Şarku’l Avsat'a konuşan Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Konseyi Başkanı: Washington, Türkiye’nin Suriye toprakları içindeki herhangi askeri bir operasyon başlatmasına karşı

MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
TT

Şarku’l Avsat'a konuşan Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Konseyi Başkanı: Washington, Türkiye’nin Suriye toprakları içindeki herhangi askeri bir operasyon başlatmasına karşı

MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)
MSD Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) kontrol ettiği bölgelere karşı yeni bir askeri operasyon başlatma sinyali verdi. Bu bölgeler, ABD ordusunun, Rus güçlerinin ve Suriye rejimi güçlerinin yan yana konuşlandığı Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelerle iç içe geçmiş durumda.
Şarku’l Avsat, Washington liderliğindeki uluslararası bir koalisyon tarafından desteklenen SDG'nin siyasi kanadı Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Yürütme Konseyi Başkanı İlham Ahmed ile Türkiye’nin yaklaşan askeri operasyonu, büyük ülkelerin tutumları, Şam hükümeti ve Astana görüşmeleri gibi konuların ele alındığı bir röportaj gerçekleştirdi.
İşte İlham Ahmed ile dün Kamışlı’da yapılan röportajın tamamı:

- Türkiye'nin SDG kontrolündeki bölgelere karşı askeri operasyon başlatma tehditlerinin arttığı bir dönemde Rusya, Türkiye ve İran üçlüsü arasında Astana görüşmeleri başladı. Yeni bir askeri operasyon olmasını bekliyor musunuz?
Astana sürecinde yapılan görüşmeler, Suriyeliler için istenen ve beklenen sonuçları getirmedi. Türkiye'nin, Özerk Yönetim, Rusya ve herkesten önce Suriyelilere yönelik askeri bir operasyon başlatmasına yeşil ışık yakılmasını beklemiyoruz. Türkiye’nin, gerek pazarlık yaparak gerekse başka yöntemlere başvurarak operasyonunu gerçekleştirmek için çeşitli yollarla onay almaya çalıştığını biliyorsunuz.

- ABD'nin Türkiye’nin operasyon tehdidine karşı tutumundan bahsedersek, ABD'li diplomatlar size ne söylediler ve Türk tarafıyla temaslarının sonuçlarıyla ilgili size neler aktardılar?
Bize Türkiye'nin Suriye toprakları içinde herhangi bir askeri operasyona devam etmesine karşı olduklarını söylediler. Washington'ın, Türkiye'nin tüm bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehlikeye atan eylemlerine karşı daha caydırıcı pozisyonlar almasını umuyoruz.

- Peki, Moskova'nın bu konudaki tutumu nedir? Neden bölgeye daha fazla asker ve hava savunma sistemi konuşlandırıyor?
 Rus güçleri, Türkiye sınırında gözlem noktaları olduğu ve Suriye topraklarında kara ve hava devriyeleri gerçekleştirdiği için şimdiye kadar daha fazla askerini karaya konuşlandırmadı. Ayrıca, Türkiye’nin olası saldırılarını püskürtmek için onlarla tam bir koordinasyon içinde olmaya çalışıyoruz. Moskova’nın sınırları korumak için ek önlemler alması gerekiyor.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, neden Halep'in kuzey kırsalındaki Tel Rıfat ve Menbiç ilçelerini hedef alan askeri operasyon başlatmakla tehdit ediyor?
Türkiye harekatın, haritasının tüm sınır şeridi boyunca sınırlarından 30 kilometre derinliğe kadar kapsadığını dünyaya duyurdu. Toprağı parça parça kemirme politikası izlediğinden şu anda bazı bölgelerin isimlerini dile getirmesi ya da getirmemesi önemli değil. Yani operasyonu iki, üç ya da birkaç kilometrede bitmiyor. Terörle mücadele ve Suriye topraklarının birliğini koruma bahanesiyle Suriye’nin en büyük şehirlerini haritasına dahil ediliyor. Bu yüzden Suriye halkı pahasına Türkiye'yi memnun etmenin ilgili ülkeler için sadece geçici bir fayda sağlayacağını ve gelecekte, daha sonra düzeltilemeyecek kayıpları, zararları ve hataları olacağını dünyanın anlaması gerekiyor.

- Eş-Şehba bölgesindeki kamplarda yaşayan, yerinden edilmiş 120 binden fazla Afrinliyi nasıl bir senaryo bekliyor?
Afrinliler evlerinden zorla Halep kırsalındaki Tel Rıfat ve eş-Şehba bölgelerine göç ettirildi. Çadırlarda yaşıyorlar ve evlerine dönmeyi bekliyorlar.  Ama Türkiye söz konusu askeri operasyonunu gerçekleştirirse, insani bir felaket ve yeni göç dalgaları meydana gelecek.

