Şarku’l Avsat'a konuşan Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Konseyi Başkanı: Washington, Türkiye’nin Suriye toprakları içindeki herhangi askeri bir operasyon başlatmasına karşı

MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
TT

Şarku’l Avsat'a konuşan Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Konseyi Başkanı: Washington, Türkiye’nin Suriye toprakları içindeki herhangi askeri bir operasyon başlatmasına karşı

MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) kontrol ettiği bölgelere karşı yeni bir askeri operasyon başlatma sinyali verdi. Bu bölgeler, ABD ordusunun, Rus güçlerinin ve Suriye rejimi güçlerinin yan yana konuşlandığı Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelerle iç içe geçmiş durumda.
Şarku’l Avsat, Washington liderliğindeki uluslararası bir koalisyon tarafından desteklenen SDG'nin siyasi kanadı Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed ile Türkiye’nin yaklaşan askeri operasyonu, büyük ülkelerin tutumları, Şam hükümeti ve Astana görüşmeleri gibi konuların ele alındığı bir röportaj gerçekleştirdi.
İşte İlham Ahmed ile dün Kamışlı’da yapılan röportajın tamamı:

- Türkiye'nin SDG kontrolündeki bölgelere karşı askeri operasyon başlatma tehditlerinin arttığı bir dönemde Rusya, Türkiye ve İran üçlüsü arasında Astana görüşmeleri başladı. Yeni bir askeri operasyon olmasını bekliyor musunuz?
Astana sürecinde yapılan görüşmeler, Suriyeliler için istenen ve beklenen sonuçları getirmedi. Türkiye'nin, Özerk Yönetim, Rusya ve herkesten önce Suriyelilere yönelik askeri bir operasyon başlatmasına yeşil ışık yakılmasını beklemiyoruz. Türkiye’nin, gerek pazarlık yaparak gerekse başka yöntemlere başvurarak operasyonunu gerçekleştirmek için çeşitli yollarla onay almaya çalıştığını biliyorsunuz.

- ABD'nin Türkiye’nin operasyon tehdidine karşı tutumundan bahsedersek, ABD'li diplomatlar size ne söylediler ve Türk tarafıyla temaslarının sonuçlarıyla ilgili size neler aktardılar?
Bize Türkiye'nin Suriye toprakları içinde herhangi bir askeri operasyona devam etmesine karşı olduklarını söylediler. Washington'ın, Türkiye'nin tüm bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehlikeye atan eylemlerine karşı daha caydırıcı pozisyonlar almasını umuyoruz.

- Peki, Moskova'nın bu konudaki tutumu nedir? Neden bölgeye daha fazla asker ve hava savunma sistemi konuşlandırıyor?
 Rus güçleri, Türkiye sınırında gözlem noktaları olduğu ve Suriye topraklarında kara ve hava devriyeleri gerçekleştirdiği için şimdiye kadar daha fazla askerini karaya konuşlandırmadı. Ayrıca, Türkiye’nin olası saldırılarını püskürtmek için onlarla tam bir koordinasyon içinde olmaya çalışıyoruz. Moskova’nın sınırları korumak için ek önlemler alması gerekiyor.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, neden Halep'in kuzey kırsalındaki Tel Rıfat ve Menbiç ilçelerini hedef alan askeri operasyon başlatmakla tehdit ediyor?
Türkiye harekatın, haritasının tüm sınır şeridi boyunca sınırlarından 30 kilometre derinliğe kadar kapsadığını dünyaya duyurdu. Toprağı parça parça kemirme politikası izlediğinden şu anda bazı bölgelerin isimlerini dile getirmesi ya da getirmemesi önemli değil. Yani operasyonu iki, üç ya da birkaç kilometrede bitmiyor. Terörle mücadele ve Suriye topraklarının birliğini koruma bahanesiyle Suriye’nin en büyük şehirlerini haritasına dahil ediliyor. Bu yüzden Suriye halkı pahasına Türkiye'yi memnun etmenin ilgili ülkeler için sadece geçici bir fayda sağlayacağını ve gelecekte, daha sonra düzeltilemeyecek kayıpları, zararları ve hataları olacağını dünyanın anlaması gerekiyor.

- Eş-Şehba bölgesindeki kamplarda yaşayan, yerinden edilmiş 120 binden fazla Afrinliyi nasıl bir senaryo bekliyor?
Afrinliler evlerinden zorla Halep kırsalındaki Tel Rıfat ve eş-Şehba bölgelerine göç ettirildi. Çadırlarda yaşıyorlar ve evlerine dönmeyi bekliyorlar.  Ama Türkiye söz konusu askeri operasyonunu gerçekleştirirse, insani bir felaket ve yeni göç dalgaları meydana gelecek.

