Arjantin Devlet Başkanı: Venezuela uçağı ile ilgili sorun Devrim Muhafızları değil yakıt tedarikidir

Devlet Başkanı, Kudüs Gücü mensuplarının bulunduğuna yönelik söylentilerin artmasından muhaliflerini sorumlu tuttu.

6 Haziran 2022’den tarihinden bu yana Buenos Aires yakınlarında duran, Conviasa Havayolu’nun yan kuruluşu Emtrasur’a ait Boeing 747 (AFP)
6 Haziran 2022’den tarihinden bu yana Buenos Aires yakınlarında duran, Conviasa Havayolu’nun yan kuruluşu Emtrasur’a ait Boeing 747 (AFP)
TT

Arjantin Devlet Başkanı: Venezuela uçağı ile ilgili sorun Devrim Muhafızları değil yakıt tedarikidir

6 Haziran 2022’den tarihinden bu yana Buenos Aires yakınlarında duran, Conviasa Havayolu’nun yan kuruluşu Emtrasur’a ait Boeing 747 (AFP)
6 Haziran 2022’den tarihinden bu yana Buenos Aires yakınlarında duran, Conviasa Havayolu’nun yan kuruluşu Emtrasur’a ait Boeing 747 (AFP)

Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez, mürettebatında İranlıların da bulunduğu Venezuela kargo uçağının Buenos Aires yakınlarındaki bir havaalanında bulunduğunu belirtti. Fernandez, uçağın, İran Devrim Muhafızları'nın ‘dış operasyonlarıyla’ ile ilgilenen Kudüs Gücü ile bağlantılı olduğuna yönelik söylentiler nedeniyle değil, yakıt ikmali ile ilgili zorluklar nedeniyle durdurulduğunu ifade etti.
Arjantin, Conviasa Havayolu’nun yan kuruluşu Emtrasur’a ait olan Boeing 747 uçağını Meksika’dan otomobil parçalarıyla geldikten sonra çarşamba gününden bu yana ülkede tutuyor. Güvenlik makamları personelin geçmişlerini, özellikle de Devrim Muhafızları ile olası bağlantılarını araştırırken, personelinin ülkeyi terk etmesi yasaklandı. Önce İranlı mürettebatın, ardından Venezuelalı mürettebatın pasaportlarına el konuldu, personelin sadece Buenos Aires’teki Ezeiza havaalanının yakınında bulunan otellerine girip çıkmalarına izin veriliyor.
Arjantin pazartesi günü uçuş ile İran Devrim Muhafızları arasında şüpheli bir bağlantı olduğundan bahsetti. Arjantin yargısı 5 pasaportun sahiplerinin gözaltı süresinin uzatılmasına karar verirken, Buenos Aires, söz konusu kişilerin Devrim Muhafızları ile olası ilişkilerini araştırdı.
Arjantin Devlet Başkanı Radio 10’a yaptığı açıklamada, Venezuela uçağında “yasa dışı bir şey olmadığını” belirterek, uçağın tek sorununun Venezuela’ya uygulanan ABD yaptırımları nedeniyle yakıt ikmali yapılmasında zorluk çekilmesi olduğunu açıkladı. Fernandez, bu söylentinin yayılmasından muhaliflerini sorumlu tuttu ve terörle bağlantısına işaret ederek, olayı farklı göstermek istediklerini söyledi.
Paraguay istihbarat direktörü Esteban Aquino cuma günü yaptığı açıklamada, uçaktaki kişilerden birinin Kudüs Gücü ile bağlantılı olduğunu duyurdu. Aquino, Fransız haber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada, uçağın kaptan Gulam Rıza Kasımi adının bir Kudüs Gücü üyesi ile isim benzerliği olmadığını, söz konusu kişi aynı kişi olduğunu belirtti.
İran düzenli ordusuna paralel olan Devrim Muhafızları, ABD’nin terör örgütleri listesinde yer alıyor.
Aquino’nun açıklamaları Arjantin Güvenlik Bakanı Anibal Fernandez’in bu hafta uçuş yapan kargo uçağında Kudüs Gücü mensubu taşımadığı yönündeki iddiasıyla çelişiyor. Fernandez çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, bunun sadece bir isim benzerliği olduğunu söyledi.
Fernandez, Gulam Rıza Kasimi’nin, 1994’te Arjantin Yahudi Cemaat Merkezi’ni hedef alan ve 85 kişi öldüğü, yaklaşık 300 yaralı ile sonuçlanan bombalamada arananlardan biri olan, Kudüs Gücü liderlerinden İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi’nin akrabası olduğunu söyledi.
Tahran’a göre Mahan Havayolları, uçağı bir yıldan fazla bir süre önce bir Venezuela şirketine sattı. Washington, Kudüs Gücü’nün faaliyetleriyle yakın bağları olan ve Suriye savaşı sırasında silah ve personel taşımacılığında aktif rol oynayan Mahan şirketine yaptırımlar uyguluyor.
Uçak, 6 Haziran’da Meksika’dan kalkarak Arjantin’e iniş yaptı. Uçak İki gün sonra Uruguay’a gitmeye çalıştığında, ülkeye girişine izin verilmedi, bu yüzden Arjantin’e geri döndü ve uçuş yapması yasaklandı.
Uçağın alıkonulması ve Kudüs Gücü üyelerinin şüpheli varlığı ile ilgili haberler, İsrail’in vatandaşlarına İran saldırılarına ilişkin uyarılarıyla aynı zamana denk geldi. İsrail’in uyarısı, Tahran’ın Kudüs Gücü komutanı Albay Sayad Hüdayi’nin 22 Mayıs’ta Tahran’ın merkezindeki evinin yakınında aracının içinde kimliği belirsiz kişilerce öldürülmesine karşılık vermekle tehdit etmesinin ardından gelmişti.



