BDDK'den kredi kullandırımı kararına ilişkin açıklama

Fotoğraf:AA
Fotoğraf:AA
TT

BDDK'den kredi kullandırımı kararına ilişkin açıklama

Fotoğraf:AA
Fotoğraf:AA

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), cuma günü açıkladığı kredi kullandırımı kararına ilişkin, "Bağımsız denetime tabi bir şirket olması, şirketin yabancı para (YP) nakdi varlıklarının TL karşılığının 15 milyon liranın üzerinde olması ve şirketin YP nakdi varlıkların TL karşılığının aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 10'unu aşması... Herhangi bir şirketin karar kapsamına girebilmesi söz konusu 3 şartın hepsinin birden sağlanması gerekmektedir." açıklamasını yaptı.
BDDK'den yapılan açıklamada, daha önce bankalara, kredilerin amacına uygun olmayan işlemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılmasının engellenmesi için azami özenin gösterilmesi yönünde talimatlar verildiği anımsatıldı.
Bazı şirketlerin, döviz borcu ya da döviz yükümlülüğü olmamasına hatta döviz pozisyon fazlası bulunmasına rağmen, TL kredi kullanarak döviz alımı gerçekleştirdikleri ve döviz pozisyonu tuttukları aktarılan açıklamada, "Yani üretime, istihdama, yatırıma gitmesi gereken uygun koşullu TL ticari kredi kaynakları, gerçek bir ihtiyaç olmadığı halde bazı şirketlerce döviz alımı amacıyla kullanılmaya devam etmektedir." ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, bu itibarla finansal istikrarın güçlendirilmesi, kaynakların daha verimli ve üretken alanlarda kullanılarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, kredilerin amacına matuf bir şekilde kullanılmasını sağlamak için gerekli görülen bir makro ihtiyati tedbir olarak cuma günü bir karar alındığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Kararın uygulanmasına ilişkin yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi bakımından bazı açıklamaların yapılmasında fayda görülmüştür. Bağımsız denetime tabi bir şirket olması, şirketin yabancı para (YP) nakdi varlıklarının (altın dahil, efektif döviz ile bankalardaki YP mevduatın) TL karşılığının 15 milyon liranın üzerinde olması ve şirketin YP nakdi varlıkların TL karşılığının aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 10'unu aşması... Herhangi bir şirketin karar kapsamına girebilmesi söz konusu 3 şartın hepsinin birden sağlanması gerekmektedir. Diğer taraftan, söz konusu karar kapsamına gerçek kişiler ile gerçek kişi şirket ortakları da girmemektedir."

- Kredi kullandırım sınırlamasından istisna tutulacak haller
Açıklamada, kararın uygulanmasına yönelik 3 şartın birden sağlanması nedeniyle kredi kullandırım sınırlaması kapsamına giren şirketlere ilişkin istisnai durumlara yer verildi.
Buna göre, YP cinsinden kredi kullanması mümkün olmayan şirketler, krediye başvurduğu tarihten itibaren 3 aylık dönem içinde yabancı para net pozisyon açığının bulunduğunu bağımsız denetim kuruluşunca onaylanmış şekilde tespit ettirerek bankaya sunmaları halinde, yalnızca başvuru tarihini izleyen 3 aylık dönemdeki pozisyon açığıyla sınırlı olmak kaydıyla TL cinsinden nakdi ticari kredi kullanabilmeleri mümkün olacak.
Bu istisnadan yararlanacak şirketler için bakılacak kriter, yabancı para pozisyon açığının bulunması, yani gelecek herhangi bir 3 aylık dönemde yapancı para borçlarının (yükümlülüklerinin) yabancı para varlıklarından fazla olması durumunu kapsayacak.
Böyle bir durum söz konusu olduğunda, YP yükümlüklerin YP varlıklarından fazla olduğu tutar kadar bu şirketlere de TL cinsinden nakdi ticari kredi kullandırılabilecek.