- İnsan hakları örgütleri ile yerel ve uluslararası insani yardım kuruluşları, Türkiye’nin bir milyon Suriyeli mülteciyi iç bölgelere geri dönüşleri için bir proje uygulamaya başladığını söylüyor... Bu projeler gerçekten başladı mı?
Türkiye, Afrin’deki Dera, Guta, Şam, Hama, Humus, İdlib gibi bölgelerden Türkiye tarafından göç ettirilen Suriyeliler için yerleşim projesini harika bir insani yardım yapıyormuş gibi tanıtmaktan gurur duyuyor. Oysa bu kişiler Türkiye’nin politikalarına düşman oldular ve artık kendilerine ait olmayan ve olmayacak evlerde kalmayı reddediyorlar.

 - 2013 yılında Türkiye'yi ziyaret etmiş ve üst düzey Türk yetkililerle görüşmüştünüz. Bugün Ankara'nın size karşı tutumunda nasıl bir değişiklik oldu?
Ziyaret Kürtlerden oluşan ortak bir heyeti çerçevesinde gerçekleşti. Dönemin Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndaki Suriye dosyasıyla ilgilenen yetkilileriyle görüştük. Sınır güvenliğini ve sınırın her iki tarafındaki insanların hayatını kolaylaştırmak için sınır kapılarının açılması konusunu ele aldık. Türk yetkililer sınırlarımızı koruma ve kontrol etme çabalarımızı övdüler ve bize teşekkür ettiler. YPG'nin bundaki rolünü de takdir ettiler ve ülkelerinin bölgelerimize bitişik güney sınırlarının güvenliğini, Suriye Milli Ordusu (SMO) gruplarının kontrolü altında olan ve birçok ihlalin meydana geldiği, kaotik olarak nitelendirdikleri bölgelerle kıyasladılar. Ancak Türkiye'de hükümet ile PKK arasındaki barış sürecinin çökmesi, ardından 2014 yılında Kobani’de çatışmaların başlaması ve uluslararası koalisyonun kenti savunan YPG savaşçılarına askeri ve hava desteği sağlamasının ardından bize karşı tutumları değişti.  O dönem Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat çıkıp Kobani'nin DEAŞ’ın eline geçtiğini söyledi. Fakat biz kazandık, halkımızın iradesi kazandı.

- Ancak Ankara sizi Türkiye'deki PKK ile ilişkili olmakla suçluyor ve bunun kendi ulusal güvenliğini tehdit ettiğini söylüyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Türkiye'de art arda göreve gelen tüm hükümetler, Kürtleri terörist olarak gördüler ve halen öyle görüyorlar.(Türkiye’de)  Kürt halkının haklarını savunan herkes Türkiye’nin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) üyesi veya destekçisi sayılıyor. Dolayısıyla Kürt halkının haklarını destekleyen her Türk parlamenteri, Türkiye standartlarına göre teröristtir. Avrupa ülkelerinin milletvekilleri de Türkiye'nin terörist olarak gördüğü Kürtleri destekliyor. Bizse, PKK'yı Türkiye'de Kürt davasının savunucusu olan, diğer yerlerde de destekleyen bir yapı olarak görüyoruz. Fakat bu, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğimiz anlamına gelmiyor ve Türkiye, bunu biliyor. Ama içeride yaşadığı krizi sınırlarının dışına taşımak, iç savaşın fitilini kendisinden uzaklaştırmak için birtakım argümanlar üretiyor. Komşu ülkelerin topraklarını işgal ettiği için Türkiye'de bir iç savaşın patlak vermesi olasılığını dışlamıyoruz.

- Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) çatısı altındaki grupların liderleri de sizi PKK üyesi olmakla suçluyor mu?
- ENKS gruplarının bu konudaki tutumlarında net görüş ayrılıkları var. Ben de konuşmamı doğrudan Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanlığı bünyesinde çalışanlara yönlendirmek istiyorum ve bu tür tanımlamaların Kürt halkının ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir Suriye'nin çıkarına olan bağımsız pozisyonlar ve sağlam kararlar gerektirdiğini söylüyorum.

