Yemen: Halk Taiz kuşatmasının kaldırılmasını talep ediyor

Yemenlilerden ‘Taiz kuşatmasının sona erdirilmesi ve barışın sağlanması’ çağrısı

BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)
BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)
TT

Yemen: Halk Taiz kuşatmasının kaldırılmasını talep ediyor

BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)
BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)

Yemen hükümeti, Husi milislerine Taiz kuşatmasına son vermeleri ve ateşkesin tüm hükümlerine uymaları için baskı yapılması konusunda uluslararası topluma çağrısını yineledi.
BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg, ateşkesin kararlılığı konusunda iyimserliğini dile getirdi. Grundberg önümüzdeki altı hafta boyunca güvenlik ve ekonomik yollara ilişkin müzakereleri başlatmaya çalışacağını açıkladı.
Yemen hükümeti, Yemen Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Abdullah es-Sadi aracılığıyla, "çatışmayı sona erdirmek için kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışa ulaşma konusundaki kararlılığını ve Birleşmiş Milletler Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg'in çabalarını başarılı kılmak için mümkün olan her şeyin yapılacağını" teyit etti.
Bu açıklama, önceki gün Yemen'deki gelişmelere ilişkin düzenlenen Güvenlik Konseyi toplantısında geldi.
ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield aynı toplantıda şunları söyledi: “Ateşkesin altmış gün daha uzatılması sayesinde umutlanmak için bir neden var. Bu, Yemen'in yıllardır sahip olduğu barış için en iyi şans. ABD Başkanı Joe Biden'ın önümüzdeki ay bölgeye yapacağı ziyaretin ana odak noktası bu ilerlemeyi geliştirmek olacak. Bu eşsiz andan yararlanmak, son kazanımları pekiştirmek ve uzun zamandır beklenen siyasi çözümün temellerini atmak gerek. Önümüzdeki iki ay, uzun vadeli barış çabaları için kritik öneme sahip. Tüm taraflar Özel Temsilci ile ‘tam iş birliği’ yaparak kapsamlı bir siyasi süreç başlatmak için ateşkesin üzerine koymalı.”
BM Yemen Özel Temsilcisi de kendi adına, ateşkesin devam etmesinin faydalarını sıralayarak ofisinin geçtiğimiz ay elde ettiği başarılara değindi. Yemen hükümeti tarafından onaylanan ‘Taiz'deki kuşatmayı kaldırma’ önerisine Husilerin yanıtını beklediğini söyleyen Grundberg, “Husiler ‘gecikmeden’ teklife yanıt vermeli.” dedi.
BM Temsilcisi, ateşkesin çökmesinden duyduğu korkuyu dile getirerek, “Geçtiğimiz haftalar ateşkesin kırılganlığını ortaya koydu. Maddelerinin uygulanmasındaki gecikme, ateşkesi tamamen yok etme tehdidinde bulundu. Ayrıca takas politikasına başvurmak, ateşkesin bir maddesinin uygulanmasını diğer bir maddesinin uygulanmasına bağlamak ve gerilimli medya söyleminin kullanılması ateşkesin altını oymaktadır.” dedi.
Grundberg, “gelir yönetimi, kamu sektörü maaşları, seyahat belgeleri ve sürdürülebilir bir ateşkese erişim gibi” tartışmalı konuların masaya yatırıldığını söyleyerek, bunları “yönetimle bağlantılı siyasi konular” olarak nitelendirdi.
BM yetkilisi görüşmelerde “ateşkesi sürdürülebilir bir ateşkese dönüştürme ihtiyacı üzerinde” anlaşmaya varıldığını vurguladı.
Önümüzdeki altı hafta için planını açıklayan BM Yemen Temsilcisi, “Önümüzdeki bir buçuk ay boyunca iki alanda çaba göstereceğim: Birincisi, Taiz ve diğer valiliklerde yolların açılması da dahil olmak üzere ateşkes maddelerinin uygulanmasını ve güçlendirilmesini sağlamak için taraflarla birlikte çalışacağım. İkincisi acil ekonomik ve güvenlik ihtiyaçlarına sürdürülebilir çözümler elde etmek için çalışacağım. Bu nedenle ekonomik ve güvenlik alanında müzakerelere başlamayı planlıyorum. Bu çalışma siyasi bir bağlama dayanmalı ve siyasi bir çözüme yönelik olmalıdır.” dedi.
Yemen Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Abdullah es-Sadi, mevcut ateşkesi “kapsamlı bir ateşkes ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2216 sayılı kararından oluşan üç referansa dayalı siyasi bir çözüme ulaşmak için istişarelerin yeniden başlatılması yönünde ileri bir adım” olarak nitelendirdi.
Sadi, “Yemen Başkanlık Konseyi'nin ateşkesi iki ay daha uzatmayı onaylaması, Yemen halkının acılarını hafifletme konusundaki kararlı duruşu ve yaklaşımından ve insani konularda takas veya uzlaşmayı reddetmesinden kaynaklanıyor. Husi milisleri ilan edilen ateşkes altındaki taahhütlerini reddetmeye ve barış yolunda ilerlemeye yönelik uluslararası çabaları engellemeye devam ediyor. Bu da insani krizi derinleştiriyor.” dedi.
Taiz dosyasında Husi milislerinin uzlaşmazlığına dikkat çeken Yemenli delege, “Ateşkesin ilk iki ayında Hudeyde limanında petrol ürünlerinin vergi ve gümrük gelirlerinden 90 milyardan fazla Yemen riyali (dolar yaklaşık 600 riyal) elde edildi. Husiler bu gelir ile kamu sektörü çalışanlarının maaşlarını ödemeyi reddetti. Bu gelirleri savaşını, saldırılarını ve özel zenginleşmesini finanse etmek için kullanmaya devam etti.” diye konuştu.
Husi milisleri çeşitli cephelerde her gün ihlaller gerçekleştirmesine rağmen hükümetin ateşkesin başlamasından bu yana kendine hakim olma politikasına bağlı kaldığını söyleyen Sadi, “Milisler ateşkesin ilk iki ayında topçu bombardımanı, seferberlik, kuvvet transferi, dronların uçurulması ve bombalanma ihlalleri ile ateşkesin ilk iki ayında 72 kişinin ölümüne ve 267 kişinin yaralanmasına sebep oldu. Husilerin, BM ateşkesini tekrar tekrar ihlal etmesi, barış çabalarına yanıt vermeleri için milislere baskı yapma konusunda uluslararası toplumu ve BM Güvenlik Konseyi'ni gerçek bir sınavın önüne koyuyor.”