- Karar kapsamına dahil olan ve olmayan YP nakdi varlıklar
YP nakdi varlıklar kapsamına, şirketlerin altın da dahil olmak üzere efektif dövizleri ile bankalardaki YP mevduatları dahil olacak.
Şirketlerin yurt içi yerleşiklerce YP cinsinden ihraç edilmiş menkul kıymetler ve eurobond gibi borçlanma araçlarından oluşan diğer parasal varlıkları, kararda belirtilen YP nakdi varlıklar kapsamına girmeyecek.
Şirketlerin, yurt dışı yerleşiklerce YP cinsinden ihraç edilmiş menkul kıymetler ve hisse senetleri ile yurt dışı yerleşiklerle yapılan ters repo gibi diğer parasal varlıkları da karar kapsamındaki YP nakdi varlık tutarının hesaplamasına dahil edilecek.

- Kapsama dahil olmayan şirketlerin durumu
YP nakdi varlıklarının TL karşılığı 15 milyon lirayı aşmayan şirketler, karar kapsamındaki kredi sınırlamasına dahil olmayacak.
Ancak bu şirketlerin kredi başvuru tarihi itibarıyla, "mevcut YP nakdi varlıkları ile en güncel finansal tablolarına göre aktif toplamını ve son 1 yıllık net satış hasılatını bağımsız denetim kuruluşuna tespit ettirmeleri", "kullanacakları kredinin vadesi boyunca YP nakdi varlıklarının TL karşılığının 15 milyon lirayı aşmayacağını ya da aşsa bile aktif toplamından ya da son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 10'unu geçmeyeceğini beyan ve taahhüt etmeleri", "söz konusu beyan ve taahhüdün banka tarafından kontrolünün sağlanmasını teminen şirketlerin her ayın ilk 10 iş günü içinde bir önceki ay sonu bilançosuna göre YP nakdi varlıklarının, aktif toplamının ve bir önceki ay sonu itibarıyla son 12 aylık net satış hasılatının güncel değerini bankaya iletmeleri" gerekecek.

- Sınırlama kapsamına giren ticari kredi türleri
Rotatif, kredili mevduat hesabı (KMH) veya kurumsal kredi kartları gibi kredi işlemleri yoluyla karar tarihinden itibaren gerçekleşecek nakdi ticari TL kredi kullandırımları için her ay sonunda yapılacak bakiye artışı hesaplaması yeni kullandırım olarak kabul edilecek.
Her ay sonundaki hesaplama tarihinden önceki ay sonuna göre bakiye artışı olması durumunda, ay sonu itibarıyla yapılacak bu hesaplamaya kadar ilgili ticari kredi müşterisinin kararda belirtilen bağımsız denetim kuruluşu onaylı belgeleri bankaya tevsik etmesi gerekecek. Aynı uygulama, gecelik kredilerde bakiye risk tutarı bulunması durumunda da geçerli olacak.
Ay sonunda kredi müşterisinin; rotatif, KMH veya kurumsal kredi kartları için bakiye artışının bulunması; gecelik krediler için ise risk tutarının bulunması halinde ve tevsik edilen belgeler çerçevesinde ilgili sınırlama kapsamına girdiğinin tespit edilmesi durumunda, söz konusu müşterilere limit boşluğu olsa dahi TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullandırılmayacak.
Öte yandan YP nakdi varlıkların TL karşılığının hesaplanmasında, hesaplama tarihine ait Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru kullanılacak.

- Bankalar ve şirketlerin dikkat edeceği diğer hususlar
Şirketlerin TL kredi talebi öncesi, fiktif işlemlerle borç kaydı yaratma ya da muvazaalı diğer işlemler yoluyla kararın etrafından dolanmaya yönelik uygulamalara tevessül etmemeleri bakımından bankaların müşterilerini uyarması gerekecek.
Her banka, müşterilerinin bu tür dolanma amaçlı YP varlık transferi gerçekleştirip gerçekleştirmediklerini kendi bankaları özelinde kontrol edecek. Böyle bir tespitte bulunmaları halinde bankalar, BDDK'ye bilgi verecek.
Diğer taraftan, kararın etrafından dolanılması veya etkisiz hale getirilmesine yönelik bu şekildeki yanıltıcı ve muvazaalı işlemler gerçekleştirmek suretiyle bankalarca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlayanlar hakkında gerekli yasal işlemler yapılabilecek.
Karara uymadığı tespit edilen veya kredi tahsisinden sonraki 1 ay içerisinde bağımsız denetim kuruluşunca onaylanması ve tespit edilmesi gereken bilgi ve belgeleri bankaya tevdi etmeyen şirketler hakkında da ilgili banka tarafından kuruma bilgi verilecek.
Açıklamada ayrıca, "şirketlerin bağımsız denetime tabi olup olmama durumu", "en güncel finansal tablolar" ve "bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanmak suretiyle tevsik edilmesi gereken belgelerin hazır olmaması durumu" gibi konulara da açıklık getirildi.



