Yemen: Halk Taiz kuşatmasının kaldırılmasını talep ediyor

Yemenlilerden ‘Taiz kuşatmasının sona erdirilmesi ve barışın sağlanması’ çağrısı

BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)
BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)
TT

Yemen: Halk Taiz kuşatmasının kaldırılmasını talep ediyor

BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)
BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg Salı günü New York'ta Güvenlik Konseyi'ne brifing verdi (Birleşmiş Milletler)

Yemen hükümeti, Husi milislerine Taiz kuşatmasına son vermeleri ve ateşkesin tüm hükümlerine uymaları için baskı yapılması konusunda uluslararası topluma çağrısını yineledi.
BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg, ateşkesin kararlılığı konusunda iyimserliğini dile getirdi. Grundberg önümüzdeki altı hafta boyunca güvenlik ve ekonomik yollara ilişkin müzakereleri başlatmaya çalışacağını açıkladı.
Yemen hükümeti, Yemen Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Abdullah es-Sadi aracılığıyla, "çatışmayı sona erdirmek için kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışa ulaşma konusundaki kararlılığını ve Birleşmiş Milletler Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg'in çabalarını başarılı kılmak için mümkün olan her şeyin yapılacağını" teyit etti.
Bu açıklama, önceki gün Yemen'deki gelişmelere ilişkin düzenlenen Güvenlik Konseyi toplantısında geldi.
ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield aynı toplantıda şunları söyledi: “Ateşkesin altmış gün daha uzatılması sayesinde umutlanmak için bir neden var. Bu, Yemen'in yıllardır sahip olduğu barış için en iyi şans. ABD Başkanı Joe Biden'ın önümüzdeki ay bölgeye yapacağı ziyaretin ana odak noktası bu ilerlemeyi geliştirmek olacak. Bu eşsiz andan yararlanmak, son kazanımları pekiştirmek ve uzun zamandır beklenen siyasi çözümün temellerini atmak gerek. Önümüzdeki iki ay, uzun vadeli barış çabaları için kritik öneme sahip. Tüm taraflar Özel Temsilci ile ‘tam iş birliği’ yaparak kapsamlı bir siyasi süreç başlatmak için ateşkesin üzerine koymalı.”
BM Yemen Özel Temsilcisi de kendi adına, ateşkesin devam etmesinin faydalarını sıralayarak ofisinin geçtiğimiz ay elde ettiği başarılara değindi. Yemen hükümeti tarafından onaylanan ‘Taiz'deki kuşatmayı kaldırma’ önerisine Husilerin yanıtını beklediğini söyleyen Grundberg, “Husiler ‘gecikmeden’ teklife yanıt vermeli.” dedi.
BM Temsilcisi, ateşkesin çökmesinden duyduğu korkuyu dile getirerek, “Geçtiğimiz haftalar ateşkesin kırılganlığını ortaya koydu. Maddelerinin uygulanmasındaki gecikme, ateşkesi tamamen yok etme tehdidinde bulundu. Ayrıca takas politikasına başvurmak, ateşkesin bir maddesinin uygulanmasını diğer bir maddesinin uygulanmasına bağlamak ve gerilimli medya söyleminin kullanılması ateşkesin altını oymaktadır.” dedi.
Grundberg, “gelir yönetimi, kamu sektörü maaşları, seyahat belgeleri ve sürdürülebilir bir ateşkese erişim gibi” tartışmalı konuların masaya yatırıldığını söyleyerek, bunları “yönetimle bağlantılı siyasi konular” olarak nitelendirdi.
BM yetkilisi görüşmelerde “ateşkesi sürdürülebilir bir ateşkese dönüştürme ihtiyacı üzerinde” anlaşmaya varıldığını vurguladı.
Önümüzdeki altı hafta için planını açıklayan BM Yemen Temsilcisi, “Önümüzdeki bir buçuk ay boyunca iki alanda çaba göstereceğim: Birincisi, Taiz ve diğer valiliklerde yolların açılması da dahil olmak üzere ateşkes maddelerinin uygulanmasını ve güçlendirilmesini sağlamak için taraflarla birlikte çalışacağım. İkincisi acil ekonomik ve güvenlik ihtiyaçlarına sürdürülebilir çözümler elde etmek için çalışacağım. Bu nedenle ekonomik ve güvenlik alanında müzakerelere başlamayı planlıyorum. Bu çalışma siyasi bir bağlama dayanmalı ve siyasi bir çözüme yönelik olmalıdır.” dedi.
Yemen Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Abdullah es-Sadi, mevcut ateşkesi “kapsamlı bir ateşkes ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2216 sayılı kararından oluşan üç referansa dayalı siyasi bir çözüme ulaşmak için istişarelerin yeniden başlatılması yönünde ileri bir adım” olarak nitelendirdi.
Sadi, “Yemen Başkanlık Konseyi'nin ateşkesi iki ay daha uzatmayı onaylaması, Yemen halkının acılarını hafifletme konusundaki kararlı duruşu ve yaklaşımından ve insani konularda takas veya uzlaşmayı reddetmesinden kaynaklanıyor. Husi milisleri ilan edilen ateşkes altındaki taahhütlerini reddetmeye ve barış yolunda ilerlemeye yönelik uluslararası çabaları engellemeye devam ediyor. Bu da insani krizi derinleştiriyor.” dedi.
Taiz dosyasında Husi milislerinin uzlaşmazlığına dikkat çeken Yemenli delege, “Ateşkesin ilk iki ayında Hudeyde limanında petrol ürünlerinin vergi ve gümrük gelirlerinden 90 milyardan fazla Yemen riyali (dolar yaklaşık 600 riyal) elde edildi. Husiler bu gelir ile kamu sektörü çalışanlarının maaşlarını ödemeyi reddetti. Bu gelirleri savaşını, saldırılarını ve özel zenginleşmesini finanse etmek için kullanmaya devam etti.” diye konuştu.
Husi milisleri çeşitli cephelerde her gün ihlaller gerçekleştirmesine rağmen hükümetin ateşkesin başlamasından bu yana kendine hakim olma politikasına bağlı kaldığını söyleyen Sadi, “Milisler ateşkesin ilk iki ayında topçu bombardımanı, seferberlik, kuvvet transferi, dronların uçurulması ve bombalanma ihlalleri ile ateşkesin ilk iki ayında 72 kişinin ölümüne ve 267 kişinin yaralanmasına sebep oldu. Husilerin, BM ateşkesini tekrar tekrar ihlal etmesi, barış çabalarına yanıt vermeleri için milislere baskı yapma konusunda uluslararası toplumu ve BM Güvenlik Konseyi'ni gerçek bir sınavın önüne koyuyor.”

