Mescid-i Aksa çevresinde tapu kayıt işlemleri başladı: Kudüs’te yaşayan Filistinliler bu konuda İsrail makamlarıyla işbirliği yapmak istemiyor

Kudüs ve Filistin Müftüsü Şeyh Muhammed Hüseyin, Mescid-i Aksa çevresinde devam eden kazıların Aksa’nın temelleri için tehlike oluşturduğu uyarısında bulundu.

Avrupa Parlamento Üyesi Iratxe Garcia Perez, Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde evlerini tahliye etmeleri istenen Selam ailesiyle görüştü.
Avrupa Parlamento Üyesi Iratxe Garcia Perez, Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde evlerini tahliye etmeleri istenen Selam ailesiyle görüştü.
TT

Mescid-i Aksa çevresinde tapu kayıt işlemleri başladı: Kudüs’te yaşayan Filistinliler bu konuda İsrail makamlarıyla işbirliği yapmak istemiyor

Avrupa Parlamento Üyesi Iratxe Garcia Perez, Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde evlerini tahliye etmeleri istenen Selam ailesiyle görüştü.
Avrupa Parlamento Üyesi Iratxe Garcia Perez, Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde evlerini tahliye etmeleri istenen Selam ailesiyle görüştü.

İsrail Adalet Bakanlığı Mescid-i Aksa çevresindeki arazi ve gayrimenkullerin mülkiyetlerini Yahudilerin isimleri üzerine kaydetme işlemlerini başlattı. Bu karara “ekonomik eşitsizliğin azaltılması ve Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin hayat koşullarının iyileştirilmesi” gerekçe gösterildi.
İsrail’in Haaretz gazetesinde yer alan haberde, “Mescid-i Aksa’nın güneyindeki Eski Şehir beldesi surları çevresindeki Arkeolojik Park Projesi kapsamında yer alan toprakları kapsayan kayıt işlemleri geçen hafta başladı” ifadeleri kullanıldı. Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Ürdün, Filistinliler ve diğer ülkelerin bu adıma tepki göstermesi bekleniyor.
Kudüs'te tapu sicilinden sorumlu yetkili David Rotenberg, İsrail hükümetinin 2018’de çıkardığı ve arazilerin Yahudilerin adlarına kaydetmesine izin veren “Gaiplerin Mülkleri Yasası” doğrultusunda bu ‘gaip mülk’ statüsündeki arazileri Yahudilerin adına kaydetmeye başlamıştı. Bu sefer de Aksa çevresindeki arazilerde işlemleri başlatan Rotenberg, Şeyh Cerrah’taki arazilerin Yahudilerin adlarına kayıt işlemlerinin tamamladığını, Fransız Tepesi bölgesi için şu anda hazırlıkların sürdüğünü ve Kudüs’ün güneyinde “Givat Hashakid” ismiyle yeni bir yerleşim yeri inşasının planlandığını söyledi.
Süreç ayrıca Beytullahim yakınındaki Har Homa yerleşim yeri ile Kudüs’ün Sur Baher beldesi arasında yer alan ve Haredi Yahudilerin yaşadığı Har Şalom yerleşim yerine yakın bir bölgeyi kapsıyor. Buna ek olarak Kudüs’ün kuzeyindeki Atarot bölgesinde yeni yerleşim mahallesi inşa edilmesi planlanıyor.
Haaretz gazetesi, Adalet Bakanlığı’nı, hükümetin “ekonomik eşitsizliğin azaltılması ve Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin hayat koşullarının iyileştirilmesi” için ayırdığı bütçeyi istismar etmekle suçladı. Gazete haberinde “Bu bütçe gerçekte arazilerin Yahudi mülkiyeti olarak kaydedilmesi için kullanılıyor” ifadesini kullandı. İsrail insan hakları örgütlerinin tepkilerine rağmen bu yöndeki uygulamalarını sürdürüyor.
