Mars'tan gelen göktaşının yeni analizi Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin oluşumuna dair bildiklerimizi değiştirebilir

Bulgular Mars'ın ilk dönemlerindeki atmosferinin kökeni ve bileşimi hakkında soru işaretleri yaratıyor

(NASA)
(NASA)
TT

Mars'tan gelen göktaşının yeni analizi Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin oluşumuna dair bildiklerimizi değiştirebilir

(NASA)
(NASA)

The Independent'ta yer alan habere göre Mars'ın iç kısmından gelen eski bir göktaşına dair yeni bir analiz Dünya, Venüs ve Mars gibi kayalık gezegenlerin hidrojen, karbon, oksijen ve azot gibi elementleri nasıl edindiği hakkındaki yaygın varsayımla çelişiyor.
Kaliforniya Davis Üniversitesi'nden Sandrine Péron yaptığı açıklamada, şimdiye kadar temel inancın, gezegenlerin helyum gibi soy gazların yanı sıra bu elementleri de genç bir yıldızın etrafındaki nebuladan elde ettiği olduğunu söyledi.
Bilim insanları bu gezegenlerin oluşumunun ilk aşamalarında, erimiş kaya topları halindelerken inert gazların yanı sıra hidrojen, karbon, oksijen, nitrojen gibi elementlerin de magma okyanusunda çözündüğüne ve ardından tekrar atmosfere karıştığına inanıyorlardı.
Bilim insanları, kondritik göktaşlarının daha sonra bu genç gezegenlere çarparak daha uçucu malzemeler getirdiğini düşünüyordu.
Araştırmacılar, gezegenin iç kısmındaki uçucu elementlerin güneş nebulasının bileşimini ya da güneş ve göktaşlarıyla ilişkili uçucuların bir karışımını yansıttığına inanırken, atmosferdeki gazların çoğunlukla göktaşlarından geldiği düşünülüyordu.
Bilim insanları, iki kaynak (güneş ve kondritik) soy gazların, özellikle de kriptonun izotoplarının oranlarıyla ayırt edilebileceğini söylüyor.
Bununla birlikte, perşembe günü Science akademik dergisinde yayımlanan yeni çalışma, göktaşlarının bu oluşma sürecindeki gezegenlere daha önce düşünülenden çok daha önce ve nebula varken uçucu elementler getirdiğini ortaya koydu.
Araştırmada bilim insanları, Mars'tan gelen ve gezegen nispeten hızlı bir şekilde oluştuğu için "özel ilgi alanları" olduğunu söyledikleri göktaşı örneklerini bilhassa değerlendirdi. Mars'ın, oluşması 50 ila 100 milyon yıl süren Dünya'ya kıyasla Güneş sisteminin doğuşundan yaklaşık 4 milyon yıl sonra katılaştığı görülüyor.
Araştırmacılar, 1815'te Fransa'nın kuzeydoğusunda Dünya'ya düşen Chassigny göktaşının parçalarını değerlendirdi. Bu, Kızıl Gezegen'in içini temsil ettiği düşünüldüğünden nadir ve alışılmadık bir örnek.
Araştırmacılar, kripton elementinin çok küçük miktarlarını ve göktaşı örneklerindeki değişik formlarını analiz ederek kayadaki elementlerin kökenini ortaya çıkarabildi.
Kripton elementinin göktaşındaki çeşitli formlarının güneş nebulasından değil, kondritik göktaşlarından gelenlerle eşleştiğini buldular.

Bilim insanları, bu sonuçlara dayanarak Mars'ın atmosferinin sırf mantodan gaz çıkararak oluşmuş olamayacağını çünkü bu şekilde kondritik bir bileşim ortaya çıkacağını söylüyor.
Bunun yerine bilim insanları, göktaşlarının oluşma sürecindeki gezegene daha önce düşünülenden çok daha erken uçucu elementler getirdiğini ve nebulanın mevcudiyetinde "geleneksel düşünceyi tersine çevirdiğini" belirtiyor.
Araştırmacılar, gezegenin, magma okyanusu soğuduktan sonra iç kondritik gazlarla atmosferik güneş gazlarının önemli ölçüde karışmasını önlemek için güneş nebulasından atmosfer elde etmiş olması gerektiğini söylüyor.
Sonuçlar, Mars'ın büyümesinin güneş nebulası dağılmadan önce tamamlandığını ve atmosferik kriptonun muhtemelen yeraltında veya kutup buzullarında hapsedilmiş halde korunmuş olması gerektiğini de gösteriyor.
Dr. Peron "Mars'ın kripton iç bileşimi neredeyse tamamen kondritik ancak atmosfer güneş kaynaklı. Bu çok farklı" diye açıkladı.
Çalışmanın ortak yazarlarından Sujoy Mukhopadhyay, "Çalışmamız açıkça Mars'ın iç kısmındaki kondritik gazlara işaret etse de Mars'ın ilk dönemlerdeki atmosferinin kökeni ve bileşimi hakkında bazı ilginç sorular da ortaya çıkarıyor" dedi. 



Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
TT

Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

İspanya'da Bakır Çağı'na ait bir "mega köy"de ortaya çıkarılan nadir bir balina dişi, 4 bin yıl önce Akdeniz bölgesinde yaşayan İber halkının sanatsal yeteneklerine ışık tuttu.

2018'de İspanya'nın güneybatısındaki Valencina arkeolojik kazı alanında bulunan diş, kendi türü içinde geçmişi o döneme dayanıp İberya'da rastlanan ilk fosil oldu.

PLOS One'da yayımlanan araştırmaya göre diş muhtemelen antik bir kıyı şeridinden toplanarak Bakır Çağı zanaatkarları tarafından özenle işlendi.

4 bin 150 ila 5 bin 300 yıl önce bir sahil köyünde yaşayan zanaatkarlar, dişi muhtemelen kişisel süs eşyaları veya sembolik anlam taşıyan eserler yaparken kullanmıştı.

Çalışmanın belirttiğine göre fosil işlendikten sonra, üzerindeki aşınma ve yıpranma izleri ve yüzeyini kaplayan sert kabuktan anlaşıldığı üzere kasten gömüldü.

Bulgular, yaklaşık 40 bin yıl önce başlayan Eski Taş Çağı'ndan beri fildişinin süs eşyaları, müzik aletleri ve heykellerin yapımında kullanımı hakkındaki anlayışımızı derinleştiriyor.

Fildişi çarpıcı görünümü, dayanıklılığı ve sağlamlığıyla antik toplumların ticaret ve sosyokültürel faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.

Ancak tarih öncesi çağlarda fildişinin kullanımı hakkında bildiklerimizin çoğu, fil, suaygırı, geyik ve ayılar gibi kara hayvanlarından elde edilen fildişinin incelenmesiyle elde edildi.

Daha önceki araştırmalar, İspanya'nın güneyindeki Eski Taş Çağı ve Bakır Çağı toplumlarında fillerden gelen fildişinin kullanıldığını vurgulasa da deniz memelilerinden elde edilen bu malzemenin önemi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Valencina'da bulunan 17 santimetre uzunluğuna, 7 santimetre genişliğine ve 0,5 kilogram ağırlığa sahip balina dişi, geçmişe eşsiz bir bakış sunuyor.

Fosilin analizi, yetişkin bir ispermeçet balinasından geldiğini ortaya çıkarırken, solucanlar ve sülükayaklılardan kaynaklanan aşınma belirtilerinin yanı sıra köpekbalığı ısırığı şüphesi doğuran izler bulundu. Bu izler, fosilin deniz tabanında bir süre kaldığını gösteriyor.

Araştırmacılar ayrıca dişte doğal yollarla oluşamayacak delikler ve belirgin kesik izleri gibi insan faaliyetine dair belirtiler tespit etti.

Araştırmacılar bu gözlemlere dayanarak balinanın muhtemelen doğal nedenlerle öldüğü, ardından cesedinin deniz tabanına battığı ve dişlerinden birinin kıyıya vurmasıyla antik İberler tarafından bulunup kullanıldığı sonucuna vardı.

Makalede şu ifadelere yer veriliyor:

Henüz bir ispermeçet balinası dişinden geldiği tespit edilen fildişi eser bulunmamasına rağmen son zamanlarda Avrupa'daki arkeolojik bağlamlarda deniz kaynaklı fildişi bulgularının ortaya çıkması, tarih öncesi toplumların deniz kaynaklarını kullanımına yönelik araştırmalara yeni bir odak noktası kazandırıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/news