İran, BRICS'e katılmak için başvuruda bulunduhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3728601/i%CC%87ran-bricse-kat%C4%B1lmak-i%C3%A7in-ba%C5%9Fvuruda-bulundu
İranlı bir yetkili Pazartesi günü ülkesinin, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın oluşturduğu ekonomi örgütü BRICS'e katılmak için başvuruda bulunduğunu söyledi.
İran dışişleri bakanlığı sözcüsü, İran'ın BRICS üyeliğinin herkese fayda sağlayacağını söyledi.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da dün yaptığı açıklamada, Arjantin'in de BRICS'e katılmak için başvurduğunu söyledi.
Rusya uzun süredir Asya, Güney Amerika ve Ortadoğu ülkeleri ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor. Rusya'nın bu hamlesi Avrupa, ABD ve diğer ülkelerin Ukrayna'yı işgali nedeniyle uyguladığı yaptırımlar sonrası hız kazandı.
G7 liderleri, Rusya'nın Kremençuk'taki alışveriş merkezini vurmasını 'savaş suçu' olarak nitelendirdi
Öte yandan Ukrayna'nın Kremençuk kentinde bir alışveriş merkezinin Rus füzeleri tarafından vurulmasının ardından G7 liderleri yaptıkları ortak açıklamayla saldırıyı "savaş suçu" olarak nitelendirerek kınadı.
Almanya'da devam eden G7 zirvesinde Ukrayna'ya gerektiği sürece mali, insani, askeri ve diplomatik destek sözü verilirken, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy Rus güçlerinin Kremençuk kentinde 1000'den fazla sivilin bulunduğu alışveriş merkezini vurduğunu duyurdu.
G7 liderleri, yaptıkları ortak açıklamayla, alışveriş merkezine yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınadıklarını bildirdi.
Lübnan, İsrail'in ateşli mesajlarının baskısı altında
Güney Lübnan'ın Nebatiye kentinde İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 5 Hizbullah savaşçısı için dün düzenlenen cenaze töreninden (AP)
Lübnan, kendisini doğrudan müzakerelere ve hükümetini Hizbullah'ı silahsızlandırmaya zorlamayı amaçlayan bir dizi İsrail tehdidiyle karşı karşıya.
Sahadaki gerginliğin artmasıyla eş zamanlı olarak, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, Tel Aviv'den tehditkâr açıklamalar yaptı. Netanyahu, "Lübnan'ın bize karşı yeni bir cephe oluşturmasına izin vermeyeceğiz ve gerektiği gibi hareket edeceğiz" derken, Katz, ordunun Hizbullah'a yönelik saldırılarını yoğunlaştıracağı konusunda uyardı ve Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Başbakan Nevvaf Selam'ı sorumlu tuttu.
Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, Kahire'de Selam ile yaptığı görüşmede İsrail'in Güney Lübnan'da işgal ettiği beş noktadan çekilmesi talebini yinelerken, Beyrut'taki bir bakanlık kaynağı, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Mısır İstihbarat Şefi Tümgeneral Hasan Reşad'ın geçen hafta Lübnanlı yetkililerle yaptığı görüşmede, Mısır'ın Lübnan'a yardım etmeye hazır olduğunu ve "zaman kaybından kaynaklanan zararı" vurguladığını belirtti. Kaynağa göre Reşad, "devletin, ABD Başkanı Donald Trump'ı müdahale etmeye ve Gazze'de olduğu gibi İsrail'i güneyden çekilmeye zorlamaya teşvik edecek bir adım atması gerektiğini" tavsiye etti.
