Marmaris'te uçaklardan atılan suya rengini veren kırmızı ürün, toprağın beslenmesini sağlıyor

Muğla'nın Marmaris ilçesindeki orman yangınında uçaklardan atılan suya rengini veren kırmızı ürünün, içerisindeki gübre temelli hammadde ile yangın sonrasında toprağın beslenmesini sağladığı bildirildi.

AA
AA
TT

Marmaris'te uçaklardan atılan suya rengini veren kırmızı ürün, toprağın beslenmesini sağlıyor

AA
AA

Hisarönü Mahallesi Bördübet ve Yedi Adalar bölgesinde 21 Haziran'da çıkan yangın, karadan yapılan müdahalenin yanı sıra helikopter ve uçakların gerçekleştirdiği çalışmayla kontrol altına alındı.
Yangın sırasında uçaklardan alevlerin üzerine bırakılan suya kırmızı rengini veren Neuvatec PW82 adlı ürünün, orman yangınlarının geciktirilmesi, durdurulması, söndürülmesi ve soğutulması amacıyla hava araçları için özel olarak geliştirilen bir formülü bulunduğu ve gübre temelli olduğu için yangın sonrasında toprağın beslenmesini de sağladığı belirtildi.
Firmanın yönetim kurulu başkanı Özay İpek, AA muhabirine, ürünün yüzde 100 Türkiye'den tedarik edilen hammaddelerle Türk mühendisler tarafından geliştirildiğini söyledi.
Herhangi bir afet durumunda üretim için hammadde sıkıntısı bulunmadığını aktaran İpek, şöyle konuştu:
"Bütün dünyanın hammadde sıkıntısı yaşadığı bir dönemde bu denli stratejik bir ürünün ülke kaynaklarıyla yapılması tartışmasız çok önemlidir. Tüm dünyada retardant olarak bilinen uzun süreli yangın geciktirici ürünün içeriğinde kullanılan maddelerin amacı suyun kimyasal ve fiziksel olarak yangına müdahalede daha güçlü hale getirilmesidir. Ürünün ana hammaddesi ise normalde gübre olarak da güvenli ve sıklıkla kullanılan bir bileşenden oluşuyor. Doğaya, içme sularına, hayvanlara ve orman yangını ile mücadele eden insanlara bu ürün değdiğinde bir zarar olmaması birinci önceliğimizdi. Ürünü gübre temelli bir hammadde ile hazırladık. Zarar görmüş bitki örtüsünün yeniden doğaya kazandırılmasında faydası var. Ürünün yangın sonrasında toprağın besin maddesini karşılamada yardımcı olmasını amaçladık."
İpek, ürünün karışımıyla yangın alanına bırakılan suyun havada buharlaşmadan, daha yoğun şekilde alevlerin üzerine indiğine işaret ederek, "Ürün içerisindeki özel karışımlar ile suyun buharlaşma sıcaklığı çok yüksek derecelere çıkartıldı. Ayrıca suyun ormandaki bitki örtüsüne ulaşacak ve yapışacak ağırlığa, yapışkanlığa sahip olması sağlandı. Kara ekiplerine zaman kazandırıyor ve yardımcı oluyor." ifadesini kullandı.
Uçaklardan yangın bölgesine bırakılan suya yüzde 15-25 oranında üründen karıştırıldığını anlatan İpek, "Yangın olan bölgenin etrafına atılarak ürünün geciktirici özelliği ile güvenli bir hat çekilir ve alevler o bölgeye ulaştığında yanma gecikir. Pilotların da su atılan yeri görmesi açısından kırmızı renk önem taşıyor." dedi.
Tüm şirket çalışanlarının aynı zamanda orman gönüllüsü olduğunu dile getiren İpek, "Yangın başladığı andan itibaren suyun uçaklara yüklenmesi sırasında 'gönüllü' sıfatıyla ekiplere yardım ettik. Hiç uyamadan ekip olarak günlerce çalıştık. Devletin ne kadar organize çalıştığını da gördük." diye konuştu.



