Nükleer müzakereler bugün Doha'da başlıyor

Washington, Tahran'ın ek taleplerden vazgeçmesi gerektiğini vurgularken Paris yönetimi İran'ın petrol piyasasına dönmesini istiyor.

Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)
Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)
TT

Nükleer müzakereler bugün Doha'da başlıyor

Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)
Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)

ABD ve İran bugün Katar’ın başkenti Doha’da, Avrupa Birliği'nin (AB) arabuluculuğuyla 2015 tarihli nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik diplomatik çabaların yeniden başlatılmasını amaçlayan yeni girişim çerçevesinde bir kez daha müzakerelere başlıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, bu hafta Doha’da müzakerelerin yeniden başlayacağını duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “İran, 2015 tarihli nükleer anlaşmanın kapsamı dışında kalan ek taleplerden vazgeçmeli” denildi. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, daha önce düzenlediği bir basın toplantısında ABD’nin tutumunun açık olduğunu vurgulayarak “İran'ın nükleer silah elde etmesini engellemeye kararlıyız. Masada bir anlaşma var ve bunu kabul etmek isteyip istemediğine İran karar verecek” dedi.
Diğer yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani dün İran’ın resmi haber ajansı IRNA’ya yaptığı açıklamada, “Müzakereler yarın (bugün) Katar’ın başkentinde başlayacak” ifadelerini kullandı. Kenani, İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani’nin söz konusu müzakereler için Doha'ya gideceğini açıkladı. Müzakereleri koordine eden AB’nin, geçtiğimiz mart ayında Tahran ile ABD Başkanı Joe Biden yönetimi arasında 11 ay süren dolaylı müzakerelerin ardından anlaşmayı tamamlamak üzere nükleer anlaşmaya taraf olan ülkelerin dışişleri bakanlarını Avusturya'nın başkenti Viyana'ya davet etmesiyle bir anlaşmaya varılması ihtimali de güçlenmişti.
Ancak müzakereler söz konusu tarihten bu yana Tahran'ın Washington'dan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) yabancı terör örgütleri listesinden (FTO) çıkarmasını istemesi ve bu konuda ısrar etmesi nedeniyle askıya alınmış durumda. Tahran, Viyana’daki müzakereler sırasında ayrıca nükleer anlaşmadan çekilme senaryosunun tekrarlanmaması için ABD'den yazılı garantiler verilmesini istedi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Tahran'da yaptığı açıklamada ABD ve İran'ın Viyana'daki kapsamlı müzakerelerden ayrı müzakereler gerçekleştirme konusunda anlaştıklarını bildirdi. Borrell, ekibiyle birlikte mevcut çıkmazı aşmak için bu müzakerelerin yapılmasını kolaylaştıracağını belirtti.
Reuters, Borrell'in Tahran ziyareti öncesinde biri İranlı diğeri Avrupalı iki yetkilinin, İran'ın DMO'nun adının FTO’dan çıkarılması talebinden vazgeçtiği, ancak biri yaptırımlarla ilgili olmak üzere halen çözülmeyi bekleyen iki konu olduğu yönündeki açıklamalarını aktardı.

