Nükleer müzakereler bugün Doha'da başlıyor

Washington, Tahran'ın ek taleplerden vazgeçmesi gerektiğini vurgularken Paris yönetimi İran'ın petrol piyasasına dönmesini istiyor.

Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)
Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)
TT

Nükleer müzakereler bugün Doha'da başlıyor

Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)
Borrell geçtiğimiz cumartesi günü Tahran’da AB’nin İran'la müzakerelerden sorumlu koordinatörü Enrique Mora ile görüştü. (AFP)

ABD ve İran bugün Katar’ın başkenti Doha’da, Avrupa Birliği'nin (AB) arabuluculuğuyla 2015 tarihli nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik diplomatik çabaların yeniden başlatılmasını amaçlayan yeni girişim çerçevesinde bir kez daha müzakerelere başlıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, bu hafta Doha’da müzakerelerin yeniden başlayacağını duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “İran, 2015 tarihli nükleer anlaşmanın kapsamı dışında kalan ek taleplerden vazgeçmeli” denildi. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, daha önce düzenlediği bir basın toplantısında ABD’nin tutumunun açık olduğunu vurgulayarak “İran'ın nükleer silah elde etmesini engellemeye kararlıyız. Masada bir anlaşma var ve bunu kabul etmek isteyip istemediğine İran karar verecek” dedi.
Diğer yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani dün İran’ın resmi haber ajansı IRNA’ya yaptığı açıklamada, “Müzakereler yarın (bugün) Katar’ın başkentinde başlayacak” ifadelerini kullandı. Kenani, İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani’nin söz konusu müzakereler için Doha'ya gideceğini açıkladı. Müzakereleri koordine eden AB’nin, geçtiğimiz mart ayında Tahran ile ABD Başkanı Joe Biden yönetimi arasında 11 ay süren dolaylı müzakerelerin ardından anlaşmayı tamamlamak üzere nükleer anlaşmaya taraf olan ülkelerin dışişleri bakanlarını Avusturya'nın başkenti Viyana'ya davet etmesiyle bir anlaşmaya varılması ihtimali de güçlenmişti.
Ancak müzakereler söz konusu tarihten bu yana Tahran'ın Washington'dan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) yabancı terör örgütleri listesinden (FTO) çıkarmasını istemesi ve bu konuda ısrar etmesi nedeniyle askıya alınmış durumda. Tahran, Viyana’daki müzakereler sırasında ayrıca nükleer anlaşmadan çekilme senaryosunun tekrarlanmaması için ABD'den yazılı garantiler verilmesini istedi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Tahran'da yaptığı açıklamada ABD ve İran'ın Viyana'daki kapsamlı müzakerelerden ayrı müzakereler gerçekleştirme konusunda anlaştıklarını bildirdi. Borrell, ekibiyle birlikte mevcut çıkmazı aşmak için bu müzakerelerin yapılmasını kolaylaştıracağını belirtti.
Reuters, Borrell'in Tahran ziyareti öncesinde biri İranlı diğeri Avrupalı iki yetkilinin, İran'ın DMO'nun adının FTO’dan çıkarılması talebinden vazgeçtiği, ancak biri yaptırımlarla ilgili olmak üzere halen çözülmeyi bekleyen iki konu olduğu yönündeki açıklamalarını aktardı.

