Putin, imparatorluğun ihtişamını geri kazanmak için Büyük Petro’dan ilham alıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (EPA)
TT

Putin, imparatorluğun ihtişamını geri kazanmak için Büyük Petro’dan ilham alıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (EPA)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, artan küresel istikrarsızlık döneminde Rusya’nın uzun vadeli stratejik hedeflerinin ana hatlarını çizerek, imparatorluğu yeniden kurma konusunda net bir vizyon sundu.
Putin, geçtiğimiz Cuma günü, ilk Rus imparatoru Büyük Petro’nun doğumunun 350. Yılı vesilesiyle etkinlik düzenlenen Moskova’daki Ulusal Ekonomi Başarıları Sergisi’ni ziyaret etti.
Rus lider burada gençlere hitaben yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Şaşırtıcı, ama neredeyse hiçbir şey değişmedi. Büyük Petro, 21 yıl boyunca Büyük Kuzey Savaşı’nda savaştı. İsveç ile savaşırken bir şeyler aldığı izlenimine kapılabiliriz. Ancak kimsenin elinden bir şey almıyordu, onları geri alıyordu. Yeni bir başkent (St. Petersburg) kurduğunda, Avrupa ülkelerinin hiçbiri bu toprakları Rusya’ya ait olarak tanımadı. Bütün dünya onu İsveç’in bir parçası olarak görüyordu. Ancak çok eski zamanlardan beri, Slavlar orada Fin-Macar halklarının yanında yaşadılar ve bu topraklar Rusya’nın kontrolü altındaydı.”
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısına atıfta bulunan Putin, “Görünüşe göre toprağı geri almamız ve güçlendirmek bize düştü. Varlığımızın temelini bu temel değerlerin oluşturduğu varsayımıyla hareket edersek, hedeflerimize ulaşmayı kesinlikle başaracağız” dedi.
ABD’li araştırmacı Mark Episkopos, National Interest dergisinde yayımlanan analizinde konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Rusya’nın dünyadaki yeri hakkındaki anlayışı, ülkesinin geçmişine dair okumalarıyla derinden sarsılmış olan Putin, politikalarını sıklıkla tarihsel terimlerle inşa etti. Rus lider, daha önce kendisini Rus İmparatorluğu’nun endüstriyel tabanını ve yerel kurumlarını inşa etmeye odaklanmak için dış çatışmalardan kaçınmaya çalışan, muhafazakar modernleşme hedefi olan 3.Alexander ile karşılaştırmıştı. Putin, 20. yüzyılın başlarında Rus İmparatorluğu’nun daha fazla parçalanmasını durdurma amaçlı bir dizi iddialı sosyal, politik ve ekonomik reformu başlatan demir yumruklu eski Başbakan Pyotr Stolypin hakkında da olumlu konuştu.”
Episkopos’a göre, Avrupa’nın büyük gücü olarak tomurcuklanan Rus İmparatorluğu’nun yerini güvence altına almak için bir dizi savaş yürüten Büyük Petro, Moskova’nın Ukrayna’daki savaşında ilham kaynağı olarak belki daha uygun.
Söz konusu analiz şöyle devam etti:
“Yine de Putin’in yorumunda daha derin tarihsel paralellikler var. Petro her askeri girişimde her zaman başarılı değildi, ancak Rusya’nın temel stratejik hedefleri olarak tanımladığı şeyin peşinde koşma konusunda ısrarlıydı. Kısa vadede neler başarabileceğine dair gerçekçi bir değerlendirmeyle, Rusya’nın baskın bir kıta gücü olarak kaderine ilişkin vizyonunu yumuşattı, maksimalist savaş zamanı hedeflerinden, rakiplerini kademeli olarak bölmeye odaklanan kısmi bir yaklaşım için savaşın nihai hedeflerinden kaçındı.”
Episkopos, analizinde şu ifadelerle görüşlerine devam etti:
“Büyük Kuzey Savaşı, Rusya’nın Baltıklar üzerinde tartışmasız egemenliğine yol açtı ve imparatorluğu büyük bir güç olmaya itti. Ancak 21 yıl boyunca sürüncemede kaldı ve Rus kuvvetleri için savaş meydanlarında bir dizi başarısızlık oldu. Putin, Kuzey Savaşı’nı şu an için uygun bir benzetme olarak kasten seçiyor. Ruslara uzun süreli bir çatışmaya hazırlanmalarını söylüyor gibi görünüyor.”
Analiz’e göre Putin, 2014’ten bu yana Rusya’nın Ukrayna’ya girişini bir ilhak meselesi olarak değil, Rusya’nın meşru tarihi sınırlarının restorasyonu olarak değerlendirdi
Putin uzun zamandır Ruslar ve esasen tek bir halk olarak gördüğü Ukraynalılar arasında özel bir tarihi ve manevi bağ olduğundan bahsediyor.
Savaşın tarihsel çerçevesi, Kremlin’in şu anda işgal ettiği ve gelecekte kontrol edebileceği Ukrayna topraklarından hiçbirini geri vermeyi düşünmediğinin en son göstergesi.
Avrupa ülkelerinin Saint Petersburg’u Rus toprağı olarak tanıyıp tanımamasının Büyük Petro’nun umurunda olmaması gibi, Batı’nın Herson, Melitopol, Mariupol ve Ukrayna’daki diğer askeri kazanımları tanıyıp tanımaması da Putin için önemli değil. 
Rus Baltık Filosu, Rusya’nın Orta Avrupa’daki yerleşim bölgesi Kaliningrad ve Baltık bölgesinde askeri tatbikatlar gerçekleştirirken Putin’in Perşembe günkü açıklamalarının altında yatan mantık, Finlandiya, Baltık devletleri ve Polonya’nın geniş bölgeleri de dahil olmak üzere daha önce Rus İmparatorluğu veya Sovyetler Birliği’nin kontrolü altındaki herhangi bir bölge için geçerli olabilir.
İsveç eski Başbakanı Carl Bildt, geçtiğimiz günlerde Twitter üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Putin bugün Büyük Petro’nun hiçbir şeye el koymadığını, hakkı olanları geri aldığını ve bunları güçlendirmenin de kendilerinin sorumluluğunda olduğunu söyledi. Görevini böyle görüyor, yani bir zamanlar Rusya tarafından talep edilen şeyi geri almak.” 
ABD’li araştırmacı analizde, “Gerçekten de, Rus liderin mesajının amacı, Ukrayna’da ortaya çıkan savaşın çok ötesine uzanıyor. Bu, Putin’in Rusya’nın uluslararası sistemdeki meşru yeri olarak gördüğü, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından bir yanda imparatorluğun kaybı ve diğer yanda NATO’nun genişlemesi yoluyla Rusya’nın elinden ‘alınanları’ geri kazanmak anlamına geliyor” diye yazdı.
Episkopos analizini şu ifadelerle sonlandırdı:
“Görevdeki 24. yılına yaklaşan 69 yaşındaki devlet başkanı için, Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası küresel düzendeki yerini yeniden tesis etmek kişisel bir miras ve ulusal bir kader meselesi haline geldi. Ukrayna’daki savaş görünüşte hiçbir diplomatik sonuç olmadan devam ederken, tıpkı Petro’nun Büyük Kuzey Savaşı gibi, Avrupa’nın güvenlik mimarisi için geri dönülemez sonuçları olan uzun ve acı bir çatışma olma riski taşıyor.”



Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz


Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
TT

Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman bin Abdulaziz, dün Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'dan telefon aldı.

Prens Muhammed bin Salman ve Ahmed eş -Şara, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki ikili ilişkilerin çeşitli yönlerini ve bu ilişkileri bir dizi alanda güçlendirme fırsatlarını gözden geçirdiler.

İki taraf ayrıca ortak ilgi alanlarına giren konuları ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın pekiştirilmesi ile ekonomik toparlanmanın sağlanması çabalarını görüştü.


Suriye’de sivillerin üzerine varil bombası atılmasını öneren komitenin üyesi olan bir pilot tutuklandı

Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Suriye’de sivillerin üzerine varil bombası atılmasını öneren komitenin üyesi olan bir pilot tutuklandı

Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Lazkiye'deki iç güvenlik güçleri, Suriye’deki devrimin başlangıcında savunmasız Suriye halkına karşı varil bombalarının kullanılmasını öneren eski rejimin askeri komitesinin üyesi olan Tuğgeneral Faik Eyub Miyase’yi tutukladı.

Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Albay Abdulaziz el-Ahmed, Haffah bölgesindeki İç Güvenlik Müdürlüğü birimlerinin Terörle Mücadele Şubesi ile iş birliği içinde özel bir güvenlik operasyonu gerçekleştirdiğini söylediğini ve birkaç gün süren dikkatli izleme ve takip sonucunda, Lazkiye kırsalındaki Lukmani köyünden pilot Tuğgeneral Faik Eyub Miyase’nin tutuklandığını aktardı.

Albay Ahmed, Miyase'nin askeri rütbelerde yükseldiğini, teğmen pilot rütbesiyle mezun olduğunu ve 1982 yılında Hama Askeri Havaalanı’nda çalıştığını belirtti. Suriye devriminin başlangıcında Taftanaz Askeri Havaalanı'ndaki 63. Tugay'ın komutanlığına atanan Miyase, İdlib kırsalındaki Mestuma’daki hava ve kara harekât odalarıyla birlikte hedefleri belirlemekle görevlendirildi, böylece tüm bu noktalar daha sonra helikopterler tarafından hedef alınabilecekti.

Suriye rejimi tarafından Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kentindeki İnhil beldesine atılan varil bombası (Arşiv - Reuters)Suriye rejimi tarafından Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kentindeki İnhil beldesine atılan varil bombası (Arşiv - Reuters)

Miyase, ön soruşturmalar sırasında, devrimin başlangıcında varil bombalarının kullanılmasını öneren askeri komitenin üyesi olduğunu itiraf etti. Ayrıca, çeşitli illerde varil bombaları ve deniz mayınlarıyla hedef alınacak yerlerin belirlenmesinden de sorumluydu.

Lazkiye iç güvenlik komutanı, masumların kanıyla lekelenmiş her suçluyu adalete teslim etmek ve yasalar uyarınca hesap vermelerini sağlamak için her türlü çabayı göstereceğine dair taahhüdünü teyit etti.

Bu operasyon, İçişleri Bakanlığı ve ilgili makamların, geçiş dönemi adaletinin uygulanması, mağdurların ve ailelerinin haklarının güvence altına alınması ve hiçbir suçlunun hesap vermekten kaçmaması ilkeleri temelinde, Suriye halkına karşı işlenen suçlara ve ihlallere karışan eski rejimin simalarının peşine düşme ve hesap sorma çabaları çerçevesinde gerçekleşti.