“Onaylıyorum”dan imparatorluklara dijital kimliğin çöküşü: Veriler kimin, bedelini kim ödüyor?

Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
TT

“Onaylıyorum”dan imparatorluklara dijital kimliğin çöküşü: Veriler kimin, bedelini kim ödüyor?

Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Yaklaşık 12 yıl önce Amerikalı yıldız Scarlett Johansson’ın ‘Her’ adlı filmde bir yapay zekâ sistemine kadın sesiyle hayat vermesi, izleyici için insan ile makine arasındaki geleceğe dair romantik bir hikâyeden ibaretti. Ancak aradan geçen on yılı aşkın sürenin ardından Johansson, kendisine ‘ürkütücü biçimde benzeyen’ bir sesin ticari bir yapay zekâ ürününde kullanıldığını açıkladı. Johansson, yakın çevresindeki kişilerin dahi gerçek ses ile kopyalanmış sesi ayırt edemediğini söyledi.

Yaşananlar, yalnızca sanatsal bir anlaşmazlık ya da seslendirme haklarına ilişkin bir tartışma olarak görülmedi. Olay, seslerin, yüzlerin ve insani özelliklerin artık sahiplerine ait olmaktan çıktığını, bireylerin iradesi dışında çıkarılabilen, dolaşıma sokulabilen ve çoğaltılabilen birer meta haline geldiğini gösteren dönüm noktası olarak değerlendirildi.

dfv

ABD Başkanı Donald Trump, yapay zekâ ile üretilen mahrem görüntüleri hedef alan yeni bir yasayı imzaladı. Yasa, söz konusu içeriklerin platformlardan kaldırılmasını zorunlu kılıyor ve bunların yayılmasına yönelik yaptırımları ağırlaştırıyor. Düzenleme, teknik sektöre yönelik bir müdahaleden ziyade, zararın artık teorik olmadığının ve yapay zekânın laboratuvarların ötesine geçerek insanların hayatına, itibarına ve kişisel güvenliğine doğrudan etki ettiğinin siyasi düzeyde kabulü olarak yorumlandı.

vfgh
Dijital gölge ekonomi, insanların verilerinin karaborsada alınıp satılması nedeniyle insanlık için bir tehdit haline geldi. (Shutterstock)

Bu noktadan itibaren daha geniş bir soru gündeme geliyor: Ses, görüntü ve davranışsal veriler devasa bir ekonomik yapının hammaddesine dönüşmüşken, bunların kaderi üzerinde söz hakkı kime ait? Bu değerden kim kazanç sağlıyor? Kötüye kullanım durumunda bedeli kim ödüyor?

Şarku’l Avsat, bu dosya çalışmasıyla ‘dijital gölge ekonomi’ olarak tanımlanabilecek yapının izini sürdü. Veri toplama süreçlerinden satış aracılarına, yapay zekâ modellerinin eğitilmesinden deepfake, şantaj ve dolandırıcılığa kadar uzanan bu zincirin, yüz ve ses ‘mülkiyeti’ konusunda küresel ölçekteki hukuki boşluk nedeniyle yanıtsız sorular yarattığına dikkat çekildi.

* Gölgelerde çılgınca işleyen bir ekonomi

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) raporu, bu dönüşümün arka planını ortaya koyuyor. Küresel gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 75’ini temsil eden 43 ekonomide, şirketler arası e-ticaret hacmi 2016’da 17 trilyon dolar seviyesindeyken, 2022’de 27 trilyon dolara yükseldi. Bu, altı yıl gibi kısa bir sürede yaklaşık yüzde 60’lık bir artış anlamına geliyor.