Top ABD’nin sahasında
Dün sabah saatlerinden bu yana sürece ilişkin yoğun bir bilgi akışı söz konusu. Borrell’in Tahran ziyaretini yakından takip eden bir kaynak Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley'in pazartesi günü Doha'ya gitmesinin ve Katar Dışişleri Bakanı ile görüşmesinin beklendiğini ifade etti. Yine Reuters'a konuşan İranlı bir yetkili ise başmüzakereci Bakıri Kani'nin görüşmeler için 28-29 Haziran tarihlerinde Doha'da olacağını söyledi.
Eski İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, görev süresinin son açıklamasında, “Müzakerelerin tarihi ve yapılacak yer, devam eden istişareler çerçevesinde birkaç saat içinde sonuçlanacak” dedi. Ülkesinin ABD tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılmasına odaklanacağına dikkat çeken Hatibzade, müzakerelerin bu hafta içinde başlayacağını da sözlerine ekledi. “Viyana'da tartışılan nükleer meseleleri müzakere etmeyeceğiz, ambargo ve yaptırımların kaldırılması meselesindeki tıkanıklıklara odaklanacağız” ifadesini kullandı.
Topun şu an ABD’nin sahasında olduğunu söyleyen Hatibzade, “Washington gerekli iradeye sahipse bir sonuca varılabilir” değerlendirmesinde bulundu.  Önceki müzakere turlarında yaptığı açıklamaları tekrarlayan Hatibzade “Tüm meseleler üzerinde anlaşmaya varılana kadar hiçbir konuda anlaşma olmayacak” ifadelerini kullandı. Reuters’ın aktardığına göre Hatibzade, “Bir anlaşmaya varılıp varılamayacağını önümüzdeki haftalarda göreceğiz... Washington taahhütlerini yerine getirirse İran'ın nükleer adımlarını tersine çevirebilir” dedi. İran basını ise Hatibzade'nin Viyana’da varılan anlaşmalara ne bir şeyin ekleneceğini ne de bir şeyin çıkarılacağını söylediğini aktardı.
Hatibzade, Borrell’in Tahran’a ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2231 sayılı kararında belirtilen yükümlülüklerini yerine getireceğine ve İran’ın nükleer anlaşmadan ekonomik olarak fayda sağlayacağına dair taahhütlerde bulunduğunu belirtirken daha fazla ayrıntı vermekten kaçındı.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, geçtiğimiz cumartesi günü yaptığı bir açıklamada,  “Önümüzdeki günlerde müzakerelere yeniden başlamaya hazırız. İran için önemli olan, 2015 tarihli anlaşmanın ekonomik faydalarından tam olarak yararlanmaktır” ifadelerini kullandı.
Hatibzade, müzakerelerin nerede yapılacağına dair herhangi bir bildiride bulunmazken İran müzakere heyetinin Basın Danışmanı Prof. Dr. Muhammed Marandi dün İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’ya yaptığı açıklamada, Katar'ın dolaylı müzakerelere ev sahipliği yapacağını söyledi. ISNA’ya göre Marandi, “İran, dost bir ülke olduğu için Katar'ı seçti” dedi.
Bu arada İran'ın Doha Büyükelçisi Hamid Rıza Dehgani, Katar Bölgesel İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed bin Abdulaziz bin Salih el-Huleyfi ile istişarelerde bulunduğunu yazdı.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin Sözcüsü kabul edilen Nour News, geçtiğimiz mart ayından bu yana bocalayan süreci devam ettirmedeki rolü çerçevesinde müzakerelere ev sahipliği yapması için Katar'ın tercih edildiğini bildirdi.
İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani pazar akşamı, katı muhafazakar çizgideki Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin müttefikleri olan İran Şura Meclisi’ndeki Muhafazakâr blok üyeleriyle bir araya geldi. ISNA haber ajansı, muhafazakâr blok üyelerinin Bakıri Kani'yi bazı arabuluculuklar konusunda uyardığını bildirdi.