Yüksek Savunma Konseyi'nin Filistinlilerin silahlarını teslim etmelerine istemesi Hamas'ı Lübnan'da zor durumda bırakıyor

Cumhurbaşkanı Joseph Avn başkanlığında toplanan Yüksek Savunma Konseyi, hükümete Hamas'ı Lübnan topraklarını ulusal güvenliğe zarar verecek eylemler için kullanmaması konusunda uyarması yönünde tavsiye kararı aldı (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Joseph Avn başkanlığında toplanan Yüksek Savunma Konseyi, hükümete Hamas'ı Lübnan topraklarını ulusal güvenliğe zarar verecek eylemler için kullanmaması konusunda uyarması yönünde tavsiye kararı aldı (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Yüksek Savunma Konseyi'nin Filistinlilerin silahlarını teslim etmelerine istemesi Hamas'ı Lübnan'da zor durumda bırakıyor

Cumhurbaşkanı Joseph Avn başkanlığında toplanan Yüksek Savunma Konseyi, hükümete Hamas'ı Lübnan topraklarını ulusal güvenliğe zarar verecek eylemler için kullanmaması konusunda uyarması yönünde tavsiye kararı aldı (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Joseph Avn başkanlığında toplanan Yüksek Savunma Konseyi, hükümete Hamas'ı Lübnan topraklarını ulusal güvenliğe zarar verecek eylemler için kullanmaması konusunda uyarması yönünde tavsiye kararı aldı (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Hamas ile Lübnan otoritesi arasındaki ilişki iç savaştan bu yana görülmemiş bir noktada. Mart ayında İsrail'e roket fırlatmasının ardından Lübnan Yüksek Savunma Konseyi'nin Cuma günü hareketin adını anarak Lübnan topraklarını ülkenin “ulusal güvenliğine zarar verecek eylemler” için kullanmaması konusunda uyarıda bulunması, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın bu ayın 21'inde Beyrut'a yapması beklenen ziyareti sırasında akıbetine karar verilmesi beklenen Lübnan'daki Filistin silahları meselesine yaklaşımda önemli bir gelişme teşkil ediyor.