Kuşatmayı sona erdirmek için hatırlatma
Yemen BM Daimi Temsilcisi, 7 yılı aşkın süredir milisler tarafından uygulanan acımasız kuşatma sonucunda 4 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapan Taiz’de sivillerin her gün çektiği acılara vurgu yaptı. Sadi, Husi kuşatmasını "savaş suçu, insanlığa karşı suç ve uluslararası yasa ve sözleşmelerin açık ihlali" olarak nitelendirdi.
Ülkesinin uluslararası toplumun öncelikleri listesinin başında tutulması için çağrıda bulunan Yemenli delege, “Kalkınma öncelikleri ve ihtiyaçlar tüm insani müdahalelere entegre edilmeli, erken iyileşmeye yardımcı olmak ve özellikle mevcut uluslararası koşullar ve gıda fiyatlarındaki önemli artış ışığında insani krizle yüzleşmek için daha fazla destek sağlanmalı.” diye konuştu.
Husileri sözde yaz kurslarında on binlerce çocuğu toplamaya devam etmekle suçlayan Sadi, “Bu çocuk haklarının, ulusal yasaların ve mevzuatın ve uluslararası tüzüklerin açık ihlalidir. Milisler çocukları savaş cephelerine götürmek amacıyla zihinlerini İran'dan ithal edilen aşırıcılık fikirlerle ve ölüm, şiddet ve nefret sloganlarıyla yıkıyorlar. Bu, milislerin yeni bir tırmanma döngüsüne hazır olduğunu ve yürürlükteki ateşkes ışığında çocukları savaşları için yakıt olarak kullandıklarını gösteriyor. Maalesef uluslararası toplum, en büyük çocuk istihdamı karşısında sessiz kalıyor ve bu suçun Yemen, bölge ve dünya üzerindeki tehlikelerini ve doğal yaşam haklarından mahrum bırakılan binlerce Yemenli çocuk üzerindeki yıkıcı etkilerini görmezden geliyor.” değerlendirmelerinde bulundu.
Yemen hükümetinin Birleşmiş Milletler'in çabalarına tam desteğini yineleyen Sadi, “Hudeyde açıklarında demirli haldeki Safir petrol tankeri meselesinde yaklaşan çevresel, insani ve ekonomik felaketi önlemek için BM çabalarının başarısı adına tüm olanakları sağlayacağız.”

Safir tankeri krizi sürüyor
Safir petrol tankeri meselesi etkileri Yemen'i aşacak ve uluslararası denizcilik rotaları ve Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkeler için tehlike oluşturacak boyutta.
Aynı bağlamda, BM Temsilcisi Hans Grundberg, Güvenlik Konseyi üyelerine Yemen’de gösterdiği çabalar hakkında şunları söyledi: “Ateşkes askeri olarak ayakta; anlaşmanın başlangıcından bu yana Yemen'de teyit edilmiş herhangi bir hava saldırısı ve sınır ötesi herhangi bir saldırı olmadı. Sivil kayıplarda da önemli bir azalma oldu. Ancak, çocuklar dahil olmak üzere sivillerin daha önce erişilemeyen cephe hatlarına girmesi sonucunda, kara mayınları ve patlamamış mühimmat kurbanlarının sayısında talihsiz bir artış var.”