Ancak asıl büyüme, ticaretin ötesinde ortaya çıkan devasa veri akışında yaşanıyor. Akıllı telefonlar, saatler, otomobiller, kameralar ve akıllı evler dahil internete bağlı her cihaz; konum, davranış, görüntü ve ses verilerinin potansiyel bir toplama noktası hâline geliyor. Bu süreç, kullanıcılara ‘kişiselleştirme’ ve ‘kolaylık’ olarak sunulurken, perde arkasında önemli bir aktör öne çıkıyor: ‘Veri simsarları (Data Brokers)’. Bu kişi ve şirketler, bireylere ait büyük miktarda bilgiyi toplayarak kapalı ya da yarı kapalı piyasalarda yeniden satışa sunuyor.

Piyasa araştırmalarına göre veri simsarları pazarı 2024 itibarıyla 250 ila 280 milyar dolar büyüklüğe ulaştı. Grand View Research, Market Research Monitor ve SNS Insider gibi platformların raporları, yıllık büyüme oranının yüzde 7’nin üzerinde seyrettiğini ve pazarın on yıldan kısa sürede yarım trilyon doları aşabileceğini gösteriyor. Ancak uzmanlara göre asıl risk, pazarın büyüklüğünden çok, insanın bu sistem içinde nasıl fiyatlandırıldığı.

ABD Kongresi’nin resmi internet sitesinde yayımlanan bir oturum kaydı, ‘dijital kimliğin’ ne kadar ucuzladığını ortaya koyan çarpıcı bir örnek sunuyor. Oturumda, veri simsarları sektörünün ‘herhangi bir kişiye ait, ne kadar hassas olursa olsun bilgileri, isim başına 7,9 sent karşılığında satabildiği’ ifade edildi. Aynı kayıtlarda, cinsel saldırı mağdurlarına ait listelerin dahi aynı fiyatla ticarete konu edildiği belirtildi.

asdfrg
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Veri mülkiyetine ilişkin başka bir kongre oturumunda ise Financial Times’a dayandırılan tahminler paylaşıldı. Buna göre bazı veri listelerinin kişi başına ‘finansal değeri’ bir sentin dahi altına düşebiliyor. Örneğin otomobil satın alanlara ait listeler isim başına yaklaşık 0,0021 dolar, sağlık verisi listeleri ise yaklaşık 0,26 dolar seviyesinde fiyatlandırılıyor.

Bu düşük meblağlar, milyarlarca kaydın toplanması ve çok katmanlı aracılar üzerinden yeniden satılmasıyla birlikte milyarlarca dolarlık bir gelire dönüşüyor. Interpol kaynaklarına göre veriler, ‘pazarlama kaydı’ olmaktan çıkıp suç piyasasında istismar edilebilir bir kimliğe dönüştüğünde -kimlik hırsızlığı, siber saldırı, şantaj, ses ve video sahteciliği gibi alanlarda- değerleri katlanarak artıyor.

* ‘Ücretsiz hizmet’… En büyük yanılsama

G&K şirketinde yönetim bilimleri ve bilgi teknolojileri danışmanı olan Asım Celal, kişisel verilerin son yirmi yılda geçirdiği dönüşümü tek bir cümleyle özetliyor: “Platformlar size ücretsiz bir hizmet sunmaz; sizden bilgilerinizi satın alır.”

Celal, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, veri ihlali ve ticaretinin artık teknolojinin yan ürünü olmaktan çıktığını, pazarlama ve ekonomik karar alma süreçlerinin temel kapılarından biri hâline geldiğini söyledi. Buna göre şirketler, kullanıcıların satın alma alışkanlıklarını, ilgi alanlarını ve günlük davranışlarını bu yolla analiz ediyor; ardından onları yüksek hassasiyetle hedefleyebiliyor ya da ürünü bizzat bu davranış kalıplarına göre yeniden tasarlıyor.