- İnsan hakları örgütleri ile yerel ve uluslararası insani yardım kuruluşları, Türkiye’nin bir milyon Suriyeli mülteciyi iç bölgelere geri dönüşleri için bir proje uygulamaya başladığını söylüyor... Bu projeler gerçekten başladı mı?
Türkiye, Afrin’deki Dera, Guta, Şam, Hama, Humus, İdlib gibi bölgelerden Türkiye tarafından göç ettirilen Suriyeliler için yerleşim projesini harika bir insani yardım yapıyormuş gibi tanıtmaktan gurur duyuyor. Oysa bu kişiler Türkiye’nin politikalarına düşman oldular ve artık kendilerine ait olmayan ve olmayacak evlerde kalmayı reddediyorlar.

 - 2013 yılında Türkiye'yi ziyaret etmiş ve üst düzey Türk yetkililerle görüşmüştünüz. Bugün Ankara'nın size karşı tutumunda nasıl bir değişiklik oldu?
Ziyaret Kürtlerden oluşan ortak bir heyeti çerçevesinde gerçekleşti. Dönemin Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndaki Suriye dosyasıyla ilgilenen yetkilileriyle görüştük. Sınır güvenliğini ve sınırın her iki tarafındaki insanların hayatını kolaylaştırmak için sınır kapılarının açılması konusunu ele aldık. Türk yetkililer sınırlarımızı koruma ve kontrol etme çabalarımızı övdüler ve bize teşekkür ettiler. YPG'nin bundaki rolünü de takdir ettiler ve ülkelerinin bölgelerimize bitişik güney sınırlarının güvenliğini, Suriye Milli Ordusu (SMO) gruplarının kontrolü altında olan ve birçok ihlalin meydana geldiği, kaotik olarak nitelendirdikleri bölgelerle kıyasladılar. Ancak Türkiye'de hükümet ile PKK arasındaki barış sürecinin çökmesi, ardından 2014 yılında Kobani’de çatışmaların başlaması ve uluslararası koalisyonun kenti savunan YPG savaşçılarına askeri ve hava desteği sağlamasının ardından bize karşı tutumları değişti.  O dönem Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat çıkıp Kobani'nin DEAŞ’ın eline geçtiğini söyledi. Fakat biz kazandık, halkımızın iradesi kazandı.

- Ancak Ankara sizi Türkiye'deki PKK ile ilişkili olmakla suçluyor ve bunun kendi ulusal güvenliğini tehdit ettiğini söylüyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Türkiye'de art arda göreve gelen tüm hükümetler, Kürtleri terörist olarak gördüler ve halen öyle görüyorlar.(Türkiye’de)  Kürt halkının haklarını savunan herkes Türkiye’nin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) üyesi veya destekçisi sayılıyor. Dolayısıyla Kürt halkının haklarını destekleyen her Türk parlamenteri, Türkiye standartlarına göre teröristtir. Avrupa ülkelerinin milletvekilleri de Türkiye'nin terörist olarak gördüğü Kürtleri destekliyor. Bizse, PKK'yı Türkiye'de Kürt davasının savunucusu olan, diğer yerlerde de destekleyen bir yapı olarak görüyoruz. Fakat bu, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğimiz anlamına gelmiyor ve Türkiye, bunu biliyor. Ama içeride yaşadığı krizi sınırlarının dışına taşımak, iç savaşın fitilini kendisinden uzaklaştırmak için birtakım argümanlar üretiyor. Komşu ülkelerin topraklarını işgal ettiği için Türkiye'de bir iç savaşın patlak vermesi olasılığını dışlamıyoruz.

- Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) çatısı altındaki grupların liderleri de sizi PKK üyesi olmakla suçluyor mu?
- ENKS gruplarının bu konudaki tutumlarında net görüş ayrılıkları var. Ben de konuşmamı doğrudan Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanlığı bünyesinde çalışanlara yönlendirmek istiyorum ve bu tür tanımlamaların Kürt halkının ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir Suriye'nin çıkarına olan bağımsız pozisyonlar ve sağlam kararlar gerektirdiğini söylüyorum.