Kuşatmayı sona erdirmek için hatırlatma
Yemen BM Daimi Temsilcisi, 7 yılı aşkın süredir milisler tarafından uygulanan acımasız kuşatma sonucunda 4 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapan Taiz’de sivillerin her gün çektiği acılara vurgu yaptı. Sadi, Husi kuşatmasını "savaş suçu, insanlığa karşı suç ve uluslararası yasa ve sözleşmelerin açık ihlali" olarak nitelendirdi.
Ülkesinin uluslararası toplumun öncelikleri listesinin başında tutulması için çağrıda bulunan Yemenli delege, “Kalkınma öncelikleri ve ihtiyaçlar tüm insani müdahalelere entegre edilmeli, erken iyileşmeye yardımcı olmak ve özellikle mevcut uluslararası koşullar ve gıda fiyatlarındaki önemli artış ışığında insani krizle yüzleşmek için daha fazla destek sağlanmalı.” diye konuştu.
Husileri sözde yaz kurslarında on binlerce çocuğu toplamaya devam etmekle suçlayan Sadi, “Bu çocuk haklarının, ulusal yasaların ve mevzuatın ve uluslararası tüzüklerin açık ihlalidir. Milisler çocukları savaş cephelerine götürmek amacıyla zihinlerini İran'dan ithal edilen aşırıcılık fikirlerle ve ölüm, şiddet ve nefret sloganlarıyla yıkıyorlar. Bu, milislerin yeni bir tırmanma döngüsüne hazır olduğunu ve yürürlükteki ateşkes ışığında çocukları savaşları için yakıt olarak kullandıklarını gösteriyor. Maalesef uluslararası toplum, en büyük çocuk istihdamı karşısında sessiz kalıyor ve bu suçun Yemen, bölge ve dünya üzerindeki tehlikelerini ve doğal yaşam haklarından mahrum bırakılan binlerce Yemenli çocuk üzerindeki yıkıcı etkilerini görmezden geliyor.” değerlendirmelerinde bulundu.
Yemen hükümetinin Birleşmiş Milletler'in çabalarına tam desteğini yineleyen Sadi, “Hudeyde açıklarında demirli haldeki Safir petrol tankeri meselesinde yaklaşan çevresel, insani ve ekonomik felaketi önlemek için BM çabalarının başarısı adına tüm olanakları sağlayacağız.”