- Suriye hükümetine basın yoluyla birçok mesaj gönderdiniz. Moskova'dan Şam ile diyalog başlatmasını istediniz, Şam'ın tutumunda bir değişiklik oldu mu?
- Türkiye’nin askeri operasyon başlatmasının engellenmesi konusunda ve ülke sınırlarının korunmasında sorumluluk alabileceğini bilen Şam hükümetinin tutumlarında bir yenilik yok. Kaldı ki sınırların korunması Şam’ın sorumluluk alanına giriyor. Moskova ile aramızdaki temaslar ise dışişleri ve savunma bakanlıkları düzeyinde kalmadı. Sınır koruma mekanizması konusunda bir takım uzlaşılar olacağını umuyoruz. Özellikle Rus güçleri ve rejim güçleri Halep kırsalında Kobani, Menbiç, el-Ureyme ve Tel Rıfat sınırları boyunca temas noktalarında konuşlandılar.

- Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kontrolündeki bölgeler, coğrafi olarak bölünmüş haldeler. Herhangi bir operasyon, bu bölgeleri birbirinden izole adalara dönüştürecektir. Sizce Özerk Yönetimin kontrolündeki bölgeyi nasıl bir gelecek bekliyor?
- SDG elbette Türkiye’nin askeri operasyonuna ve işgal projesine karşı gerekli tedbirlere sahip ve halkımız geçmişte olduğundan farklı. Dolayısıyla çatışma bekledikleri gibi gitmeyecek ve önceki çatışmalara benzemeyecek. Bu çatışma aynı zamanda uluslararası topluma da büyük zarar verecek. Biz savaş istemiyoruz, ancak tüm Suriyeliler için emniyet ve güvenlik alanlarına dönüşen bölgelerimizin istikrarını korumaya çalışıyoruz. Burada, yerel sakinler ve diğer  bölgelerden yerinden edilenler olarak yaklaşık 5 milyon Suriyeli yaşıyor.

- Türkiye’nin operasyon tehdidi, ABD yönetiminin bölgeye yaptırımlar için kısa vadeli muafiyetler tanımasından birkaç gün sonra geldi. Bu konuda Washington ile iletişim kuruldu mu?
Türkiye ilk kez operasyon tehdidinde bulunmuyor. Bu yüzden bunun ABD'nin muafiyet kararıyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. DEAŞ’a karşı mücadele bağlamında biz muafiyet talebinde bulunduk. İnsanların geçinme konusundaki ihtiyaçları karşılanmadan terörü ortadan kaldırmak mümkün değil. Yaptırımlar devam ederken bu ihtiyaçları sağlamak, altyapıyı iyileştirmek ve erken toparlanma projelerini desteklemek mümkün olmadı. ABD yönetimi talebimize, Türkiye gelip istikrarımızı ve ulusal güvenliğimizi baltalayacak yeni bir askeri operasyon başlatsın diye yanıt vermedi.



‘Sessiz göç’ yolculukları Gazzelileri kurtuluş ve ‘Avrupa’nın ihtişamı’ umuduyla cezbediyor

Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
TT

‘Sessiz göç’ yolculukları Gazzelileri kurtuluş ve ‘Avrupa’nın ihtişamı’ umuduyla cezbediyor

Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Balah’ta yaşayan Cenin, aylardır sosyal medyada yayımlanan bir sponsorlu ilan aracılığıyla yurtdışına göç etme fırsatını sunan kişilerle temas halindeydi. İlan, Gazze’deki kanlı savaş ortamını fırsata çevirerek hedefi ‘Avrupa’ olarak belirledi ve böylece ilgiyi artırmayı amaçladı.

Facebook üzerinden yayımlanan ve Gazze’de ilk kez duyulan ‘Avrupa’nın İhtişamı’ adlı kuruluşun sponsor olduğu bu ilan, güvenilirliği konusunda birçok soru işaretine yol açtı. Buna rağmen bazı kişiler, iki yıldır devam eden bombardıman ve yıkım ortamından uzak, farklı bir yaşam umuduyla, ilanda yer alan WhatsApp numarası üzerinden iletişime geçmekten çekinmedi.