İsrail hapishanesinde Tahran adına casusluk yapmakla suçlananlar için özel bir bölümhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5204433-i%CC%87srail-hapishanesinde-tahran-ad%C4%B1na-casusluk-yapmakla-su%C3%A7lananlar-i%C3%A7in-%C3%B6zel
İsrail hapishanesinde Tahran adına casusluk yapmakla suçlananlar için özel bir bölüm
İsrail polisinin 9 Aralık 2024'te İran adına casusluk yaptığı şüphesiyle gözaltına aldığı bir kişi (Arşiv)
İran Devrim Muhafızları'nın dış operasyon kolu Kudüs Gücü adına casusluk yapmakla suçlanan bir İsrail vatandaşının, İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'i öldürmek için bilgi toplamakla görevlendirildiği iddiasıyla ifşa edilmesinin ardından, çoğu Yahudi olan yaklaşık 40 sanık gözaltına alındı. Bu kişiler, İsrail Cezaevi Hizmetleri'nin "İran Şubesi" olarak adlandırdığı, Nasıra-Tel Aviv yolu üzerindeki Damon Hapishanesi'nde özel bir koğuşa yerleştirildi.
Beerşeba Bölge Mahkemesi'nde dün görülen duruşmada, bu koğuştaki tutukluların Filistinli güvenlik tutukluları gibi muamele gördüklerinden ve seçkin Hamas mensupları gibi mahkemeye çıkarıldıklarından şikayet ettikleri görüldü. Savunma avukatları, kendilerine uygulanan muamelenin değiştirilmesini ve maddi çıkarları uğruna yoldan çıkarılan Yahudi tutuklular olarak insan haklarına saygı gösterilmesini talep etti.
İsrail Başsavcılığı, İranlılara hizmet ederken güvenlik suçları işlediği iddiasıyla, Tiberya kentinden Yahudi vatandaşı olan 23 yaşındaki Yosef Ein-Eli hakkında Merkez Mahkemesi'ne iddianame hazırladı.
Savcılık, Ein-Eli'nin geçen eylül ayında İran istihbarat görevlileri adına casusluk yaptığı ve onların talimatları doğrultusunda güvenlik görevleri yürüttüğü şüphesiyle tutuklandığını belirtti. İddianamede, soruşturma sonucunda sanığın 2024 yılı sonundan bu yana İran istihbaratıyla temas halinde olduğu ve para karşılığında "güvenlik görevleri" yürüttüğünün ortaya çıktığı belirtildi.
İsrail polisi ve Şin Bet (İsrail Güvenlik Ajansı) tarafından yapılan ortak açıklamaya göre şüpheli, İran istihbarat görevlilerinin taleplerini yerine getirerek, çalıştığı Ölü Deniz bölgesindeki oteller hakkında bilgi ve fotoğrafların yanı sıra, geçen haziran ayındaki savaş sırasında İran füze saldırılarının hedefi olan Güney İsrail'deki turistik yerler hakkında bilgi verdi. Bu hizmetler karşılığında 12 bin şekel (yaklaşık 3 bin 600 dolar) aldı.
Sanığı işe alan kişinin, başlangıçta kendisini "Zafer Yolu" olarak tanıtan biri olduğu ve diğerlerinin de ona katıldığı anlaşılıyor. Daha sonra, içlerinden biri kendini İran istihbarat teşkilatından biri olarak tanıttı ve sanıklara, Ein-Eli'nin yerine getirmeyi reddettiği talepleri yerine getirmelerini istemeye başladı. Bu talepler arasında Bakan Itamar Ben-Gvir'in hareketleri hakkında bilgi toplamak, İsrail içinde bir casus hücresi oluşturmak, bir eve bomba atmak, ayrıca İsrail'deki örgütler ve suç örgütleri hakkında bilgi aktarmak, onlara İsrail askerleri hakkında bilgi sağlamak, araçları ateşe vermek ve askeri üslerin içini görüntülemek yer alıyor.
Gazze'ye yönelik savaş sırasında İsrail istihbarat teşkilatının, İran adına çalışan 25 casus hücresinin keşfedildiğini duyurması dikkat çekicidir. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Doğu Kudüs'teki bir Arap hücresi hariç, suçlananların neredeyse tamamı Yahudi idi ve bunların çoğu gerekçe olarak maddi sıkıntı ve açgözlülüğü öne sürerken, birkaçı ideolojik sebeplerden bahsediyordu. Suçlananlar arasında İsrail ordusunda görev yapan askerler de vardı.