Safir tankeri krizi sürüyor
Safir petrol tankeri meselesi etkileri Yemen'i aşacak ve uluslararası denizcilik rotaları ve Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkeler için tehlike oluşturacak boyutta.
Aynı bağlamda, BM Temsilcisi Hans Grundberg, Güvenlik Konseyi üyelerine Yemen’de gösterdiği çabalar hakkında şunları söyledi: “Ateşkes askeri olarak ayakta; anlaşmanın başlangıcından bu yana Yemen'de teyit edilmiş herhangi bir hava saldırısı ve sınır ötesi herhangi bir saldırı olmadı. Sivil kayıplarda da önemli bir azalma oldu. Ancak, çocuklar dahil olmak üzere sivillerin daha önce erişilemeyen cephe hatlarına girmesi sonucunda, kara mayınları ve patlamamış mühimmat kurbanlarının sayısında talihsiz bir artış var.”



El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
TT

El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)

Irak'taki "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının liderlerinden Ammar el-Hakim, devletin güç kullanımında tekel sahibi olması gerektiğini belirterek, silahların ülkedeki karar vericiler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı.

El-Hakim dün yaptığı konuşmada, "Silahlar, anayasaya uygun olarak, Irak halkının ve siyasi partilerinin iradesiyle, dışarıdan dayatmalarla değil, devletin elinde olmalıdır" dedi.

Hikmet Hareketi partisinin lideri el-Hakim, karar vericiler üzerinde baskı kurmak için devlet dışında silah kullanılmasına karşı olduğunu ifade etti.

El-Hakim'in partisinin liderlerinden Fahd el-Cuburi, "Washington, yeni hükümette grupların yer alması konusunda çekincelerini dile getirdi" dedi.

Son dönemde parlamentoda birkaç sandalye kazanan ve silahlı bir fraksiyon olan İmam Ali Tugayları ise "devletin elindeki silahların tekelleştirilmesini ve Haşdi Şabi Güçlerinin güçlendirilmesini" savundu. Tugayların genel sekreteri Şibl el-Zaidi, yaptığı açıklamada, "fraksiyonel güçlerin seçimlerdeki önemli zaferi, onları önemli bir sınavın önüne koyuyor" ifadelerini kullandı.


Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
TT

Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"

Lübnan ile İsrail arasındaki müzakereler güvenlik-ekonomi yönüne doğru kayarken, Tel Aviv Hizbullah'ın kapasitesini “abartma” politikası izliyor ve bu Lübnan'da, yeni bir saldırıya zemin hazırladığı endişelerini artırıyor.

Lübnan ve İsrail arasındaki düşmanlıkların sona ermesini izlemekle görevli komite, sivillerin de katılımıyla ikinci toplantısını Lübnan'ın güneyindeki Nakura'da gerçekleştirdi. Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, görüşmelerin "sınırın her iki tarafındaki sakinlerin evlerine dönmesinin önemi" üzerinde yoğunlaştığı belirtildi. Bu arada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, toplantıda Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının yanı sıra, Hizbullah tehdidinin ortadan kaldırılması ve sınırın her iki tarafındaki sakinlerin kalıcı güvenliğinin sağlanması konusunda ortak çıkarı göstermek amacıyla ekonomik projelerin güçlendirilmesinin de ele alındığını duyurdu.

Bu arada, İsrail ordusu, bir yıl önce Kuzey Lübnan'da bir komando operasyonunda kaçırılan ve Hizbullah subayı olarak tanıtılan İmad Amhaz'ın video kayıtlarını yayınladı. Kayıtlarda Amhaz, hem Hizbullah'a hem de İran'a ait deniz kuvvetlerine liderlik ettiğini itiraf ediyor; bu da Tel Aviv'in Washington'u "Hizbullah'a saldırmanın gerekliliğine" ikna etme kampanyasının bir parçası olabileceği endişelerini artırdı.

Buna karşılık, Lübnan'la ilgili Paris toplantıları, ilgili üç başkentin (Paris, Washington ve Riyad) ordunun performansından ve silah kontrol planının ilk aşamasını bu yılın sonuna kadar tamamlama taahhüdünden memnun kalmasıyla sonuçlandı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre toplantıda, orduyu desteklemek amacıyla önümüzdeki şubat ayında uluslararası bir konferans düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varıldı.


Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman
TT

Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman

Paris, Fransız başkentinde yapılan üç ayrı toplantının başarılı geçtiğini ve bu görüşmelerin en önemli sonucunun, Fransa, ABD ve Suudi Arabistan’ın Lübnan makamları ile Lübnan ordusuna yönelik ortak ve tam desteklerinin teyit edilmesi olduğunu bildirdi. Bu kapsamda, Savunma Bakanlığı’nda Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile Fransa Genelkurmay Başkanı Fabien Mandon arasında görüşme yapılırken, ardından üç ülkenin özel temsilcileri bir araya geldi. Son olarak bu temsilcilerle Heykel, Elysee Sarayı’nda görüşmelerini sürdürdü. Paris’e göre ilgili üç başkent (Paris, Washington ve Riyad), Lübnan ordusunun performansını ve devletin silahların yalnızca devletin elinde toplanmasını öngören planın ilk aşamasını yıl sonuna kadar tamamlama konusundaki kararlılığını olumlu değerlendiriyor. Elde edilen sonuçların tatmin edici bulunması üzerine, Lübnan ordusuna destek amacıyla planlanan uluslararası konferansın gelecek yıl şubat ayında düzenlenmesi konusunda mutabakata varıldı. Paris, konferans hazırlıkları için üçlü bir komite kurulmasının, Lübnan ordusunun attığı adımlara duyulan ciddiyeti ve Lübnan makamlarına olan güveni yansıttığını vurguladı.

Fransa’ya göre üç ülke, planlanan konferansın başarıya ulaşması için gerekli koşulları oluşturmayı hedefliyor. Konferansın, Lübnan devletinin egemenliğini yeniden tesis etmesine katkı sağlaması, siyasi ve mali destek sunması, aynı zamanda orduya ve Lübnan makamlarına duyulan güvenin bir göstergesi olması amaçlanıyor. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının uygulanmasına yönelik hedeflere de destek verilmesi öngörülüyor.

Öte yandan, Fransız girişimiyle üç başkent, Paris’in çağrısı doğrultusunda Lübnan ordu birliklerinin sahadaki faaliyetlerine daha fazla dikkat çekilmesi, bu faaliyetlerin belgelenmesi ve mevcut tüm imkânlarla kamuoyuna yansıtılması konusunda uzlaştı. Bu amaçla Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’nün (UNIFIL) imkânlarından da yararlanılması planlanıyor. Böylece ordunun, özellikle Litani Nehri’nin güneyinde silahların devlet tekelinde toplanmasını öngören ilk aşamadan başlayarak, kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin ortaya konulması ve planın sonraki aşamalarının hayata geçirilmesinin sağlanması hedefleniyor.

Paris’te yapılan görüşmelerde Rudolf Heykel’in, planın ilk aşamasına ilişkin hedeflerin yüzde 95’inin gerçekleştirildiğini ve belirlenen sürenin uzatılmasını talep etmediğini vurgulaması dikkat çekti. Ancak üç başkent, gerekli görülmesi hâlinde sürenin birkaç hafta uzatılmasına engel bir durum olmadığı görüşünde. Heykel’in, kuvvetlerinin elde ettiği sonuçları ayrıntılı verilerle aktardığı, ayrıca özellikle UNIFIL güçlerinin Güney Lübnan’dan çekilmeye başlamasıyla birlikte üstleneceği ilave görevler doğrultusunda silah ve mali desteğe duyulan ihtiyacı dile getirdiği belirtildi. Paris, uluslararası konferans kapsamında Lübnan’a sağlanacak desteğin yalnızca orduyla sınırlı kalmayacağını, diğer güvenlik güçlerini de kapsayacağını, böylece ordunun temel görevlerine odaklanırken, iç güvenliğin, iç güvenlik birimlerince sağlanmasının hedeflendiğini ifade ediyor.