Lübnan'daki Hamas liderleri Yüksek Savunma Konseyi'nin duyurusu hakkında yorum yapmaktan kaçınırken, Şark'l Avsat'a konuşan kaynaklar hareketin liderliği tarafından daha sonra bir açıklama yapılacağını söyledi.

Lübnan ordusu geçen ay yaptığı açıklamada 22 ve 28 Mart 2025 tarihlerinde işgal altındaki Filistin topraklarına yönelik iki roket fırlatma operasyonu gerçekleştiren, aralarında Lübnanlı ve Filistinlilerin de bulunduğu grubun tespit edildiğini duyurmuş, bunun sonucunda bazı grup üyelerinin tutuklandığını ve iki operasyonda kullanılan mekanizma ve ekipmanların ele geçirildiğini kaydetmişti. Daha sonra AFP'ye konuşan bir güvenlik kaynağı da Lübnan ordu istihbaratının ikisi Filistinli, biri Lübnanlı olmak üzere Hamas mensubu üç kişiyi tutukladığını söyledi.

Şarku'l Avsat'ın kısa süre önce üst düzey bir Lübnanlı kaynaktan aktardığına göre Lübnanlı yetkililer Hamas'tan roket saldırısına karıştıkları gerekçesiyle aranan diğer kişileri de teslim etmesini isteyecek.

Hamas'ın Katar kararı

Siyasi yazar Kasım Kassir Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte Yüksek Savunma Konseyi'nin tutumunun Lübnan'ı bir çatışma arenasına dönüştürmeyi reddeden resmi tutumla uyumlu olduğunu ve son gelişmelerden sonra bunun Lübnan'ın çıkarına olduğunu belirterek edindiğimiz bilgilere göre Hamas Lübnan'ın güvenliğine önem veriyor ve Lübnan'ın güvenliğine zarar vermeyi reddetiğini belirtti. Bir soruya cevaben Kassir, “Hamas'ın kararının şu anda liderliğinin bulunduğu Katar'da olduğunu” açıkladı.

Sınırlı seçenekler

Hamas'ın Lübnan'daki mevcut durumunu yakından izleyenler, örgütün kuşatıldığı ve çok sınırlı seçeneklere sahip olduğu, Lübnan devletinin kendisinden silahlarını teslim etmesini istemeye kadar varan taleplerine yanıt vermekten başka çaresi olmadığı konusunda hemfikir.

Filistinli bir araştırmacı olan Tatweer Studies Center direktörü Hişam Dabsi Şarku'l Avsat'a şu değerlendirmelerde bulundu: “Yüksek Savunma Konseyi'nin kararları, Lübnan topraklarındaki Filistin silahlarının dosyasını açmayı amaçladığı için doğru yönde atılmış bir adımdır. Karar bir uyarı ve yargı denetimi içermekle birlikte, Filistinli olsun ya da olmasın, Hamas olsun ya da olmasın, herhangi bir tarafın yasalar dışında yürüttüğü herhangi bir askeri faaliyete karşı kesin bir siyasi duruş da taşımaktadır. Dolayısıyla bu adımın herkesi sorumluluklarının önüne koyduğuna ve Hamas'ın Ayn el-Hilve kampında arananların teslim edilmesi konusunda işbirliği yapması gerektiğini vurguladığına inanıyorum.

Bu gerçekleşmediği takdirde sürecin katı bir güvenlik ve yargı yoluna gireceğine şüphe yoktur.”