Suveyda'daki olaylar SDG ile aşiretler arasındaki ittifaklara ışık tutuyor

Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
TT

Suveyda'daki olaylar SDG ile aşiretler arasındaki ittifaklara ışık tutuyor

Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)

Suveyda'da yerel Dürzi gruplar ile Şam'daki hükümet güçlerini destekleyen Bedevi aşiretler arasında yaşanan kanlı olaylar ve Arap aşiretlerinin Bedeviler lehine savaşa girmesi, Suriye'nin güneyinde yaşananların ülkenin doğu ve kuzeyinde de tekrarlanabileceği ve ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) karşı bir aşiret ayaklanması olasılığı spekülasyonlarına yol açtı.

Bu olasılık, Halep, Deyrizor ve Rakka vilayetlerinden gelen binlerce aşiret savaşçısının Suveyda'daki cephe hatlarına ulaşmasının ardından ortaya çıktı. Bu vilayetler, Kürt-Arap ittifakı bağlamında SDG ve Suriye hükümeti tarafından ortaklaşa kontrol ediliyor.

dfrgthyu7
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG), 2024 yılında Rakka kentindeki Arap aşiretlerinin şeyhleri ve liderleri için bir program düzenledi. (Şarku’l Avsat)

Arap Şammar aşiretinin şeyhi Şeyh Mani Hamidi Deham el-Cerba'ya göre Suveyda'daki olayların Cezire bölgesindeki durumla ilişkilendirilmesi söz konusu olamaz. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan el-Cerba, “SDG'nin ve lideri Mazlum Abdi'nin bu zor ve son derece hassas aşamada siyasi uzlaşma ve dengelerin sağlanmasındaki rolüne değer veriyoruz. Ortaklığımız sayesinde bölgemiz ve tüm halkımız için tarihi bir başarı olarak kabul edilen mutabakatlara ulaşmayı başardık” ifadelerini kullandı.

Çoğunlukla Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan Şammar aşireti, 2013 yılında kurulan ve doğudaki Irak sınırı boyunca Kamışlı'nın doğusundaki Tel Elo ve Tel Tahmis köylerinde konuşlanmış tahmini 7-10 bin savaşçısı olan es-Sanadid güçlerine bağlıdır. Aşiret, Rakka ve Deyrizor kentlerinden yerel Arap gruplarla birlikte SDG'nin kurucu ortakları arasında yer alıyor.

Şeyh el-Cerba sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yıllar boyunca, kendimizi toprağın kardeşleri olarak adlandırdığımız bir aşamaya ulaştık. Çünkü bizler aynı bölgenin evlatlarıyız ve bu bölgenin tüm bileşenleri arasında kardeşlik ruhuyla birleşen ortak bir davanın sahipleriyiz.”

SDG Ekim 2015'te yayınladığı ilk bildiride kendisini ‘Arapları, Kürtleri, Suriyelileri ve Suriye coğrafyasındaki diğer tüm bileşenleri bir araya getiren, tüm Suriyeliler için ortak bir ulusal askeri güç’ olarak tanımladı. SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart'ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile güçlerini ve sivil idareyi bu yılın sonuna kadar Savunma Bakanlığı ve devlet kurumlarının yapılarına entegre etmek üzere tarihi bir anlaşma imzaladı.

Raman Araştırma Merkezi'nde (Raman Center) Kürt meseleleri konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Bedr Mulla Reşid, SDG'nin kuruluşundan bu yana aşiret niteliğindeki Arap askeri konseyleriyle ittifaklara dayandığını açıkladı. Şarku’l Avsat'a konuşan Reşid, “Suveyda'daki olaylar Suriye'nin kuzeydoğusundaki ittifakları kesinlikle etkileyecek. Şam hükümetinin, Cezire bölgesinde yerel bir aktörün yokluğunda SDG üzerindeki baskısını artırmak için yeni gerçeklikten yararlanmaya çalışması da dahil olmak üzere çeşitli senaryolar ortaya çıkabilir” dedi.

fghyjuı
Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kenti el-Velde, Elbu Şaban ve el-Fedaile aşiretlerine ev sahipliği yapıyor. (Şarku’l Avsat)