Gizlilik içinde gerçekleştirilen yolculuk

Gazze’den bu yolculuklara katılan kişilerle iletişim kurmak kolay olmadı. Hem çıkış sürecini çevreleyen sıkı gizlilik hem de son derece zor güvenlik ve insani koşullar nedeniyle ulaşmak güçtü. Ayrıca, yolcuların ulaştıkları ülkelerdeki mevcut durumları ve yasal statüleri henüz doğrulanmış değil. Yakın aile üyeleri aracılığıyla güven ağı kurarak WhatsApp üzerinden ulaştığımız Cenin, önce tereddüt etti, ardından konuşmayı kabul etti. Bulunduğu ülkede devlet takibinden korktuğu için kimliğinin tamamının açıklanmasını istemedi.

dfg
Gazze Şeridi’ndeki Filistinlileri taşıyan uçaklardan birinin Johannesburg'a iniş yaptığı sırada çekilmiş fotoğrafı (Sosyal medya)

Cenin, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, kuruluşun ilanında yer alan numarayla ilk temasta çok tereddüt ettiğini, ancak daha sonra riski göze alarak iletişime geçtiğini anlattı. İsrail numaraları kullanan kişilerle konuştuğundan emin olduktan sonra, kendisi, eşi ve üç çocuğunu Gazze Şeridi’nden göç etmeye karar verenler arasına kaydettirdi; amaçları güvenli bir hayat bulmaktı.

Cenin, savaş öncesinde ve savaş sırasında pek çok Gazzelinin dolandırıcılığa maruz kaldığını bildiği için başta çekindiğini, ancak kendisiyle iletişim kuran kişilerin, ödemelerin ‘son adım’ niteliğinde olduğunu ve çok önemsemediklerini belirtmeleri üzerine cesaret bulduğunu söyledi. Bu güvence, kendisinin ve ailesinin savaş sırasında yaşadığı zorluklardan sonra yeni bir umut arayışını sürdürmesini sağladı.

Söz konusu sürecin, yolculuk etmek isteyen her aile bireyi için detaylı bilgiler (tam ad, kimlik numarası, pasaport numarası ve diğer kişisel bilgileri) gönderilerek başlatıldığını anlatan Cenin, ardından her kişi (çocuklar dahil) için bin 500 dolar talep edildiğini belirtti.

Güvenlik taraması

Cenin, yolculuk tarihleri ve prosedürler hakkında bilgi almak için zaman zaman kuruluşla iletişim kurmaya devam ettiğini, kendisine sürecin ‘gereken adımlar doğrultusunda devam ettiği’ yönünde güvence verildiğini söyledi. Kuruluşun ayrıca, Gazze Şeridi’nden çıkacak her kişi hakkında ‘sıkı bir güvenlik taraması’ yapılacağını ve aralarında ‘Hamas veya diğer Filistinli gruplardan herhangi bir kişinin’ bulunmamasının sağlanacağını kendisine bildirdiğini aktardı.

Cenin, üç buçuk ay sonra kendisi ve eşinin cep telefonlarına beklenmedik bir mesaj geldiğini, mesajda altı saat içinde hazır olmaları ve yalnızca gerekli belgeleri yanlarına almaları gerektiği bildirildiğini anlattı. Yolculuk için gerekli paranın birkaç gün öncesinde, ağırlıklı olarak kripto para hesapları ve yabancı para cüzdan uygulamaları üzerinden transfer edildiğini belirtti.

Deyr el-Balah’dan Ramon Havalimanı’na

Cenin’e göre aile, ekim ayı sonunda, Deyr el-Balah yakınlarındaki bir noktadan küçük bir otobüsle yaklaşık 40 kişiyle birlikte Gazze’den ayrıldı. Grup, İsrail kontrolündeki bölgelere yönlendirildi, muhtemelen Doğu Han Yunus veya Refah civarında bir askeri noktaya ulaştı, buradan Kerem Şalom Sınır Kapısı’na götürüldü ve ardından Negev’deki Ramon Havalimanı’na ulaştı. Oradan Güney Afrika’ya uçtular. Cenin, daha önce Han Yunus’tan başka Gazze sakinlerinin de aynı rotayı kullandığını ifade etti.

Cenin, otobüsün yola çıktığı andan itibaren, Han Yunus ile Refah arasındaki İsrail kontrol noktalarına ulaşana kadar iki insansız hava aracının (İHA) otobüsü takip ettiğini ve geçiş noktasına kadar eşlik ettiğini aktardı.

zc
Gazze şehrinde tahrip edilmiş bir İsrail askeri aracının önünden geçen Filistinliler, 27 Kasım 2025 (AP)

Cenin ve ailesi, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun düzenlediği ilk yolculuğun bir parçasıydı. Ailenin Güney Afrika’ya ulaşımı ve giriş süreci, başka bir ülkeden geçerek gerçekleştirildi ve bu süreç, bazı Filistinlilerin Nairobi’den bindikleri uçakta saatlerce bekletildikleri durumlarla kıyaslandığında çok daha kolay geçti. O yolculukta yolcular, eksik belgeleri nedeniyle uzun süre uçağa alınmamıştı; bu durum, Cenin’in bindiği uçakta da yaşanmıştı.