Hamas'a çalışan küçük bir çocuk
İsrail Savcılığı, dün, otizm teşhisi konulan ve %100 engelli olduğu tespit edilen Yafalı 14 yaşındaki bir çocuk hakkında "tuhaf" olarak nitelendirdiği bir iddianame hazırladı. Çocuk, "yabancı bir ajanla iletişim kurmak" ve "düşmana bilgi aktarmak" suçlamalarıyla yargılanıyordu.
İddianameye göre, yaklaşık üç hafta önce Batı Şeria'daki akrabalarını ziyaret ederken İsrail ordusu tarafından gözaltına alınan genç, El Kaide bağlantılı kişilerle iletişim kurmuş ve onlar adına istihbarat toplamıştı.
İddianamede ayrıca, küçük çocuğun "Siber Hareket ve Silahlı Cihat" adlı bir Signal grubunun aktif üyesi olduğu ve üyelerinin El Kaide bayrağı altında savaşmaya yemin ettiği belirtildi.
İddianamede, grubun liderinin üyelerine planlı bir operasyon için istihbarat toplamaları talimatını verdiği ifade edildi. Çocuğun, daha önce askeri tesis olarak kullanılan iki binanın fotoğrafını telefonuyla çektiği ve adresleriyle birlikte görevliye ilettiği belirtildi. Ayrıca, video kaydı için hazırlık amacıyla iki konumun videosunu kaydettiği de ifade edildi.
İddianamede, çocuğun grup yazışmalarında, Tel Aviv'deki büyük bir polis karakolunun fotoğrafını çekmeyi ve "Başbakan Binyamin Netanyahu suikastı, intihar saldırısı ve sivillere bıçak veya molotof kokteyli ile saldırılar da dahil olmak üzere terör saldırıları düzenlemeyi" planladığını yazdığı iddia edildi.
Savcılık iddianamede ayrıca, çocuğun Hamas'a katılmaya çalıştığını ve "ev yapımı patlayıcı üretmekle ilgilendiğini" belirtti. İddianamede, "sanığın terör örgütleriyle bağlantılı gruplara katılarak devletin ve vatandaşların güvenliğini bilinçli ve kasıtlı olarak hedef aldığının açık olduğu" kaydedildi.
Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Hamas, ağır silahlarını teslim etmeye açık olduğunu gösterdi... Washington'un buna itirazı yokhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5204428-bishara-bahbah-%C5%9Farkul-avsata-konu%C5%9Ftu-hamas-a%C4%9F%C4%B1r-silahlar%C4%B1n%C4%B1-teslim-etmeye-a%C3%A7%C4%B1k
Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Hamas, ağır silahlarını teslim etmeye açık olduğunu gösterdi... Washington'un buna itirazı yok
Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
Filistin asıllı Amerikalı arabulucu Bishara Bahbah Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, aylar önce İsrail asıllı bir ABD vatandaşının serbest bırakılmasıyla sonuçlanan çok sayıda görüşme yaptığı Hamas'ın ‘ağır silahlarını bırakma konusunda açık ve istekli olduğunu’ söyledi. Bahbah, Başkan Donald Trump'ın başkanlık ettiği ‘barış konseyi’ ile Filistinlilerin başkanlık ettiği ‘Gazze idare komitesi’ arasında bir arabuluculuk komitesi kurulmasına yönelik görüşmelerde şu anda izlenen eğilimden bahsetti.
Bahbah, ABD yönetimi yetkililerinin kendisine Washington'un Hamas'ın sadece ağır silahlarını teslim edeceği bir formülü kabul etmeye açık olduğunu bildirdiklerini doğruladı. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde önümüzdeki hafta veya sonraki hafta, Gazze Şeridi'ndeki istikrar güçlerine ilişkin şu anda perde arkasında tartışılan bir karar taslağı hakkında görüşmelerin yapılması bekleniyor. Ancak bu konuda henüz çözülmemiş dört önemli anlaşmazlık var.