- Suriye hükümetine basın yoluyla birçok mesaj gönderdiniz. Moskova'dan Şam ile diyalog başlatmasını istediniz, Şam'ın tutumunda bir değişiklik oldu mu?
- Türkiye’nin askeri operasyon başlatmasının engellenmesi konusunda ve ülke sınırlarının korunmasında sorumluluk alabileceğini bilen Şam hükümetinin tutumlarında bir yenilik yok. Kaldı ki sınırların korunması Şam’ın sorumluluk alanına giriyor. Moskova ile aramızdaki temaslar ise dışişleri ve savunma bakanlıkları düzeyinde kalmadı. Sınır koruma mekanizması konusunda bir takım uzlaşılar olacağını umuyoruz. Özellikle Rus güçleri ve rejim güçleri Halep kırsalında Kobani, Menbiç, el-Ureyme ve Tel Rıfat sınırları boyunca temas noktalarında konuşlandılar.

- Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kontrolündeki bölgeler, coğrafi olarak bölünmüş haldeler. Herhangi bir operasyon, bu bölgeleri birbirinden izole adalara dönüştürecektir. Sizce Özerk Yönetimin kontrolündeki bölgeyi nasıl bir gelecek bekliyor?
- SDG elbette Türkiye’nin askeri operasyonuna ve işgal projesine karşı gerekli tedbirlere sahip ve halkımız geçmişte olduğundan farklı. Dolayısıyla çatışma bekledikleri gibi gitmeyecek ve önceki çatışmalara benzemeyecek. Bu çatışma aynı zamanda uluslararası topluma da büyük zarar verecek. Biz savaş istemiyoruz, ancak tüm Suriyeliler için emniyet ve güvenlik alanlarına dönüşen bölgelerimizin istikrarını korumaya çalışıyoruz. Burada, yerel sakinler ve diğer  bölgelerden yerinden edilenler olarak yaklaşık 5 milyon Suriyeli yaşıyor.

- Türkiye’nin operasyon tehdidi, ABD yönetiminin bölgeye yaptırımlar için kısa vadeli muafiyetler tanımasından birkaç gün sonra geldi. Bu konuda Washington ile iletişim kuruldu mu?
Türkiye ilk kez operasyon tehdidinde bulunmuyor. Bu yüzden bunun ABD'nin muafiyet kararıyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. DEAŞ’a karşı mücadele bağlamında biz muafiyet talebinde bulunduk. İnsanların geçinme konusundaki ihtiyaçları karşılanmadan terörü ortadan kaldırmak mümkün değil. Yaptırımlar devam ederken bu ihtiyaçları sağlamak, altyapıyı iyileştirmek ve erken toparlanma projelerini desteklemek mümkün olmadı. ABD yönetimi talebimize, Türkiye gelip istikrarımızı ve ulusal güvenliğimizi baltalayacak yeni bir askeri operasyon başlatsın diye yanıt vermedi.



Beyrut'un güney banliyölerine yönelik İsrail saldırıları devam ediyor

TT

Beyrut'un güney banliyölerine yönelik İsrail saldırıları devam ediyor

Beyrut'un güney banliyölerine yönelik İsrail saldırıları devam ediyor

İsrail, bölge sakinlerine tahliye uyarısı yapmasının ardından Beyrut'un güney banliyölerine saldırılar düzenledi.

Lübnan medyası bugün (Pazartesi) Beyrut'un güney banliyölerine iki İsrail saldırısı düzenlendiğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, Haret Hreik'te üç bina tespit ederek sakinlerinden buraları boşaltmalarını istedi. En az iki saldırının gerçekleştiği bölgeden büyük duman ve toz bulutları yükseldi.

Adraee, ‘güney banliyö bölgesindeki tüm sakinlere’ yönelik bir tahliye uyarısı yayınladı. Söz konusu uyarıda, “İsrail Savunma Kuvvetleri’nin yakın vadede agresif bir şekilde harekete geçeceği Hizbullah tesislerinin yakınında bulunuyorsunuz” denildi.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı'nın (NNA) bildirdiğine göre, Lübnan'ın güneyindeki Haruf, Şukin ve Zebdin arasında yer alan Yahmer eş-Şekif, el-Cebel el-Ahmer kasabaları bu sabah İsrail saldırılarına maruz kaldı.

Yahmer eş-Şekif kasabasında, İsrail'in ağır hava saldırıları 15 evin yıkılmasına neden oldu. Arnun, Kafr Tibnit, Harc Ali et-Tahir, eş-Şekif Kalesi çevresi, Zavter ve Deyr Siryan arasındaki Litani Nehri, Şukin ve Mayfadun arasında ve Kfar Sir'in eteklerinde de saldırılar kaydedildi. Ayrıca İklim et-Tuffah bölgesindeki Ayn Kana'ya üç saldırı düzenlendi.

Hizbullah ise bugün yaptığı iki ayrı açıklamada, unsurlarının Shtula yerleşim birimini ve el-Hıyam'ın doğusunda İsrail güçlerinin toplandığı bir yeri ‘füze salvosuyla’ hedef aldığını duyurdu.