Filistinli Ortodoks Hristiyanlar, kilise mülküne el konulmasına son vermek için Biden ile görüşme talep ediyor

Kudüs’teki Ortodoks Kilisesi’nin mülklerinden biri olan Imperial Hotel (Wikimedia)
Kudüs’teki Ortodoks Kilisesi’nin mülklerinden biri olan Imperial Hotel (Wikimedia)
TT

Filistinli Ortodoks Hristiyanlar, kilise mülküne el konulmasına son vermek için Biden ile görüşme talep ediyor

Kudüs’teki Ortodoks Kilisesi’nin mülklerinden biri olan Imperial Hotel (Wikimedia)
Kudüs’teki Ortodoks Kilisesi’nin mülklerinden biri olan Imperial Hotel (Wikimedia)

Kudüs’teki Filistinli Ortodoks Hıristiyan liderler, ABD yönetimine başvurarak 13 Temmuz’da Kudüs’e yapacağı ziyaret sırasında Başkan Joe Biden’la görüşmek istediklerini belirtiler. Filistinli Ortodoks Hristiyanlar, liderler, İsrail’in kilise mülküne el koymaya yönelik sistematik politikası hakkında Biden’a bilgi vermek istiyorlar.
Eski Kudüs’teki Bab el-Halil bölgesinde kilisenin mülklerinden biri olan ve İsrail Yüksek Mahkemesi’nin el koymaya karar verdiği Imperial Hotel’in müdürü Muhammed Ebu Velid el-Decani, “İşgal, birçok Hıristiyan mülkünü yasadışı ve haksız bir şekilde kontrol ediyor. İşgal mahkemeleri bu kararları İsrail lehine destekliyor. Şüpheli satış anlaşmaları için izin veriyor. Artık uygulamalarını durdurmak için uluslararası siyasi müdahaleden kaçış yok” ifadelerini kullandı.
Decani, Biden’ın Doğu Kudüs’e yapacağı tarihi ziyarette gerçekçi bir resim ortaya konulması gerektiğini belirtti. Biden’ın, adaletsizliğe son verilmesi amacıyla müdahale etmesi için yıllardır ABD’ye seslenen Hıristiyan liderlerle görüşmeden, sorunları derinlemesine öğrenemeyeceğini belirtti. Decani “Bütün mezhepleri barındıran bir şehirde yaşıyoruz. Kudüs’ü kutsal sayan herkes için, burada bir yer olduğunu biliyoruz ancak aşırı sağcı Yahudi dernekleri, hareketleri ve partileri de var. Bunlar, dengeyi bozmaya ve Bab el-Halil bölgesinde Yahudi mülkiyetini dayatmaya, Hıristiyan çoğunluğunu tasfiye etmeye, Müslüman ve Hıristiyanlar için kutsal olan yerleri kontrol etmeye, şehrin özelliklerini değiştirmeye ve tamamen Yahudileştirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı. Decani bu eğilimi tehlikeli olarak nitelendirerek “Bunu daha tehlikeli yapan şey, sadece yerleşimcilerden değil, birbirini takip eden İsrail hükümetlerinden ve işgal belediyesinden de destek almasıdır. Bu nedenle siyasi baskıdan başka bir seçenek kalmadı” açıklamasında bulundu.
Ortodoks Kilisesi’nin İslami vakıflardan sonra Filistin’de en büyük ikinci arazi ve gayrimenkul sahibi olduğu biliniyor. İsrail’in kuruluşundan bu yana, bu vakıflar, şüpheli anlaşmalar da dahil olmak üzere çeşitli şekillerde yağma girişimlerine maruz kalıyor. Bu durum mezhepler içerisinde ve patrikhane ile bölgedeki yerel meclisler arasında tartışmalara neden oluyor. Arap ve hatta İsrail basını, politikacıların, din adamlarının ve sivillerin dahil olduğu bu anlaşmalarda ciddi yolsuzlukları ortaya çıkardı. İki otelin (Imperial ve Petra) yerleşimcilere satıldığının ortaya çıkmasıyla Hıristiyan mezhepler  arasında anlaşmazlık çıktı. Ekümenik konsil, Patrik Irenaeus’u satış anlaşmaları yapmakla suçlayarak devirdi ve yerine şimdiki patrik Theophilos III’ü seçti. Patrik Irenaeus, Theophilos III’ü kendisine karşı komplo kurmak ve aslında satışın arkasındaki kişi olmakla suçlayarak, İsrail’deki ve başka yerlerdeki siyasi partilerin da komplonun ortakları olduğunu belirtti.
Bu ayın başında, İsrail mahkemesinin Bab el-Halil hakkındaki kararını kınayan çok sayıda Filistin açıklaması yayınlandı. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Komitesi üyesi ve Kilise İşleri Yüksek Komitesi Başkanı Dr. Remzi Huri, Filistin Başkanlığı’nın, yerleşimcilerin el koyma tehdidi altındaki mülklerini savunmak üzere verilen savaşta Kudüs Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin yanında olduğunu söyledi. Patrikhane’nin üstlendiği rolü ve kendisini kuşatan tüm zorluklar karşısındaki kararlılığını ve özellikle de Filistinli kiracıları anavatanlarına yerleştirme konusunda sağladığı korumaya övgüde bulundu.
ABD, İsraile’e, Başkan Biden’ın 13 Temmuz’da gerçekleştirilmesi planlanan ziyareti sırasında Batı Şeria ve Kudüs’te, Filistinlilerle gerilimi artıracak herhangi bir adımdan kaçınılması çağrısında bulundu. Walla News sitesinin siyasi muhabiri Barak Ravid’e göre, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki İsrail-Filistin dosyasından sorumlu ismi Hadi Amr geçtiğimiz haftalarda Tel Aviv ve Ramallah arasında toplantılar gerçekleştirdiler ve ABD’nin çağrısının uygulanacağına yönelik güvence istediler.



İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
TT

İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).

İsrailli yetkililer dün, Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın seçkin birliğinin 7 Ekim 2023 saldırısındaki rolleri nedeniyle 100 üyesinin idam edilmesine yol açacak koşulların ve suçlamaların yapılması ve özel bir askeri mahkeme kurulması için baskı yaptı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Adalet Bakanı Yariv Levin, savaşın başlangıcından bu yana İsrail tarafından tutuklanan 450 Hamas üyesinin yargılanması için özel bir mahkeme kurulması olasılığını görüştüler.

Dava hakkında bilgi sahibi yetkililer, İbranice yayın yapan medya kuruluşlarına, "Ciddi suçlarla suçlananlardan 100'ünün askeri savcılık tarafından idam cezasıyla karşı karşıya kalacağını" söyledi.

İsrail ordusu ve Adalet Bakanlığı'ndan üst düzey yetkililer, Başsavcı Itai Ofir de dahil olmak üzere, seçkin birliğin üyelerinin yargılanması için özel bir yasal çerçeve oluşturulmasını görüşmek üzere bir araya geldi. Katz, "İsrail, saldırının faillerini kesin bir şekilde cezalandırmaya kararlıdır: İsrail sivillerine zarar veren herkes tam olarak hesap verecektir" dedi. İsrailli yetkililere göre, Tıp Birliği'nin zehirli iğne fikrini reddetmesinin ardından, askeri savcılık muhtemelen kurşuna dizilerek idam cezası isteyecektir.

Şarku’l Avsat’ın Kanal 14’ten aktardığı habere göre "Yetkili makamlar bu kişileri ağır güvenlik önlemleri altında özel bir askeri tesiste tutuyor ve gözaltı koşulları uluslararası insan hakları örgütlerinin tepkisini uyandırıyor."


"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı
TT

"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

Paris'te dün yapılan toplantıda, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Suudi Arabistan olmak üzere üç taraf Lübnan ordusunu destekleme konusunda anlaşmaya vardı ve Lübnan silahlı kuvvetlerini desteklemek amacıyla düzenlenecek uluslararası konferansın tarihi şubat olarak belirlendi.

Toplantıya Suudi Arabistan'ın Lübnan Büyükelçisi Prens Yezid bin Ferhan, Fransa'nın Lübnan Büyükelçisi Jean-Yves Le Drian ve "mekanizma" toplantısına katılan ABD Büyükelçisi Morgan Ortagus'un yanı sıra Lübnan Ordu Komutanı General Rudolph Heykel katıldı.

Elysee Sarayı tarafından yayınlanan açıklamada, üç ülke temsilcilerinin, "Lübnan'ın (İsrail ile) düşmanlıkların sona erdirilmesi çabalarına destek verme" çalışmaları çerçevesinde, "Şubat 2026'da Lübnan Silahlı Kuvvetleri ve İç Güvenlik Güçlerine destek amacıyla düzenlenecek uluslararası konferansa hazırlık için üçlü bir çalışma komitesi kurma" konusunda anlaştıkları belirtildi. Üç taraf da "Lübnan Silahlı Kuvvetlerine ve yaptıkları fedakarlıklara desteklerini" ifade etti.

Şarku’l Avsat’a bilgi veren kaynaklar, ordunun çalışmalarına yönelik olumlu değerlendirmenin "İsrail eleştirileri karşısında Lübnan'ı desteklemede önemli bir faktör" olduğunu ifade etti.


Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International