Sömürgeciliğin rahminden doğan bir Afrika dini hareketi: Rastafarilik

1974 Darbesi ile devrilen ve izleri yok edilmeye çalışılan Son Etiyopya İmparatoru’nun adını taşıyor ve çok az kişi tarafından ilkeleri benimseniyor.

Rastafari inancı, 1930'larda Afroasyalar'ın beyaz egemenliğinden kurtulmayı amaçlayan duyguların zirvede olduğu bir zamanda ortaya çıktı
Rastafari inancı, 1930'larda Afroasyalar'ın beyaz egemenliğinden kurtulmayı amaçlayan duyguların zirvede olduğu bir zamanda ortaya çıktı
TT

Sömürgeciliğin rahminden doğan bir Afrika dini hareketi: Rastafarilik

Rastafari inancı, 1930'larda Afroasyalar'ın beyaz egemenliğinden kurtulmayı amaçlayan duyguların zirvede olduğu bir zamanda ortaya çıktı
Rastafari inancı, 1930'larda Afroasyalar'ın beyaz egemenliğinden kurtulmayı amaçlayan duyguların zirvede olduğu bir zamanda ortaya çıktı

Haşim Ali Hamid Muhammed (Afrika Boynuzu üzerine araştırmacı ve yazar)
1920'de Jamaika'da müritlerine ‘kurtuluş gününün yaklaştığını, siyahi bir kralın taç giyeceğini ve Afrika'ya bakmaları gerektiğini’ söyleyen Marcus Garvey adlı siyahi bir aktivistin ‘kehanetini’ doğrulamak için onu bir ilah yaptılar. Bu, İmparator Haile Selassie’nin kendini ‘Kralların Kralı’ olarak taçlandırdığını söylemesinden on yıl önce oldu. Geniş alanları içeren Etiyopya İmparatorluğu’nun tamamı için kendisine ‘Ras Tafari -Prens’ unvanını verdi.

‘Kehanet ve gerçekleşmesi’
Bir zaman sonra Jamaikalılar, davetçilerinin kehanetinin gerçekleştiğine tanık oldular ve istedikleri şey Afrika’nın uzak doğusundaydı. Böylece gözleri Etiyopya'ya ve yeni ‘tanrıları’, vaftiz statüsünü alan, ‘Üçlü Birliğin gücü’ haline gelen ve binlerce mil ötede Jamaika'da Tanrı veya Jah (Mesih'in alternatifi) olarak enkarne olan ‘Ras Tafari’ İmparator Haile Selassie'ye çevrildi. Etiyopya vaat edilen topraklar oldu.
1966 yılında İmparator Haile Selassie, Jamaika'yı ziyaret etti. Havaalanına indiği sırada, Jamaikalı ‘inananlardan’ oluşan büyük bir kalabalık toplandı. Ülkeye birkaç yıldır yağmayan şiddetli yağmurların yağışı ise Marcus Garvey'in ‘kehanetini’ doğruladı.
Ünlü ‘pop’ şarkıcısı Bob Marley'in dul eşi Rita, İmparatoru karşılayanlar arasında bulunduğunu ve Haile Selassie ona elini salladığında, omuzundaki tırnak izlerini gördüğünü söyledi. O anda dini duygularının alevlendiğini fark eden kendisi ve kocasının Rastafari inancını benimsediğini ifade etti. Üç yıl sonra, Rastafariler, İmparator’un onlara bir arsa verip, ülkeye giriş ve ikamet gibi başka sivil ayrıcalıklar tanıdığı Etiyopya'ya taşınmaya başladı.