Avrupa’nın İhtişamı yolculukları

Bazı Filistinlilerin ifadelerine göre Avrupa’nın İhtişamı kuruluşu, Mayıs-Kasım 2025 arasında Gazze’den Filistinlileri taşıyan üç uçuş gerçekleştirdi. İlk uçuşun hedefi Endonezya’ydı ve 57 Gazze sakini yolculuk yaptı; yolcular, Ramon Havalimanı’ndan kalkarak Budapeşte’ye inmişti. İkinci uçuş, geçtiğimiz Ekim ayında Ramon Havalimanı’ndan Nairobi’ye, oradan Güney Afrika’ya gerçekleşti; üçüncü ve son uçuş da geçen ay aynı güzergâhla yapıldı.

Bu yolculuklar, kendisini internet sitesinde ‘2010 yılında Almanya’da kurulan, çatışma ve savaş bölgelerindeki Müslüman topluluklara yardım ve kurtarma çalışmaları sunan insani bir kuruluş’ olarak tanımlayan Avrupa’nın İhtişamı hakkında birçok soru işareti yarattı.

frgt
Gazzelilerin yerinden edilmesine karşı düzenlenen bir gösteriye katılan İsrail vatandaşı Araplar, 8 Şubat 2025 (AFP)

Kuruluş, ana merkezinin Kudüs’te, Şeyh Cerrah Mahallesi’nde bulunduğunu iddia ediyor. Ancak Kudüs’teki Filistinli gazetecilerin belirtilen adrese yaptığı ziyaret, kuruluşun herhangi bir fiziksel varlığının olmadığını ortaya koydu. Adres olarak verilen yerin, uzun süredir kullanılmayan boş bir yapı olduğu belirlendi.

Kuruluş, geçen yıldan bu yana çalışmalarını ağırlıklı olarak Gazze’ye yardım üzerine yoğunlaştırdığını, özellikle yaralı ve hastalara destek sağladığını öne sürüyor. Açıklamalarında, ağır durumdaki hastaların kritik tıbbi bakıma erişimini kolaylaştırdığını, tedavi için yurtdışına seyahatlerini organize ettiğini ve tedavi süresince refakatçilerinin yanında kalmasını garanti ettiğini belirtiyor.

Dünya Sağlık Örgütü de işin içinde mi?

Bu durum, Avrupa’nın İhtişamı adlı kuruluşun Gazze’deki bazı yaralıların ve refakatçilerinin dış ülkelere çıkışını, ‘Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile koordinasyon’ adı altında gizlice yürütüp yürütmediği yönünde soru işaretlerini artırıyor.

Gazze Şeridi’ndeki güvenlik kaynakları, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamalarda, savaş sırasında Gazze’den çok sayıda uçuşun gerçekleştiğini, güvenlik kaosunun, güvenlik görevlilerinin ve savaşçıların takibinin zorlaşmasının bu tür şüpheli seyahat biçimlerine zemin hazırladığını ifade etti.

scd
Gazze'den gelen Filistinli aileler, Ürdün, İsviçre ve Norveç'in koordinasyonunda İsviçre hastanelerinde tedavi görmek üzere Cenevre Havaalanı’na vardı. (EPA)

Kaynaklara göre, bazı aileler hastalık ve tedavi gerekçesiyle Gazze’den ayrıldı. Bununla birlikte, bazı hastalar da Arap ve Avrupa ülkelerine resmi mekanizmalar ve WHO aracılığıyla tedavi için seyahat etti; öncelikli hastaların listeleri ve savaş yaralıları da bu kapsamda yer aldı.

Avrupa’nın İhtişamı kuruluşuna gelince, internet sitesini açtığınızda bazı uyarılar dikkat çekiyor. Site, iki kişinin (Adnan ve Müeyyed) isimlerini ve birinin Filistin, diğerinin İsrail numarasını, ayrıca İsrail’den iki WhatsApp numarasını iletişim için vermiş. Kullanıcılara, işlemlerin düzgün yürütülmesini sağlamak, ödemeleri belirlenen numaralar üzerinden yapmak ve başka numaralarla iletişime geçmemek gerektiği hatırlatılıyor. Başka bir uyarıda, kayıt sürecinde veya güvenlik izni alma hızlandırma gibi işlemlerde hiçbir aracı kullanılmaması gerektiği vurgulanıyor; bu, başvuranların dolandırıcılık veya sahtekârlıkla karşılaşmaması amacıyla yapılan bir uyarı niteliğinde.