İsrail hükümeti 2018’de işgal altındaki Doğu Kudüs’te ekonomik eşitsizlikleri giderme planını onayladı. Kararın bir parçası olarak arazi tapu kaydı sistemi oluşturulması için bütçe tahsis edildi. 1967 yazında Kudüs’ün doğu cephesinin işgal edilmesinden bu yana İsrail Doğu Kudüs’teki arazilerin sadece yüzde 5’inin tapu kaydını yaptı. Geri kalan araziler ise resmiyette kayıtlı değil. Haaretz, arazilerin kayıtsız olmasının ruhsat alma prosedürlerini engellediğine dikkat çekti. Ancak Filistinliler Kudüs’teki arazilerin tapu kayıt işlemlerinin yapılması fikrini reddediyor. Filistinliler bu girişimi, “Kudüs’ü Yahudileştirme ve İsrail’in araziler ile evler üzerinde mutlak hakimiyet kurma” adımı olarak görüyor. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Üyesi ve Kudüs İşleri Dairesi Başkanı Adnan el-Hüseyni, Kudüs’teki Filistinlilere tapu projesi konusunda İsrail makamlarıyla işbirliği yapmama çağrısında bulundu. Hüseyni, “Kudüs’teki arazi ve binaların kaydedilmesi kent üzerinde tam hakimiyet kurmanın son adımıdır. Kentteki her şey sözde devlet mülkiyeti altına girecek” dedi. Nitekim Kudüs’te yaşayan Filistinliler de ellerindeki mülkiyetleri ele geçirmek için aralıksız olarak çalışan Yahudi yerleşimcilere herhangi bir şekilde mülkiyetlerini kaptırmamak adına tapu işlemleri konusunda İsrail’deki Bakanlıklarla işbirliği yapmayı reddediyor. İnsan hakları örgütü Ir Amim’in avukatı Gal Yanovsky, “Böyle bir çözümden kimsenin yararlanamayacağı ve bu düzenlemenin devletin bölgede kontrolü ele geçirmesinin başka bir aşaması olduğu aşikâr. Mevcut kayıt işlemleri, İsrail’in kentteki en fazla hassas bölgeyi kontrol altına alma çabası yolunda ileriye doğru sıçrama girişimidir. Haaretz’in konuyla ilgili haberi, Filistinlilerin, İsrail’in son bir yıl içindeki uygulamaları (Naftali Bennett başkanlığındaki dönem) “kentin gerçekliği üzerinde en çok tehdit oluşturan uygulamalar” diye nitelediği bir dönemde geldi. Filistin yönetimine bağlı Kudüs İşleri Bakanı Fadi el-Hedmi, söz konusu zaman aralığında sözde “Büyük Kudüs” projesini hayata geçirmek amacıyla yerleşim yerlerinin sayılarında gözle görülür bir artış olduğuna dikkat çekti. Hedmi, resmi verilere göre Bennett hükümetinin Kudüs kentinde 270’ten fazla ev yıktığını, bu sebeple yaklaşık 500 Filistinlinin göç etmek zorunda kaldığını, 3 binden fazla kişinin tutuklandığını, bir dizi büyük yerleşim yeri projelerinin hayata geçirildiğini ve kenti Yahudileştirerek kentteki statükoyu değiştirme planlarının uygulandığını söyledi. Hedmi, “Bu hükümetin bir yılı Mescid-i Aksa için oldukça zor geçti. Bu süreçte Mescid-i Aksa’nın tarihi ve hukuki statükosunu hedef alan bir dizi adım atıldı ve hatta Aksa’nın çevresinde kazı yapıldı” dedi.
Filistinliler, Aksa çevresindeki kazıların artmasıyla birlikte Aksa’nın temellerinin yıkılması tehlikesine karşı uyardı. Kudüs ve Filistin Müftüsü Şeyh Muhammed Hüseyin, İsrail Tarihi Eserler Kurumu ve Elad Yerleşim Derneği’nin bir süredir Aksa bitişiğindeki Burak Meydanı ve Emevi Sarayları bölgesinde tam hız devam eden kazılarının Aksa’nın temellerini tehdit ettiğini söyledi
Hüseyin, “Bu kazılar devam ediyor ve durdurulmadı. Fakat son dönemde artarak aynı anda birçok yeri kapsadı. Bu durum, mübarek Mescid-i Aksa ve civarındaki binalar için her an yakın bir tehlikenin olabileceğine işaret ediyor” dedi.
Filistin Devlet Başkanlığı, cumartesi günü yaptığı açıklamada, kazıların Aksa’nın temelleri için oluşturduğu tehdide karşı uyarmıştı. Bundan önce de Vakıflar İdaresi ve dini merciler aynı uyarıda bulunmuştu.



İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusuna hava saldırısı düzenlerken, sivil savunma ekipleri kanlı bir günün ardından bölgeden üç ceset çıkardı ve 15 yaralıyı tahliye etti.

Filistin Enformasyon Merkezi, ‘işgal uçaklarının bu sabah erken saatlerde Han Yunus'un doğusunda, ağır topçu bombardımanı ile eşzamanlı olarak birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla bölgesinde bir evi bombalamasının ardından üç şehit çıkarıldığını ve 15 yaralı tahliye edildiğini’ duyurdu.

Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin sağlık kaynakları dün, ‘İsrail ordusunun 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ederek, Gazze ve Han Yunus şehirlerinde 17'si çocuk ve kadın olmak üzere 28 kişiyi öldürdüğünü’ bildirdi.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım bugün yaptığı açıklamada, İsrail’i Gazze anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. Kasım, İsrail’in aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişiyi öldürdüğünü ve yaraladığını belirterek, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi bu ‘ihlalleri’ derhal durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

Kasım, İsrail ordusunun ‘anlaşmanın varlığına rağmen Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirdiğini’ ve bu tutumun, İsrail hükümetinin arabulucular ve garantör ülkeler nezdindeki açık saygısızlığını yansıttığını söyledi. Kasım ayrıca, bu ülkelerin işgalci güçlerin Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmakta yetersiz kaldığını ifade etti.

dwef
İsrail'in düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Kasım, “Şarm eş-Şeyh'te anlaşmayı imzalayan tüm tarafları, özellikle Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'yi, sorumluluklarını yerine getirmeye ve işgalin saldırganlığını ve Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmanın ihlallerini durdurmak için acil önlemler almaya çağırıyoruz” dedi.


Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planının uygulanmasına ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasına zemin hazırlayan Amerikan kararını onaylamasının ardından, Gazze Şeridi’nde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının geleceğine ilişkin farklı değerlendirmeler gündeme geldi. Bu farklılıkların başında silahsızlanma meselesi bulunuyor.

Filistin taraflarının karar hakkındaki tepkileri değişkenlik gösterirken, uzmanlar bu adımın ‘diplomatik bir ivme’ yarattığını, ancak sahada somut bir uygulamaya dönüşmeden önce ciddi engellerle karşılaşacağını belirtiyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticilerinden Halil el-Hayye arasında İstanbul’da gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan görüşme nedeniyle, anlaşmanın ikinci aşamasını belirsizlik içinde bırakıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını oluşturan güvenlik ve idari düzenlemeler, İsrail’in rehinelerin tümünün cenazelerinin iade edilmesinde ısrarcı olması ve Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin henüz açıklanmaması nedeniyle ilerleyemiyor.

Çelişkili haberler

İsrail medyasında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticisi Halil el-Hayye arasında Türkiye’de yapılması planlanan toplantıya ilişkin bilgiler çelişkili şekilde yer aldı. Söz konusu görüşme, cuma günü New York Times tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Times of Israel, toplantının gerçekleştiğini öne sürerken, İsrail Kamu Yayın Kurumu KAN görüşmenin ‘İsrail’in baskısı nedeniyle’ yapılmadığını aktardı.

Israel Hayom ise Washington’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD kararına karşı Arap desteği toplama girişimi nedeniyle Hamas’a tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, bu girişimin Trump yönetiminin anlaşmanın bir sonraki aşamasına ilerleme çabalarını fiilen yavaşlattığını ifade etti.

fgt
Gazze şehrinin Suk Faras mahallesindeki bir çöp döküm alanının yanından geçen çocuklar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, söz konusu görüşmenin yapılıp yapılmadığına dair çelişkili haberlerin, bazı çevrelerin BM Güvenlik Konseyi kararını ‘ileriye dönük bir adım’ olarak görmesine rağmen Hamas’ın kararı reddetmesiyle birlikte, özellikle silahsızlanma konusunda ciddi görüş ayrılıklarına işaret ettiğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu durum, İsrail’in Hamas’a herhangi bir meşruiyet tanımama yönündeki baskılarıyla da bağlantılı.