‘Kurtuluş’ arayışı
Rastafari inancı, Afroasyalar'ın 1930'larda beyaz egemenliğinden kurtulmayı amaçlayan duygular, sömürgeciliğin koşullarının ve siyahilerin yaşamları üzerindeki kötü etkilerinin zirvede olduğu bir zamanda ortaya çıktı. Jamaika'nın yoksul ve sosyal açıdan dezavantajlı toplulukları arasında, orada hüküm süren İngiliz sömürge medeniyetine bir tepki olarak ortaya çıktı. Devrimci ruhu, Latin Amerika ülkeleriyle birlikte tüm Afrika'ya yayıldı. Pan-Afrikanist hareketin ideolojisi, sömürgeciliğe bir tepki ve kurtuluş arayışıydı. Rastafarilik, siyahi ulusal figürler tarafından desteklenen Afrika'ya dönüş hareketinden etkilendi.
Asiliğe ek olarak, Afrikalıların ruhlarında, Batı kültürünün pençesinden tüm kültürel ve dini yönlerinden bağımsız bir yaşama, umuda ve kurtuluşa yönelik güç ruhunu yaymak için okült (doğaüstü inançlar ve uygulamalar bütünü ç.n) ve maneviyat hâkim oldu. ‘Rastafarilik’ dininin takipçilerinin yaşamları, müzik, dans ve avarelik sevgisi ile karakterize edilir. Aradıklarını, ‘Garvey’ ve ‘reggae’ müzisyenleri gibi Afrika'nın Batı köleliğinden kurtuluşu için çağrıda bulunan kutsal şahsiyetlerin öğretilerinde ve sözlerinde buldular. Kendilerine ait bir İncil yorumu vardır. Amaçları aynı olduğu için diğer dinlere de saygı duyarlar.
İnançları da İncil'in özel bir yorumuna dayandığı ve İncil'e atıfta bulunduğu için bazıları ‘Rastafarileri’, İbrahimî inançlar arasında sınıflandırır. İlk ‘peygamber’ olarak Jamaikalı ‘Marcus Garvey’ ve ondan sonra Etiyopya İmparatoru ‘Haile Selassie’, Tanrı'nın vücut bulmuş hali, şarkıcı ‘Bob Marley’ ise, müziği ve melodileri ile ‘Tanrı’nın öğretilerini halka aktardığı kabul edilir.
Bazı kaynaklar, Rastafari inancının belirli dini ibadet ritüellerine sahip olmadığını göstermektedir. Ancak takipçilerinin ‘Reasoning (akıl yürütme) oturumları’ dedikleri seremonileri vardır. Bu oturumlarda, sohbet eder, dua eder, şarkı söyler ve sorunlarını tartışırlar. Seanslara manevi ve meditatif bir atmosfer katmak için esrar (marijuana) içilir. Müziği seremonilerinde kullanırlar. Müzik, seremonilere hâkim olduğunda bunlar, ‘Nyabingi’ olarak adlandırılır.
İnançları hem dini hem de sosyal bir hareket olarak sınıflandırılır. Üyeleri etnik çeşitliliğe sahiptir ve merkezi bir kontrol yetkisine sahip değildir.

Geleneksel Etiyopya kıyafetleri
Rastafarilik inancını benimseyen Benyam Berhanu Kebdi, özel sebeplerle bu inancı terk ettiğini söylüyor. Rastafari toplumundan bahseden Kebdi, kendilerine has özellikleri bulunduğunu ve bazılarının Etiyopya’da plastik sanatlarla ilgilendiğini belirtti. Temelde el becerisi gerektiren başka çalışmalara ek olarak, el dokumasına dayalı geleneksel Etiyopya giyim endüstrisinde ustalaştıklarını ifade etti. Rastafarilerin yemek yeme yöntemleriyle ünlü olduğunu ifade eden Berhanu Kebdi, pek yemek yemediklerini, içmeye ve müzik dinlemeye olan düşkünlüklerinin, sebze, meyve gibi taze yiyecekleri tercih ettikleri yiyeceklerden uzaklaşmalarına neden olduğunu söyledi. Vejetaryenliğe daha yakın olan Rastafariler, domuz eti yemezler.  Manevi seremonilerinde özel bir yaklaşımları var.
Etiyopya'da takipçi çokluğuyla öne çıkmıyorlar. Azınlık olmalarına, parlak renkli giysiler ve örgülü aşırı kıvırcık saçlar eşlik eder. Saçlarını salmak, bakım yapmak ve rasta şeklinde örmek inançlarına göre dini mekanlarla ilişkiyi gösteriyor. Erkekleri, ağırlıklı olarak geleneksel olan ayırt edici kıyafetlerin, çantaları ve el yapımı eşyalarının yanı sıra, şekil ve saç örgüleri bakımından kadınlarına benzer. Pek konuşmayan Rastafariler, izole bir karaktere sahiptirler. Onlarla ikişerli, üçerli veya daha fazla gruplar halinde karşılaşırsınız ve birden çok dilde fısıldayarak sohbet ederler.

