Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, BM Orta Doğu Temsilcisi ile Filistin’deki gelişmeleri görüştü

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, BM Orta Doğu Temsilcisi ile Filistin’deki gelişmeleri görüştü
TT

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, BM Orta Doğu Temsilcisi ile Filistin’deki gelişmeleri görüştü

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, BM Orta Doğu Temsilcisi ile Filistin’deki gelişmeleri görüştü

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Birleşmiş Milletler (BM) Orta Doğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Tor Wennesland ile yaptığı görüşmede Kahire’nin Filistin ve bölgedeki barışın sağlanması için çalışmalara devam ettiğini açıkladı.
Mısır, geçtiğimiz Mayıs ayının sonunda Kudüs’ün Arap, İslam ve Hıristiyan kimliğini ve kutsallığını hedef alan her türlü uygulamaya son verilmesi gerektiğini belirtmişti. Bakan Şukri, Filistin’de yaşanan gelişmelerin bölgenin istikrarına zarar verdiği konusunda uyarıda bulundu.
Fetih Hareketi Merkez Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Cibril er-Recub ile kısa bir süre önce yaptığı görüşmede Şukri, yeni Yahudi yerleşim birimleri ve mevcut yerleşim birimlerinin genişletildiği vurgulayarak, bu durumun Filistin topraklarına el konulması, Filistinlilerin yerlerinden edilmesi, iki devletli çözüme ulaşma şansı, bölgede kapsamlı ve adil bir barış inşa etme olasılığını baltaladığını belirtmişti. Mısırlı bakan, ülkesinin Filistin meselesi ve kardeş Filistin halkının meşru haklarını destekleme konusundaki kararlı tutumuna dikkati çekerek, başkenti Doğu Kudüs olan ve 1967 sınırında bağımsız bir Filistin devletinin kurulması adına Filistin ve İsrail tarafları arasındaki müzakere sürecini canlandırmak için uygun ortamı yaratmaya çalışmanın önemini ifade etti.
Mısır, geçtiğimiz Şubat ayında Mısır’ın yeniden inşasına yönelik çalışmaları destekleyeceğini belirtmişti. Mısır’ın BM Daimi Temsilcisi Usame Mahmud Abdel Halek, BM Filistin Halkının Devredilmez Haklarının Uygulanması Komitesi’nde yaptığı açıklamada Kahire’nin Mısır Cumhurbaşkanı Abdufettah es-Sisi’nin Mısırlı şirketler aracılığıyla başlattığı bir girişim ile Gazze Şeridi’nin yeniden inşası için 500 milyon dolar değerindeki çalışmalarını sürdüreceğini açıkladı. Abdel Halek, BM komitesinin barış sürecinin mevcut aşamasındaki rolüne vurgu yaparak Filistin davasındaki isteklerin değişmez olduğunu, başkenti Doğu Kudüs ve 1967 sınırlarına uygun bağımsız bir devletin kurulması gerektiğini ifade etti.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.