İran Dini Lideri Ali Hamaney tarafından atanan Keyhan gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, Doha’da müzakereler için ön çalışmanın yeterince yapılıp yapılmadığını sorguladı. Gazetede özellikle Borrell'in Tahran ziyaretine atıfta bulunularak “Katar'da müzakere, ABD’nin bunu yapmasına izin vermemeniz gereken bir tuzaktır" başlığı altında, “Asıl mesele müzakere değil. Batılılar İran'ın ABD ve Avrupa tarafından kurulan diplomatik tuzağa düşmesini bekliyorlar” ifadelerine yer verildi. Müzakerelerin devam etmesini ‘coşku ve sevinçle’ karşılamamaları gerektiğini belirten gazete, müzakerelerin devam etmesini ‘temel tutum ve şartlardan geri atılan bir adım’ olarak değerlendirdi.
Gazete, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun İran'ı kınayan bir kararı kabul etmesinin, Siyonist istihbarat servislerinin harekete geçmesinin, Kudüs Gücü komutanlarından Albay Hasan Seyyid Hüdayi’ye suikast düzenlenmesinin, nükleer tesislere sabotaj saldırıları yapılmasının, petrokimya sektörünü hedef alan yaptırımlar uygulanmasının, Yunanistan açıklarında İran’a ait bir petrol tankerinin taşıdığı petrole el konulmasının ve DMO hakkında sağlanacak istihbarata ödül verileceğinin ilan edilmesinin ABD ve Avrupalı ​​müttefiklerinin İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı attığı adımların sadece küçük bir kısmı olduğunu vurguladı.
Ukrayna savaşının ardından Avrupa Kıtası’nda ve ABD'de yaşanan enerji krizine dikkati çeken gazete, “Avrupa ülkeleri Rusya'ya yaptırım uygulayarak intihar etti” değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca İran'ın Çin, Rusya ve Venezuela ile stratejik ilişkiler kurduktan ve komşuluk diplomasisini ve ekonomiyi harekete geçirdikten sonra bölgede bir eksen haline geldiğini’ belirten gazete, İran’ın Pakistan, Irak ve Katar'ın yanı sıra kuzeydeki komşuları Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan ile bu iki bölgede ilişkilerinin geliştiğine işaret etti.
Rob Malley ve Bakıri Kani arasında yapılması planlanan dolaylı müzakerelerin başlamasıyla İran’ın nükleer dosyası bugün ayrıntılı bir tartışmanın odak noktası olacak.
Diğer yandan ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Almanya'daki G7 Zirvesi’nin oturum aralarında bir araya geldiler. İran dosyası, liderlerin pzar akşamı bir araya geldikleri çalışma yemeğinin gündeminde yer aldı.
Fransız bir yetkili pazar günü yaptığı açıklamada, çalışma grupları arasındaki görüşmelerin yoğunlaştığını söyledi. Yetkili, nükleer silahların yayılmasını önlemek, bölgesel güvenliği sağlamak ve bunların petrol fiyatlarındaki artışla ne kadar ilişkili olduğunu bulmak için İran ile nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmanın gerekli olduğunu da sözlerine ekledi.
Reuters dün Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan bir yetkilinin açıklamasına göre Fransa'nın, petrol fiyatlarının yükselmesine neden olan Rusya'dan tedarik edilen petrol arzındaki sıkıntıyı hafifletmek için İran ve Venezuela'nın petrol piyasalarına dönmesini istediğini aktardı.
Fransa ayrıca petrol fiyatlarının yükselişini engellemek için ortaya koyulacak herhangi bir mekanizmanın mümkün olduğunca kapsamlı olmasını ve Rusya’nın tedarikiyle sınırlı olmamasını istiyor. Fransız yetkili, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin dün sabah G7 liderlerine mevcut koşulların Rusya ile müzakereye elverişli olmadığını ve herhangi bir müzakereye başlamadan önce güçlü bir konumda olmak istediğini söylediğini de aktardı.



Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
TT

Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)

İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasını ihlal etmeyi sürdürerek her gün yenilenen saldırılarla yeni can kayıplarına neden oluyor.

Son olarak, iki ayrı olayda 3 Filistinli öldürüldü. Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde bir insansız hava aracının hedef aldığı iki genç yaşamını yitirirken, Beyt Lahiya’nın kuzeybatısındaki Atatara bölgesinde bir başka Filistinli, İsrail’e ait bir drone tarafından vurularak öldürüldü.

Saha kaynaklarına göre, Atatara’da öldürülen gencin, ateşkes hattını belirleyen “sarı çizgi”ye yaklaşık 250 metre mesafede, uzaktan kumandalı küçük bir drone ile hedef alındığı belirtildi.

df
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan İsrail topçuları, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’un doğusunda bir grup vatandaşı hedef aldı; saldırıda bir baba ve kızı yaralandı.

Kış koşulları nedeniyle çadırları ve eşyaları zarar gören Gazzelilerden onlarcası, Han Yunus’un doğusundaki Zinne, Beni Suhîle ve Absan bölgelerine dönerek evlerine ve eşyalarına ulaşmaya çalıştı.

Aynı dönemde, Orta Gazze’deki El-Bureyc Kampı yakınlarındaki Selahaddin Caddesi’nde, kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu bir Filistinli daha hayatını kaybetti. Bağımsız kaynaklarca doğrulanmayan iddialara göre saldırıyı düzenleyenlerin İsrail’in özel bir birimine mensup olduğu öne sürüldü. Yerel kaynaklar, öldürülen kişinin Direniş Komiteleri’nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları’ndan aktif bir isim olan Vasim Abdülhadi olduğunu bildirdi.

Kimliği belirsiz cenazeler defnedildi

Gazze Sağlık Bakanlığı, kimlik tespiti yapılamayan ve İsrail tarafından uzun süre alıkonulan 14 Filistinlinin defnedildiğini duyurdu. İsrail, çeşitli esir değişimi anlaşmaları kapsamında en az 330 cenazeyi teslim etmiş, bunların bir kısmı kimlikleri tespit edilemediği için Deyr el-Belah’taki bir mezarlığa defnedilmişti.

dfvgy
Filistinliler, Deyr el-Balah'ta savaş sırasında İsrail tarafından uzu süre alıkonulan  kimliği belirsiz cesetleri gömüyor (Reuters)

Bakanlık yetkilileri, gerekli tıbbi teknik imkanların bulunmaması nedeniyle kimliği belirlenemeyen cenazelerin belirli bir sürenin ardından fotoğraflama ve işaretleme yöntemiyle kayıt altına alınarak defnedildiğini açıkladı.

Tedavileri tamamlanan 76 hasta Gazze’ye döndü

Gazze Sağlık Bakanlığı ayrıca, Kudüs’te tedavileri tamamlanan 76 hasta ve refakatçisinin, Kerem Ebu Salim (Kerem Şalom) Sınır Kapısı üzerinden Gazze’ye giriş yaptığını bildirdi. Grubun içinde 4 çocuk, yaşlı kadın ve erkekler ile savaş başlamadan önce Kudüs’te bulunan ve 26 ay boyunca orada kalan gençler de yer aldı.

Söz konusu hastalar, Makassed ve Augusta Victoria (El-Mutle) hastanelerinde tedavi gördükten sonra gerekli işlemleri tamamlanarak Gazze’ye döndü. Bakanlık, halen tedavi gereksinimi devam eden Gazze’li bazı hastaların Kudüs’teki hastanelerde bakım almaya devam ettiğini belirtti.


İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
TT

İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

Yüksek patlama sesleri duyan Hanadi, yıkılmakta olan evinin penceresine atlayarak, sarı hatın arkasında evleri yıkmaya devam eden askeri zırhlı araçların ve buldozerlerin yaptıklarını izlerken İsrail'in ne planladığını merak ediyordu.

Zırhlı araçlar Hamas'ın kontrolü altında kalan Gazze'nin batısından çekildiğinde ve askerler ABD Başkanı Donald Trump'ın planında yer alan haritalara göre sarı hata geri çekildiğinde, Gazze Şeridi'nin güneyindeki insani yardım bölgesine kaçan Hanadi mahallesine dönmeye karar verdi.

