Şarku’l Avsat'a konuşan Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Konseyi Başkanı: Washington, Türkiye’nin Suriye toprakları içindeki herhangi askeri bir operasyon başlatmasına karşı

MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
TT

Şarku’l Avsat'a konuşan Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Konseyi Başkanı: Washington, Türkiye’nin Suriye toprakları içindeki herhangi askeri bir operasyon başlatmasına karşı

MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) kontrol ettiği bölgelere karşı yeni bir askeri operasyon başlatma sinyali verdi. Bu bölgeler, ABD ordusunun, Rus güçlerinin ve Suriye rejimi güçlerinin yan yana konuşlandığı Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelerle iç içe geçmiş durumda.
Şarku’l Avsat, Washington liderliğindeki uluslararası bir koalisyon tarafından desteklenen SDG'nin siyasi kanadı Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed ile Türkiye’nin yaklaşan askeri operasyonu, büyük ülkelerin tutumları, Şam hükümeti ve Astana görüşmeleri gibi konuların ele alındığı bir röportaj gerçekleştirdi.
İşte İlham Ahmed ile dün Kamışlı’da yapılan röportajın tamamı:

- Türkiye'nin SDG kontrolündeki bölgelere karşı askeri operasyon başlatma tehditlerinin arttığı bir dönemde Rusya, Türkiye ve İran üçlüsü arasında Astana görüşmeleri başladı. Yeni bir askeri operasyon olmasını bekliyor musunuz?
Astana sürecinde yapılan görüşmeler, Suriyeliler için istenen ve beklenen sonuçları getirmedi. Türkiye'nin, Özerk Yönetim, Rusya ve herkesten önce Suriyelilere yönelik askeri bir operasyon başlatmasına yeşil ışık yakılmasını beklemiyoruz. Türkiye’nin, gerek pazarlık yaparak gerekse başka yöntemlere başvurarak operasyonunu gerçekleştirmek için çeşitli yollarla onay almaya çalıştığını biliyorsunuz.

- ABD'nin Türkiye’nin operasyon tehdidine karşı tutumundan bahsedersek, ABD'li diplomatlar size ne söylediler ve Türk tarafıyla temaslarının sonuçlarıyla ilgili size neler aktardılar?
Bize Türkiye'nin Suriye toprakları içinde herhangi bir askeri operasyona devam etmesine karşı olduklarını söylediler. Washington'ın, Türkiye'nin tüm bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehlikeye atan eylemlerine karşı daha caydırıcı pozisyonlar almasını umuyoruz.

- Peki, Moskova'nın bu konudaki tutumu nedir? Neden bölgeye daha fazla asker ve hava savunma sistemi konuşlandırıyor?
 Rus güçleri, Türkiye sınırında gözlem noktaları olduğu ve Suriye topraklarında kara ve hava devriyeleri gerçekleştirdiği için şimdiye kadar daha fazla askerini karaya konuşlandırmadı. Ayrıca, Türkiye’nin olası saldırılarını püskürtmek için onlarla tam bir koordinasyon içinde olmaya çalışıyoruz. Moskova’nın sınırları korumak için ek önlemler alması gerekiyor.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, neden Halep'in kuzey kırsalındaki Tel Rıfat ve Menbiç ilçelerini hedef alan askeri operasyon başlatmakla tehdit ediyor?
Türkiye harekatın, haritasının tüm sınır şeridi boyunca sınırlarından 30 kilometre derinliğe kadar kapsadığını dünyaya duyurdu. Toprağı parça parça kemirme politikası izlediğinden şu anda bazı bölgelerin isimlerini dile getirmesi ya da getirmemesi önemli değil. Yani operasyonu iki, üç ya da birkaç kilometrede bitmiyor. Terörle mücadele ve Suriye topraklarının birliğini koruma bahanesiyle Suriye’nin en büyük şehirlerini haritasına dahil ediliyor. Bu yüzden Suriye halkı pahasına Türkiye'yi memnun etmenin ilgili ülkeler için sadece geçici bir fayda sağlayacağını ve gelecekte, daha sonra düzeltilemeyecek kayıpları, zararları ve hataları olacağını dünyanın anlaması gerekiyor.