Korku ve dehşet motivasyonu
Göreve başlamasından ve Rastafaryanların Etiyopya'da hüküm süren dini ruha ve ona olan inancından önce, geniş dini ve siyasi etkiye sahip Ortodoks Kilisesi'nin inançları doğrultusunda, İmparator Haile Selassie kendisine ‘Tanrı tarafından seçilmiş, Etiyopya Kralı Yahuda Kabilesinin Muzaffer Aslanı’ unvanlarını verdi. Vakur nitelenebilecek bir karaktere sahipti. Resmi oturumlarda misafirlerinin yanına iki aslan eşliğinde çıkardı. Onları evcilleştirdiği, dişlerini çıkardığı ve hareketlerini ağırlaştırdığı söylenir. Haile Selassie’nin konuşmalarında, kemiklerinin ülkesini yeraltından yöneteceğini söylemek de dahil olmak üzere edebi ve retorik ifadeler kullandığı anlatılır. Rastafarilikte İmparator Haile Selassie'nin ‘ilahlığını’ izleyen paradokslardan biri de bu ‘dinin peygamberi’ ve bizzat müjdeci olan Marcus Garvey'in ona inanmaması ve Ras Tafari'ye olan inancından vazgeçmiş olmasıdır.
İmparator Haile Selassie-Ras Tafari'nin dininin tanrısı olarak 44 yıl boyunca görevde kalmasının ardından, Mengistu Haile Mariam liderliğindeki ordu 1974 yılında bir askeri darbe gerçekleştirdi. Bunun ardından yeni Marksist rejimin, imparatorluk dönemini anımsatan her türlü işaretin yok edilmesi düşüncesi ile imparator rejiminden intikam aldı. Yeni rejim, eski monarşiyi devirmek, onun sosyal güçlerini yıkmak ve onu kraliyet ailesinden tecrit etmek için çalışırken, yeni ordunun davranışını kontrol eden faktörler olarak korku ve değişim şeklinde iki güdü tarafından yönlendirildi. Önceki rejimin sembolleri hapsedilirken, diğerleri yurt dışına sürüldü. Dini bir güç olarak baskın Ortodoks Kilisesi’nin egemen olmasının yanı sıra yeni rejim, devletin mülklerini kamulaştırdığı feodal beyleri, sıradan insanlarla eşitleyerek toplumsal köklerinden ayırdı.
İmparator Haile Selassie'nin saltanatının sonuna kadar olan ilahi inancı ile ‘Trinity kuvveti’ olarak temsil etmeye devam ettiği şeyi birbirine bağlayan açıklamalar arasında yeni askeri liderliğin, öldürülmesinden veya ölümünden (nasıl öldüğü bilinmiyor) sonra naaşını gizleme konusundaki abartmaları da bulunuyor. Başkan Mengistu, onun korkusundan kurtulmak için Haile Selassie'nin cesedini, doğrudan ofisindeki bir tuvaletin altına yerleştirdi.