Yeni sınırlar ve yıkım

Evi, İsrail ordusunun halen konuşlandığı yeni sarı hatın bitişiğinde yer alan Hanadi, “Mühendislik, coğrafi ve demografik değişiklikler nedeniyle evim Gazze'deki son ev haline geldi. Şimdi İsrail’in Gazze Şeridi’nin alanının yarısını kaplayan yeni sınırının yakınlarında yaşıyorum” dedi.

İsrail ordusu, ABD Başkanı Trump’ın planı çerçevesinde Gazze'nin batısından çekilerek birliklerini, işgal altında tutulan ve askeri devriyelerin gezdiği Gazze Şeridi’nin doğu yarısına yeniden konuşlandırdı. Tel Aviv’in kontrolü altındaki bölge ‘Doğu Gazze’ olarak adlandırıldı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ‘sarı hat’ denilen bu sınırın belirlenmesi emrini verdi. Ancak bu hattın Gazze Şeridi için kalıcı bir yeni sınır haline gelebileceği endişeleri hakim.

f
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırlarının dışında oturan iki küçük Gazzeli çocuk, 10 Kasım 2025 (AFP)

Gazze'nin ikiye bölünmesi, Hanadi'nin evini Gazze Şeridi'nin yeni sınırındaki ilk ev haline getirdi. Bu konum, Hanadi'nin İsrail ordusunun Gazze'nin doğusunda yaptığı garip şeyleri yerinde gözlemlemesini sağladı.

Hanadi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her gün patlama sesleri duyuyorum ve savaşın yeniden başladığından korkuyordum ama evin penceresine çıktığımda, sarı hatın öte yanında kalan evleri yıktıklarını gördüm.

Gazze'de ateşkes anlaşmasının ilk aşamasının yürürlüğe girmesine rağmen, sarı hattın gerisindeki bölgelerde evlerin yıkılması politikası devam ediyor. Bu durum endişe ve paniğe neden olurken, Gazzelilere sona ermiş olması gereken savaş atmosferini hatırlatıyor. Bu da “İsrail neden evleri yıkmaya devam ediyor?” sorusunu akıllara getiriyor.

Sarı hattın arkası

Trump’ın planına göre Hamas Gazze’de tuttuğu rehinelerin tamamını serbest bıraktığında, anlaşmanın ikinci aşaması başlayacak ve bu aşamada Gazze'nin İsrail'in varlığının olmadığı tek bir coğrafi yer olduğu ve İsrail ordusunun Gazze'nin fiili sınırlarına yakın yeni bölgelerden çekilmesi gerektiği belirtilecek.

Trump'ın barış planının ikinci aşaması bu şartlara göre uygulandığında, Gazzelilerin Gazze'nin doğusundaki evlerine geri dönebilecekleri düşünülüyordu. Ancak, ordunun sistematik olarak yıkmaya devam ettiği bu bölgedeki evlerini ve konutlarını bulamayacaklar ve böylece bölge yaşamın olmadığı, yaşanmaz bir ortama dönüşecek.

Gazze Şeridi'nin kuzey kısmı ile Gazze şehri, Han Yunus ve Refah gibi doğu şehirlerini kapsayan sarı hattın arkasındaki bölgeler her gün İsrail ordusu tarafından bombalanmaya ve evlerle altyapı tahrip edilmeye devam ediyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu askeri operasyonlar, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında doğrudan çatışmalar olmamasına rağmen gerçekleştiriliyor.

Evlerin yıkılmaya devam etmesi, ateşkesin kırılgan olduğu ve İsrail'in halen güç kullanarak yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalıştığı yönünde genel bir his yaratıyor. Gazze Şeridi sakinlerinden Şehira, “Evim sarı hattın arkasında ve her bina yıkıldığında, her patlamada kalbim parçalanıyor. Her defasında bir daha evime geri dönemeyeceğime daha da ikna oluyorum” diyor.