- Eş-Şehba bölgesindeki kamplarda yaşayan, yerinden edilmiş 120 binden fazla Afrinliyi nasıl bir senaryo bekliyor?
Afrinliler evlerinden zorla Halep kırsalındaki Tel Rıfat ve eş-Şehba bölgelerine göç ettirildi. Çadırlarda yaşıyorlar ve evlerine dönmeyi bekliyorlar.  Ama Türkiye söz konusu askeri operasyonunu gerçekleştirirse, insani bir felaket ve yeni göç dalgaları meydana gelecek.

- İnsan hakları örgütleri ile yerel ve uluslararası insani yardım kuruluşları, Türkiye’nin bir milyon Suriyeli mülteciyi iç bölgelere geri dönüşleri için bir proje uygulamaya başladığını söylüyor... Bu projeler gerçekten başladı mı?
Türkiye, Afrin’deki Dera, Guta, Şam, Hama, Humus, İdlib gibi bölgelerden Türkiye tarafından göç ettirilen Suriyeliler için yerleşim projesini harika bir insani yardım yapıyormuş gibi tanıtmaktan gurur duyuyor. Oysa bu kişiler Türkiye’nin politikalarına düşman oldular ve artık kendilerine ait olmayan ve olmayacak evlerde kalmayı reddediyorlar.

 - 2013 yılında Türkiye'yi ziyaret etmiş ve üst düzey Türk yetkililerle görüşmüştünüz. Bugün Ankara'nın size karşı tutumunda nasıl bir değişiklik oldu?
Ziyaret Kürtlerden oluşan ortak bir heyeti çerçevesinde gerçekleşti. Dönemin Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndaki Suriye dosyasıyla ilgilenen yetkilileriyle görüştük. Sınır güvenliğini ve sınırın her iki tarafındaki insanların hayatını kolaylaştırmak için sınır kapılarının açılması konusunu ele aldık. Türk yetkililer sınırlarımızı koruma ve kontrol etme çabalarımızı övdüler ve bize teşekkür ettiler. YPG'nin bundaki rolünü de takdir ettiler ve ülkelerinin bölgelerimize bitişik güney sınırlarının güvenliğini, Suriye Milli Ordusu (SMO) gruplarının kontrolü altında olan ve birçok ihlalin meydana geldiği, kaotik olarak nitelendirdikleri bölgelerle kıyasladılar. Ancak Türkiye'de hükümet ile PKK arasındaki barış sürecinin çökmesi, ardından 2014 yılında Kobani’de çatışmaların başlaması ve uluslararası koalisyonun kenti savunan YPG savaşçılarına askeri ve hava desteği sağlamasının ardından bize karşı tutumları değişti.  O dönem Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat çıkıp Kobani'nin DEAŞ’ın eline geçtiğini söyledi. Fakat biz kazandık, halkımızın iradesi kazandı.

- Ancak Ankara sizi Türkiye'deki PKK ile ilişkili olmakla suçluyor ve bunun kendi ulusal güvenliğini tehdit ettiğini söylüyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Türkiye'de art arda göreve gelen tüm hükümetler, Kürtleri terörist olarak gördüler ve halen öyle görüyorlar.(Türkiye’de)  Kürt halkının haklarını savunan herkes Türkiye’nin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) üyesi veya destekçisi sayılıyor. Dolayısıyla Kürt halkının haklarını destekleyen her Türk parlamenteri, Türkiye standartlarına göre teröristtir. Avrupa ülkelerinin milletvekilleri de Türkiye'nin terörist olarak gördüğü Kürtleri destekliyor. Bizse, PKK'yı Türkiye'de Kürt davasının savunucusu olan, diğer yerlerde de destekleyen bir yapı olarak görüyoruz. Fakat bu, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğimiz anlamına gelmiyor ve Türkiye, bunu biliyor. Ama içeride yaşadığı krizi sınırlarının dışına taşımak, iç savaşın fitilini kendisinden uzaklaştırmak için birtakım argümanlar üretiyor. Komşu ülkelerin topraklarını işgal ettiği için Türkiye'de bir iç savaşın patlak vermesi olasılığını dışlamıyoruz.

- Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) çatısı altındaki grupların liderleri de sizi PKK üyesi olmakla suçluyor mu?
- ENKS gruplarının bu konudaki tutumlarında net görüş ayrılıkları var. Ben de konuşmamı doğrudan Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanlığı bünyesinde çalışanlara yönlendirmek istiyorum ve bu tür tanımlamaların Kürt halkının ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir Suriye'nin çıkarına olan bağımsız pozisyonlar ve sağlam kararlar gerektirdiğini söylüyorum.

- Suriye hükümetine basın yoluyla birçok mesaj gönderdiniz. Moskova'dan Şam ile diyalog başlatmasını istediniz, Şam'ın tutumunda bir değişiklik oldu mu?
- Türkiye’nin askeri operasyon başlatmasının engellenmesi konusunda ve ülke sınırlarının korunmasında sorumluluk alabileceğini bilen Şam hükümetinin tutumlarında bir yenilik yok. Kaldı ki sınırların korunması Şam’ın sorumluluk alanına giriyor. Moskova ile aramızdaki temaslar ise dışişleri ve savunma bakanlıkları düzeyinde kalmadı. Sınır koruma mekanizması konusunda bir takım uzlaşılar olacağını umuyoruz. Özellikle Rus güçleri ve rejim güçleri Halep kırsalında Kobani, Menbiç, el-Ureyme ve Tel Rıfat sınırları boyunca temas noktalarında konuşlandılar.

- Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kontrolündeki bölgeler, coğrafi olarak bölünmüş haldeler. Herhangi bir operasyon, bu bölgeleri birbirinden izole adalara dönüştürecektir. Sizce Özerk Yönetimin kontrolündeki bölgeyi nasıl bir gelecek bekliyor?
- SDG elbette Türkiye’nin askeri operasyonuna ve işgal projesine karşı gerekli tedbirlere sahip ve halkımız geçmişte olduğundan farklı. Dolayısıyla çatışma bekledikleri gibi gitmeyecek ve önceki çatışmalara benzemeyecek. Bu çatışma aynı zamanda uluslararası topluma da büyük zarar verecek. Biz savaş istemiyoruz, ancak tüm Suriyeliler için emniyet ve güvenlik alanlarına dönüşen bölgelerimizin istikrarını korumaya çalışıyoruz. Burada, yerel sakinler ve diğer  bölgelerden yerinden edilenler olarak yaklaşık 5 milyon Suriyeli yaşıyor.

- Türkiye’nin operasyon tehdidi, ABD yönetiminin bölgeye yaptırımlar için kısa vadeli muafiyetler tanımasından birkaç gün sonra geldi. Bu konuda Washington ile iletişim kuruldu mu?
Türkiye ilk kez operasyon tehdidinde bulunmuyor. Bu yüzden bunun ABD'nin muafiyet kararıyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. DEAŞ’a karşı mücadele bağlamında biz muafiyet talebinde bulunduk. İnsanların geçinme konusundaki ihtiyaçları karşılanmadan terörü ortadan kaldırmak mümkün değil. Yaptırımlar devam ederken bu ihtiyaçları sağlamak, altyapıyı iyileştirmek ve erken toparlanma projelerini desteklemek mümkün olmadı. ABD yönetimi talebimize, Türkiye gelip istikrarımızı ve ulusal güvenliğimizi baltalayacak yeni bir askeri operasyon başlatsın diye yanıt vermedi.



2025 Irak seçimleri: Statüko kazandı değişim arayışları sandığa yansımadı

Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)
Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)
TT

2025 Irak seçimleri: Statüko kazandı değişim arayışları sandığa yansımadı

Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)
Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)

İyad el-Anber

Irak'ın altıncı seçimlerinde pek çok sürpriz bekleyenlerin beklentilerini boşa çıkardı ve 2021 yılında yapılan önceki seçimlerin yarattığı siyasi ortamın bir sonucu olarak doğal değişikliklerin ötesine geçemedi. 2021 seçimleri, Sadr Hareketi'nin uzlaşmayı sağlayamayıp siyasi çoğunluk hükümeti kuramaması üzerine parlamentodan çekilmesine ve ardından Devlet Yönetim Koalisyonundaki siyasi güçlerin katılımıyla bir hükümetin kurulmasının önünü açtı. Seçim yasası, çoklu seçim bölgeleri ve çoğunluk sistemi ile oy sayımı yerine tek seçim bölgesi sistemi ve oyları 1,4 yerine 1,7 ile bölen değiştirilmiş Sainte-Lague sistemi ile oy sayımı olarak değiştirildi.

