Sudan muhalefeti: Orduyla yeni bir ortaklık kurulması teklifini reddettik

Göstericilere karşı şiddet kullanımını protesto etmek için dün Hartum'da toplanan bir kadın grubu (AFP)
Göstericilere karşı şiddet kullanımını protesto etmek için dün Hartum'da toplanan bir kadın grubu (AFP)
TT

Sudan muhalefeti: Orduyla yeni bir ortaklık kurulması teklifini reddettik

Göstericilere karşı şiddet kullanımını protesto etmek için dün Hartum'da toplanan bir kadın grubu (AFP)
Göstericilere karşı şiddet kullanımını protesto etmek için dün Hartum'da toplanan bir kadın grubu (AFP)

Sudan ordusu liderleriyle yapılan müzakerelerde Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) koalisyonunu temsil eden baş müzakereci Taha Osman, koalisyonun, ordunun geçiş aşamasını yönetecek bir otorite kurmak için iki taraf arasında yeni bir ortaklık kurma teklifini reddettiğini duyurdu.
Osman, koalisyonun “darbeye son verilmeli ve ordu siyasetten uzak durmalı” şeklinde beyan ettiği tutumuna sadık kaldığını açıkladı.
Osman, koalisyonun “Hızlı Destek Güçleri ve Cuba Barış Anlaşmasını imzalayan silahlı hareketlerin mensupları da dahil olmak üzere, askeri güçleri ulusal bir doktrinle tek bir orduda birleştirme” tutumuna bağlı kaldığının altını çizdi.
Taha Osman, Şarku'l Avsat'ın da katıldığı sınırlı sayıda gazeteciye yaptığı açıklamalarda, koalisyonun siyasi süreçteki pozisyonunu açıkça belirlediğini sözlerine ekledi. Bu siyasi sürece, “sivil yönetimin geri dönüşü ve demokratik geçiş, devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir rejiminin dağıtılması ve ordunun 25 Ekim'de iktidara geldiğinde El-Beşir'in birçok unsurunu ve destekçisini kamu hizmetinde birçok önemli pozisyona iade eden gerici kararlarının geri alınması” dahil.
Koalisyon ordunun geçen yıl iktidara gelmesinden bu yana her hafta devam eden protesto dalgasının mağdurlarının hakkını verecek geçiş dönemi düzenlemeleri üzerinde anlaşmayı da hedefliyor. ÖDBG cezasızlıktan kaçınma ve protestocuları öldüren faillerden hesap sorma gerekliliğine vurgu yapıyor.
Osman gazetecilere verdiği demeçte, Amerikalı ve Suudi arabulucuların orduyla görüşme olasılığına ilişkin sorduğu bir soruya koalisyonun olumlu yanıt verdiğini açıkladı. Böylece iki taraf arasındaki görüşme 9 Haziran'da Suudi Arabistan büyükelçisinin Hartum'daki konutunda gerçekleşti. Görüşmede ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Faye ve BM'nin Sudan'daki Entegre Geçiş Yardım Misyonu (UNITAMS) Başkanı ve BM Sudan Temsilcisi Volker Peretz hazır bulundu.
Taha Osman, muhalefet koalisyonunun, askeri bileşenin mevcut durumu sona erdirmek için iki taraf arasında yeni bir ortaklık teklifini reddettiğini ve Aralık Devrimcileri’nin "ordu kışlalar içindir ve Cancavid dağılıyor" sloganına bağlılığını teyit ettiğini söyledi.
ÖDBG koalisyonunu temsil eden baş müzakereci Taha Osman bu konuşmasını arabulucuların ve Egemenlik Konseyi üyelerinden oluşan müzakere heyetinin huzurunda yaptı. Osman'ın açıklamasına göre, iki taraf ÖDBG koalisyonunun 72 saat içinde mevcut askeri gücün sona erdirilmesi vizyonunu sunmaya karar verdi. Bu vizyon, askerlerle müzakere edilmek üzere üçlü mekanizmaya iletilecek. Ancak ÖDBG daha önce partiler ve direniş komiteleri gibi devrimin güçleri ile bu vizyonun istişare edilmesini zorunlu görüyor.