Bir diğer Gazzeli Şaban ise askerlerin misilleme olarak evleri havaya uçurduğunu kendi gözleriyle gördüğünü söyledi.

Şaban, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD Başkanı’nın planının aşamalı olarak uygulanmasını, hayatın yakında normale dönmesini ve insanların sarı hattın ötesindeki topraklarına erişebilmesini umuyoruz. Ama bunun olacağını sanmıyorum. Doğu Gazze'nin tamamını kaybedebiliriz, bu bölge kalıcı olarak İsrail toprağı haline gelebilir.”

ABD’nin vizyonu bu

Gazzeliler, savaşın daha az gürültülü ama daha az şiddetli olmayan başka bir forma dönüştüğüne ve İsrail'in güç kullanarak kendi denklemlerini dayattığına, Gazze'yi doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmeye çalıştığına, doğu şehrinin güvenliğini kontrol ederek onu değiştirilemez yeni bir gerçekliğe dönüştürmeye çalıştığına inanıyor.

Birleşmiş Milletlerin (BM) uydu görüntülerine göre İsrail, Gazze Şeridi içinde bin 500'den fazla binayı yıktı. Bu binaların tamamı sarı hattın arkasında, yani İsrail ordusunun kontrolündeki mahallelerde bulunuyor. Bu durum ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ediyor.

Trump’ın barış planı, ‘hava ve topçu bombardımanı dahil tüm askeri operasyonların durdurulmasını’ öngörüyor, ancak buna rağmen İsrail ordusu anlaşmanın şartlarına tam olarak uymuyor. İsrail Ordu Sözcüsü Ella Waweya, sarı hatın gerisindeki evlerin yıkılmasını “Ordumuz güvenlik nedenleriyle bölgeyi temizlemeye ve sınır yakınlarındaki binaları kaldırmaya çalışıyor” diyerek savundu.

frety
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah şehrindeki çadırların yakınlarındaki plajda, 15 Kasım 2025 (AFP)

Ancak siyasi analist Muhanned el-Helu, devam eden yıkımların İsrail'in Gazze'de yeni bir gerçeklik dayatmaya çalıştığı anlamına geldiğini söyledi. Koşulların eskisi gibi olmayacağını, bunun da Netanyahu'nun İsrail'in Gazze'de güvenlik kontrolünü sürdüreceği yönündeki açıklamalarının pratik bir yansıması olduğunu belirten Helu, “Bu operasyonlar, ABD’nin Gazze'nin yeniden inşasının sarı hatın ötesindeki alanda başlayacağını öngören vizyonuyla uyumlu. Bu durum, ABD vizyonunun, bu geniş alanların düzleştirilmesi için hazırlık olarak yıkımlar yapılarak sıkı bir şekilde uygulandığının açık bir göstergesi” değerlendirmesinde bulundu.

Bu politikanın devam etmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağına işaret eden Helu, “Çünkü bu politika yeni bir gerçeklik dayatıyor ve vatandaşların evleri ve yerleşim alanlarındaki mülkiyet haklarının kaybına işaret ediyor” ifadelerini kullandı.

İsrail, sarı hatın gerisinde yoğun olarak yıkımlar gerçekleştirerek Gazze'yi İsrail'in çıkarları ve ABD’nin planları doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Gazze Şeridi’nin yaklaşık yüzde 53'ü halen İsrail'in kontrolü altında.

Trump'ın planının tam olarak uygulanamayacağı ihtimaliyle birlikte, Gazze Şeridi’ni iki bölgeye ayırma ilkesine dayanan alternatif planlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bölgelerden biri İsrail tarafından kontrol edilecek ve uluslararası ve İsrail güçleri tarafından korunan ‘yeşil bölge’ olarak, diğeri ise Hamas tarafından yönetilecek ve harabeye dönmüş ‘kırmızı bölge’ olarak sınıflandırılacak.

