Türkiye-S.Arabistan ortak bildirisi: Görüşmelerde, yeni iş birliği döneminin başlamasına yönelik kararlılık vurgulandı

Türkiye-S.Arabistan ortak bildirisinde, "Görüşmelerde, siyasi, ekonomik, askeri, güvenlik dahil, ikili ilişkilerde yeni iş birliği döneminin başlamasına yönelik kararlılık vurgulandı." ifadesi kullanıldı.

  Türkiye-S.Arabistan ortak bildirisi: Görüşmelerde, yeni iş birliği döneminin başlamasına yönelik kararlılık vurgulandı
TT

Türkiye-S.Arabistan ortak bildirisi: Görüşmelerde, yeni iş birliği döneminin başlamasına yönelik kararlılık vurgulandı

  Türkiye-S.Arabistan ortak bildirisi: Görüşmelerde, yeni iş birliği döneminin başlamasına yönelik kararlılık vurgulandı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın görüşmesine ilişkin yayımlanan ortak bildiride, siyasi, ekonomik, askeri, güvenlik dahil, ikili ilişkilerde yeni iş birliği döneminin başlamasına yönelik kararlılık vurgulandı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, görüşme sonrası yayımlanan Türkiye- Suudi Arabistan ortak bildirisinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Veliaht Prens Muhammed bin Salman bin Abdülaziz Al Saud arasındaki resmi görüşmelerin, samimiyet ve kardeşlik ortamında gerçekleştirildiği belirtildi.
Görüşmelerde, Türkiye Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan Krallığı arasındaki ikili ilişkilerin muhtelif yönleriyle ele alındığı, siyasi, ekonomik, askeri, güvenlik ve kültürel ilişkiler dahil olmak üzere iki ülke arasındaki ikili ilişkilerde yeni bir iş birliği döneminin başlamasına yönelik ortak kararlılığın en güçlü şekilde vurgulandığı ifade edildi.
Bölgesel ve uluslararası alanda öne çıkan ve her iki tarafın da önem atfettiği gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu aktarılan bildiride, şunlar kaydedildi:
"Taraflar, karşılıklı ticaretin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi imkanlarını, iki ülke arasındaki karşılıklı ticaretin kolaylaştırılmasını ve önündeki zorlukların üstesinden gelinmesini, yatırım fırsatlarının araştırılması ve çeşitli alanlarda somut ortaklıklara dönüştürülmesi için iki ülkenin kamu ve özel sektöründeki iletişimin artırılmasını ele almışlardır.
Taraflar G-20 üyeleri olarak, iki ülkenin büyük ekonomik potansiyelini ve Suudi Arabistan'ın 2030 Vizyonu'nun yatırım, ticaret, turizm, kalkınma, sanayi, madencilik, inşaat projeleri, ulaşım-altyapı (müteahhitlik dahil), tarım, gıda güvenliği, sağlık, iletişim-bilgi teknolojisi alanları, medya ve spor alanlarında sunduğu fırsatları vurgulamışlar, Suudi-Türk Koordinasyon Konseyi'nin çalışmalarını etkinleştirme, ortak ilgi alanlarında iş birliği ve koordinasyon seviyesini yükseltme ve iki ülke uzmanları arasında tecrübe paylaşımı konuları üzerinde çalışma hususunda mutabakata varmıştır."
Enerji alanındaki projeler
Bildiride, tarafların, enerji alanında özellikle petrol ve rafinesi, petrokimya, enerji verimliliği, elektrik, yenilenebilir enerji, inovasyon, hidrokarbon kaynakları için temiz teknolojiler, hidrojen de dahil, düşük karbonlu yakıtlar alanlarında iş birliği beklentilerini, enerji sektörü ve ilgili tedarik zincirlerinin yerelleştirilmesi, bu alanlarda ilgili projeler geliştirilmesi için çalışılması arzusunu ifade ettikleri belirtildi.
Ortak bildiride, yapay zeka, dijital teknolojiler ve akıllı şehirler alanlarında üretim ve yatırım ortaklıklarının geliştirilmesi ve bu alanlarda faaliyet gösteren özel sektör aktörlerinin iş birliğine teşvik edilmeleri konularında görüş birliğine varıldığı da vurgulandı.
Türkiye'nin, çevre ve iklim değişikliği alanında Suudi Arabistan'ın, "Yeşil Suudi Arabistan" ve "Yeşil Orta Doğu" girişimlerini başlatmasını memnuniyetle karşıladığı, Suudi Arabistan tarafından başlatılan ve G-20 ülkelerinin liderleri tarafından onaylanan Döngüsel Karbon Ekonomisi Platformu'nun hayata geçirilmesine dair Suudi Arabistan'ın iklim değişikliği alanındaki çabalarına desteğini ilettiği aktarılan bildiride, şöyle devam edildi:
"Taraflar, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması ilkelerine bağlı kalmanın önemini ve kaynakları olmayan emisyonlara odaklanarak iklim anlaşmasının uygulanması gereğini yinelemişlerdir. İki taraf, Suudi Arabistan'ın 2020 yılındaki G-20 zirve toplantıları başkanlığı sırasında başlatılan 'Arazi Bozunumunun Azaltılması ve Karasal Habitatların Korunmasını Geliştirmeye Yönelik Küresel Girişim' ve 'Küresel Mercan Resifleri AR-GE Hızlandırıcı Platformu' başlıklı iki girişime desteklerini vurgulamışlardır. Türk tarafı, Suudi Arabistan girişimcilik ekosisteminde faaliyet gösteren yatırım fonlarını, Türkiye'deki startup'lara yatırım yapmaya ve onlarla ortaklıklar kurmaya davet etmiştir."
Türk Standartları Enstitüsü ile Suudi Arabistan Standartlar, Metroloji ve Kalite Teşkilatı arasındaki ilişkilerin, ilgili iki kurum arasında imzalanan iş birliği anlaşmaları çerçevesinde güçlendirilmesi ve sürdürülmesi konusunda mutabık kalındığı da bildirildi.
TÜBİTAK ile Kral Abdülaziz Bilim ve Teknoloji Şehri (KACST) arasında 2016'da imzalanan iş birliği protokolü çerçevesinde, bilim insanlarının karşılıklı ziyaretleri ile KOSGEB ile Suudi Arabistan KOBİ Otoritesi arasında iş birliği yapılması konusunda anlaşıldığı da belirtildi.
Savunma alanındaki iş birliği
Ortak bildiride, tarafların, savunma konusunda iki ülkenin çıkarlarına hizmet edecek, bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacak şekilde savunma iş birliği alanlarında, iki ülke arasında imzalanan anlaşmaların etkin hale getirilmesi konusunda mutabık kaldıkları ifade edildi.
Adli iş birliğini geliştirme, hukuki ve adli alanlardaki uzmanlar arasında tecrübe paylaşımı konusunda da anlaşmaya varıldığı aktarılan bildiride, turizm alanındaki iş birliğinin ve iki ülke arasındaki turizm hareketinin, ülkeler arasında imzalanan anlaşmalar uyarınca geliştirilmesinin, her ülkenin sahip olduğu turizm potansiyelinin araştırılmasının, turizm sektörünün gelişimine fayda sağlayan ortak çalışmaların güçlendirilmesinin öneminin vurgulandığı kaydedildi.
Tarafların, ulusal sivil havacılık otoriteleri arasında iş birliğinin güçlendirilmesinin, havayollarının operasyonları için idari prosedürlerin kolaylaştırılmasının öneminin altını çizdikleri belirtilen bildiride, sağlık alanında iki ülke arasındaki mevcut iş birliğini geliştirme kararlılığı vurgulanarak, sağlık yatırımları alanında iş birliği fırsatlarının araştırılması konusunda mutabık kalındığı aktarıldı.
Suudi tarafının, Riyad'ın EXPO 2030 adaylığına Türkiye'nin verdiği destekten ötürü şükranlarını ifade ettiği de bildirildi.
İki ülkenin ortak bildirisinde şöyle devam edildi:
"İki taraf, bölgedeki güvenlik ve istikrarın desteklenmesine ve güçlendirilmesine katkıda bulunacak şekilde, bölgesel ve uluslararası arenadaki önemli meselelere ilişkin iş birliğini, koordinasyonu ve görüş alışverişini yoğunlaştırma çabalarını teyit etmişlerdir. Taraflar, bölge ülkelerinin egemenliğinin ihlal edilmemesini vurgulamışlar ve bölge ülkelerindeki tüm krizlere siyasi çözüm bulunmasına, bölgeyi gerilimden uzak tutacak ve bölgede güvenliği ve istikrarı sağlayacak çalışmalara desteklerini vurgulamışlardır. Taraflar, başta İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler olmak üzere bölgesel ve uluslararası kuruluşlar çerçevesinde aralarındaki iş birliğini ve etkin koordinasyonu artırma, bölgede barış, istikrar ve güvenliğin sağlanması için yakın iş birliği sürdürme konusundaki kararlılıklarını vurgulamışlardır."
Veliaht Prens'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nazik ev sahipliğinden, ziyaretleri sırasında kendisine ve heyetine gösterilen yakınlık ve muhabbetten ötürü şükranlarını dile getirdiği aktarılan bildiride, Erdoğan'ın da Kovid-19 salgınının neden olduğu zorluklara rağmen 2021'de hac düzenleme ve ziyaretçilere hizmet etme çabalarından ötürü takdirlerini ilettiği, bu yıl hac ve umrenin yeniden başlamasından duyduğu memnuniyeti dile getirdiği aktarıldı.
Bildiride, "Görüşmenin sonunda taraflar, iki ülkenin ve halklarının ortak çıkarlarına katkıda bulunacak ve tüm kesimlere fayda sağlayacak şekilde, bölgenin geleceğine hizmet etmek için tarihi kardeşlik temelinde işbirliğini geliştirerek sürdürme kararlılıklarını vurgulamışlardır." ifadelerine yer verildi.
 



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.