Bishara Bahbah ve Trump (X)
Beyaz Saray ile yakın ilişkilerini sürdürdüğünü ve Hamas liderleriyle temas halinde olduğunu gösteren açıklamalarıyla dikkat çeken Bahbah, Washington'un geçen ay ABD'nin arabuluculuğunda imzalanan Gazze ateşkes anlaşmasının başarısızlığa uğramasına izin vermeyeceğini düşünüyor. Bahbah, “Filistinlilerin yerinden edilmesi şu anda gündemde değil. İsrail anlaşmanın uygulanmasını ve ikinci aşamaya geçilmesini kasten geciktiriyor” ifadelerini kullandı.
Anlaşmanın ilk aşaması kapsamında Hamas, Filistinli mahkûmların serbest bırakılması ve İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesi karşılığında elinde tuttuğu 20 rehineyi İsrail'e teslim etti. Anlaşma kapsamında 17 rehinenin cesedi geri alındı; bunların 15’i İsrailli, biri Nepalli, biri de Taylandlıydı. Lojistik nedenlerle halen 11 cesede ulaşamadığını belirten Hamas, bu konuda yardım etmesi için Mısır ekibinin müdahalesine İsrail’in onay vermesini talep etti. Ancak İsrail, naaşların tamamının tesliminden önce, yeniden imar, geçiş kapılarının açılması gibi idari ve güvenlik düzenlemelerini içeren ikinci aşamayı reddetmeyi sürdürüyor.
İkinci aşamadaki gecikme
Sözlerini dikkatlice seçen Bishara Bahbah, İsrail'i doğrudan suçlamaktan çekinmedi. Bahbah, “İsrail ikinci aşamayı kasten geciktiriyor; cesetler konusundaki krizi, ikinci aşamanın gerekliliklerini uygulamamak için bir bahane olarak kullanıyor. Bu gereklilikler arasında, kış gelmeden önce yeterli yardım, çadır ve tıbbi ekipmanın girmesine izin verilmesi ve Refah Sınır Kapısı’nın açılması da bulunuyor. İsrail ne kadar ikna etmeye çalışırsa çalışsın, Washington anlaşmanın başarısız olmasına izin vermeyecek” şeklinde konuştu.
Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazeleri başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)
Bahbah, ‘Hamas liderleriyle rehine cesetleri krizine dair yaptığı görüşmeler sırasında, anlaşmadan önce de bunun hemen yerine getirilemeyeceğinin açıkça belli olduğunu’ belirtti. Bahbah, ‘İsrail’in çözüm yollarının önüne engeller koyduğuna’ dikkat çekti; bunlar arasında, Türk arama kurtarma ekibinin girişini reddetmesi de bulunuyordu. Diğer nedenler arasında ise örneğin bir naaşın yedi katlı bir binanın altında bulunması ve Hamas’ın gerekli ekipmanlara sahip olmaması, ya da başka bir naaşın patlayıcı maddelerin bulunduğu bir bölgede olması nedeniyle Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin (ICRC) oraya girmeyi bir hafta önce reddetmesi, ayrıca bu naaşları koruyan görevlilerin öldürülmesi gibi durumlar yer aldı.
Her ne kadar Bahbah, ‘Hamas’ın cesetleri teslim etmek istediğini ve ikinci aşamayı geciktirmek istemediğini’ kabul etse de, ‘Hamas’tan, hem Amerikan hem İsrail vatandaşlığına sahip iki cesedin teslim edilmesi talebine dair herhangi bir yanıt alamamasına’ şaşırdığını ifade etti. Ayrıca, ‘İsrail’in, ateşkes anlaşmasının uygulanmaya başlamasıyla birlikte serbest bırakılması gereken, Amerikan vatandaşı olan bir Filistinli çocuğun teslimini oyaladığını ve hâlâ yerine getirmediğini’ de vurguladı.
Silahsızlanma
Bahbah, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, anlaşmanın ikinci aşamasında gerekli olan Hamas'ın silahsızlandırılmasıyla ilgili en zor soruyu ele aldı ve bu süreçle ilgili yeni ayrıntılar açıkladı.
Bahbah, “Bu konuyu Amerikalı yetkililerle görüştüm ve bana silahsızlanmanın Hamas'ın ağır silahlarını teslim etmesi ve kendini savunma amacıyla bireysel silahlarını elinde tutması olarak tanımlanabileceğini söylediler. Konuştuğum Hamas yetkililerinde bu şekilde silahsızlanmayı değerlendirmeye açık ve istekli olduklarını gördüm” dedi.
