Çavuşoğlu: Ukrayna tahılının yasadışı alınıp satıldığı yönündeki iddiaları araştırıyoruz

Fotoğraf: EPA
Fotoğraf: EPA
TT

Çavuşoğlu: Ukrayna tahılının yasadışı alınıp satıldığı yönündeki iddiaları araştırıyoruz

Fotoğraf: EPA
Fotoğraf: EPA

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Elizabeth Truss ile görüşmesi sonrası ortak basın toplantısında konuştu.
Ukrayna’dan tahıl ihracatını gerçekleştirmek için bir Birleşmiş Milletler (BM) planının olduğunu belirten Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Biz, çabalarımızı Birleşmiş Milletler ile sürdürüyoruz. Tabii hem Ukrayna ile hem de Rusya ile sürekli temas halindeyiz ve BM'nin bu planını gerçekçi bir plan olarak görüyoruz, uygulanabilir görüyoruz. O nedenle de güçlü şekilde destekliyoruz ayrıca bu sürecin meşruiyeti bakımından da önemli buluyoruz. BM'nin planı hakkında bilgileriniz vardır ama kısaca; İstanbul'da eğer anlaşma olursa, bir kontrol merkezi kurulacak ve Ukrayna karasularının hemen dışında güvenli bölge kurulacak. Burada özellikle Ukrayna limanlarına gidecek gemilerin kontrolü de yapılacak, silah veya başka bir şey taşımadığından emin olmak için bu Rusya'nın da bir talebi. Dönüşte tabi gemilerin belirlenen ürünleri taşıdığından herkes emin olmak istiyor. Aslında baktığınız zaman gayet güzel ama tarafların anlaşması gerekiyor."

"Türkiye olarak ürünlerin bize gelmesine de müsaade etmeyiz"
Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Türkiye ziyaretinde de bu konuları ele aldıklarını, hem bakan düzeyinde hem de Lavrov ile gelen teknik ekiplerle Türkiye'nin teknik ekipleri ve uzmanları arasında görüşmeler gerçekleştirildiğini dile getirdi.
Türkiye olarak BM ile çalıştıklarını, tüm tarafları çalışmalar hakkında bilgilendirdiklerini vurgulayan Çavuşoğlu, Ukrayna'nın tahıllarının çalındığına ilişkin iddiasına karşılık şunları kaydetti:
"Bu iddialar bize de geldi. Ukrayna tarafından da ara ara bu tür bilgiler geliyor. Biz, her iddiayı ciddiye alıyoruz ve ciddi şekilde araştırıyoruz, sonucunu da özellikle Ukrayna tarafına bildiriyoruz her seferinde. Aslında gayet basit, bu süreci takip etmek de kolay, 5-6 dolarlık bir programla hangi geminin nereden geldiği, ne taşıdığı bunlar takip ediliyor. Bırakın yetkilileri herhangi bir vatandaş bile elindeki telefona ya da bilgisayarına yüklediği programla uçakların ve gemilerin seyrüseferini gayet kolay şekilde takip edebilir. Biz, bu iddialar neticesinde her iddiayı ciddiye alarak incelemelerde de bulunduk. Gemilerin hareket limanlarının ve ürünlerin menşeinin bizim yaptığımız incelemelerde, Türkiye ile ilgili iddialar ortaya atıldıktan sonra menşeinin kayıtlarda Rusya olduğunu da gördük. Biz, Ukrayna'nın tahılının ya da herhangi bir ürününün Rusya veya başka bir ülke tarafından alınıp gayrimeşru şekilde, illegal bir şekilde uluslararası piyasalara satılmasına da karşıyız. Türkiye olarak bu ürünlerin bize gelmesine de kesinlikle müsaade etmeyiz, bu konuda devletimizin ve yetkili kurumlarımızın kararlılığı tamdır."

Truss: Bu limanlardan tahıllar çıkartılamazsa ciddi bir açlığa sebep olacaktır
Türkiye ve İngiltere'nin NATO'nun önde gelen ülkeleri olarak daha iyi ilişkileri olması gerektiğini düşündüklerini kaydeden Truss, Türkiye'nin özellikle Ukrayna'da çok kıymetli şeyler yaptığını ve bunu bildiklerini söyledi.
Türkiye'nin Ukrayna konusundaki çabaları dolayısıyla Çavuşoğlu'na teşekkür eden Truss, Ukrayna'dan tahıl koridoru açılmasına ilişkin şunları kaydetti:
"Eğer buradaki sorun çözülmezse, bu limanlardan tahıllar çıkartılamazsa ciddi bir açlığa sebep olacaktır. Bu konuda da yine uygulamaya dair kararlar alabileceğimizi düşünüyorum."
 



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.