İsrail planının uygulaması

Gazze içinden ve dışından bazı gözlemciler, kuruluşun doğrudan İsrail resmi makamlarıyla bağlantılı olduğunu ve Gazze’den göçü teşvik ederek bölgeyi boşaltmayı amaçladığını ileri sürdü. Kuruluşun kendini tanımlarken yaptığı çok sayıda yazım hatası ve isminin farklı biçimlerde geçmesi, kullanılan numaraların İsrail’e ait olması ve seyahatler için güvenlik onaylarının alınması, örgütün İsrail yetkilileriyle yakın ilişki içinde olduğunu ve yolculukların İsrail’den başlatıldığını gösteriyor. Kuruluşun faaliyetleri, İsrail’in Gazze’deki güvenlik kontrolünü artırmasının ardından daha belirgin hale gelmiş durumda.

Daha da önemlisi, teknoloji uzmanları, aralarında Filistinliler ve Arapların da bulunduğu kişiler, kuruluşun internet sitesinin bu yıl 2 Şubat’ta oluşturulduğunu ve İzlanda’da kayıtlı olduğunu ortaya koydu.

İsrail kaynakları, Haaretz gazetesine verdikleri bir raporda, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun, internet sitesi üzerinden veya kuruluş yetkilileriyle iletişim kuran göçmen adaylarının bilgilerini içeren önceden hazırlanmış listeleri İsrail ordusu ve Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi’ne (COGAT) teslim ettiğini kabul etti.

Haaretz’in araştırmasına göre Avrupa’nın İhtişamı, Estonya’da kayıtlı Talent Globus adlı bir şirketle bağlantılı ve şirketin kurucusu İsrail asıllı Estonyalı Tomer Janar Lind. Gazete, kuruluşun İsrail Savunma Bakanlığı bünyesinde bu yıl şubat ayında kurulan bir birimle koordinasyon halinde olduğunu ve amacının Gazze sakinleri için ‘gönüllü göçü kolaylaştırmak’ olduğunu belirtti. Bu birimin özellikle, dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze halkına gönüllü göç olanağı açılması önerisinin ardından oluşturulduğu ifade edildi.

fr
Gazze'den gelen bir baba ve çocuğu, Ürdün, İsviçre ve Norveç'in koordinasyonunda İsviçre hastanelerinde tedavi görmek üzere Cenevre Havaalanı’na vardı. (AFP)

18 Kasım’da Avrupa’nın İhtişamı kuruluşu bir açıklama yayınlayarak, Gazze halkının kendi yaşam alanlarını seçme özgürlüğünden mahrum bırakılması ve günlük tehlike ile sıkıntı altında tutulmalarını sağlamak amacıyla aleyhlerinde büyük bir karalama kampanyası yürütüldüğünü belirtti. Kuruluş, İsrail ile sadece çıkış işlemlerinin koordinasyonu konusunda bağlantısı olduğunu, Mossad veya herhangi bir istihbarat örgütü ile ilgisi bulunmadığını vurguladı.

Karşılıklı suçlamalar ve belirsiz durumlar

33 yaşındaki Ahmed, Avrupa’nın İhtişamı’nın ikinci uçuşunu kullanarak Gazze’den ayrılanlardan biri olarak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze’den ayrıldıktan sonra herhangi bir Filistinli kurumdan tehdit almadığını söyledi. Bununla birlikte, bazı Filistinli büyükelçilik çalışanlarının kuruluşa karşı uyarılarda bulunduğunu ve kendisinden kayıt ve çıkış süreci ile Ramon Havalimanı’nda görüştüğü kişiler hakkında bilgi istediklerini aktardı.

