Biden, bölgesel ittifak ve eksik üç şey

Herkes Filistin davasına ‘iki devletli çözüm’ taahhüdünü tekrarlamak dışında yeni bir şey getirmediğinin farkında

Biden, İsrail ve Batı Şeria'ya resmi ve sembolik, ayrıca Suudi Arabistan'a önemli bir ziyaret gerçekleştirecek (AFP)
Biden, İsrail ve Batı Şeria'ya resmi ve sembolik, ayrıca Suudi Arabistan'a önemli bir ziyaret gerçekleştirecek (AFP)
TT

Biden, bölgesel ittifak ve eksik üç şey

Biden, İsrail ve Batı Şeria'ya resmi ve sembolik, ayrıca Suudi Arabistan'a önemli bir ziyaret gerçekleştirecek (AFP)
Biden, İsrail ve Batı Şeria'ya resmi ve sembolik, ayrıca Suudi Arabistan'a önemli bir ziyaret gerçekleştirecek (AFP)

Refik Huri*
Pek çok kişi ‘Zaruretler memnu olan şeyleri mubah kılar’ fıkıh kaidesine başvursa da Ortadoğu'da kolay seçenek yok. Deneyimlerin ve çatışmaların en çok doğruladığı şey, kaygıyı pratik bir politikaya dönüştürmenin zorluğudur. Arap ulusal güvenliğine yönelik tehlikelerle mücadele etmek için Arap düşünür ve politikacılar tarafından çağrısı yapılan bir ‘Arap NATO'su’ kurulma şansı yok. İran'daki Molla Cumhuriyetinin, Amerika'yı bölgeden uzaklaştırmak üzerine kurulu bölgesel bir güvenlik sistemi olan Arap ülkelerini diyaloga davet etmesine, Tahran'ın garantör ve en güçlü taraf olmasına aldanmaya yer yok. Ekonomik iş birliğine ek olarak Körfez İşbirliği Konseyi'nin güvenlik sistemini güçlendirecek bir tür bölgesel güvenlik ittifakının İran'la yüzleşmesi için bir fırsat var mı?
Bu, ABD Başkanı Joe Biden'ın bölgeye yapacağı ilk ziyaret öncesinde sorulan pek çok soru arasında bulunuyor. Söz konusu ziyaret, Uzakdoğu'da Çin ile yaşanan çatışmayla meşgul olunduğu ve demokrasi ile otoriterlik mücadelesine öncelik verildiği gerekçesi ile ertelendi. Bu, aynı zamanda Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin yansımaları, enerji savaşı, yüksek fiyatlar ve İsrail ile birçok Arap ülkesi arasında imzalanan ‘İbrahim Anlaşmaları’nı geliştirme ihtiyacı tarafından dayatılan bir ziyaret. Biden, Teksas Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Profesörü Gregory Gause’un savunduğu tezden artık kaçamaz. Gause’un tezi iki temele dayanıyor: Birincisi; ABD’nin, Ortadoğu’nun güçlü yöneticileriyle anlaşması gerektiğini savunurken, ikincisi Washington'ın umabileceği tek şeyin daha düzenli bir Ortadoğu olduğu yönündedir.
Ziyaret planı, iki aşamadan oluşuyor: İsrail ve Batı Şeria'ya resmi ve sembolik bir ziyaret ve Suudi Arabistan'a bir başka önemli ziyaret. Biden’ın ikinci ziyarette, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmesi bununla birlikte altı Körfez ülkesinin yanı sıra Mısır, Irak ve Ürdün’ün de katıldığı KİK Zirvesi’ne katılması bekleniyor. Zirve, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ın talep ettiği bölgesel ittifakın zirvesi değil. İsrail'in böyle bir ittifakta yer alması için şartlar olgunlaşmadı.
Vali Nasr, ‘Foreign Affairs’ dergisi tarafından yayınlanan bir makalesinde, İran'ın Suudi Arabistan'daki petrol sahalarına yönelik saldırılarından sonra yapmadıklarının, ‘Arapların çıkarlarını korumak için yeni stratejiler aramasına ve Tahran'la tansiyonu düşürmek için diyalog kurmasına neden olduğunu ifade etti. İsrail'i de içine alan bir ittifak fikrindeki ‘Aşil topuğu’nun üç önemli sorunu var: Bunlardan birincisi İsrail'in Kudüs ve Suriye’deki Golan tepeleri de dahil olmak üzere Batı Şeria'yı işgalinin devam etmesi, ikincisi; Biden yönetiminin, İran nükleer dosyasının müzakeresinde İran füze programını sınırlama talebinden geri çekilmesi ve mollaların Arap içişlerine müdahalesidir. Üçüncüsü, Nasr valisinin dediği gibi, "Amerika, nükleer dosya üzerinde bir anlayış da dahil olmak üzere istikrarlı bir bölgesel düzenin yolunu açtı, aksi takdirde bölgeye geri dönmesi gerekir."
Biden'ın Filistin sorununa ‘iki devletli çözüm’ konusundaki kararlılığını yinelemek ve konunun gündemde olmadığını ilan etmek dışında bir çözümü olmadığını herkes biliyor. Yalnızca ABD’nin öncelikleri değil, aynı zamanda aşırı sağcılığın İsrail hükümetleri üzerindeki tiranlığının da engellere etkisi oluyor. Nitekim, Netanyahu ve Bennett hükümetleri arasındaki, ‘Fetih’ ile ‘Hamas’ hareketleri arasındaki ve Gazze ile Batı Şeria arasındaki bölünme arasında bir fark yoktur. Bu durumda denklem şudur: Çözüm yok, çünkü İsrail vermek istemiyor ve Filistinliler alamıyor.
Çünkü Araplar Biden'ın da yardımcısı olduğu eski ABD Başkanı Barack Obama'nın politikalarından hâlâ muzdarip durumda. Başlangıçta Filistin-İsrail ihtilafına bir çözüm bulmaya çalıştı. Fakat Netanyahu bunu tersine çevirdiğinde, dosyayı yeniden arşive göndererek, Uzak Doğu'daki ‘zenginlik ve gücü’ vurguladı. Ardından, nüfuzu ve füze dosyasını tartışmadan, ne pahasına olursa olsun İran ile nükleer anlaşmaya koştu. Aksine, yaptırımları kaldırarak para verdi. Bu, kibri ve müdahaleyi arttırdı. ABD'nin dostlarına yönelik taahhütlerini azalttıktan sonra önerisi, ‘bölgedeki nüfuzu Riyad ve Tahran arasında paylaştırmaktan’ başka bir şey değildi. Bu, Suudi Arabistan'ın alay ettiği bir teklif. Biden, Eski ABD Başkanı’nın ayak izlerini takip etmesi üzerine ortaya çıkan soru şu; “Obama'nın mantosunun dışına çıkmak istiyor mu ve çıkabilir mi?”
Cevap oldukça açık, ancak acil ihtiyaç ve değişikliklerin, Roosevelt ve Kral Abdulaziz ile yaptığı ‘Quincy’ Zirvesi’ günlerinden kalma Amerikan taahhütlerine dönme konusunda değişmekten başka seçeneği kalmadığını söyleyenler var.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktarılmıştır.
 