Trump, barış ve refah planını açıklamadan önce, Gazzelileri sınır dışı etme ve yıkılmış bölgeyi yapay zeka özelliklerine sahip yeni şehrin kurulması ve inşası için bir alan haline getirme ilkesine dayanan ‘Ortadoğu Rivierası’ adlı planını açıklamıştı. Ancak bu plan, Arap ve İslam ülkelerinin yanı sıra uluslararası kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine ABD Başkanı ana fikrinden vazgeçmeden planlarını değiştirme kararı aldı.

Refah'tan başlayarak

Gözlemciler, Trump'ın şu anda Tel Aviv'in yıkmaya devam ettiği Gazze'nin doğu yarısında bir Ortadoğu rivierası inşa etmeye çalıştığını düşünüyor. Gözlemcilere göre bu artık sadece bir spekülasyon değil, siyasi açıklamalar ve sahadaki gelişmelerle ortaya çıkan gerçeklik.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Gazze'nin yeniden inşa edilebileceğini, ancak bunun yalnızca İsrail'in kontrolündeki bölgelerde mümkün olacağını söyledi. Yeniden inşa için Refah şehrinin seçildiğini belirten Vance, hazırlıklar tamamlandığında Filistinlilerin bu bölgeye taşınabilmesinin beklendiğini kaydetti. ABD Başkan Yardımcısı, Hamas'ın kontrolü altında olmayan bölgelerde inşa çalışmalarının çok hızlı bir şekilde başlayabileceğini de ifade etti.

Aslında bu ifade mevcut duruma da uygulanabilir, çünkü Vance ‘yeniden inşa’ ifadesi yerine Gazze'yi ‘inşa etmek’ ifadesini kullandı. Bu da Gazze'nin tüm topraklarında değilse de doğu bölgelerinde Ortadoğu Rivierası planının uygulanması anlamına geliyor.

İsrail gazetesi Haaretz’in haberine göre ABD, İsrail'den, ordunun kontrolündeki bölgelerde yeni Gazze'nin inşasına başlanmasına izin vermesini istedi. Buna göre ilk aşama Refah'ta başlayacak.

Siyasi araştırmacı Hiyam Haccac yıkım operasyonlarının sadece Doğu Gazze'yi Ortadoğu Rivierası'nın inşasına hazırlık için gerçekleştirildiğini söyledi. İsrail ordusunun sarı hattan çekilmesi umutlarının çok zayıf olduğunu ve Gazzelilerin hatın gerisindeki evlerine dönme düşüncelerinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını belirten Haccac, “Sarı hat, Gazze'yi süresiz olarak bölen fiili sınır haline gelecek gibi görünüyor. Doğuda yeni Gazze, batıda ise nüfusun Hamas yönetimi altında yaşadığı eski Gazze yer alacak” şeklinde konuştu.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail hükümeti dün, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te güneydeki kasabalara düzenlediği saldırının koşullarını ve böyle ani bir saldırının engellenememesine yol açan hataları incelemek üzere ‘bağımsız’ bir soruşturma komisyonu kurulmasını onayladı.

Resmi bir soruşturma komisyonu kurmasını gerektiren yasayı atlatmaya çalıştığı yönündeki suçlamalarla karşı karşıya kalan hükümet, yeni komisyona ‘tam soruşturma yetkisi’ verdi ve ‘komisyonun yapısının muhalefetle mümkün olan en geniş konsensüsü sağlayacak şekilde oluşturulmasını’ sağladı.

Hükümet, bu komisyonun çalışma alanının 45 gün içinde, muhalefette iş birliği yapmaya istekli herkesle istişare edilerek belirleneceğine karar verdi.

Karara göre Başbakan Binyamin Netanyahu, soruşturma komisyonuna verilecek görev ve yetkilerin belirlenmesinden sorumlu özel bir bakanlar komitesine başkanlık edecek. Söz konusu görevler arasında komisyonun ele alacağı konuların ve inceleyeceği zaman dilimlerinin belirlenmesi de yer alıyor. Bu komiteye, komisyonun fiilen kurulması için hazırlık amacıyla tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verildi.