Ahmed, yolculuğunun Ramon Havalimanı’ndan Nairobi üzerinden Güney Afrika’ya olduğunu belirtti ve eşiyle birlikte göç etmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. Ancak hayatın zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kaldığını da sözlerine ekledi.

sdfrg
Gazze Şeridi'nde yaşayan Filistinlileri taşıyan bir yolcu uçağının Johannesburg Havalimanı'na iniş yaptığı ve yetkililerin yolculara ülkeye giriş izni vermediği anlara ait videodan alınan ekran görüntüsü (Sosyal medya)

Genç adam, Nairobi Havalimanı’ndan ayrıldıktan sonra kuruluşun kendilerinin koşullarını takip etmediğini, kaderlerinin belirsiz kaldığını ve Güney Afrika’da kendilerini karşılayan kimsenin olmadığını belirtti. Sadece Ramon Havalimanı’nda ve Nairobi’de bir ekip tarafından karşılandıklarını, Johannesburg’daki OR Tambo Havalimanı’nda ya da uçakta yanlarında kimsenin bulunmadığını aktardı. Ahmed, “Bizi kaderimizle baş başa bıraktılar; havalimanı önünde bekleyen araçlar bizi ucuz misafirhanelere götürdü ve tüm masraflarımızı kendimiz karşıladık” dedi. Öte yandan, Güney Afrika yetkilileri, bu tür uçuşlarla daha fazla Filistinlinin kabul edilmesini reddettiklerini, bunun İsrail’in Gazze’yi boşaltma planının bir parçası olabileceğinden endişe ettiklerini açıkladı.

Tüm bunlara rağmen Ahmed ve eşi, Gazze’de yaşanan trajik durumu geride bırakmış olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Hamas ile Filistin Yönetimi arasında

Güvenlik kaynakları, Hamas yönetiminde olan Gazze Şeridi’nde, bu yolculukların gerçek niteliğinden ve arkasındaki kuruluştan haberdar olmadıklarını belirtti. Genel kanının, yolcuların hastalar veya Avrupa’da akrabaları olan kişiler olduğu ve seyahatlerinin söz konusu ülkelerin büyükelçilikleri aracılığıyla aile birleşimi amacıyla kolaylaştırıldığı yönünde olduğunu ifade ettiler.

Kaynaklar, yolcuların sorgulanmadığını veya onlarla iletişime geçilmediğini, ancak şu anda yeni seyahat girişimlerinin engellenmesi için çalışmalar yürütüldüğünü belirtti.

s
İsrail'in operasyonları şu ana kadar Batı Şeria'nın kuzeyinde 40 bin Filistinliyi yerinden etti. (Reuters)

Filistin Yönetimi, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun yönelttiği suçlamalar veya olaylarla ilgili resmi bir açıklama yapmazken, Dışişleri Bakanlığı yalnızca bir uyarı yayımlayarak, Gazze halkını ‘insan kaçakçılığı ağları ve göç acenteleri tuzaklarına düşmemeleri’ konusunda uyardı ve söz konusu kuruluş hakkında yasal işlem başlatma kararlılığını vurguladı.

Filistin’in Güney Afrika Büyükelçiliği ise 14 Kasım’da, ‘yanıltıcı ve şüpheli’ olarak tanımladığı bir tarafın, Gazze Şeridi’ndeki insani durumu istismar ederek halkı kandırıp yasadışı ve sorumsuz bir şekilde seyahatlerini organize etmeye çalıştığını duyurdu. Büyükelçilik, Johannesburg’a ulaşan son uçuş krizi sonrası, söz konusu tarafın, yolcular varış ülkesine ulaştığında rutin işlemler ve komplikasyonlar ortaya çıkınca sorumluluktan kaçmaya çalıştığını belirtti.

Hamas yönetimindeki güvenlik kaynakları, ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından, güvenlik koşullarının hâlâ istikrarsız olmasına ve İsrail’in hareketleri izleme çabalarına rağmen, şüpheli yolculukları engellemeye çalışacaklarını ifade etti. Kaynaklar, tedavi veya insani amaçlı seyahatler hariç, şüpheli kuruluşların düzenlediği operasyonlara karşı önlem alacaklarını ve Gazze halkının göç ettirilmesini önlemeyi amaçladıklarını söyledi.

Takip ve süreklilik

Kuruluşun ciddi bir takiple karşı karşıya olduğu, siber saldırılar ve bazı merciler tarafından yasal işlemlerle baskı altına alındığı görülüyor. Bu durum, WhatsApp’ın kuruluşun ilan ettiği numaraları hem sosyal medya üzerinden hem de web sitesi aracılığıyla engellemesine yol açtı.

sd
Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda düzenlenen protesto sırasında ‘Yerinden edilmeye hayır’ ve ‘Gazze ölüyor’ yazılı pankart taşıyan Filistinliler (DPA)

Kuruluş, Facebook üzerinden yaptığı bir paylaşımda, numaralarının engellenmesini ismini vermediği bazı tarafların ‘faaliyetlerine yönelik saldırının’ bir parçası olarak gerçekleştirdiğini iddia etti. Kuruluş, çalışmalarına devam ettiğini, bu sorunu çözmek ve iletişim için yeni numaralar düzenlemek üzere adımlar attığını, hazır olduğunda takipçileriyle alternatif numaralardan iletişim kuracağını duyurdu.