Bu modelde değer, yalnızca abonelikte ya da görünen kullanıcı sayısında değil, kullanıcıların sürekli veri üretebilme kapasitesinde yatıyor. Kullanıcı gezinir, tıklar, izler, durur, yeniden dener; her hareket kaydedilir, analiz edilir ve bütüncül bir dijital profile dönüştürülür. Böylece örtük bir denklem ortaya çıkar: Ücretsiz gibi görünen bir hizmet karşılığında, kesintisiz bir bilgi aktarımı.

Teknolojik gelişim ve yapay zekâ alanında uzman olan Hişam en-Natur’a göre bu denklem, modern dijital ekonominin özünü oluşturuyor. En-Natur, “Kullanıcısı olmayan bir şirketin değeri sıfırdır” ifadesinin, teknolojinin değersizliğinden değil, verinin asıl yakıt olmasından kaynaklandığını vurguladı.

En-Natur, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, mevcut tabloyu ‘algoritmalar savaşı’ olarak nitelendirdi. Şirketlerin, insanı daha iyi anlayan ve davranışlarını daha isabetli öngörebilen daha akıllı ve hızlı modeller geliştirmek için rekabet ettiğini belirtti. Çünkü veriyi önce toplayan ve analiz eden, kârda ve piyasa hâkimiyetinde de öne geçiyor.

* Büyük bir Arap bloğu yasama yetkisini bekliyor

Bu dönüşüm, Arap dünyasında dikkat çekici bir paradoksu da ortaya koyuyor. Uluslararası yayınlarda yer alan araştırmalara göre, Arap ülkelerinde internet ve sosyal medya kullanıcılarının sayısı, Avrupa Birliği’ndeki (AB) kullanıcı sayısına yaklaşmış durumda ve büyüme oranları daha yüksek seyrediyor. Bu tablo, bölgenin sayısal büyüklük ve etkileşim açısından ciddi bir dijital kitle oluşturduğunu gösteriyor.

dfgth
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Ancak Asım Celal’e göre bu kitlenin asıl belirleyici unsurdan (birleşik ve etkili bir yasal çerçeve) yoksun olduğu görülüyor. Celal, büyük teknoloji şirketlerinin kullanıcı sayısından ziyade, uygulanabilir yasalar, yaptırımlar ve kısıtlamalardan etkilendiğini vurguladı. AB’nin, dil ve kültür çeşitliliğine rağmen, veri koruma alanında katı kurallar getirmeyi başardığını; bu sayede şirketlerin ya politikalarını değiştirmek ya da yüz milyonlarca euroya varan cezalarla karşı karşıya kalmak zorunda kaldığını hatırlattı.

Buna karşılık, Arap ülkelerinin çoğunda parçalı ve etkisi sınırlı düzenlemeler yürürlükte bulunuyor. Bu durum, kullanıcıların oluşturduğu ekonomik ağırlığın somut bir etki gücüne dönüşmesini engelliyor. Celal, bazı Körfez ülkelerinde olduğu gibi yapay zekâ ve teknoloji alanındaki yatırımların ekonomik açıdan önemli olduğunu, ancak tüketicinin korunması için tek başına yeterli olmadığını belirtti. Ona göre, şirketlerin çıkarları üzerinde gerçek baskı kurabilecek ortak ve bağlayıcı bir hukuki çerçeve olmadan bu yatırımların etkisi sınırlı kalıyor.

* Küresel uyum sözleşmesi

Bu denklemin merkezinde, kullandığımız her site ve uygulamada karşımıza çıkan küçük bir buton yer alıyor: ‘Onaylıyorum / Kabul ediyorum’. Uzmanlara göre bu ifade, devasa bir tuzağın kapısını aralıyor. Asım Celal, yaşananın hukuki anlamda özgür bir rıza olmadığını, temel hizmet sözleşmelerine benzeyen bir ‘dayatma sözleşmesi’ niteliği taşıdığını belirtti. Buna göre kullanıcı, uzun ve karmaşık şartları kabul etmek ya da hizmetten tamamen mahrum kalmak dışında gerçek bir seçeneğe sahip değil.

cdfg
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Uluslararası Teknoloji Yönetimi Birliği yönetim kurulu üyesi olan Dr. Muhammed Azzam ise daha ileri bir değerlendirmede bulundu. Azzam’a göre teknoloji, bireylerle devletler ve şirketler arasında ‘yeni bir dijital toplumsal sözleşme’ dayatmış durumda.