Top ABD’nin sahasında
Dün sabah saatlerinden bu yana sürece ilişkin yoğun bir bilgi akışı söz konusu. Borrell’in Tahran ziyaretini yakından takip eden bir kaynak Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley'in pazartesi günü Doha'ya gitmesinin ve Katar Dışişleri Bakanı ile görüşmesinin beklendiğini ifade etti. Yine Reuters'a konuşan İranlı bir yetkili ise başmüzakereci Bakıri Kani'nin görüşmeler için 28-29 Haziran tarihlerinde Doha'da olacağını söyledi.
Eski İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, görev süresinin son açıklamasında, “Müzakerelerin tarihi ve yapılacak yer, devam eden istişareler çerçevesinde birkaç saat içinde sonuçlanacak” dedi. Ülkesinin ABD tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılmasına odaklanacağına dikkat çeken Hatibzade, müzakerelerin bu hafta içinde başlayacağını da sözlerine ekledi. “Viyana'da tartışılan nükleer meseleleri müzakere etmeyeceğiz, ambargo ve yaptırımların kaldırılması meselesindeki tıkanıklıklara odaklanacağız” ifadesini kullandı.
Topun şu an ABD’nin sahasında olduğunu söyleyen Hatibzade, “Washington gerekli iradeye sahipse bir sonuca varılabilir” değerlendirmesinde bulundu.  Önceki müzakere turlarında yaptığı açıklamaları tekrarlayan Hatibzade “Tüm meseleler üzerinde anlaşmaya varılana kadar hiçbir konuda anlaşma olmayacak” ifadelerini kullandı. Reuters’ın aktardığına göre Hatibzade, “Bir anlaşmaya varılıp varılamayacağını önümüzdeki haftalarda göreceğiz... Washington taahhütlerini yerine getirirse İran'ın nükleer adımlarını tersine çevirebilir” dedi. İran basını ise Hatibzade'nin Viyana’da varılan anlaşmalara ne bir şeyin ekleneceğini ne de bir şeyin çıkarılacağını söylediğini aktardı.
Hatibzade, Borrell’in Tahran’a ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2231 sayılı kararında belirtilen yükümlülüklerini yerine getireceğine ve İran’ın nükleer anlaşmadan ekonomik olarak fayda sağlayacağına dair taahhütlerde bulunduğunu belirtirken daha fazla ayrıntı vermekten kaçındı.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, geçtiğimiz cumartesi günü yaptığı bir açıklamada,  “Önümüzdeki günlerde müzakerelere yeniden başlamaya hazırız. İran için önemli olan, 2015 tarihli anlaşmanın ekonomik faydalarından tam olarak yararlanmaktır” ifadelerini kullandı.
Hatibzade, müzakerelerin nerede yapılacağına dair herhangi bir bildiride bulunmazken İran müzakere heyetinin Basın Danışmanı Prof. Dr. Muhammed Marandi dün İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’ya yaptığı açıklamada, Katar'ın dolaylı müzakerelere ev sahipliği yapacağını söyledi. ISNA’ya göre Marandi, “İran, dost bir ülke olduğu için Katar'ı seçti” dedi.
Bu arada İran'ın Doha Büyükelçisi Hamid Rıza Dehgani, Katar Bölgesel İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed bin Abdulaziz bin Salih el-Huleyfi ile istişarelerde bulunduğunu yazdı.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin Sözcüsü kabul edilen Nour News, geçtiğimiz mart ayından bu yana bocalayan süreci devam ettirmedeki rolü çerçevesinde müzakerelere ev sahipliği yapması için Katar'ın tercih edildiğini bildirdi.
İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani pazar akşamı, katı muhafazakar çizgideki Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin müttefikleri olan İran Şura Meclisi’ndeki Muhafazakâr blok üyeleriyle bir araya geldi. ISNA haber ajansı, muhafazakâr blok üyelerinin Bakıri Kani'yi bazı arabuluculuklar konusunda uyardığını bildirdi.