Baş müzakerecinin aktardığına göre, çözümleri tartışılan ÖDBG vizyonu, ordunun siyaset sahnesinden tamamen çekilmesi, ulusal ideolojiye sahip tek bir ulusal ordu kurarak askeri kurumun reforme edilmesi, orduların çokluğuna son verilmesi ve askeri ve güvenlik teşkilatının ekonomik faaliyetinin askeri nitelikteki faaliyetlerle sınırlandırılmasına bağlı.
ÖDBG koalisyonunu temsil eden baş müzakereci sözlerini şöyle sürdürdü:
“Devrimin ortakları arasında müzakere edilen ÖDBG vizyonu partizan kotalarına dayanmayan bir ulusal yetkinlikler hükümeti oluşturmayı, adalet kurumları da dahil olmak üzere komisyonların ve geçiş kurumlarının oluşumunu ve reformunu tamamlamayı ve İslamcı rejimin (El-Beşir) güçlenmesine derhal son verme operasyonlarına başlamayı da içeriyor. Darbenin sona erdirilmesi ve geçiş kurumlarının kurulmasına ilişkin vizyonlar, Egemenlik Konseyi'nin kaldırılması veya sınırlı yetkilere sahip minyatür bir sivil Egemenlik Konseyi'nin oluşturulması başlıkları arasında değişiyor. Egemenlik Konseyi fikrinden vazgeçilmesi konusunda bir anlaşma olması durumunda, egemenlik yetkisinin Başbakan veya Yasama Konseyine devredilmesi konusunda da tartışmalar yaşanıyor.”
Darbenin biteceği ve Aralık devriminin hedeflerine yakında ulaşılacağı konusundaki iyimserliğini dile getiren Osman, halk hareketini protestolar ve yürüyüşlerle sürdürmenin önemini vurguladı.
Osman sözlerini şöyle sürdürdü:
 “Darbeyi bitirmenin iki kanadı, halk hareketi ve siyasi süreçtir. Bunlar çelişkili veya birbirine zıt süreçler olarak kabul edilemez. Koalisyon, darbeyi yıkmak için pozisyonları koordine etmek üzere devrimci güçler ve direniş komiteleriyle iletişim kurmaya başladı. Tecrit edilmiş rejim güçleri, İslamcılar ve düzenli kuvvetlerdeki bazı sembol isimlerin, ordu ile hızlı destek güçleri arasında bir çekişme yaratma ve onları askeri bir çatışmaya sokma girişimleri ve ülke üzerindeki muhtemel yıkıcı etkileri konusunda dikkatli olunmalı.”
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Faye'in Sudan ziyareti sırasında Hızlı Destek Güçleri ile ordu arasındaki gerilim hakkında dile getirdiği endişeleri teyit eden Osman, askerlerin kendilerini iktidara bağlayan korkuları, çıkarları ve hırsları olduğunu savundu.
Osman, “Geçiş dönemi adalet düzenlemeleri olmadan mevcut güç dengesine karşı darbeyi bitirmek zor olacak” dedi.
ÖDBG koalisyonu, siyasi süreci başarılı kılmak, ordunun iktidar üzerindeki kontrolünü sona erdirmek ve ülkede tam bir sivil otorite tesis etmek için Afrika üçlü mekanizmasıyla işbirliği yapma taahhüdünü teyit etmişti. Koalisyon ayrıca, Afrika Birliği'nin mekanizmanın toplantılarındaki son tutumunu tarafgir olarak nitelendirerek eleştirdi.
Birleşmiş Milletler (BM), Afrika Birliği (AfB) ve Hükümetler Arası Afrika Kalkınma Örgütü'nden (IGAD) oluşan üçlü mekanizma, krizin çözümüne yönelik siyasi sürece ilişkin devam eden müzakereler kapsamında Sudanlı taraflarla bir dizi görüşme gerçekleştirdi.
Sudan'daki Birleşmiş Milletler Entegre Geçiş Destek Misyonu (UNITAMS), yaptığı açıklamada ÖDBG güçleri, Merkez Konseyi ve Ulusal Kuvvetler Grubu temsilcileriyle Sudan-Sudan diyalog oturumlarının usul kurallarını tartıştığını duyurdu.



Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

TT

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Günlerdir kayıp olan Lübnanlı emekli Genel Güvenlik subayı Ahmed Şükr’ün ailesinin yaşadığı şok sürerken, Lübnanlı güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler, Şükr’ün 1986 yılında Güney Lübnan’da kaybolan İsrailli pilot Ron Arad dosyasıyla bağlantılı “şüpheli ilişkiler” nedeniyle İsrail istihbaratı tarafından kaçırılmış olabileceğine işaret ediyor.

Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kayboluşuna giden süreci şöyle anlattı: “Kongo’nun başkenti Kinşasa’da yaşayan Lübnanlı bir gurbetçi (A.M.), aylar önce Ahmed Şükr’le temasa geçerek Şuveyfat bölgesindeki dairesini kiralamak istedi. Taraflar anlaşmaya vardı ve 500 dolar kira ödendi. Söz konusu kişi daha sonra birkaç kez Lübnan’a geldi; bu ziyaretlerden birinde Şükr’le evinde görüştü. Ardından, Afrika’da büyük bir yatırımcı olduğunu söylediği Selim Kassab adlı bir kişinin (sonradan sahte isim olduğu ortaya çıktı) Zahle’de arazi satın almak istediğini, bu konuda yardıma ihtiyaç duyduğunu iletti.”

Abdüsselam Şükr, gurbetçinin araziyi yerinde incelediğini, ülkeyi terk ettikten iki hafta sonra da yatırımcının satın almaya karar verdiğini bildirdiğini söyledi. Görüşmenin, Ahmed Şükr’ün kaybolduğu gün saat 16.30’da yapılmasının özellikle dayatıldığını belirten Abdüsselam, ağabeyinin “o saatte bölgenin karanlık olacağı ve arazinin net görülemeyeceği” uyarısına rağmen bu ısrarın sürdüğünü aktardı. Gurbetçi ise ayağının kırıldığını öne sürerek görüşmeye katılamayacağını, yatırımcının Ahmed Şükr’le birlikte araziyi tek başına ziyaret edeceğini bildirdi.

fgtyuı
Doğu Lübnan’dan kaçırılan Lübnan Genel Güvenlik Teşkilatı’ndan emekli subay Ahmed Şükr (Aile arşivi – Şarku’l Avsat)

Belirlenen saatte yapılan buluşmanın ardından Ahmed Şükr’ten bir daha haber alınamadı. Abdüsselam Şükr, “Onunla ilgili bildiklerimiz yalnızca güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler” dedi. Bu bilgilere göre, kaçıranlar Zahle’de bir ev kiraladı ve Şükr’ün kaçırılmasının ardından tüm izleri sildi. Güvenlik kameraları aracın Batı Bekaa’daki Soveyra Belediyesi yönüne gittiğini tespit etti; ancak bu noktadan sonra izler kayboldu. Soveyra’nın, geçmişte Güneybatı Şam’dan Lübnan’a uzanan bir kaçakçılık hattı olarak kullanıldığı belirtiliyor.

“Devlete sadıktı”

Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kırk yıl boyunca askeri görev yaptığını vurgulayarak, “Onun sadakati yalnızca devlete ve kurumlara oldu; hayatı boyunca hiçbir partiyle ilişkisi olmadı. Biz siyasetten uzak bir aileyiz” dedi.