“Hamas önümüzdeki günlerde Lübnan meşruiyetinin egemenliğine bağlılığı ve Lübnan devleti ve kurumlarıyla işbirliği yapma konusundaki iyi niyetinin bir göstergesi olarak aranan kişileri teslim edip etmeyeceği ya da bundan kaçınmaya devam edip etmeyeceği konusunda bir sınavla karşı karşıya” diyen Dabsi, ”Hareketin önünde çok fazla seçenek yok, ya kendisini Lübnan meşruiyetine karşı çıkma ve isyan etme kategorisine sokacak ki bu da Ya kendisini Lübnan'ın meşruiyetine itiraz ve isyan kategorisine sokar ki bu çok maliyetli bir seçenektir ya da pozisyonunu yeniden gözden geçirir ve Lübnan devletinin taleplerine yanıt verir ki bu benim açımdan en olası seçenektir, özellikle de sağlam olmayan iç durumu ve bu aşamadaki zayıf durumu göz önüne alındığında şu anda tırmandırıcı bir itirazda bulunmak için gerçek bir fırsatı olmadığı için. Ayrıca İran ile çalışmaya devam eden aşırılık yanlısı eğilimler ile bu askeri çıkmazdan kurtulmaya çalışan ve Müslüman Kardeşler'in daha geniş çerçevesi içinde siyasi bir hareket olarak yeniden dönmeyi arzulayan diğer eğilimler arasında ciddi iç bölünmelerden muzdarip.”

Abbas'ın Beyrut'a yapacağı ziyaretin hedefleriyle ilgili olarak Dabsi şunları söyledi: “Yeni dönem, devletin egemenliğini Filistin kampları da dahil olmak üzere tüm topraklara yayma ve Suriye rejiminin Bekaa ve Nameh'teki Filistin askeri varlığının tasfiyesini tamamladıktan sonra kamplardaki silah olgusunu sona erdirmek için Filistin Yönetimi tarafından desteklenen bir Lübnan yol haritası geliştirmeye çalışma gibi tarihi bir görevle karşı karşıya olduğundan, iki meşruiyet arasındaki resmi ilişkilerin uluslararası, bölgesel ve Lübnan'daki gelişmeler ışığında yeniden düzenlenmesinden daha önemli bir hedef yoktur.”

Hamas'ın Lübnan'daki rolünün evrimi

Hamas'ın Lübnan'daki varlığı geçtiğimiz yıllarda medya, siyasi, kültürel, sosyal ve kitlesel faaliyetlerle sınırlı kalırken, hareketin güvenlik ve askeri faaliyetlerdeki yükselişi Aralık 2022'de Kuzey Kulesi kampında meydana gelen patlamadan sonra ortaya çıkmaya başladı; o dönemde patlamanın dizel yakıt deposunda çıkan ve Hamas'a ait bir mühimmat deposuna sıçrayan bir yangından kaynaklandığı bildirilmiş, Hamas ise konuyu yalanlayarak Koronavirüse (COVID-19) karşı koruma sağlayan malzemelerin bulunduğu bir depodaki elektrik kontağından kaynaklandığını söylemişti.

Güney Lübnan'daki Ayn el-Hilve Filistin mülteci kampındaki ortak güvenlik gücü dışında Hamas'ın hiçbir askeri ya da güvenlik operasyonu kaydedilmedi. Ancak El-Aksa Tufanı Operasyonu ve Hizbullah'ın Lübnan'ın güneyindeki Ayn el-Hilve Filistin mülteci kampını dönüştürmesiyle durum tamamen tersine döndü. Güney Lübnan, Gazze'ye destek cephesine dönüştü. Bu durum, hareketin askeri kanadı olan Kassam Tugayları ve diğer silahlı grupların, Hizbullah'ın gözetimi ve kontrolü altında kalmasına rağmen, Lübnan topraklarından işgal altındaki Filistin topraklarına askeri operasyonlar düzenlemesine ve roket fırlatmasına yol açtı.

Ekim 2023'ten bu yana hareket, Lübnan'daki üyelerine ve liderlerine yönelik birçok suikasta maruz kalmıştır ve bu suikastlar devam etmektedir. İsrail, Ocak 2024'ün başlarında Beyrut'un güney banliyölerinde hareketin başkan yardımcısı Salih el-Aruri'yi hedef almıştı.