Azzam, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, tabloyu daha sert bir ifadeyle tanımladı. Büyük teknoloji platformlarının ‘modern çağın imparatorluklarına’ dönüştüğünü savunan Azzam, gücün artık geleneksel devletlerin değil, veriye sahip şirketlerin elinde toplandığını ileri sürdü.

* Gizli oyuncu

Büyük platformlar verileri açık biçimde toplarken, veri simsarları bu süreci gölgede yürütüyor. Bilgi teknolojileri uzmanı Eşref el-Amayira, bu aracıların farklı kaynaklardan çok büyük miktarda veri topladığını ve bunları çoğu zaman kullanıcının bilgisi ya da itiraz edebilme imkânı olmaksızın reklamcılara, şirketlere ve başka taraflara yeniden sattığını belirtti.

El-Amayira, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, asıl riskin burada yattığını vurguladı. Kullanıcının, işlem yaptığı platformu bildiğini ancak verilerini daha sonra satın alan aracıdan, bu verilerin hangi amaçlarla kullanılacağından haberdar olmadığını ifade etti. Etkili denetim mekanizmalarının yokluğunda, söz konusu verilerin ticari kullanımın ötesine geçerek siyasi, güvenlik amaçlı ya da organize suç faaliyetlerine yönlendirilebileceğine dikkat çekti.

Hişam en-Natur ise sorunun, bireysel veriler karşılığında ödenen düşük meblağlardan ziyade, ortaya çıkan kümülatif etki olduğunu savundu. En-Natur’a göre tek başına değersiz görünen bir fotoğraf, bir ses kaydı ya da bir konum bilgisi; binlerce başka sinyalle birleştirildiğinde, reklamların yönlendirilmesinde, yapay zekâ modellerinin eğitilmesinde ya da son derece ayrıntılı davranış profillerinin oluşturulmasında büyük bir değere dönüşüyor.

* Yapay zekâ geçmişi yutuyor

Uluslararası araştırmalar, 2024 itibarıyla küresel veri hacminin 150 zettabaytı aştığını, yani trilyonlarca gigabayta eşdeğer devasa bir büyüklüğe ulaştığını ortaya koyuyor. Bu veriler, son yıllarda tıp, eğitim ve analitik alanlarında yüksek doğrulukta hizmetler sunan yapay zekâ modellerinin eğitiminde temel girdi hâline geldi. Uzmanlar, yapay zekânın artık yalnızca metinlerle sınırlı kalmadığını, yüzler ve seslerin de yeni değer ve risk kaynakları haline geldiğini vurguluyor.

Uluslararası raporlar, deepfake içeriklerin yüzde 98’inin pornografik nitelikte olduğunu ve mağdurların yüzde 99’unun kadın olduğunu ortaya koyuyor. DeepTrace ve Home Security Heroes’un verilerine göre, bu tür içeriklerin sayısı 2019-2023 arasında yüzde 550’den fazla arttı.

Ocak 2024’te, şarkıcı Taylor Swift, geniş çapta yayılan sahte fotoğraflarıyla çarpıcı bir örnek oldu; bu durum, X platformunun Swift’in ismiyle aramaları geçici olarak kısıtlamasına yol açtı.

Ancak Muhammed Azzam, etik ve hukuki soruların hâlâ yanıtlanmadığını vurguluyor. Azzam’a göre, bireyler geçmiş verilerinin kullanımına itiraz etme hakkına sahip mi? Platformlar, geçmişte sosyal medya bağlamında üretilmiş içerikten herhangi bir karşılık ödemeden faydalanabilir mi?

Azzam, yapay zekânın yeni suçlar icat etmediğini, ancak mevcut suçlara daha hızlı ve etkili araçlar sunduğunu belirtiyor. Buna kimlik hırsızlığı, sahtecilik, deepfake ve şantaj gibi alanlar da dahil.

* Veri ve organizasyon?