Reşid, ABD'nin durumu istikrara kavuşturma çabaları, Suriye'ye yönelik ekonomik yaptırımların kısmen kaldırılması ve Türkiye'deki Kürtlerle yürütülen barış sürecine dikkat çekerek mevcut koşullar altında bir aşiret ayaklanması olasılığını dışladı. Reşid, ülkenin kuzeydoğusundaki Suveyda'da yaşananların tekrarlanmasını engelleyen başka faktörlerin de bulunduğuna işaret ederek, Suveyda'daki gibi yerel bir askeri grubun ve bu eğilimi destekleyen bölgesel bir tarafın bulunmadığına dikkat çekti. Reşid sözlerine şöyle devam etti: “ABD Suriye'nin istikrarını korumaya çalışıyor ve Türkiye şu anda PKK ile barış süreciyle meşgul; kendi iç sürecini etkilememek için SDG bölgelerinde tam ölçekli bir çatışmayı desteklemeyecektir.”

Aşiret liderleri, Suriye'nin birlik ve bütünlüğüne vurgu yaptı

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Cezire ve Fırat bölgeleri, başta el-Bakara, Tay, Şammar, Cis, el-Akidat, el-Velde ve Elbu Şaban olmak üzere Arap aşiretleriyle doludur. Ancak bu aşiretler savaşın son yıllarında ciddi bölünmeler yaşadılar. Geçen yılın yaz aylarında, el-Akidat aşireti lideri Musab el-Hifl'in kardeşi İbrahim el-Hifl'in, eski Suriye rejimi ve İranlı milislerin desteğiyle SDG'ye karşı yerel aşiretler ve savaşçılarla ittifak kurarak askeri bir isyana öncülük etmesinin ardından kanlı çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda yüzlerce sivil ve silahlı unsur öldürüldü.

sdfgthy
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)

Ancak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İhtiyar Heyeti Başkanı ve Haseke'deki Arap Cabur aşiretinin danışmanı Ekrem Mahşuş ez-Zuba, ister Deyrizor'da ister Rakka'da olsun SDG ile yerel aşiretler arasında herhangi bir çatışma yaşanması ya da aşiret savaşçılarının Suveyda cephesinden Cezire bölgesine hareket etmesi ihtimaline ilişkin şunları söyledi: “Bu çağrılar ve hareketler Arap aşiretlerinin değerlerini temsil etmiyor. Burada Arap, Kürt ve Hıristiyan bölge bileşenlerinin kanı, tarihi direnişte ve DEAŞ terörünün yenilgiye uğratılmasında birbirine karıştı. Hepimiz tek bir halk olarak kalacağız ve ülkemize ve güçlerimize bağlı kalacağız”.

Ez-Zuba, SDG'nin tüm bileşenleri temsil ettiğini belirterek, “Birçok tarafın fitne çıkarma çabalarına rağmen kuzey ve doğu bileşenleri ile askeri güçler arasında çatlak yaratma çabalarını reddediyoruz” dedi. Özyönetim bölgelerini diğer bölge ve vilayetlere kıyasla en istikrarlı bölgeler olarak değerlendiren ez-Zuba, toprağın sahibinin kendileri olduğuna dikkat çekti. Ez-Zuba, “Kaderimizi biz belirleriz, sosyal medya sayfaları değil. Aşiret ya da kabile, bölge dışından kişiler tarafından değil, sahada kim varsa onlar tarafından temsil edilir. Biz Suriye topraklarının birlik ve bütünlüğünü vurguluyoruz… Hiç kimse vatanseverliğimize dil uzatamaz” şeklinde konuştu.

dfrgtyu
Arap el-Velde aşiretinin şeyhi Şeyh Hamid el-Ferac (Şarku’l Avsat)

Tabka ve Rakka vilayetindeki Arap el-Velde aşiretinin şeyhi Şeyh Hamid el-Ferac da Şeyh el-Cerba ve ez-Zuba’nın sözlerine katılarak, özerk yönetim bölgelerindeki Arap aşiret mensuplarının SDG'ye desteğini yineledi. “Buradaki tüm Arap aşiretleri ve bileşenleri, bölgelerimizin güvenlik ve istikrarını bozmaya çalışan tüm gündemlere karşı SDG ile dayanışma içindedir” diyen Şeyh el-Ferac, aşiret mensuplarına şu çağrıda bulundu: “Yönetim bölgelerindeki istikrarı her gün baltalamaya çalışan projelere karşı durmak için herkesin birleşmesi gerekiyor. SDG terörizmi ortadan kaldırdı, bölge halkının güvenliğini koruyor ve mevcut imkanlar doğrultusunda tüm hizmetleri sağlıyor.”

Elbette Arap aşiretlerinin SDG yanlısı tutumları ortak değil. Zira özerk yönetim bölgelerinin dışında yaşayan aşiret üyeleri arasında SDG'nin kontrolünü açıkça reddeden ve bölgelerinin Şam'daki Ahmed eş-Şera hükümetine devredilmesini destekleyenler de var.