İnanış ve inkâr
Eski Etiyopya Devlet Başkanı Meles Zenawi'nin görevi sırasında, Haile Selassie'nin kalıntıları, 1992 yılında, Bata Mariam Kilisesi'nde bir imparatora uygun bir cenaze töreni düzenlenene kadar korunmak üzere çıkarıldı. Cesedi daha sonra Trinity Katedrali'nde aile üyelerinin yanına gömüldü.
Etiyopya'da ikamet eden bazı Jamaikalılar ve onlara benzeyen birkaç Etiyopyalı dışında birçoğu gözden kaybolmak için Etiyopya'daki Rastafari dinine yönelimlerini terk etti.
Eski bir Rastafari olan Benyam Berhanu, “İmparator Haile Selassie öldüğünde, Addis Ababa'daki birçok Rastafari, özellikle de cesedinin saray tuvaletinin altına uygun olmayan bir şekilde saklanması nedeniyle, onun ölümüne inanan ve onu inkâr edenler arasında bir sersemlik ve inançsızlık durumuyla sarsıldı. Bu, eski Etiyopya Devlet Başkanı Mengistu Haile Mariam ve takipçilerinin aşırılıklarında ne kadar çirkin olduklarını ve dinlere duydukları nefretin boyutunu gösteriyor” dedi.
Kaynaklar, Haile Selassie ve Bob Marley'nin ölümünden sonra 1980’lerden bu yana Rastafari coşkusunda bir düşüş olduğunu gösteriyor. Ancak hareket hala canlı ve dünyanın birçok yerinde var. Rastafarilik, küçük hücresel seviyelerde yönlendirilen, merkezi olmayan bir harekettir.
Rastafarilerin günümüzde üç ana mezhebi veya tarikatı vardır ve bunlar ‘Rastafari Sarayları’ olarak da adlandırılır. Nyabingi tarikatı, Bobo Ashanti tarikatı ve İsrail’in On İki Kabilesi tarikatı. Bu mezheplerin her biri farklı bir Rastafari inancı yorumuna sahiptir. Dünya çapında sayılarının 700 bin ila 1 milyon kişi arasında değiştiği tahmin ediliyor. En büyük toplulukları Jamaika'dadır. Rastafariler çeşitli etnik kökene sahiptir. Çoğu siyahi ve Afrika kökenlidir. Bazı Rastafari mezhepleri yalnızca siyahi üyeleri kabul etmektedir.

Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Independet Arabia’dan tercüme edilmiştir.



Bağdat, silahlı gruplara yönelik müzakereleri dondurdu

 Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) Başkanı Falih el-Feyyad ve Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanı Ebu Fedek ile birlikte (Arşiv - hükümet medyası)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) Başkanı Falih el-Feyyad ve Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanı Ebu Fedek ile birlikte (Arşiv - hükümet medyası)
TT

Bağdat, silahlı gruplara yönelik müzakereleri dondurdu

 Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) Başkanı Falih el-Feyyad ve Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanı Ebu Fedek ile birlikte (Arşiv - hükümet medyası)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) Başkanı Falih el-Feyyad ve Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanı Ebu Fedek ile birlikte (Arşiv - hükümet medyası)

Irak'ın silahlı grupların durumunu ele alma planları, ABD Başkanı Donald Trump yönetimiyle iletişim eksikliği, İran'ın ‘gereksiz’ kararlardan kaçınma kararı ve Şii güç dengesinde hesaplanmamış değişikliklerden duyulan korku nedeniyle durdu. Kaynaklar, silahsızlanma müzakerelerinin ‘göstermelik olabileceğini ve hiçbir şey amaçlamadığını’ doğruladı.

Irak dosyasıyla ilgili Iraklı ve Batılı kaynaklar Şarku’l Avsat'a, Şii güçlerin meseleyi ‘yüzeysel’ olarak çözmenin tehditlerin üstesinden gelmek için yeterli olduğundan ya da hem Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) hem de silahlı gruplarda radikal reformlar yapmaya kararlı olduklarından tam olarak emin olmadıklarını söyledi.

Kaynaklar, Irak'taki yetkililerin geçen ay Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin aracılığıyla Haşdi Şabi ile silahlı gruplar arasında bir mesafe olduğunu kanıtlamak için büyük çaba sarf ettiklerini, ancak kampanyalarının ABD karar alma çevrelerini bu hipoteze ikna etmede başarılı olacağına dair garanti almış görünmediklerini açıkladı.

Iraklı siyasi çevreler silahlı grupların durumunu ele almak üzere ‘deneysel’ müzakereler başlattıklarını sızdırmışlardı. Yeni ABD politikasının dayattığı gelişmelere bağlı olarak bir tanesinin benimsenebileceği bir dizi yol ortaya koydular.