Bilim insanları primatları inceledi: Alfa erkek kural değil istisna

Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
TT

Bilim insanları primatları inceledi: Alfa erkek kural değil istisna

Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)

Bilim insanları primat türlerinde alfa erkek olgusunun pek de gerçek olmadığını tespit etti. Geniş kapsamlı araştırma, dişi ve erkekler arasındaki hiyerarşik ilişkinin daha karmaşık olduğuna işaret ediyor.

İnsanların da içinde yer aldığı primat grubunda ya erkeklerin ya da dişilerin popülasyondaki hakim cinsiyet olduğu düşünülüyordu. Genellikle erkeklerin gruptaki hakimiyeti elinde tuttuğuna inanılıyordu.

Ancak hakemli dergi PNAS'te dün (7 Temmuz) yayımlanan çalışmada durumun sanıldığı kadar net olmadığı ve beklendiğinden daha fazla popülasyonda dişilerin egemen olduğu ortaya çıktı.

Araştırmacılar maymunlar, lemurlar, tarsiyerler ve lorisler gibi 121 primat türüne ait 253 popülasyondan 5 yıl boyunca veri topladı. Ekip varsayımların ötesinde daha net bilgi edinmek adına ayrıntılı davranış kayıtları toplayıp grup içindeki kavgaları ve kazananları derledi.

Çalışmada karşı cinsler arasındaki kavga ve tartışmaların sanılandan çok daha sık yaşandığı saptandı. Bir grup içindeki anlaşmazlıkların ortalama yarısı dişi ve erkekler arasında geçti. 

Araştırma genelinde incelenen kavgaların yaklaşık yüzde 90'ını erkekler kazandığı için bu açıdan net bir erkek hakimiyeti olduğu söylenebilir.

Öte yandan araştırmacılar popülasyonların sadece yüzde 17'sinde bu durumun gözlemlendiğini söylüyor. İnsanların en yakın akrabalarından şempanze ve bonobolar bu kesimde yer alırken, lemur ve bonoboların da olduğu primat popülasyonlarının yüzde 13'ünde net bir dişi egemenliği vardı.

Geri kalan yüzde 70'lik kısımdaysa bir cinsiyetin diğeri üzerindeki hakimiyet ya orta düzeydeydi ya da hiç yoktu.

Fransa'daki Montpellier Üniversitesi'nden çalışmanın başyazarı Dr. Élise Huchard, "Sıkı bir erkek egemenliği gerçekten azınlıkta" diyerek ekliyor: 

Bunun çoğunluk olmasını beklemiyorduk çünkü literatürü iyi biliyoruz ancak yüzde 20'nin altında kalmasını pek beklemezdik.

Erkek egemenliğinin daha net olduğu gruplarda, bu cinsiyetin vücut veya dişlerinin daha büyük olduğu gözlemlendi. Ayrıca dişilerin kaçıp ağaçlara tırmanamadığı popülasyonlarda da benzer bir durum vardı.

Öte yandan dişiler hakimiyetini, üremeden gelen güçleriyle kazanıyordu. Dr. Huchard, "Bir dişi çiftleşmek istemiyorsa, erkek bu konuda hiçbir şey yapamaz" diye açıklıyor: 

Dişiler üremeyi kontrol ettiklerinde, bunu erkeklere karşı bir güç mekanizması olarak kullanabiliyorlar.

Bilim insanları ayrıca dişilerin birbirleriyle rekabet ettiği ve erkeklerin yavrulara daha fazla baktığı gruplarda da dişi egemenliğinin daha yaygın olduğunu gözlemledi. Bu türlerde dişiler ya genellikle yalnız oluyor ya da sadece erkek-dişi çiftleri halinde yaşıyorlar. Bu durum tek eşliliğin dişi hakimiyetiyle bağlantılı olduğu anlamına gelebilir.

Araştırmacılar bu sonuçların doğrudan insanlara uygulanamayabileceğini ancak yakın akraba türlerdeki cinsiyet rollerinde şaşırtıcı bir esnekliğe işaret ettiğini söylüyor. 

Dr. Huchard, "Bu sonuçlar, insanlık tarihinde daha sonra ortaya çıkan tarım toplumlarına kıyasla daha eşitlikçi olan avcı-toplayıcılar arasındaki kadın-erkek ilişkileri hakkında bildiklerimizle epey örtüşüyor" diyor.

Independent Türkçe, Science Alert, BCC Science Focus, PNAS