İran Dini Lideri Ali Hamaney tarafından atanan Keyhan gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, Doha’da müzakereler için ön çalışmanın yeterince yapılıp yapılmadığını sorguladı. Gazetede özellikle Borrell'in Tahran ziyaretine atıfta bulunularak “Katar'da müzakere, ABD’nin bunu yapmasına izin vermemeniz gereken bir tuzaktır" başlığı altında, “Asıl mesele müzakere değil. Batılılar İran'ın ABD ve Avrupa tarafından kurulan diplomatik tuzağa düşmesini bekliyorlar” ifadelerine yer verildi. Müzakerelerin devam etmesini ‘coşku ve sevinçle’ karşılamamaları gerektiğini belirten gazete, müzakerelerin devam etmesini ‘temel tutum ve şartlardan geri atılan bir adım’ olarak değerlendirdi.
Gazete, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun İran'ı kınayan bir kararı kabul etmesinin, Siyonist istihbarat servislerinin harekete geçmesinin, Kudüs Gücü komutanlarından Albay Hasan Seyyid Hüdayi’ye suikast düzenlenmesinin, nükleer tesislere sabotaj saldırıları yapılmasının, petrokimya sektörünü hedef alan yaptırımlar uygulanmasının, Yunanistan açıklarında İran’a ait bir petrol tankerinin taşıdığı petrole el konulmasının ve DMO hakkında sağlanacak istihbarata ödül verileceğinin ilan edilmesinin ABD ve Avrupalı ​​müttefiklerinin İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı attığı adımların sadece küçük bir kısmı olduğunu vurguladı.
Ukrayna savaşının ardından Avrupa Kıtası’nda ve ABD'de yaşanan enerji krizine dikkati çeken gazete, “Avrupa ülkeleri Rusya'ya yaptırım uygulayarak intihar etti” değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca İran'ın Çin, Rusya ve Venezuela ile stratejik ilişkiler kurduktan ve komşuluk diplomasisini ve ekonomiyi harekete geçirdikten sonra bölgede bir eksen haline geldiğini’ belirten gazete, İran’ın Pakistan, Irak ve Katar'ın yanı sıra kuzeydeki komşuları Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan ile bu iki bölgede ilişkilerinin geliştiğine işaret etti.
Rob Malley ve Bakıri Kani arasında yapılması planlanan dolaylı müzakerelerin başlamasıyla İran’ın nükleer dosyası bugün ayrıntılı bir tartışmanın odak noktası olacak.
Diğer yandan ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Almanya'daki G7 Zirvesi’nin oturum aralarında bir araya geldiler. İran dosyası, liderlerin pzar akşamı bir araya geldikleri çalışma yemeğinin gündeminde yer aldı.
Fransız bir yetkili pazar günü yaptığı açıklamada, çalışma grupları arasındaki görüşmelerin yoğunlaştığını söyledi. Yetkili, nükleer silahların yayılmasını önlemek, bölgesel güvenliği sağlamak ve bunların petrol fiyatlarındaki artışla ne kadar ilişkili olduğunu bulmak için İran ile nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmanın gerekli olduğunu da sözlerine ekledi.
Reuters dün Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan bir yetkilinin açıklamasına göre Fransa'nın, petrol fiyatlarının yükselmesine neden olan Rusya'dan tedarik edilen petrol arzındaki sıkıntıyı hafifletmek için İran ve Venezuela'nın petrol piyasalarına dönmesini istediğini aktardı.
Fransa ayrıca petrol fiyatlarının yükselişini engellemek için ortaya koyulacak herhangi bir mekanizmanın mümkün olduğunca kapsamlı olmasını ve Rusya’nın tedarikiyle sınırlı olmamasını istiyor. Fransız yetkili, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin dün sabah G7 liderlerine mevcut koşulların Rusya ile müzakereye elverişli olmadığını ve herhangi bir müzakereye başlamadan önce güçlü bir konumda olmak istediğini söylediğini de aktardı.



Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.


Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Hadramaut ve el-Mahra illerinde yeni bir askeri gerçeklik dayatma girişimlerine karşı net bir tavır sergiledi. Alimi, bu bölgelerde yaşananların siyasi bir anlaşmazlığın parçası olmadığını, aksine geçiş dönemi yetkililerine karşı tek taraflı eylemlerin ve isyanın kademeli bir seyri olduğunu vurguladı.

Alimi, Danışma Konseyi ile genişletilmiş bir toplantıda yaptığı açıklamada, sivilleri korumanın devletin sorumluluğu olduğunu ve siyasi liderliğin, gerilimi durdurmak, kan dökülmesini sona erdirmek ve durumu normale döndürmek için hemen müdahale eden Yemen’de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun müdahalesini resmi olarak talep ettiğini vurguladı.

Toplantı sırasında doğu illerindeki gelişmeleri değerlendiren Alimi, devletin, Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK) zorla bir fiili durum dayatmak ve başta iktidarın devrinin ilanı ve Riyad Anlaşması olmak üzere geçiş döneminin referanslarını baltalamak amacıyla yaptığı askeri eylemlerle ortaya çıkan ve kendisinin ‘yüksek derecede sorumluluk’ olarak nitelendirdiği tehlikeli bir tırmanışla başa çıktığını belirtti.

Hadramut’taki gerilimin Ghayl Bin Yamin, Şihr ve ed-Deys eş-Şarkiye bölgelerini de kapsayacak şekilde yayıldığını, terörle mücadele iddiasının sahadaki kontrol dengesini değiştirmek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtti.

cdfgth
Lahic ilindeki GGK destekçileri (AFP)

Terörle mücadelenin devlet kurumlarının münhasır sorumluluğu olduğunu vurgulayan Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, bu çerçeve dışında atılan adımların aşırılığı engellemek bir yana, sivil barışı ve sosyal dokuyu tehdit eden tehlikeli güvenlik boşlukları yarattığını vurguladı.

Alimi, gerilimle birlikte insani ihlallere değinerek, sivil kayıpları ve kamu ve özel mülkiyete yönelik saldırıları doğrulayan saha ve insan hakları raporlarına ve Yemen devletinin yasal statüsünün zayıflatılmasına atıfta bulundu.

GGK’nın eylemleri ve arabuluculuk desteği

Resmi kaynaklara göre Alimi, Danışma Konseyi'ne Ulusal Savunma Konseyi toplantısının sonuçları hakkında bilgi verdi. Toplantıda, gerginliğin geçiş döneminin şartlarını açıkça ihlal ettiği ve devletin meşru kurumlarına karşı bir isyan olduğu sonucuna varıldı.

Devletin sivilleri korumak, sükuneti sağlamak ve kan dökülmesini önlemekle yükümlü olduğunu vurgulayan Alimi, Danışma Konseyi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, siyasi liderliğin Hadramut'taki sivilleri korumak için acil önlemler alınması talebiyle Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na resmi bir talepte bulunduğunu ve ortak kuvvetler liderliğinin kan dökülmesini durdurmak ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla bu talebe derhal yanıt verdiğini söyledi.

cdfvg
Alimi, GGK’yı Hadramut'ta sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçladı (EPA)

Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, gerilimi azaltma çabalarını ihlal eden ve sivilleri tehlikeye atan her türlü askeri harekete karşı, hayatların korunmasını sağlayacak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çabalarının başarısını devam ettirecek, GGK güçlerinin Hadramut ve el-Mahra’daki mevzilerden çekilmesini, bu mevzilerin Vatan Kalkanı Güçleri’ne devredilmesini ve yerel yetkililerin anayasal yetkilerini kullanmalarının önünü açacak şekilde derhal müdahale edileceğini vurguladı.

Riyad ve Abu Dabi'nin liderliğindeki arabuluculuk çabalarını desteklediğini bir kez daha dile getiren Alimi, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen'in birliğini ve istikrarını desteklemede üstlendikleri öncü role övgüde bulunurken Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın devlet kurumlarını yeniden kurma konusundaki samimi ve kardeşçe arzuyu yansıtan açıklamalarını takdir etti.

Ayrıca, güney meselesinin çözülmesinin uzlaşı ve güven tesis edilmesi yoluyla kesin bir taahhüt olmaya devam edeceğini vurgulayan Alimi, Yemen'in düşmanlarına hizmet eden tek taraflı eylemlerin sonuçlarına karşı uyardı. Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve İran destekli Husi milisleriyle mücadele için tüm imkanların seferber edilmesinin önemini vurguladı.