Kapıdan çıkıp pencereden girmek

Şu anda donmuş olduğu varsayılan müzakerelerde grupların durumunu ele almak için iki ana yol tartışıldı. Kaynaklara göre birincisi, ‘silahlı grupların kendilerini feshettiklerini ilan etmeleri ve silahlarını Haşdi Şabi’ye teslim ederek siyasi eyleme geçmeleri’. Ancak bu seçenek, Haşdi Şabi ile gruplar arasındaki yapının örtüşmesi nedeniyle krizi atlatacak gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Iraklı siyasetçiler, ‘grupların silahlarının Haşdi Şabi'ye teslim edilmesinin siyasi oyunun anahtarlarını değiştireceğini, çünkü siyasi güçlerin uzun zamandır rakiplerine karşı avantajlı oldukları silah avantajından mahrum kalacaklarını’ ifade etti.

Silahlı gruplar bu seçeneğe şiddetle karşı olduklarını göstermeye çalışarak, devlet içindeki güvenlik kurumlarında kilit pozisyonlar elde etmek de dahil olmak üzere güçlü garantiler olmadan silahlarını Haşdi Şabi'ye teslim etmeyeceklerini vurguladılar.

Şarku’l Avsat'a konuşan Batılı kaynaklar, ‘grupların silahlarını Haşdi Şabi'ye teslim etmesine ilişkin müzakerelerin baskıyı hafifletmeye yönelik bir formaliteden ibaret olduğuna dair yeterince şüphe olduğunu’ söyledi.

Kaynaklar, gruplar ile Haşdi Şabi arasındaki örtüşmenin anlaşılmasının, grupların silahsızlandırılması ve silahların Haşdi Şabi’ye teslim edilmesi hipotezini zayıflattığına işaret etti. Bunu şu şekilde açıkladılar: “Devlet tarafından tanınan Haşdi Şabi, grupların militanlarına maaş ödeyen bir kurum ama sahadaki kararlarını kontrol eden bir kurum değil.”

scdvfgbhtyju
Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) üyeleri (Reuters)

Kaynakların açıklamasına göre, ‘Örneğin A Grubunun sahada 200 silahlı adamı var ve bunları grubun komutanı denetliyor, başka kimse denetlemiyor. Askeri emirleri veren ve bu gruba tahsis edilen konuşlanma alanı içinde onları bir yerden başka bir yere hareket ettirme kararlarını veren kişi odur, ancak bu kişiler Haşdi Şabi'nin kayıtlarında kayıtlıdır.’

Kaynaklar, “İki oluşum arasındaki bu karmaşık örtüşme biçiminde, hükümet tarafından tanınan yapının, emirlerini devlet dışındaki yetkililerden alan gruplar için yalnızca yasal ve mali bir kılıf olduğu söylenebilir” ifadesini kullandı.

Bu yapı, şu anda Ebu Fedek olarak bilinen Abdulaziz el-Muhammedavi tarafından yürütülen Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanlığı pozisyonu aracılığıyla kontrol ve koordine ediliyor.

Kaynakların ifadesine göre Ebu Fedek'in bu pozisyonda bulunması, koalisyonda yer alan tüm gruplar adına siyasi ve sahada karar verici olduğu anlamına gelmiyor; Ketaib Hizbullah’a liderlik etmesi nedeniyle ‘çok etkili bir koordinatör’ olduğu anlamına geliyor.

Kaynaklar, Irak dosyasıyla ilgilenen çevrelerin grupların kendilerini feshetme ve silahlarını Haşdi Şabi'ye teslim etme’ yolunu ‘kapıdan çıkıp pencereden girmek’ olarak anladıkları sonucuna vardı.

Dolayısıyla grupların durumunu ele almak için ikinci bir yol daha var ki o da Haşdi Şabi'nin yapılandırılmasıyla birlikte onları dondurmak.

Haşdi Şabi'nin yapılandırılması ve grupların dondurulması

Iraklı kaynaklar bu sürecin, ordudan profesyonel bir subay olması gereken Haşdi Şabi başkanından başlayarak liderlik değişikliklerini ve hizipçi tugay komutanlıklarındaki yaklaşık 300 askeri pozisyonun değiştirilmesini içermesi gerektiğini söyledi.

Bu süreç umut verici ve güç dengesini değiştirmeye yönelik güçlü beklentiler sunsa da gruplar ‘Haşdi Şabi başkanı subayın’ özelliklerine ilişkin koşullar öne sürüyor.