Tüm bu tartışmalara ve kuruluş hakkındaki şüphelere rağmen, Avrupa’nın İhtişamı hâlâ Gazze’den yolcu başvurularını kabul etmeye devam ediyor. Bu durum, hem internet sitesinde hem de Facebook sayfasında görülebiliyor; ayrıca, Gazze halkına sosyal medya üzerinden gösterilen sponsorlu reklamlar da devam ediyor.

41 yaşındaki Gazze sakini Nadir, güvenlik gerekçesiyle tam adını açıklamadı. Evli ve dört çocuk babası olan Nadir, yaklaşık bir buçuk ay önce kuruluşa başvuranlardan biri ve hâlâ kuruluşun sağladığı numaralar üzerinden iletişim sürecini sürdürüyor.

fgr
Gazze'de gün batımı (Reuters)

Nadir, zor yaşam koşullarının onu göç etmeyi düşünmeye ve ailesi için daha iyi bir gelecek aramaya zorladığını söylüyor. Seyahat girişimlerinin başarılı olmasını umut ettiğini ve diğerleri gibi şansının yaver gitmesini diliyor.

Nadir, “Tek istediğim, Gazze’den herhangi bir ülkeye çıkmak ve oradan gidebileceğim herhangi bir yere gitmek… Önemli olan, çadır yaşamından kurtulmak ve kendim, eşim ve çocuklarım için güvenli bir hayat aramak” şeklinde konuştu.


Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı
TT

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa 14. Leo, dün Lübnan'ı barışa çağırarak, ülkeye yaptığı ziyaretin başında Lübnanlılara ülkelerinde kalma "cesaretini" göstermeleri çağrısında bulundu ve ortak bir gelecek için "uzlaşmanın" önemini vurguladı.

Papa Francis, yarına kadar sürecek Lübnan ziyaretine başladı ve Lübnan halkına seslenerek, "Barışa bağlılık ve barış sevgisi, bariz yenilgiler karşısında korku duymaz ve başarısızlığın onları caydırmasına izin vermez" dedi. Papa Francis, "Kaçmanın daha kolay, hatta başka bir yere gitmenin daha iyi olduğu anlar vardır. Evde kalmak veya geri dönmek cesaret ve öngörü gerektirir" ifadelerini kullandı. Papa Francis, "Dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi burada da istikrarsızlık, şiddet, yoksulluk ve diğer birçok tehlikenin, vatanlarını terk etmenin derin acısını yaşayarak başka bir gelecek arayan gençlerde ve ailelerde kan kaybına neden olduğunu biliyoruz" dedi.

Papa, Lübnanlılara "zorlu uzlaşma yolunu" izlemeleri çağrısında bulunarak, "iyileşmesi yıllar, hatta bazen nesiller süren kişisel ve kolektif yaralar var" ifadesini kullandı.

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa'yı karşılamada yaptığı konuşmada, "Lübnan'ı korumak yaşayan insanlığın görevidir, çünkü farklı dinlerin evlatları arasında özgür ve eşit yaşam modeli çökerse, yeryüzünde buna uygun başka hiçbir yer yoktur" dedi.


Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
TT

Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, "Lübnan özgürlük için ve özgürlük nedeniyle kuruldu. Herhangi bir din, mezhep veya grup için değil" ifadelerini kullandı.

Beyrut'ta Papa 14. Leo ile yaptığı görüşmede Avn, Lübnan'ın "her insan için özgürlük ve her insan için onur vatanı" olduğunu belirterek, "Ölmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz, umutsuzluğa kapılmayacağız ve teslim olmayacağız" dedi.

Avn, "Lübnan, Hristiyanlar ve Müslümanların, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşitliğe dayalı, her insana ve her özgür vicdana açık bir anayasal sistem içinde, farklı ama eşit bir şekilde birlikte yaşadığı, sistemiyle benzersiz bir ülkedir" şeklinde konuştu.

Papa 14. Leo’nun, geçen perşembe günü başlayıp dün öğlene kadar süren Türkiye ziyaretinin ardından geldiği Lübnan’ı ziyareti yarına (Salı) kadar devam edecek ve akabinde Roma'ya dönecek.