Bazı çevreler, sivil güçlerin ve Ekim (Tişrin) Hareketi’nin temsilcileri olarak parlamentoya giren çoğu ismin son seçimlerde parlamentoya girememesini, bu seçimlerin en büyük sürprizi olarak değerlendirebilir. Ancak bu, seçim yasasındaki değişiklik, sivil güçlerin birden fazla listeye dağılması, çoğunun siyasi olarak deneyime sahip olmaması ve bu seçimlerde geleneksel güçlerin kanatları altında Ekim Hareketi temsilcisi olarak sandalye kazanan milletvekillerinin parlamentoya girmesinin doğal bir sonucuydu.

Irak'taki krizler, siyasi görüş ve pozisyonlardaki farklılıkların bir ifadesi değil, kişisel krizlerin bir yansımasıdır. Irak'taki politikacıların düşüncelerini yönlendiren denklem, kazanan-kaybeden yaklaşımına dayanıyor.

Sadr Hareketi’nin seçimleri boykotu perspektifinden bakılmadıkça ve 2021 ve 2023 seçimleriyle karşılaştırılmadıkça seçmenlerin son seçimlere katılımının yüzde 56,11'e yükselmesi bile büyük bir sürpriz sayılmaz. Birçok siyasi liderin bahsettiği kayırmacılık ve siyasi para, seçim programlarından çok daha etkili bir şekilde halkı harekete geçirdi.

gr
Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu çalışanları, Erbil’deki bir sandık merkezinde oyları sayıyor, 9 Kasım 2025 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre parlamentoda 40'tan fazla sandalye kazanan askeri-siyasi ikilinin varlığının genişlemesi, bu güçlerin bazı devlet kurumlarını domine etmelerinin ve devlet fonları üzerindeki ekonomik kontrollerini artırmalarının bir sonucuydu. Silahların etkisi, hükümet ve yönetici elit kesim tarafından televizyon tartışmaları ve basın toplantılarında silahların devletle sınırlandırılması gerektiği sloganı tekrarlanmaya devam ettiği sürece, siyasi varlığa dönüşmesi gayet doğal bir durum. Bu yüzden silahların varlığı rantçı ekonomiden pay almaya başladı ve ardından silah, para ve siyasi nüfuz üçlüsü aracılığıyla etkisini dayattı.

En büyük blok olmaya hak kazanan olmadı

2005'teki ilk seçimlerden bu yana iktidar sistemi tarafından oluşturulan denklem, seçim sonuçlarından çok anlaşmalar ve ittifaklara dayansa da seçim listeleriyle elde edilen sandalye sayısı, daha fazlasını kazanmak ve bakanlıklar ile üst düzey pozisyonlarda ganimet çemberini genişletmek için bir marj alanı sağlıyor.

Irak'taki krizler, siyasi görüş ve tutumlardaki farklılıkların bir ifadesi değil, kişisel krizlerin bir yansımasıdır. Irak'taki politikacıların düşüncelerini yönlendiren denklem, kazan-kaybet senaryosuna dayanıyor. Bu yüzden Iraklı politikacılar ya herkesin kazanacağını düşünürler ya da seçimlere itiraz edip uzlaşmayı kınamaya ve hatta belki de güç kullanmaya yönelirler.

2025 seçimlerinde geleneksel güçler ile yeni yükselen güçler arasında şiddetli bir rekabet yaşandı. Ancak, hiçbir taraf hükümeti kurma veya üç başkanlık makamından herhangi birini kazanma konusunda üstünlük sağlayacak kadar rahat bir sonuç elde edemedi.

Uzlaşı hükümeti kavramı, bakanlıkların paylaşılması ve bu veya şu partiye kota olarak dağıtılmasına indirgendiğinde, bu yönetim tarzı ancak ‘kırılgan bir uzlaşı’ veya ‘iktidarın ganimetlerinin dağıtımına dayalı bir uzlaşı’ olarak tanımlanabilir.

Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani liderliğindeki İmar ve Kalkınma Koalisyonu, parlamentoda toplam 185'ten fazla sandalyeye sahip olan Şii siyasi güçlerin sahip olduğu sandalyelerin üçte birinden azını kazandı. Bu yüzden bu rakamlar Sudani’yi Şii iktidar güçlerine bir sonraki hükümetin en güçlü adayı olarak dayatmak için yeterli değil.

Eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Tekaddum (İlerleme) İttifakı ise Sünni siyasi güçler arasında en fazla sandalyeyi kazanmayı başaramadı. Bu yüzden Sünni liderliğin ön saflarındaki konumunu korumuş olabilir ve bir sonraki parlamento başkanının seçilmesinde en etkili güç olabilir. Ancak, muhaliflerinin ittifakları, özellikle de Şii siyasi güçler bu konuda onlarla aynı fikirde olursa Tekaddum İttifakı’nın meclis başkanlığı için kendi adayını dayatmasında engel teşkil edebilir.

hy
Eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, seçimler öncesinde Hukuk Devleti Koalisyonu için düzenlediği mitingde, 7 Kasım 2025 (Reuters)

Kürt sahnesinde, Kürt siyasi güçler 44 sandalye için yarıştı. Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) 26 sandalye kazandı ve buna bir veya iki sandalye daha eklenebilir. Bu arada, KDP’nin rakibi Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 18 sandalye kazandı. Ancak bu rakamlar cumhurbaşkanlığı payını belirlemek için kullanılmıyor, bunun yerine iki parti arasındaki anlaşmalar kullanılıyor. Bu anlaşmalar, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) oluşumuyla bağlantılı olacağı ve dolayısıyla cumhurbaşkanının olarak kimin seçileceği ve Bağdat hükümetini oluşturacak üst düzey makamların ortaklarla nasıl paylaşılacağı konusunda etkili olacağı için karmaşık olabilir.

Bu yüzden sonuçlar net bir kazanan ortaya çıkarmadığından, cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanının seçilmesi için yeniden kota anlaşmalarına dönüldüğünü görebiliriz, ancak bu durum kırılgan ittifakların geri dönüşüne katkıda bulunacak.

Muhalefete yer yok

Irak’taki her seçim döneminde iktidardaki sistem, hükümeti oluşturan aynı mekanizmaları tekrarlar ve herkesin iktidarda ve herkesin muhalefette olduğunu kanıtlar! Hükümeti kurmak için anlaşan siyasi taraflar arasındaki balayı uzun sürmez. Devletin yüksek çıkarları veya stratejik kararlar üzerindeki anlaşmazlıklar etrafında dönmeyen, daha çok siyasi aktörlerin ruh halleri veya çıkarları etrafında dönmeye başlayan rekabet ve anlaşmazlıklara yeniden tanık olacağız.

Uzlaşı hükümeti kavramı, bakanlıkların paylaşılması ve bu veya şu partiye kota olarak dağıtılmasına indirgendiğinde, bu yönetim tarzı ancak ‘kırılgan bir uzlaşı’ veya ‘iktidarın ganimetlerinin dağıtımına dayalı bir uzlaşı’ olarak tanımlanabilir. 2006 yılından bu yana, bakanlıkların paylaşılması dışında hiçbir konuda anlaşamayan siyasi ittifaklar temelinde beş hükümet kuruldu. Bu kırılgan uzlaşı hali, hükümetin kurulması ve bakanlıkların dağıtılmasından sonra hızla çöküyor ve parlamentoda muhalefete doğru ilerlemek yerine, muhalifler arasında siyasi karalama kampanyalarına geri dönülüyor.

Bazı milletvekilleri, belki Şii siyasi güçlerden İşrakat Kanun Partisi, El-Ceyli el-Cedid Partisi ve IKBY’de muhalefetteki el-Ulusal Duruş Hareketi’nin yer alacağı muhalefet rolünü üstlenebilir. Parlamentoda muhalefet kanadındaki sandalyeleri işgal edebilirler. Ancak muhalefetin toplam koltuk sayısı yirmiyi geçmez. Bu yüzden rolleri, güçlü bir muhalefet bloğu olarak değil, milletvekili olarak siyasi profesyonellikle sınırlı kalacak.


