Irak’ta başbakanlık yarışının başlamasıyla birlikte Kazımi’nin bölge ülkelerine yaptığı ziyaretler, muhaliflerini endişelendiriyor

Kazımi’nin uluslararası ilişkileri daha iyi yönetmesi bekleniyor.
Kazımi’nin uluslararası ilişkileri daha iyi yönetmesi bekleniyor.
TT

Irak’ta başbakanlık yarışının başlamasıyla birlikte Kazımi’nin bölge ülkelerine yaptığı ziyaretler, muhaliflerini endişelendiriyor

Kazımi’nin uluslararası ilişkileri daha iyi yönetmesi bekleniyor.
Kazımi’nin uluslararası ilişkileri daha iyi yönetmesi bekleniyor.

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin ofisine yakın kaynaklar, Kazımi’nin cumartesi ve pazar günleri İran ve Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretlerin, Irak’ın Tahran ve Riyad arasında yürüttüğü arabuluculuk faaliyetleri kapsamında gerçekleştiğini bildirdi. Irak’taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki siyasi parti ve gruplar ise, Kazımi’nin bu ziyaretlerinden endişe duyuyor. Kazımi’nin ofisine yakın kaynaklar, söz konusu ziyaretler sırasında Kazımi’nin önemli ve çeşitli gündemleri ele aldığına işaret ederek, en önemli gündemin, İran ve Suudi Arabistan arasında diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi olduğunu belirtti. Kaynaklar, böyle bir gelişmenin bölgesel işbirliği ve ortaklığı güçlendireceğini, dolayısıyla Irak üzerinde olumlu etkiler yaratacağını değerlendiriyor.
Kaynaklar, Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi’nin sürpriz bir şekilde Meclis’ten çekilmesinin ardından Koordinasyon Çerçevesi içinde başlayan başbakanlık yarışına dikkat çekerek, Kazımi’nin söz konusu ziyaretlerinin iç politikayla bir ilgisi olmadığını vurguladı. Koordinasyon Çerçevesi ise, hem basına yapılan açıklamalardan hem kapı arkalarında yapılan görüşmelerden yola çıkarak hükümetin kurulması ile Kazımi’nin ikinci kez başbakan seçilmesi arasında ilişki kuruyor.
Riyad’ın, Irak’ın da katılacağı bir uluslararası konferans hazırlığı yaptığı bir ortamda, Kazımi’nin İran ve Suudi Arabistan’da karşılaştığı sıcak karşılama, bölgesel atmosferin görev süresi sona eren Kazımi’yi hâlâ desteklediğini ve Kazımi’nin çeşitli aktörler arasında çözüm bekleyen bölgesel gündemlerde önemli bir rol oynadığını gösteriyor.
İran’a yakınlığıyla bilinen Şii Koordinasyon Çerçevesi gruplarının liderleri geçen hafta Kazımi ile bir toplantı gerçekleştirdi. Liderler, Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yapacağı ve ABD Başkanı Joe Biden’ın katılacağı konferansın İran aleyhinde olacağını belirterek Irak’ın konferansa katılmasına itiraz ederken, Kazımi katılımın Irak’ın menfaatine olacağını belirterek bu konudaki itirazları reddetti.
Kazımi’nin Riyad ve Tahran ziyaretleri, Koordinasyon Çerçevesi içinde başbakanlık ve Meclis Başkanı Birinci Yardımcılığı makamlarına seçilecek isimlerle ilgili ihtilafların başladığı bir süreçte geldi. Siyasi gözlemciler bu iki makamla ilgili anlaşmazlıkların çözülmesinin mümkün olmadığı görüşünü dile getirirken, Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti, Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu, Kays el-Hazeli liderliğindeki Asaib Ehlil Hak ile Ammar el-Hekim liderliğindeki Ulusal Hikmet Hareketi ve Haydar el-İbadi’nin liderliğindeki Nasr Koalisyonu’nun bir araya gelerek oluşturduğu Devlet Güçleri Koalisyonu yeni bir girişim başlattı. Bu girişim, ülkede bir geçiş döneminin kurulmasını, bu dönemin bitiminde seçimlerin yapılmasını ve ayrıca Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngörüyor.