Kaynaklara göre, ‘Haşdi Şabi'nin yeniden yapılandırılmasının, silahlı adam sayısındaki hayali enflasyonu ortadan kaldırarak, silahları hükümet depolarına kaydederek ve hizip komutanlarıyla doğrudan temas halinde olan eklemlere profesyonel subaylar getirerek maaş sisteminde kısmi reformlara yol açması bekleniyor.’

Ancak planın yarısı silahlı grupların çoğunluğu tarafından reddediliyor. Haşdi Şabi'nin başına üst düzey bir subayın atanması ‘İran Dini Lideri’ne sadık grupların liderlerinin kabul etmesi koşuluyla’ kabul edilebilir, böylece Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanı'nın gruplara düşman olmayan ve direniş ekseninin özelliklerini anlayan yeni bir Haşdi Şabi Başkanı’yla çalışması sağlanır.

Kaynaklar, askeri kurumdan bu pozisyon için öne sürülen adayların ya İran Dini Lideri’ne çok sadık olduklarını ya da onu dikkate aldıklarını söyledi.

xscdfrgty
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Savunma Bakanı Sabit el-Abbasi ve Genelkurmay Başkanı Korgeneral Abdulemir Yarullah ile birlikte (Irak Başbakanlık Ofisi)

Ancak iki hattın test edilmesine yönelik çalışmalar çeşitli nedenlerle durmuş durumda. Kaynaklar, ‘Haşdi Şabi ve grupların statüsüyle ilgili baskılara yanıt vermeme yönünde bir İran kararı alındığını’, zira Dini Lider Ali Hamaney'e yakın çevrelerin ‘gerekli ve hesaplı olmadıkça hediye vermeye gerek olmadığına’ inandığını bildirdi.

Dosyanın ele alınmasıyla ilgilenen Şii güçler, Trump yönetimiyle doğrudan iletişim eksikliği ışığında Irak'a yönelik dış tehditlerin kaynağını da yeniden tartışmaya başladı.

Kaynaklar, Trump yönetimi gruplara ilişkin tutumunu açıklamadan, uzun vadeli etkisi olacak hassas reformların yapılabilirliğine ilişkin soruları da içeren, grupların durumuna ilişkin iç tartışmaların bir bölümünü aktardı.

Siyasi elit, ‘İsrail'in Irak'taki mevzileri vurma tehdidi’ ile ilgili verileri dolaşıma soktu. Ancak Washington, sınır ötesi saldırılara karışan Iraklı gruplarla ilgilenmesi karşılığında bu planın uygulanmasını engelledi.

Bu senaryonun eski ABD Başkanı Joe Biden dönemine dayandığı, Trump yönetiminin ise Iraklı gruplar konusuna henüz ciddi bir şekilde eğilmediği görülüyor.

Irak müzakereleri, Koordinasyon Çerçevesi güçleri arasındaki çatışmaların dayattığı bir iç değişkenin etkisi altında donup kaldı. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile rekabet eden güçler, ‘grupların feshedilmesi ya da Haşdi Şabi’nin yapılandırılmasının’ Sudani'nin Ekim 2022'de göreve geldiğinde hayal bile etmediği büyük bir siyasi hediye olacağını düşünüyor.

Kaynaklara göre Şii partiler arasında, Haşdi Şabi'de ya da gruplarda yapılacak resmi reformların ‘bu yıl yapılması beklenen parlamento seçimleri öncesinde Sudani'nin kendi siyasi avantajı için kullanacağı bir boşluğa’ dönüşeceğine dair şüpheler var. Bu da gerekli adımların silahlı grupların saflarından gelmesi planlanan bir sonraki başbakana ertelenmesine neden olabilir.

Trump'ın Washington'da göreve başlamasından haftalar sonra Şii elitler artık beklendiği kadar baskı altında olmadıklarını düşünüyorlar. Ancak karar verme zamanı geldiğinde temel bir ikilemle karşı karşıya kalacaklar: Gruplar, devlete paralel kollar yapısını korurken nominal olarak dağıtılacak mı, yoksa daha fazla taviz vermeye mi zorlanacaklar?