Blinken, Netanyahu ile ‘gergin’ olması beklenen bir görüşme yapmak üzere İsrail’e gitti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
TT

Blinken, Netanyahu ile ‘gergin’ olması beklenen bir görüşme yapmak üzere İsrail’e gitti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Gazze Şeridi’nde devam eden savaşa ilişkin ‘gergin’ olması beklenen bir toplantı yapmak üzere bugün İsrail’e gitti.

Ortadoğu’ya yönelik altıncı turunun son ayağı için Mısır’dan İsrail’e gelen Blinken’in, Gazze Şeridi’ne giren insani yardımın acilen artırılması gerektiğini vurgulaması ve İsrail’i Refah’ı işgal etmekten kaçınmaya çağırması bekleniyor.

Bu arada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK), ABD’nin sunduğu, savaşın harap ettiği bölgede ‘derhal ateşkes’ çağrısında bulunan karar tasarısını oylaması planlanıyor.

Gazze Şeridi’ndeki en büyük hastane olan Şifa Tıp Kompleksi ve çevresi de dahil olmak üzere İsrail’in saldırıları devam ediyor.

İsrail ordusu, Pazartesi gününden bu yana kompleks ve çevresinde yaşanan çatışmalarda 140’tan fazla Filistinli ‘militanın’ öldürüldüğünü duyurdu.

Ordu sözcüsü Daniel Hagari dün akşam yaptığı açıklamada, “Şifa Tıp Kompleksi’ndeki operasyon devam ediyor. Bu, savaşın başlangıcından bu yana en fazla sayıda teröristi yakaladığımız bir operasyondur” dedi.

Blinken, savaşın başlamasından beş buçuk ay sonra, Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik müzakerelerde ‘yakınlaşma’ olduğunu söyledi.

ABD’nin BM Misyonu Sözcüsü Nate Evans dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Gazze Şeridi’nde ateşkes çağrısında bulunan karar tasarısının Cuma günü (bugün) BMGK’da oylamaya sunulacağını bildirdi.

Evans, “ABD son birkaç haftadır konsey üyeleriyle birlikte, rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak ve insani yardımların artmasına yardımcı olacak bir rehine anlaşmasının bir parçası olarak Gazze’de acil bir ateşkes sağlamayı hedefleyen devam eden diplomatik çabaları destekleyecek bir karar üzerinde ciddi bir şekilde çalışmaktadır” ifadelerini de kullandı.

AFP tarafından görülen karar tasarısında, her iki taraftaki sivilleri korumak ve Gazze’ye temel insani yardımların ulaştırılmasına olanak sağlamak için acil ve kalıcı bir ateşkese ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.