Netanyahu, 7 Ekim’deki başarısızlıklara ilişkin bir soruşturma komisyonu kurmaktan, temel sorumluluğunun ortaya çıkmasından korktuğu için kaçınmıştı. Savaşın henüz sona ermediğini ve savaş devam ederken soruşturma yapılamayacağını iddia etmişti. Ancak, erteleme talebini kabul etmeyen Yüksek Mahkeme'nin görüşmeleri sonrasında bu kararı almak zorunda kaldı.

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Yüksek Mahkeme hakimleri, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili başarısızlıkları incelemek için geniş soruşturma yetkilerine sahip ulusal bir komisyon kurulması gerektiği konusunda gerçek bir ihtilaf olmadığını belirttiler. Hükümete komisyonun kurulmasını onaylaması için bir son tarih verdiler ve daha fazla gecikmeye izin vermeyeceklerini vurguladılar.

Mahkemenin kendisine dayatılacak bir komisyon kurma kararı alacağından korkan Netanyahu, kendi özel komisyonunu kurmaya başvurdu. Böylece, Yüksek Mahkeme başkanının inisiyatifiyle kurulması ve yürütme ve siyasi organlardan tamamen bağımsız olması gereken, yasaya dayalı resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını fiilen engelledi.

Geçtiğimiz hafta Knesset'te yapılan oturum sırasında Netanyahu, ‘geniş kamuoyu desteğine’ dayalı olması şartıyla geniş bir soruşturma komisyonunun kurulmasını desteklediğini açıkça belirtti ve muhalefetin resmi bir soruşturma komisyonu kurulması talebini reddettiğini vurguladı. Anlaşmazlığın özünün ‘sadece neyi veya kimi soruşturduğumuz değil, kimin soruşturma yetkisine sahip olduğu’ olduğunu vurguladı. Netanyahu, muhalefetin, İsrail halkının büyük bir kesiminin güvenini kazanamayacak bir yapı dayatmaya çalıştığını savundu.

Siyasi değerlendirmelere göre, komisyonun bu yeni formatının, eksikliklerden sorumlu kişilere profesyonel bir şekilde işaret edilen kapsamlı bir soruşturma talep eden kamuoyu baskısı ile koalisyonun soruşturma süreci üzerinde siyasi kontrolünü sürdürme ve dosyayı yürütme yetkisinden tamamen bağımsız resmi bir hükümet komitesine devretmeme isteği arasında bir orta yol oluşturabileceği öngörülüyor. Önümüzdeki haftalarda, komisyonu yönetecek isimlerin belirlenmesi için siyasi temasların yoğunlaşması bekleniyor. Bu süreç, komisyonun gerçekten vaat edilen bağımsızlığa ve geniş yetkilere sahip olup olmayacağını görmek isteyen Yüksek Mahkeme ve muhalefetin yakından takibi altında gerçekleşecek.

Hükümetin kararı, bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep eden ve Netanyahu'yu kovuşturma tehdidini önlemek için yasayı çiğnemekle suçlayan İsrail muhalefet partilerini şaşkına çevirdi. İnsan hakları grupları, hükümetin kararının bozulması ve başka bir komisyon kurulması için bir kez daha Yüksek Mahkeme'ye başvuracaklarını doğruladılar, çünkü tek etkili soruşturmanın geniş yetkilerle donatılmış resmi bir komisyon tarafından yürütülebileceğine inanıyorlar.

Hamas tarafından esir alınan İsraillilerin aileleri, soruşturmanın şu soruyu yanıtlamasını talep ediyor: “Gazze Şeridi'ndeki savaş neden iki yıl sürdü? Netanyahu'nun iktidarını sürdürmesini sağlamak için siyasi nedenlerden miydi?”