Ahmed Şükr’ün, kuzeydoğudaki Bekaa bölgesine bağlı Nebi Şit kasabasındaki memleketinden başlayan titiz bir planla tuzağa düşürüldüğünü ve Zahle kentine çok yakın bir noktada kaybolduğunu aktaran aile, olayın ardından kasaba muhtarı Abbas Şükr’ün evinde taziye ve protesto ziyaretlerinin sürdüğünü belirtti.

cgt
Kaçırılan Ahmed Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, Nebi Şit kasabasından Şarku’l Avsat’a konuştu (Şarku’l Avsat)

Aileye göre Ahmed Şükr, dokuz yıl önce Genel Güvenlik’ten emekli oldu; hizmeti sırasında Suriye sınırındaki el-Masnaa ve el-Kaa sınır kapıları dahil birçok noktada görev yaptı. Abdüsselam Şükr, “Ağabeyim 1979’da askeri hizmete girdi. Bu da Ron Arad’ın 1986’daki kayboluşu sırasında onun ‘devlet görevlisi’ olduğunu gösterir. Devlet görevlilerinin parti ilişkileri olmaz” ifadelerini kullandı.

Aile, İsrail’in Temmuz 2024’te Beyrut’un güney banliyösünde öldürdüğü Hizbullah yöneticisi Fuad Şükr’le akrabalık iddialarını da reddetti. Abdüsselam Şükr, “Kasabada kimse Fuad Şükr’ü tanımıyordu. 1980’lerin başında kasabadan ayrıldı ve bir daha dönmedi; akrabalarından da uzaktı” dedi. Ağabeyinin emeklilikten sonra Bekaa dışına çıkmadığını, evinde kaldığını ve akşamları arkadaşlarıyla kâğıt oynadığını söyledi.

Dosyada resmi temaslar

Ailenin evinde şaşkınlık ve belirsizlik hâkim. Dosyanın resmi makamlarca ele alınması ise, Şii Yüksek İslam Konseyi Başkan Yardımcısı Şeyh Ali el-Hatib’in Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve İçişleri Bakanı Ahmed el-Haccar ile temasa geçmesinin ardından hız kazandı. Abdüsselam Şükr, Cumhurbaşkanı Avn’ın güvenlik ve yargı makamlarından soruşturmanın genişletilmesini ve olayın aydınlatılmasını istediğini aktardı. Ayrıca Emel Hareketi yetkililerinin de Meclis Başkanı Nebih Berri ile dosya konusunda temas halinde olduğunu belirtti.

Kayıp gizemi

Abdüsselam Şükr, “Ron Arad dosyasıyla ilişkilendirmeye dair sızıntıların doğru olup olmadığının yargı ve güvenlik makamlarınca net biçimde açıklanmasını istiyoruz. Bizi ilgilendiren, Genel Güvenlik ve İç Güvenlik Güçleri Bilgi Şubesi’nin resmi bulgularıdır” dedi.

Şükr, kayboluşun kilit isminin Kinşasa’da yaşayan ve Güney Lübnan’ın Kana kasabasından olduğu belirtilen (A.M.) olduğunu savundu. “Devlet, Interpol üzerinden bu kişinin yakalanmasını ve Lübnan’a getirilmesini sağlamalı” diyen Şükr, söz konusu kişinin telefonlarına cevap vermediğini, hakkında elde edilen tüm bilgi ve video kayıtlarının güvenlik birimlerinin elinde bulunduğunu ifade etti.

Aile, gurbetçi A.M.’nin “Mossad ile planı kuran ve operasyonu profesyonelce yürüten” kişi olduğuna inanıyor. Lübnanlı güvenlik kaynaklarından aktarılan bilgilere göre, kaçıranlar ne Zahle’nin Duhur bölgesindeki evde ne de Şuveyfat’taki dairede parmak izi bıraktı; kullanılan araç da henüz tespit edilemedi.


Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
TT

Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)

Kahire ile Washington’un Gazze’nin yeniden imarı için bir planın hayata geçirilmesi gerektiği konusunda uzlaşmasına rağmen, izlenecek yol haritası hâlâ belirsizliğini koruyor. Ayrıca bu kapsamda düzenlenmesi planlanan konferansın tarihi de netleşmiş değil.

İsrail basınında “kısmi imar” seçeneğine dair girişimlere ilişkin sızıntılar gündemdeki yerini korurken, Washington’un bu İsrail çizgisiyle örtüşen yeni bir yaklaşım geliştirdiği görülüyor. Buna karşın ABD’nin, Gazze’nin tam ve kapsamlı yeniden inşasını öngören Mısır planını açık biçimde dışlamadığı da dikkat çekiyor. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hilaf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kahire’nin hedefinin “Gazze’nin yeniden imarı konusunda entegre bir sürecin başlatılması” olduğunu vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı da Şarku’l Avsat’a, Gazze’nin yeniden imarı konusunda ortaklarla etkin şekilde temas hâlinde olunduğunu doğruladı.

Birinci yol: Mısır girişimi

Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının 10 Ekim’de yürürlüğe girmesinin ardından iki ayrı hat ortaya çıktı: Biri Mısır öncülüğünde, diğeri ise İsrail yaklaşımıyla uyumlu görünen ABD hattı. Her iki yaklaşım da yaklaşık iki yıldır İsrail saldırılarıyla büyük ölçüde yıkılan Gazze’nin yeniden imarına dair sahadaki tasavvurları şekillendiriyor.

Ateşkesin ardından daha hızlı devreye giren Mısır hattında, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi Gazze’nin yeniden imarı için bir konferans düzenleneceğini yineledi. Kasım ayı sonu olası tarih olarak telaffuz edilse de konferans gerçekleşmedi. Mısır Dışişleri Sözcüsü, haftalar önce yaptığı açıklamada, gecikmenin nedenini “erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarısı için uygun ortamın hazırlanması” olarak açıkladı.

Süreci hızlandırmak amacıyla Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati, Aralık ayı başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlenen basın toplantısında, “ABD ile yeniden imar konferansı için ortak başkanlık oluşturulmasını görüşüyoruz ve en kısa sürede tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” dedi.

fg
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’ta, sert hava koşulları altında kurulan yerinden edilmiş kişilere ait çadırların genel görünümü, 18 Aralık 2025. (Reuters)

4 Mart’ta Kahire’de düzenlenen “Arap Olağanüstü Zirvesi”nde kabul edilen “Gazze’nin Yeniden İmarı ve Kalkınması Planı”, Filistinlilerin yerinden edilmeden erken toparlanma ve yeniden inşa sürecini öngörüyor. Beş yıla yayılan planın maliyetinin yaklaşık 53 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Kahire ayrıca, Birleşmiş Milletler koordinasyonunda uluslararası bir bağış konferansı çağrısında bulundu.

“Tehcir olmadan imar”

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve akademisyen Ahmed Fuad Enver’e göre Mısır, hangi plan uygulanırsa uygulansın Gazze’nin “yaşanabilir bir yer” hâline getirilmesini ve bunun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit edecek bir tehcire yol açmamasını hedefliyor. Enver, “Mısır diplomasisi, daha önce Şarm eş-Şeyh Barış Konferansı’nda olduğu gibi bu süreçte de başarı sağlayabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Enver’e göre Mısır’ın önceliği, Filistinliler için bir “can simidi” oluşturmak ve ortaklarla ciddi iş birliği içinde yeniden imar için gerekli ivmeyi sağlamak. Bu yaklaşımın, Filistinlilerin haklarına zarar vermemesi ve güvenlik kaygılarını artırmaması temel şart olarak görülüyor.