Bu karmaşık tablo içinde kullanıcı davranışları da değişiyor. Bilgi teknolojileri uzmanı Eşref el-Amayira, birçok kişinin daha güvenli veya daha az müdahaleci olduğunu düşündükleri platformları tercih ettiğini, bu algının kimi zaman kısmi veya gerçek garantilerle desteklenmediğini belirtti. El-Amayira, siyasi kriz dönemlerinde kullanıcıların belirli platformlardan uzak durması gibi örnekler vererek, takip veya sorumlu tutulma korkusunun kullanım alışkanlıklarını nasıl etkilediğini gösterdi.

sddfv
Dijital gölge ekonomi, insanların verilerinin karaborsada alınıp satılması nedeniyle insanlık için bir tehdit haline geldi. (Getty Images)

Ancak uzmanlar, bu bireysel dönüşümün tek başına yeterli olmadığını vurguluyor. El-Amayira ve diğer gözlemcilere göre, gerçek güç artık yalnızca veri toplamakta değil; veriyi düzenleme, koruma ve kötüye kullanım durumunda sorumluları hesap verebilir hâle getirme kapasitesinde yatıyor. Yani etkili bir hukuki ve denetleyici çerçeve olmadan, kullanıcı davranışlarındaki değişim tek başına yeterli korumayı sağlayamıyor.

* Yüzlerimizin sahibi kim?

Sonuç olarak, yüzünüz, sesinizin bir örneği veya günlük davranışlarınızın bir parçası birkaç sent karşılığında satılabilir. Ancak bu küçük miktarlar, milyarlarca insanın verisi bir araya geldiğinde ve yapay zekâ modellerinde yeniden işlendiğinde, ekonomik değeri trilyonlarca dolara ulaşabiliyor.

Ancak bu ticaretin gerçek bedeli yalnızca maddi değil. İtibarınız zarar görebilir, işinizi kaybedebilir veya sizin bilginiz dışında verilerinizden öğrenen bir algoritma yüzünden sizin adınıza kararlar alınabilir.

Artık dosyaların kopyalanması gibi yüzler ve sesler de kopyalanabilir hale gelmişken, soru sadece gizliliği nasıl koruyacağımız değil; insanı, dijital gölge ekonominin küçük bir kalemi hâline gelmekten nasıl koruyacağımızdır.


Altın, tarihinde ilk kez 4 bin 500 dolar eşiğini aştı

Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)
Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)
TT

Altın, tarihinde ilk kez 4 bin 500 dolar eşiğini aştı

Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)
Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)

Altının ons fiyatı, bugün (Çarşamba) ilk kez 4.500 dolar seviyesinin üzerine çıkarak rekor kırdı. Gümüş ve platin de yeni zirvelerini gördü. Jeopolitik ve ticari risklerden korunmak isteyen yatırımcıların değerli metallere yönelmesi ile ABD’de 2026 yılı boyunca faiz indirimlerinin süreceğine dair beklentiler fiyatları destekledi.

Spot altın, TSİ 08.03 itibarıyla ons başına 4 bin 481,90 dolarda yatay seyrederken, seansın erken saatlerinde 4 bin 525,19 dolarla tarihi zirvesini gördü. Şubat vadeli ABD altın kontratları ise yüzde 0,1 artışla 4 bin 509,20 dolara yükseldi.

Gümüş yüzde 0,7 artışla 71,95 dolara çıkarken, gün içinde 72,70 dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesini test etti. Platin yüzde 2,1 yükselerek 2 bin 323,95 dolara ulaştı; seans içinde 2 bin 377,50 dolarla rekor kırdı. Paladyum da yüzde 3 artışla bin 919,17 dolara çıkarak son üç yılın zirvesini gördü.

“Tasty Live” küresel makroekonomi bölüm başkanı Ilya Spivak, değerli metallerin giderek daha fazla spekülatif işlemlerle ilişkilendiğini belirterek, küreselleşmenin zayıfladığı bir ortamda egemenlik riski taşımayan “nötr” varlıklara talebin arttığını, özellikle ABD–Çin gerilimlerinin bu eğilimi güçlendirdiğini söyledi. Spivak, yıl sonuna doğru likiditenin azalmasının son fiyat hareketlerini büyüttüğünü, ancak yükseliş eğiliminin sürebileceğini ifade ederek, altının 6–12 ay içinde 5 bin  doları hedefleyebileceğini; gümüşün ise psikolojik seviyelerin etkisiyle 80 dolara yönelebileceğini öngördü.