Nazzal, “Eğer toplantı sadece ertelendiyse, bu anlaşmanın karşılaştığı engelleri aşmak için bir fırsat olabilir. Ancak tamamen iptal edilmişse, bu durumda Hamas tutumunu sertleştirecek ve özellikle silahsızlanma maddesi başta olmak üzere alınan kararlara yaklaşımı olumsuz yönde etkilenecektir” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 13 üyenin desteğiyle kabul ettiği karar, Gazze Şeridi’nde ‘geçici uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına izin veriyor. Ancak kararın son versiyonunda, Gazze’de silahsızlanmaya yönelik ifadelerin yer alması, silahların toplanması ve askeri altyapının imhası gibi maddelerin olması, uygulanabilirliğe ilişkin yeni endişeleri gündeme getirdi.

Tarafsızlık niteliği

Hamas, kararın kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, uluslararası gücün Gazze Şeridi içinde üstlenmesi öngörülen görevler arasında yer alan silahsızlanma maddesinin, bu gücün ‘tarafsızlık niteliğini ortadan kaldıracağını ve onu çatışmada işgalin tarafına dönüştüreceğini’ belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise kararı memnuniyetle karşıladı. X platformunda İngilizce yaptığı paylaşımda, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına, askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasına ve aşırılığın kökünün kazınmasına vurgu yapıyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlı İsrail uzmanı Said Ukkaşe, kararın anlaşmaya yalnızca ‘diplomatik bir ivme’ kattığını, ancak sahada çok sayıda engel bulunduğunu söyledi. Ukkaşe’ye göre İsrail, yeniden inşa ve çekilmeden önce silahsızlanmada ısrar ederken, Filistinli gruplar tam tersini talep ediyor.

Uzman, İsrail’in, karar metninde ileride Filistin devletine ilişkin istişare çağrısının yer almasına rağmen kararı olumlu karşılamasının, ‘fraksiyonların tutumunu bildiği için yapılmış bir siyasi manevra’ olabileceğini, bunun daha sonra anlaşmayı durdurmak için bir gerekçeye dönüştürülebileceğini ifade etti.

Nizar Nazzal da Hamas’ın önce İsrail’in çekilmesini isteyeceğini, İsrail’in ise önce Hamas’ın silahsızlanmasını talep edeceğini belirtti. Nazzal, “Bu karşılıklı talepler sahada yeni engeller yaratacak ve anlaşmanın ikinci aşamasını daha da geciktirecek” dedi. Ayrıca, “ABD, sahadaki tüm zorluklara rağmen anlaşmayı uluslararası meşruiyete kavuşturmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un baskısı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, çarşamba günü Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye ilişkin son kararının uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Abdulati, uluslararası istikrar gücünün BM Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, görüşmede Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nın korunması ve tüm maddelerinin uygulanması için Kahire’nin yürüttüğü çabalar hakkında da bilgi verdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenziya ise ülkesinin çekimser kalmasının ardından yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Washington’ın vaatlerine dayanarak Amerikan girişimine onay verdiğini’ söyledi. Nebenziya, Gazze’nin tam kontrolünün Barış Konseyi ve uluslararası istikrar gücüne bırakılmasını öngören bu planla ilgili olarak, “Bu güçlerin nasıl çalışacağına dair hâlâ hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi.

Böylesi çekinceler ve diplomatik hareketlilik ışığında, Ukkaşe’ye göre kararın geleceği büyük ölçüde Washington’ın İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacak. Ukkaşe, uygulanma yönteminin netleşmemesi durumunda anlaşmanın yeniden tıkanacağını ve ikinci aşamaya kısa sürede geçilemeyeceğini belirtti.

Nizar Nazzal ise kararın geleceğini ABD’nin belirleyeceğini düşünüyor. Nazzal, Washington’ın Hamas ile uzlaşı arayışına yönelebileceğini söyleyerek, “ABD isterse bu anlaşmayı ileriye taşıyabilir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, anlaşmanın nasıl bir yöne evrileceğini ortaya koyacak” değerlendirmesinde bulundu.


SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
TT

SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)

Suriye'nin devlet televizyon kanalı El-İhbariye dün akşam, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Rakka'nın doğusundaki Ma’adan çevresinde Suriye ordusu mevzilerine ani bir saldırı düzenlemesinin ardından bölgede şiddetli çatışmaların patlak verdiğini bildirdi.

SDG bu haftanın başlarında, Rakka'nın doğusunda Suriye güçlerinin saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verdiklerini açıklamıştı.

SDG, Suriye'nin kuzeyinin ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki tüm askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.