İster başbakanlık ister arabuluculuk meselesiyle ilgili olsun Kazımi’nin ziyaretleri Irak’taki gözlemcilerin dikkatini çekti. Iraklı bağımsız politikacı İzzet Şahbender Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Irak, bölge ülkeleri arasında siyasi ve ekonomik entegrasyonu ve uyumu hedefleyen Arap-İslami bir hareketle karşı karşıya bulunuyor. Irak ayrıca düşünce ve ideolojik temellerden başlayarak terörle mücadele alanındaki özel çabaları destekliyor. Hiç kimse Irak’ın veya Iraklıların yerine söz söyleyemez. Çünkü Iraklılar ülkelerinin çıkarlarını bilirler” dedi.
Kazımi’nin Danışmanı Dr. Hüseyin Allavi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kazımi’nin, hükümetin dış politika metodu kapsamında İran ve Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaretlerin bölgedeki gerginliği düşürmeyi, bölgesel istikrar ve uyum denklemini oluşturmayı amaçladığını söyledi.
Allavi, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Suudi Arabistan ve İran arasındaki diyalogların Nisan 2021’de başlamasından bu yana diyalog görüşmelerinden çıkan sonuçlar üzerinde çalışmak Irak’ın stratejik hedefiydi. Beş oturuma ulaşan diyalog görüşmeleri, Suudi Arabistan-İran ilişkilerinde yeni bir süreç başlattı. Diyalog görüşmeleri güvenlik gündemlerinden siyasi gündemlere geçti ve iki ülkenin dışişleri bakanları seviyesine ulaşması bekleniyor. Bu, Irak için bölgesel bir başarıdır. Bağdat zorluklara rağmen diyalog masasını kurma kararı aldı. Kazımi’nin güven köprüleri inşa etme gücü anlaşmazlıkların giderilmesinde daha çok ilerleme kat edilmesini ve diyalog görüşmelerine devam edilmesini sağladı. Bu nedenle biz şu anda Suudi Arabistan-İran ilişkilerinde önemli bir dönüşümün eşiğindeyiz. Bu dönüşüm Irak’ın ulusal güvenliğine olumlu yansıyacak. Suudi Arabistan-İran diplomatik ilişkilerinin önümüzdeki dönemde eski haline dönmesi için hazırlıklar sürüyor. Dolayısıyla bölgesel istikrar ve uyum, Irak, Körfez ve Ortadoğu’daki bölge ülkelerinin kalkınması, imarı ve ekonomisi açısından Irak’ın temel önceliğidir.”
Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şammari ise Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Kazımi’nin ziyareti, eski hükümetlerin benimsediği ‘dengenin’ aksine strateji olarak benimsenen ‘aktif dengenin’ tamamlanması kapsamında gerçekleştirildi. Eski hükümetlerin benimsediği denge aktif değildi. Aksine özellikle Irak’a olumsuz yansımaları oldu. Kazımi bu ziyaretle, dış politikasının temel parçasını oluşturan Suudi Arabistan-İran diyaloğunu tamamlamaya çalışıyor. Ancak en üst düzeylerde. Zira önceki diyalog görüşmeleri daha alt düzeylerde yürütülüyordu. Fakat Kazımi iki ülkenin üst düzey yetkililerini bir masa etrafında toplayacak bir yakınlaşma için çabalıyor. Kazımi, iki tarafı birbirine yakınlaştıracak görüşler sunmaya çalışıyor. Bu görüşler, Suudi Arabistan’ın önümüzdeki zirvesinde gündeme gelebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Ehli Beyt Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Galib ed-Dami, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Kazımi uluslararası düzeyde kabul gören tek kişi. Irak’ı bölge ülkeleri arasında önemli bir merkez haline getirmeyi hedefliyor. Zira herkesle iyi ilişkilere sahip. Hükümetin hızlı bir şekilde kurulacağına veya seçimlerin yenileceğine dair herhangi bir işaret görünmüyor. Bu da Kazımi’nin gelecekte bölgesel ve uluslararası ilişkiler dosyasını daha iyi yönetmesi için daha uzun bir süre kalacağı anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.



Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
TT

Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)

Bugün, Liamin Zerval’ın Cezayir’de Cumhurbaşkanlık seçimlerini kazanmasının 30. yıldönümü. 1991’de Kurtuluş Cephesi’nin kazandığı seçimlerin iptalinin ardından yaşanan krizin ardından, Zerval’ın sandığa gitme kararı Cezayir siyasetinde bir dönüm noktası oldu. O dönemde muhalifler, ordu destekli yönetimin halk desteğinden yoksun olduğunu belirtiyordu. Zerval ise bu argümanı ortadan kaldırdı.

Bu karar büyük bir risk içeriyordu. Kan gölüne dönen Cezayir’de silahlı gruplar oy kullanacakları tehdit ediyor, ana muhalefet partileri ise seçimleri boykot çağrısıyla sabote etmeye çalışıyordu. Buna rağmen Zerval meydan okudu. Cumhurbaşkanlığı kazan sürpriz olmasa da, halkın tehditlere rağmen sandığa gitmesi ve yüksek katılım sağlaması büyük bir sürprizdi. Bu, “terör korkusunu” yıkmak anlamına geliyordu.

Zerval, böylece Cezayir yönetimine bir tür “meşruiyet” kazandırarak terör dönemini sona ermeye başladı. Ertesi yıl düzenlenen parlamento seçimleriyle 1991’de iptal edilen seçimlerin etkisi tamamen silindi. Ordu, silahlı grupları yenilgiye uğrattı ve çoğu, Zerval’ın halefi Buteflika’nın 1999’da çıkardığı af yasasından yararlandı.

Bugün genç kuşaklar, 1990’ların kanlı dönemini ve Zerval’ın seçim zaferinin önemini hatırlamayabilir. “Şarku’l Avsat”, İngiltere Ulusal Arşivi’nden ortaya çıkan belgeler ışığında, 1995 Kasım’ında Zerval’ın zaferini mercek altına alıyor.

de
1995 Cezayir seçimlerinin sonuçlarına ilişkin İngiliz belgesinin bir kopyası (Şarku’l Avsat)

Gizli belgeler, Zerval’ın zaferinin Batı’da kafa karışıklığı yarattığını gösteriyor. Fransa, resmi olarak “tebrik” mesajı göndermekten kaçındı; İngiltere ise Kraliçe II. Elizabeth’in mesaj göndermesini uygun bulmadı, ancak Başbakan bir tebrik iletecekti.

17 Kasım 1995 tarihli bir İngiliz belgesine göre, Zerval oyların %61,34’ünü alarak kesin bir zafer kazandı. Belgede, üç yıldır süren terör ve baskıya rağmen katılımın %75 ile beklentilerin çok üzerinde gerçekleştiği belirtiliyor. Katılım özellikle kadınlar ve gençler arasında yüksekti; bu da yönetim için açık bir mesaj taşıyordu: “Sessiz çoğunluk, laik bir devlette barış içinde yaşamak istiyor.”

Rakip aday Mahfuz Nahnah ise oyların yalnızca %25,38’ini alabildi; yani seçmenlerin büyük çoğunluğu İslami yönetimi reddetti. Ana muhalefet partilerinin boykot çağrısı işe yaramadı; aksine, rejim bu durumdan fayda sağladı. Seçimin meşruiyeti beklenenden daha güçlüydü ve boykot eden partiler uzlaşma mesajları verdi.

Seçimlerin güvenli ve düzenli geçmesi için geniş çaplı askeri ve polis önlemleri alındı. Bazıları seçimlere hile karıştırıldığını iddia etse de, belgeler sürecin dürüst ve şeffaf olduğunu, sonuçların teknik olarak doğru olduğunu gösteriyor. Ancak analistler, Zerval’ın askeri desteğin gölgesinden çıkıp çıkamayacağı konusunda temkinliydi.

Belgeler göre , Zerval’ın hem diyalog hem de terörle mücadeleye dayalı ikili politikayı sürdüreceğini, ancak önceliğinin terörle mücadele olacak. 1996 parlamento seçimleri, boykot eden muhalefet için bir teşvik unsuru olabilirdi, ancak İslami Kurtuluş Cephesi’nin yeniden rehabilitasyonu uzak durdu. Uzun vadeli istikrar konusunda sosyal ve ekonomik sorunların çözülmemiş olması endişe yarattı.

Uluslararası tepkiler “temkinli iyimserlik” şeklindeydi. Avrupa Birliği, yüksek katılım ve şiddetsiz seçimlerden memnundu ve reform programlarına desteğini sürdürmeyi planlıyordu.

Fransa, resmi olarak ılımlı bir tepki verdi; Chirac mesaj gönderecek, ama “tebrik” kelimesini kullanmayacaktı. Özel olarak, Fransız hükümeti sonuçtan memnundu; yüksek katılım, İslami Kurtuluş Cephesi ve Sosyalist Güçler Cephesi’ni zayıflatmıştı.

İngiltere başbakanı tebrik mesajında siyasi diyaloğa başlama isteği ve İngiliz şirketlerinin (BP’nin milyar dolarlık ihaleye girmesi) çıkarlarına değindi. Kraliçe’nin mesaj göndermesi ise askeri rejimin sicili nedeniyle uygun görülmedi.

Zerval’ın 30 yıl önceki zaferi, Cezayir’de terör korkusunu aşan bir halk iradesinin simgesi olarak tarihe geçti.


Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
TT

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Massad Fares Boulos, Sudan'daki savaşı ‘dünyanın en büyük insani krizi’ olarak tanımladı. Boulus, Fransız Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada diplomatik çabaların barışa doğru ilerleme sağlamasını umduğunu söyledi.

Sudan’da 2023 yılının nisan ayında Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile eski yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden bu yana, on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi.

HDK, geçtiğimiz ekim ayı sonlarında, Sudan’ın Darfur bölgesinin batısında yer alan stratejik öneme sahip olan Faşir şehrini 18 ay süren kuşatmanın ardından ele geçirdi. Bu süreçte toplu katliamlar ve cinsel şiddet olayları yaşandığına dair haberler basına yansıdı.

dsfrg
Faşir’deki çatışmalardan kaçarak Tavile’deki bir mülteci kampına sığınan çocuklar, 3 Kasım 2025 (AP)

Boulos, Katar’ın başkenti Doha'da AFP’ye, Sudan'daki çatışmanın ‘günümüz dünyasındaki en büyük insani kriz ve en büyük insani felaket’ olduğunu söyledi.

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Faşir’de özellikle son iki-üç hafta içinde yaşananları ve o videoları hepimiz gördük. O haberleri gördük. Bu zulümler kesinlikle kabul edilemez. Bu durum bir an önce sona ermeli.”

Washington, savaşan tarafları Sudan'da ateşkes ilan etmeye çağırdı.

Ordu yanlısı Sudan hükümeti, ABD'nin ateşkes önerisiyle ilgili toplantının ardından savaşa devam edeceğini açıkladı.

HDK ise arabulucuların insani ateşkes önerisini kabul ettiğini duyururken, savaşmaya devam ediyor.

ABD'nin Sudan'daki arabulucu ortaklarıyla birlikte her iki tarafı da ‘üç aylık insani ateşkes’ üzerinde anlaşmaya çağırdığını söyleyen Boulos, ‘ateşkesin tartışıldığı ve müzakere edilmek üzere olduğunu’ belirterek, Tarafları bu öneriyi kabul etmeye ve gecikmeksizin derhal uygulamaya koymaya çağırdıklarını söyledi.

xssadf
Faşir’deki HDK üyeleri (AFP)

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, geçtiğimiz eylül ayında, önce insani yardım için ateşkes, ardından kalıcı ateşkes ve sivil yönetime geçiş için ortak bir bildiri yayınladı. Ancak bildiride savaşan tarafların hiçbirinin geçiş sürecine katılmayacağı belirtildi.

Boulos, ABD’nin ortaklarıyla birlikte, sivil yönetime geçiş de dahil olmak üzere daha geniş kapsamlı plan konusunda ‘önümüzdeki haftalarda bazı ilerlemeler kaydetmeyi’ umduğunu belirtti.

ABD’li yetkili, ‘en büyük önceliğin insani boyut ve insani ateşkes olmaya devam ettiğini’ vurguladı.


Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
TT

Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)

Irak’ta geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimlerde sadece Basra'daki Fav-Zaho İttifakı adayının bir sandalye kazandığı muhalefet kanadındaki üç ittifakın ezici bir yenilgiye uğramasıyla yeni parlamentoda sivil güçlerin temsiliyeti tamamen ortadan kalktı.

Sivil ittifaklar arasında Bedil, Sivil Demokratik Hareket, Fav-Zako ve Medeniyyun yer alıyordu ve yaklaşık 389 aday vardı. Ancak bu adayların çoğu, ittifak liderlerinin ‘sıfır’ olarak nitelendirdiği sonuçlar aldı.

Adaylar, geleneksel partilerin sahip olduğu etki ve finansman ağlarının belirleyici bir rol oynadığını, sivil güçlerin ise iç çekişmelerden ve zayıf organizasyon ve finansmandan şikayet ettiğini söylediler. Ayrıca, destekçileri arasındaki güven eksikliği ve katılımın azalmasının kazanma şanslarını düşürdüğünü de eklediler.

Adaylar, yenilgilerinin ‘seçimler adaletsizliğin olması’, siyasi finansmanın denetlenmemesi ve nüfuzlu grupların seçmenler üzerinde baskı kurmasından kaynaklandığını söylediler.