İkinci Yol: ABD–İsrail uyumlu hat

ABD hattının ilk işaretleri 21 Ekim’de ortaya çıktı. Donald Trump’ın damadı Jared Kushner, İsrail’de düzenlediği basın toplantısında, İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde Gazze’nin yeniden imarının “titizlikle ele alındığını” söyledi. Kushner, “Hamas’ın kontrolünde olan bölgelere herhangi bir yeniden imar fonu tahsis edilmeyecek” ifadesini kullandı.

Bu hafta başında Wall Street Journal’da yayımlanan bir haberde ise Kushner ve ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtilen “Gündoğumu Projesi”nden söz edildi. Plana göre, Hamas’ın silahsızlandırılması şartıyla, yeniden imar süreci 10 yıla yayılacak ve güneyde Refah’tan başlayacak. “Yeni Refah” olarak adlandırılan bu yaklaşımda, yaklaşık 2 milyon Filistinlinin yeniden inşa sürecinde nerede yaşayacağına dair net bir çerçeve bulunmuyor.

Enver, bu ABD yaklaşımını “İsrail’in taleplerini önceleyen, müzakereci bir paket” olarak nitelendiriyor ve Kahire ile Tel Aviv arasında temel vizyon farkı olduğuna dikkat çekiyor.

Hangi Yol ağır basacak?

Bu farklı yaklaşımlar sürerken, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da cumartesi günü yaptığı açıklamada, “İsrail’in katı tutumuna rağmen umut verici bazı mutabakatlar bulunduğunu” belirtti. Fidan, Gazze’nin yeniden imarına dair “ön değerlendirme niteliğinde bir çalışmanın” ele alındığını söyledi.

fg
Filistinli işçiler, birkaç gün önce Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaş nedeniyle zarar gören bir yolu onarıyor. (AFP)

Öte yandan Bloomberg, ABD ve müttefiklerinin Gazze’nin yeniden imarı için gelecek ay başında bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiğini, toplantının Washington, Mısır ya da başka bir merkezde yapılabileceğini yazdı. Mısır Dışişleri Sözcüsü Hilaf, bu haberlere ilişkin olarak “Mısır ve ABD dâhil olmak üzere ilgili tüm taraflar arasında istişare ve koordinasyonun sürdüğünü” vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise konuya ilişkin ayrıntı vermekten kaçınarak, “Ortaklarla etkin temas hâlindeyiz, şu aşamada resmî bir açıklama yok” demekle yetindi.

Ahmed Fuad Enver’e göre, devam eden müzakereler ışığında Mısır hattının başarı şansı daha yüksek. Enver, Washington’un sürecin ikinci aşamasında İsrail’e tamamen angaje olma riskini göze almayacağını ve Mısır–Arap önerilerine daha açık bir yaklaşım geliştirebileceğini savunuyor.


Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün yaptığı açıklamada, Refah'ta bir İsrail ordu subayının patlayıcı cihazla yaralanmasının ardından Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasını ihlal ettiğini söyledi.

Netanyahu, Hamas'ın "iktidardan uzaklaştırılması, silahsızlandırılması ve aşırıcılığın ortadan kaldırılması"nı içeren ateşkes anlaşmasına uyması gerektiğini belirterek, hareketin silahsızlanmayı açıkça ve sürekli olarak reddetmesinin "açık ve devam eden bir ihlal" olduğunu vurguladı.

Netanyahu açıklamasında, "İsrail, askerin yaralanmasına neden olan hareketin ihlallerine karşılık verilecektir" uyarısında bulundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşması geçen ekim ayında yürürlüğe girmişti ve ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Hamas'ın silahsızlandırılmasını da içermesi beklenen anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeyi hedefliyor.

Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail'in Gazze'nin bazı bölgelerinden daha fazla çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılmasını ve Trump liderliğindeki "barış konseyini" içeren yeni bir yönetim yapısının uygulanmasını içeriyor.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre planlanan uluslararası gücün, şu anda İsrail askeri kontrolü altında bulunan Gazze Şeridi'nin bir bölümüne konuşlandırılması bekleniyor.