Altın, yılbaşından bu yana yüzde 70’in üzerinde değer kazanarak 1979’dan bu yana en güçlü yıllık performansını sergiledi. Bu yükselişte güvenli liman talebi, ABD’de faiz indirimleri beklentisi, merkez bankalarının yoğun alımları, dolardan uzaklaşma eğilimi ve borsa yatırım fonlarına (ETF) güçlü girişler etkili oldu. Piyasalar gelecek yıl iki faiz indirimi olasılığını fiyatlıyor.

Gümüş ise aynı dönemde yüzde 150’nin üzerinde artışla altını geride bıraktı. Güçlü yatırım talebi, ABD’de “kritik maden” listesine dahil edilmesi ve devam eden alımlar yükselişi destekledi.

“KCM Trade” baş piyasa analisti Tim Waterer, bu hafta altın ve gümüşte görülen sert yükseliş ve yeni rekorların, ABD’de faizlerin düşeceği beklentisi ve artan küresel borçlar karşısında bu metallerin güvenli liman cazibesini yansıttığını söyledi.

Otomobillerde emisyonları azaltmak için kullanılan katalitik konvertörlerde önemli rol oynayan platin ve paladyum da, maden arzındaki sıkıntılar, gümrük tarifelerine ilişkin belirsizlikler ve yatırım talebinin kısmen altından bu metallere kaymasıyla güçlü kazançlar elde etti. Platin yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 160, paladyum ise yüzde 100’ün üzerinde yükseldi.

Spivak, platin ve paladyum piyasalarındaki hareketlerin büyük ölçüde önceki kayıpların telafisi olduğunu vurgulayarak, bu piyasalarda düşük likiditenin sert dalgalanmalara yol açabildiğini; likidite geri döndüğünde ise fiyatların genel olarak altınla birlikte hareket ettiğini kaydetti.


Musk, tazminat paketiyle ilgili mahkeme kararı sonrasında 700 milyar dolarlık net servete ulaşan ilk kişi oldu.

Elon Musk (Reuters)
Elon Musk (Reuters)
TT

Musk, tazminat paketiyle ilgili mahkeme kararı sonrasında 700 milyar dolarlık net servete ulaşan ilk kişi oldu.

Elon Musk (Reuters)
Elon Musk (Reuters)

Forbes Milyarderler Endeksi dün, Tesla CEO'su Elon Musk'ın, Delaware Yüksek Mahkemesi'nin geçen yıl geçersiz kılınan 139 milyar dolarlık Tesla hisse senedi opsiyonlarını yeniden geçerli kılmasıyla net servetinin 749 milyar dolara yükseldiğini gösteren ilk kişi olduğunu açıkladı.

Yüksek Mahkeme, cuma günü, alt mahkemenin iki yıl önce "makul olmayan" gerekçesiyle iptal ettiği Elon Musk'ın 2018 tarihli 56 milyar dolarlık tazminat paketini yeniden yürürlüğe koydu.

Yüksek Mahkeme, tazminat paketini geçersiz kılan 2024 tarihli kararın kusurlu ve Musk'a karşı haksız olduğunu belirtti.

dfrgthy
Elon Musk, üzerinde Tesla marka bir otomobilin resminin gösterildiği ekranın önünden geçiyor (Reuters)

  Birkaç gün önce Musk, havacılık ve uzay alanındaki girişim şirketi SpaceX'in halka arz edilebileceğine dair haberlerin ardından, net serveti 600 milyar doları aşan ilk kişi oldu.

Kasım ayında Tesla hissedarları, Musk için ayrı olarak 1 trilyon dolarlık bir tazminat planını onayladı; bu, yatırımcıların elektrikli otomobil üreticisini yapay zeka ve robotik devine dönüştürme vizyonunu desteklemesiyle tarihin en büyük maaş paketi oldu.

Forbes'un milyarderler listesine göre, Musk'ın serveti, Google'ın kurucu ortağı ve dünyanın en zengin ikinci kişisi olan Larry Page'in servetini yaklaşık 500 milyar dolar aşmış durumda.