Bahbah sözlerini şöyle sürdürdü: “Hamas bana Gazze Şeridi'nde herhangi bir silah geliştirmeyeceklerini ve buraya silah kaçırmayacaklarını söyledi. Bunlar iki önemli nokta, ancak İsrail silahsızlandırmanın Gazze Şeridi'ndeki tünellerin imhasını da içermesini istiyor. Bu, yıllar sürebilir ve Gazze Şeridi'ndeki yeniden inşa sürecini geciktirebilir. Çünkü Gazze Şeridi'nin altında 350 kilometre uzunluğunda tüneller var. İsrail bunların yüzde 60'ını imha ettiğini söylüyor, ancak kimse gerçeği bilmiyor ve Hamas'ın neyin imha edildiğini bildiğini sanmıyorum.”
Hamas’ın silahsızlandırılmasına en yakın senaryo hakkında Bahbah, “Silahsızlandırma İsrail için temel bir talep, aynı şekilde Washington için de öyle” dedi ve Amerikan yetkililerin bahsettiği şekilde silahların sınıflandırılması ve ağır olanların Mısır’a ya da Mısır-Filistin taraflı bir kuruluşa teslim edilmesi gibi bir durumun gerçekleşebileceğini belirtti.
Hamas'ın silahların teslimini Filistin devletinin kurulmasıyla ilişkilendirmesine değinen Bahbah şu ifadeleri kullandı: “Hepimiz bu devleti istiyoruz. Bu devlet fiilen var ve 159 ülke tarafından tanınıyor. Ancak İsrail ve ABD'nin tanıması en önemlisi. Buraya ulaşmak zaman alabilir, ancak bu Filistin halkının çıkarlarına uygun asil bir hedef. Özellikle Hamas'ın silahları İsrail'in sahip olduğu silahların yüzde 1'inden az olduğu için, bu gecikmelere ve kafa karışıklığına neden olabilir. Hamas'ın kişisel olmayan silahlarının amacı nedir? İsrail'i yok edebilirler mi? Bunu başaramazlar.”
Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'na bağlı savaşçılar, geçtiğimiz çarşamba günü Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini taşımak için gelen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarını koruyor. (EPA)
Bahbah, İsrail'in silahsızlanma konusunda konuşmaktan daha büyük yükümlülükleri bulunduğunu, bunların arasında Gazze Şeridi'nde uluslararası güçlerin kabul edilmesi, sınır geçişlerinin açılması, yeterli yardımın girmesine izin verilmesi ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası olduğunu belirterek, ‘yardım ve yeniden inşanın Hamas'ın silahlarından çok daha önemli’ olduğunu vurguladı.
Gazze istikrar gücü hakkında 4 anlaşmazlık
Gazze istikrar gücü olarak bilinen uluslararası güçlerle ilgili olarak Bahbah, Gazze anlaşmasının tarafları arasında devam eden istişarelerin ayrıntılarını açıkladı ve şunları söyledi: “İki haftadır, bu konuyla ilgili bir karar taslağının BM Güvenlik Konseyi'ne sunulması konuşuluyor, ancak görüş ayrılıkları nedeniyle bu konuda zorluklar yaşanıyor. Söz konusu gücün üyeleri konusunda, 20 bin asker göndermeyi teklif eden Endonezya'nın yanı sıra, Pakistan'ın katılımından söz ediliyor. Azerbaycan, Mısır ve Avrupa Birliği'nden (AB) diğer uzman kuvvetler de Filistin iç güvenlik güçlerinin yeniden eğitilmesiyle ilgileniyor. Ayrıca Mısır ve Ürdün'de eğitilmiş 10 bin Filistinli personel bu kuvvetlere katılacak.”
Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze savaşının sona ermesini sağlayacak bir anlaşma imzalandı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Karar taslağıyla ilgili dört anlaşmazlık noktasına değinen Bahbah, “Birinci anlaşmazlık, bu güçlerin rolüyle ilgilidir; İsrail, bu güçlerin BM barış gücü statüsünde olmasını istemiyor, sadece BM Güvenlik Konseyi’nin onayıyla kurulmasını istiyor. İkinci anlaşmazlık, Gazze anlaşmasının dayandığı Trump barış planının karar tasarısına dâhil edilmesi konusundadır; İsrail bunu istemiyor ve plana uluslararası bir statü kazandırılmasına karşı çıkıyor. Üçüncü anlaşmazlık, İsrail’in Türk güçlerinin Gazze Şeridi’ne gönderilmesini reddetmesiyle ilgilidir. Dördüncü anlaşmazlık ise, bazı tarafların bu güçlerin görev alanına Hamas’ın silahsızlandırılmasını da dâhil etmek istemesiyle ilgilidir; bu madde tasarıda yer alıyor, ancak Hamas ve diğer bazı taraflar bunu reddediyor” ifadelerini kullandı.
Bahbah, karar taslağının önümüzdeki hafta veya bir sonraki hafta BM Güvenlik Konseyi'ne sunulmasını ve Konsey'in onayından hemen sonra güçlerin gönderilmesini beklediğini belirtti.
Gazze idare komitesi
Güvenlik düzenlemeleri konusundaki tartışmalar, idari düzenlemelere ve Gazze idare komitesinin kurulmasına dair konulara da uzanıyor. Bahbah bu konu hakkında şöyle dedi: “Gazze idare komitesi kavramı, Arap-Mısır-Filistin anlayışına göre, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) davetiyle, tüm tarafların üzerinde uzlaştığı bağımsız Filistinli şahsiyetlerden oluşturulmalıdır. Ancak ABD’den gelen son öneri, Washington’un bu isimlerin belirlenmesinde bir rol oynamasını öngörüyor; bu ise Filistinlilere böyle bir şeyi dayatmanın son derece zor olacağını gösteriyor.”
Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırılarında hayatını kaybeden bir akrabalarının cenazesinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)
Bahbah sözlerine şu ifadelerle devam etti: “Bir de barış konseyi var. Ancak Filistinlilerin bu konseyin oluşumunda hiçbir rolü olmadı; konseye Başkan Trump başkanlık ediyor. Yeni olan ise barış konseyi ile yerel komite arasında, barış konseyinin yönetimi altında bir yürütme komitesi kurulabileceği fikridir. Bu yürütme komitesi, aralarında Filistinlilerin de bulunduğu çeşitli ülkelerden kişilerden oluşabilir. Bunlar masada olan ancak henüz karara bağlanmamış fikirler.”
Bu önerilen isimlerle ilgili olarak Bahbah, “Başkan Trump dışında, barış konseyi'nde kimlerin yer aldığını veya Mısır, Katar ve Filistin'in üzerinde anlaştığı ve henüz açıklanmayan yerel komite üyelerinin isimlerini kimse bilmiyor. Trump bazı kişileri ikna edebilirse, yürütme komitesinin başkanlığını Tony Blair üstlenecek” dedi. Bahbah, barış konseyi veya yürütme komitesinde kendisine bir yer teklif edildiğini yalanladı.
Blair'in ismine yönelik mevcut itirazla ilgili olarak Bahbah, “Blair'in uzun süredir Gazze Şeridi’ni yeniden inşa etmek için bir plan üzerinde çalıştığı ve bu planın bir süre önce Başkan Trump'a sunulduğu ve onun onayını aldığı anlaşılıyor. Trump, Blair'den bu plan üzerinde çalışmaya devam etmesini istedi. ABD Başkanı onun katılımını talep ederse, bu talebin reddedileceğini sanmıyorum” dedi.
Aylardır tartışma konusu olan Filistinlilerin yerinden edilme meselesine de değinen Bahbah, “Yerinden edilme şu anda gündemde değil. Gazze Şeridi'nin bir Riviera olmasını istiyorlarsa, bıraksınlar o Riviera Filistin’in Rivierası olsun, bunda ne sakınca var? İsrail, bazı ülkeleri yerinden edilme planını uygulamaya ikna edemedi” şeklinde konuştu.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة