NATO, yüksek hazırlıklı kuvvetin asker sayısını 300 binin üzerine çıkaracak

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg (AP)
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg (AP)
TT

NATO, yüksek hazırlıklı kuvvetin asker sayısını 300 binin üzerine çıkaracak

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg (AP)
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg (AP)

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO Mukabele Kuvveti'nin dönüştürüleceğini ve yüksek hazırlıklı kuvvetin mevcudunun 300 binin üzerine çıkarılacağını söyledi.
Stoltenberg, İspanya'nın başkenti Madrid'de 29-30 Haziran'da düzenlenecek zirve öncesinde Brüksel'deki karargahta basın toplantısı düzenledi.
"NATO Mukabele Kuvveti'ni (NRF) dönüştüreceğiz ve yüksek hazırlıklı kuvvetlerimizin asker sayısını 300 bin üzerine çıkaracağız." diyen Stoltenberg, savunma harcamalarına ilişkin son verileri de paylaştı.
Stoltenberg, üst üste 8 yıldır Avrupalı müttefiklerin ve Kanada'nın harcamalarının miktarını artırdığını ifade ederek yıl sonu itibarıyla 350 milyar doların üstünde ekstra harcama yapılmış olacağını belirtti.
Müttefiklerden 9'unun yüzde 2'lik hedefe ulaştığını ya da aştığını vurgulayan Stoltenberg, 19'unun 2024 itibarıyla bu hedefi tutturma sözü verdiğini dile getirdi.

Ukrayna
Stoltenberg, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'in zirveye katılacak olmasından memnuniyet duyduğunu belirterek şunları aktardı:
"Ukrayna için güçlendirilmiş kapsamlı bir yardım paketi üzerinde anlaşacağız. Bu, güvenli iletişim, dron karşıtı sistemler ve yakıt gibi alanlarda önemli destek niteliğinde teslimatları içerecek. Daha uzun vadede Ukrayna'nın Sovyet dönemi askeri teçhizatından modern NATO teçhizatına geçişine yardımcı olacağız, savunma ve güvenlik kurumlarını daha da güçlendireceğiz."
Ukrayna'nın buğdayının ihraç edilmesi konusuna da değinen Stoltenberg, çeşitli NATO ülkelerinin bunun için çaba sarf ettiğini vurguladı. Stoltenberg, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüm ve Türkiye, gemilerin Karadeniz'den geçebilmesi ve buğdayın Ukrayna'dan çıkarılması için bir yol bulmak amacıyla aktif rol oynuyor." diye konuştu.

Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği
Stoltenberg, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği başvurularına ilişkin, "Bu konuda ilerleme kaydetmeyi amaçlıyoruz." dedi.
25 Haziran'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğünü, bugün de İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ile görüşeceğini ifade eden Stoltenberg ayrıca bugün üç ülkeden üst düzey yetkililerin NATO karargahında görüşme yapacağını söyledi.
Stoltenberg, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, (Finlandiya) Cumhurbaşkanı (Sauli) Niinisto ve Başbakan Andersson'un yarın Madrid'de görüşme davetimi kabul etmelerine sevindim." diye konuştu.
Bir soru üzerine Stoltenberg, Türkiye'nin güvenlik endişelerinin giderilmesi için çok çalıştıklarını ancak bir tarih veremeyeceğini, zirvenin de bu anlamda bir son tarih niteliği taşımadığını vurguladı.
Stoltenberg, Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore'nin NATO Zirvesi'ne ilk kez katılacağını, Avrupa Birliği (AB) ve Gürcistan'ın da yer alacağını bildirdi ve Gürcistan, Bosna Hersek, Moldova, Moritanya ve Tunus için yeni destek paketleri kabul edileceğini duyurdu.
Genel Sekreter, zirvede kabul edilecek Stratejik Konseptin Çin'i ilk kez NATO'nun güvenliğine yönelik tehdit olarak sınıflandıracağını kaydetti.



Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Suriye dahil yedi ülkenin vatandaşlarının yanı sıra Filistin Yönetimi pasaportu sahiplerinin de ABD'ye girişini yasaklayarak seyahat yasağının kapsamını genişletti.

Beyaz Saray tarafından sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, Trump'ın ‘ABD'nin güvenliğini korumak amacıyla yabancı uyrukluların girişini daha da kısıtlayan ve sınırlayan bir karar imzaladığını’ duyurdu.

Başkanlık kararına göre kısıtlamalardan etkilenen diğer ülkeler arasında Burkina Faso, Nijer, Mali ve Güney Sudan yer alırken, Laos ve Sierra Leone'ye kısmi veya tam kısıtlamalar getirilecek.

Bu önlem, Filistin Yönetimi tarafından verilen pasaportlara sahip Filistinlileri de hedef alıyor. Trump yönetimi, halihazırda ondan fazla ülkeye kapsamlı kısıtlamalar getirdi. Suriye ile ilgili olarak, bu önlem, Washington'da iki Ulusal Muhafız askerinin vurulduğu saldırından birkaç gün sonra alındı.


Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
TT

Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün Karakas'a yönelik baskı kampanyasında yeni bir tırmanışla, Venezuela'ya giden ve Venezuela'dan ayrılan "yaptırım uygulanan petrol tankerlerine" deniz ablukası uygulanacağını duyurdu.

Trump, ABD güçlerinin Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el koymasından günler sonra, Truth Social platformunda şunları yazdı: "Bugün, Venezuela'ya giren ve çıkan tüm yaptırım uygulanan petrol tankerlerine tam ve eksiksiz bir abluka uygulanması emrini veriyorum."

ABD Başkanı, Karayipler'de konuşlandırılmış devasa ABD donanma filosunun, Venezuela "daha önce bizden çaldığı tüm petrolü, toprakları ve diğer varlıkları ABD'ye iade edene kadar" "daha da büyüyeceğini" ifade etti. ABD Başkanı hangi tür petrol veya topraktan bahsettiğini belirtmedi, ancak Venezuela 1970'lerde petrol sektörünü millileştirmişti. Daha sonra, eski Başkan Hugo Chávez döneminde, şirketler çoğunluk hissesini Venezuela devletine ait petrol şirketi PDVSA'ya devretmeye zorlanmıştı.

Trump sözlerine şöyle devam etti: “Gayrimeşru Maduro rejimi, bu çalınmış petrol sahalarından elde edilen petrolü kendi faaliyetlerini, uyuşturucu terörizmini, insan kaçakçılığını, cinayetleri ve adam kaçırmayı finanse etmek için kullanıyor.”

Haftalarca süren askeri uçakların Venezuela açıklarında uçması, Washington'un uyuşturucu kaçakçılığıyla suçladığı teknelere düzenlenen ve 90'dan fazla kişinin ölümüne yol açan ölümcül saldırıların ardından, Trump yönetimi geçen hafta ülkeyi terk eden bir petrol tankerine el koyarak kampanyasını daha da ileriye taşıdı.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, ülkesinin yakınlarında ABD askeri yığılmasının, kendisini devirmek ve uyuşturucuyla mücadele operasyonu bahanesiyle Venezuela'nın bol petrolünü "çalmak" için bir planın parçası olduğuna inanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela'nın petrol sektörüne yaptırımlar uygulasa da ihracatına el konulması, zaten zor durumda olan ekonomiyi felç edebilir ve Maduro rejimini olumsuz etkileyebilir.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Venezuelalı bir danışmanlık şirketi olan Orinoco Research'ten Elias Ferrer, yaptığı açıklamada, "Petrol ihracatı olmazsa, döviz piyasası ve ülkenin ithalatı etkilenecek... ve ekonomik bir kriz yaşanabilir" diyerek, "Bu sadece ekonomik bir durgunluk değil, aynı zamanda gıda ve ilaç kıtlığı da olacak, çünkü bunları ithal edemeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela, günde yaklaşık bir milyon varil petrol üretiyor. Ancak 2019'dan beri, petrolünü başta Çin olmak üzere karaborsada indirimli fiyatlarla satmak zorunda kaldığı bir ambargoyla karşı karşıya.

Aylar boyunca ABD, görünüşte Latin Amerika'daki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek amacıyla Karayipler'de önemli bir askeri varlık oluşturdu ve Venezuela özellikle hedef alındı. Karakas bu operasyonu, Washington ve birçok ülkenin gayrimeşru lider olarak gördüğü solcu Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro'yu devirmeyi amaçlayan bir baskı kampanyası olarak görüyor.


Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times