünelinde bir taksi şoförünün ölümüyle sonuçlandı. Bir görgü tanığı, bir arabadaki silahlı adamların taksi şoförünü tünelde kovaladığını, doğrudan ateş ederek taksinin tünel duvarına çarpıp durmasına neden olduklarını ve ardından da onu soyarak Beyrut'un güneyindeki Haldeh bölgesine doğru ilerlediklerini bildirdi. Kısa süre önce paylaşılan bir videoda da silahlı gençlerin aynı bölgede motosikletli bir adamı soymak için kovaladıkları görülüyordu.

Hizbullah atmosferini bilen bir kaynak, Hizbullah’ın söz konusu suçların faillerini koruduğu yönündeki suçlamaları reddederek, Hizbullah’ın ‘silahlı soygun ve hırsızlık olgusundan en çok etkilenen taraflardan biri’ olduğunu söyledi. Kaynak, Hizbullah’ın bu kişiler için herhangi bir koruma sağladığını reddederek, Hizbullah’ın ‘çetelerin saklandıkları yerlere ulaşmak ve üyelerini gözaltına almak için sahip olduğu imkân ve bilgileri her zaman paylaştığını’ açıkladı.

Kaynak, “Bir yanda güvenlik güçleri ve Hizbullah, diğer yanda güvenlik güçleri ve güney banliyölerdeki belediye zabıtaları arasında iş birliği var. Bunlar gözetleme devriyeleri yapmak, hırsızlıkla mücadele etmek ve aranan kişileri devlete teslim etmek için çalışıyor” dedi. Kaynak ayrıca, ‘havaalanı yolunda göze çarpan ve korkutucu görünen olgunun bu bölge ile sınırlı olmadığını, özellikle ekonomik krizin korkutucu bir şekilde yayılmasına ve çetelerin suçlarını utanmazca işlemesine neden olduğu için çoğu bölgede mevcut olduğunu’ vurguladı.


İsrail'in Gazze'ye gece boyu düzenlediği saldırılarda çok sayıda Filistinli öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in Gazze'ye gece boyu düzenlediği saldırılarda çok sayıda Filistinli öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun, işgal ve abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi'ne geceden bu yana düzenlediği saldırılarda çok sayıda kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı.

Filistin resmi haber ajansı WAFA'ya göre, İsrail ordusunun, saldırı ve işgalin 201. gününde Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Nuseyrat Mülteci Kampı'ndaki Ebu Arban Okulu çevresine düzenlediği hava saldırısında 3 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Nuseyrat Mülteci Kampı'nın kuzeyindeki El-Cedid Kampı çevresini hava saldırısı ve top atışlarıyla vurdu.

Gazze kentinin Ez-Zeytun, Şucaiyye, Tuffah, Ed-Durc, Tel el-Hava, ve Er-Rimal mahallelerine düzenlenen İsrail saldırılarında birçok kişi hayatını kaybederken, çok sayıda kişi de yaralandı.

Gazze Şeridi'nin kuzey bölgelerindeki Beyt Lahya ile Beyt Hanun beldelerini de tank ve top atışlarıyla vuran İsrail ordusunun saldırısında çok sayıda Filistinli yaralandı.

İsrail ordusu ayrıca Gazze Şeridi'nin orta ve güney bölgelerindeki bazı yerleşim alanlarını sabaha kadar savaş uçaklarıyla bombaladı.

İsrail ordusunun 201 gündür sivil yerleşim yerleri, hastane, okul ve yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı barınakları da hedef alan saldırılarını sürdürmesinin yanı sıra insani yardımların girişini engellemesi nedeniyle yaklaşık 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nde büyük bir insani felaket yaşanıyor.

Başta BM'ye ait kuruluşlar olmak üzere uluslararası çevreler, çoğu hastanenin hizmet dışı kaldığı, tıbbi malzeme eksikliğinin yaşandığı, açlık, susuzluk ve hijyen malzemeleri eksikliğinin tetiklediği hastalıklar nedeniyle Gazze'de ateşkes ilan edilmesi ve bölgeye insani yardımların girişinin artırılması çağrısında bulunuyor.

BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Gazze'de öldürülen çocuk sayısının son 4 yılda dünya genelinde yaşanan savaşlarda öldürülen çocukların sayısının toplamından fazla olduğunu açıklamış, "Bu çocuklar üzerinde yürütülen bir savaş. Çocukların gelecekleri üzerine yürütülen bir savaş." ifadesini kullanmıştı.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere 34 bin 183 kişinin öldürüldüğünü, 77 bin 143 kişinin yaralandığını duyurmuştu.


Gazze: Kara operasyonunun başlamasından beri öldürülen İsrail askeri sayısı 261 kişi

İsrail ordusunun Gazze'deki operasyonlarının bir kısmı (AFP)
İsrail ordusunun Gazze'deki operasyonlarının bir kısmı (AFP)
TT

Gazze: Kara operasyonunun başlamasından beri öldürülen İsrail askeri sayısı 261 kişi

İsrail ordusunun Gazze'deki operasyonlarının bir kısmı (AFP)
İsrail ordusunun Gazze'deki operasyonlarının bir kısmı (AFP)

Times of Israel gazetesi İsrail ordusuna dayandırdığı dünkü (Salı) pazartesi günü kuzey Gazze Şeridi'nde bir askerin öldürüldüğünü bildirdi.

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın haberine göre gazete, ölen askerin 43 yaşındaki Salem Al-Kreishat olduğunu açıkladı.

Son ölümle birlikte Gazze Şeridi'ndeki kara askeri operasyonunun başlamasından bu yana İsrail ordusunda ölenlerin sayısını 261 kişiye çıktı.


İsrail'in Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat kampına düzenlediği bombalı saldırıda 4 kişi öldü

İsrail'in Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat'ın kuzeyini bombalamasının ardından yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat'ın kuzeyini bombalamasının ardından yükselen dumanlar (AFP)
TT

İsrail'in Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat kampına düzenlediği bombalı saldırıda 4 kişi öldü

İsrail'in Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat'ın kuzeyini bombalamasının ardından yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat'ın kuzeyini bombalamasının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Filistin'in Sesi Radyosu dün (Salı) İsrail'in Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat kampını bombalaması sonucu dört kişinin öldüğünü duyurdu.

Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı, 7 Ekim'de başlayan İsrail savaşı sonucunda ölü sayısının 34 bin 183'e, yaralı sayısının ise 77 bin 143'e yükseldiğini açıkladı.

Bakanlık, savaşın 200. gününe ulaştığı son 24 saatte İsrail ordusunun 32 Filistinliyi öldürdüğünü, 59 Filistinliyi de yaraladığını belirtti.