Suriye Savunma Bakanı, Şam'da üst düzey Rus heyetini kabul etti

Suriye Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, Şam'da Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus Bek Yevkurov başkanlığındaki Rusya Federasyonu'ndan üst düzey bir heyeti kabul etti (SANA)
Suriye Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, Şam'da Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus Bek Yevkurov başkanlığındaki Rusya Federasyonu'ndan üst düzey bir heyeti kabul etti (SANA)
TT

Suriye Savunma Bakanı, Şam'da üst düzey Rus heyetini kabul etti

Suriye Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, Şam'da Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus Bek Yevkurov başkanlığındaki Rusya Federasyonu'ndan üst düzey bir heyeti kabul etti (SANA)
Suriye Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, Şam'da Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus Bek Yevkurov başkanlığındaki Rusya Federasyonu'ndan üst düzey bir heyeti kabul etti (SANA)

Suriye Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, dün Şam'da Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov başkanlığındaki üst düzey bir Rusya Federasyonu heyetini kabul etti.

Resmi SANA haber ajansı, görüşmede askeri iş birliği ve karşılıklı çıkarlara hizmet edecek ve her iki ülkenin beklentilerini karşılayacak koordinasyon mekanizmalarının güçlendirilmesi konularının ele alındığını bildirdi.

Savunma Bakanlığı Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Eğitim Dairesi Müdürü Tuğgeneral Yahya Bitar, 2 Kasım'da Tümamiral Kornenko Oleg Viktorovich başkanlığındaki bir Rus askeri heyetini kabul etti. Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre heyet, çeşitli uzmanlık alanlarından çok sayıda askeri uzmandan oluşuyordu.

Resim   Savunma Bakanlığı Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Eğitim Dairesi Müdürü Tuğgeneral Yahya Bitar, Tuğamiral Kornenko Oleg Viktorovich başkanlığındaki Rus askeri heyetini kabul ediyor, 2 Kasım (Suriye Savunma Bakanlığı)

Bakanlığın açıklamasına göre, Rus heyeti, Eğitim Kurumu yetkilileri ile Topçu, Hava Kuvvetleri, Ataşeler ve Zırhlı Birlik yetkilileriyle, mevcut aşamanın gereklerine ayak uydurmak ve verimlilik ile hazırlık düzeyini artırmak amacıyla bu uzmanlıkların niteliklendirilmesi ve geliştirilmesi yollarını görüştü.

Aynı dönemde Suriye Savunma Bakanlığı'ndan Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ali en-Nasan başkanlığındaki resmi bir heyet de Rusya'nın başkenti Moskova'ya gelmişti.

Resim  Temmuz ayının sonunda Moskova'ya yaptığı ziyarette, Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani, Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, Genel İstihbarat Şefi Hüseyin el-Selame ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara, eş-Şara'ya eşlik etti. (SANA)  

Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, 31 Temmuz'da Rusya'nın başkenti Moskova'da Rus mevkidaşı Andrey Belousov ile bir araya geldi. Görüşmede Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Esad eş Şeybani ve Genel İstihbarat Şefi Hüseyin Selame de hazır bulundu. İki taraf, Suriye-Rusya ilişkilerine katkı sağlamak amacıyla bir dizi ortak askeri konu üzerinde görüşmelerde bulundu.


Suriye devlet televizyonu: Halep, "eski rejimin suçları" nedeniyle ilk kez kamuya açık bir yargılamaya sahne olacak

Suriye'deki savaş yıllarında hasar gören Halep Kalesi çevresindeki yıkım (Reuters)
Suriye'deki savaş yıllarında hasar gören Halep Kalesi çevresindeki yıkım (Reuters)
TT

Suriye devlet televizyonu: Halep, "eski rejimin suçları" nedeniyle ilk kez kamuya açık bir yargılamaya sahne olacak

Suriye'deki savaş yıllarında hasar gören Halep Kalesi çevresindeki yıkım (Reuters)
Suriye'deki savaş yıllarında hasar gören Halep Kalesi çevresindeki yıkım (Reuters)

Suriye devlet televizyonu dün yer alan bir haberde, Halep Adalet Sarayı'nın, "devrik" rejimin yönetimi sırasında işlenen suçların faillerinin ilk kez kamuya açık yargılanmasına tanıklık edeceği bildirildi.

Suriye televizyonu, kaynaklara dayandırdığı haberinde, mahkemenin Suriye kıyılarındaki olaylarda suç işlediği iddia edilen kişilerin davalarını da değerlendireceğini ifade etti.

Ancak televizyon kanalı bu kamuya açık davaların tarihi konusunda bir bilgi vermedi.