Fransız çevreler, Lübnan’da savaşın yeniden patlak verme riskinin ortadan kaldırılmasının hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Bu nedenle, Vatan Kalkanı planının ilk aşamasının tamamlanmasıyla birlikte Lübnan makamlarının Litani Nehri’nin güneyinde tam denetimi yeniden tesis edebilmesinin, ikinci aşamanın önünü açacağı vurgulanıyor. Böyle bir gelişmenin, bir yandan uluslararası toplumun beklentilerine yanıt oluşturacağı, diğer yandan da planlanan konferansta Lübnan’a destek verilmesinin temel gerekçelerinden biri olacağı değerlendiriliyor. Bu yaklaşımın, uluslararası toplumun niyet beyanlarından ziyade somut sonuçlara odaklanma anlayışıyla örtüştüğü belirtiliyor.

Lübnan ordusuna yönelik desteğin, ekonomik destek ve Lübnan’dan talep edilen reformlarla bağlantılı olarak düzenlenmesinin öngörülen yeniden imar konferansı için de geçerli olduğu kaydediliyor.

Lübnan içinde ve dışında, ordunun sahadaki faaliyetlerinin doğrulanmasına yönelik ek mekanizmalar konusunda çok sayıda soru gündeme geliyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu sorular arasında özellikle iki başlık öne çıkıyor: Denetim sürecinin bireysel konutları kapsayıp kapsamayacağı ve UNIFIL birliklerinin Lübnan ordu birliklerine sistematik ve kapsamlı şekilde eşlik edip etmeyeceği. Paris, Litani’nin güneyindeki tüm konut ve özel mülklerin aranmasının kesinlikle gündemde olmadığını vurguluyor. Buna göre arama işlemleri, yalnızca mekanizmanın mevcut bir tehdit ve geçen yıl kasım ayında varılan ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini teyit etmesi durumunda söz konusu olacak ve bu durumda Lübnan ordusundan arama yapması istenecek. Paris, bu yaklaşımın güneyde yaşayan halkın endişelerini gidermeyi amaçladığını ifade ediyor.

Paris, mevcut mekanizmanın yanına yeni bir mekanizma ekleme niyeti olmadığını vurguluyor; aksine, şu ana kadar uygulanan mekanizmadan azami derecede yararlanmanın, Lübnan askerî birimlerinin çalışmalarını mevcut imkânlarla destekleyecek bir kaynak oluşturacağı değerlendiriliyor. UNIFIL’in Lübnan ordusunun operasyonlarına katılımına gelince, Paris bunun hâlihazırda gerçekleştiğini belirtiyor ve UNIFIL birliklerinin ordunun faaliyetlerini destekleyici veya gözlemci rolü üstlenebileceğini, böylece ordunun kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin gösterilmesinin sağlanacağını ifade ediyor. Bu durum, özellikle İsrail kaynaklı anlatının tersine ordunun görevlerini yerine getirdiğini vurgulamayı amaçlıyor. Fransız kaynaklar, üç başkent arasında bu konuda tam bir uyum bulunduğunu ve bunun, ordunun desteklenmesine yönelik konferansın şubat ayında düzenlenmesini kolaylaştırdığını belirtiyor. Toplantı tarihinin kesin olarak belirlenmemesi ise o ay içinde gerçekleşecek çeşitli etkinlikler ve takvimler dikkate alınarak en yüksek katılımın sağlanacağı uygun tarihin seçilmesine yönelik bir tedbir olarak açıklanıyor. Paris’in bu yaklaşımı, ABD’nin Lübnan makamlarının 1701 sayılı kararı ve ordunun planını ne ölçüde ciddiyetle uygulayacağı konusundaki şüpheleriyle bağlantılı.

Paris, Vatan Kalkanı planının birinci aşamasından ikinci aşamasına geçişin büyük zorluklarla karşılaşacağını öngörüyor. Bunun başlıca nedeni, Hizbullah’ın silahlarını teslim etmeyi reddetmesi ve üzerinde mutabık kalınan ateşkesin yalnızca Litani Nehri güneyini kapsadığı görüşünde olması. Bu nedenle, iki ay içinde düzenlenecek orduya destek konferansının, Lübnan makamlarının ikinci aşamaya geçişi için güçlü bir ivme sağlayacağı değerlendiriliyor.

Sonuç olarak, Paris’te yapılan toplantılar, orduya ilişkin ortak anlayışın ve ilave desteğin sağlanması yönünde hedeflenen amaca ulaştı. Aynı zamanda, uluslararası konferansın düzenlenmesi, Lübnan makamlarına, İsrail baskısı ve Hizbullah’ın etkisi arasında sıkışmış durumda oldukları bir ortamda destek sağlanması anlamına geliyor.