Gazze’den bir kaynak Şarku’l Avsat’a açıkladı: İsrail, Hamas’ın elindeki esirin sağlık durumu hakkında bilgi almak için Mısır’dan arabuluculuk talep etti

İsrail ve Filistin arasında esir takası gündemini hareketlendirecek bir adım atan İzzeddin el-Kassam Tugayları elinde tuttuğu İsrailli esirlerden birinin sağlık durumunun kötüleştiğini açıkladı.

İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın İsrailli esir Hişam es-Seyyid ile ilgili yayınladığı görüntüden alınan bir fotoğraf (Reuters)
İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın İsrailli esir Hişam es-Seyyid ile ilgili yayınladığı görüntüden alınan bir fotoğraf (Reuters)
TT

Gazze’den bir kaynak Şarku’l Avsat’a açıkladı: İsrail, Hamas’ın elindeki esirin sağlık durumu hakkında bilgi almak için Mısır’dan arabuluculuk talep etti

İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın İsrailli esir Hişam es-Seyyid ile ilgili yayınladığı görüntüden alınan bir fotoğraf (Reuters)
İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın İsrailli esir Hişam es-Seyyid ile ilgili yayınladığı görüntüden alınan bir fotoğraf (Reuters)

İsrail, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın elinde tuttuğu bir İsraillinin sağlığının kötüye gittiği iddiasını teyit etmek için Mısır’ın arabuluculuğuna başvurdu.
Şarku’l Avsat’a konuşan Gazze’den konuya yakın kaynaklar, İsrail’in, Mısır’dan esirlerinin akıbetiyle ilgili bilgi vermesini talep ettiğini söyledi. Ancak Mısır bu talebe hemen cevap vermedi.
Kassam Tugayları Sözcüsü, yaptığı yazılı açıklamada, ellerinde bulunan esirlerden birinin sağlığının kötüye gittiğini ve bu bilginin doğruluğunu teyit edecek bir görüntü paylaşacağını duyurmuştu. İsrail ise bu açıklamayı Hamas’ın yürüttüğü psikolojik savaşın bir parçası olarak değerlendirmişti. Daha sonra Kassam Tugayları İsrailli esir Hişam es-Seyyid’le ilgili bir video yayınladı.

Ne olmuştu?
İsrail ilk başta Kassam Tugayları Sözcüsü’nün açıklamasında kastedilen esirin kimliğiyle ilgili hiçbir bilgi sahibi olmadığını belirtti. İsrail’deki bazı çevreler Sözcünün açıklamasını, iki taraf arasında esir değişimi anlaşması yapılması için baskı kurma çabası olarak nitelendirdi. İsrail merkezli Yedioth Ahronoth medya grubuna bağlı Ynet haber sitesine konuşan bir İsrailli kaynak esirlerin sağlık durumunda bir değişiklik olmadığını söyledi.
İsrailli yetkililer, Kassam Tugayları’nın konuya ilişkin açıklamasında bahsi geçen esirlerin ölen esirler Oron Şaul ve Hadar Goldin değil, iki esir Avera Mengistu ve Hişam es-Seyyid olduğunu ifade ederek, ülke kamuoyunu sakinleştirmeye çalıştı.
İsrail Başbakanı Naftali Bennett, ülkesinin esir ve kayıp vatandaşlarını geri almak için Mısır ile çalışmayı sürdüreceğini belirterek, esirlerin sağlık durumlarından Hamas’ın sorumlu olduğunu söyledi.
Gazze’de Hamas Hareketi’ne yakın bir Filistinli kaynak, Ynet haber sitesine yaptığı açıklamada, “Kassam Tugayları’nın açıklamasının amacı, İsrail’deki medyada esirler ve kayıp kişiler meselesini yeniden gündeme getirmek. Hamas, medyayı, İsrail ile Hareket arasında esir anlaşmasıyla ilgili arabuluculuk meselesini hareketlendirmeye zorlamayı amaçlıyor. Bence Hamas’ın askeri kanadı (Kassam Tugayları) İsrail’e, Hamas’ın iddiasının doğruluğunu ispatlayacak bir video sunacak” ifadelerini kullandı.
Ynet’in haberinde “Diğer bir ihtimale göre Hamas, esir değişimi meselesini yeniden gündeme getirmek ve böylece İsrail üzerinde baskı kurmak amacıyla 2014’teki Koruyucu Hat Operasyonu’nda öldürülen Oron Şaul ve Hadar Goldin’in artık hayatta olmadığını ilan edebilir” ifadelerine yer verildi.
Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, Kassam’ın yazılı açıklamasından önce, Lübnan’da bir konuşması sırasında, Hamas’ın işgal hapishanelerindeki esirleri kurtarmak ve İsrail’i yeni bir anlaşma yapmaya zorlamak için elindeki tüm araçları ve seçenekleri seferber edeceğini söyledi.
Hamas, 2014’teki operasyon sırasında İsrailli askerler Oron Şaul ve Hadar Goldin (İsrail bu iki askerin öldüğünü söylerken, Hamas durumları hakkında bugüne kadar hiçbir bilgi vermedi) ile İsrail vatandaşı olan Etiyopya kökenli Avera Mengistu ve Arap kökenli Hişam es-Seyyid’i (Arap asıllı) esir aldı. İki İsrail vatandaşı 2014 Gazze Savaşı’ndan sonra farklı tarihlerde kendi tercihleriyle Gazze’ye girdi.
Mısır, Filistin ve İsrail arasında esir değişimi konusunda bir anlaşma yapılması için geçtiğimiz yıllarda tüm ağırlığını ortaya koydu. Fakat Hamas İsrail’in anlaşma yapmakla ilgilenmediğini ve bu konuda gösterilen tüm çabaları boşa çıkardığını söyledi.
Aralarında İsviçre, Katar, Türkiye, Mısır, Norveç ve Almanya’nın da bulunduğu birçok ülke esir değişimi için arabuluculuk yaptı. Ancak anlaşma yapılması için gösterilen tüm çabalar ilerleme sağlamada başarılı olamadı. Çünkü İsrail kendisinden istenen bedeli ödemeyi reddetti.
Hamas 2011’deki esir değişimi anlaşmasıyla serbest kaldıktan sonra tekrar tutuklanan kişilerin tamamının serbest bırakılmasını istiyor. Hamas, tutuklu yöneticilerinin, diğer Filistinli grupların yöneticilerinin ve Gilboa Hapishanesi’nden kaçan ve tekrar tutuklanan esirlerin serbest kalmasını talep ediyor.
Bu talepleri reddeden İsrail ise ‘eline İsrailli kanı bulaşmayan’ makul sayıda esiri serbest bırakmayı öneriyor. Hamas’ın öncelik verdiği esirler ise ‘eline İsrailli kanı bulaşan’ kategorisinde bulunuyor. Hamas’ın bu esirlerle ilgili oluşturduğu liste “VIP Liste” adıyla biliniyor.
Esir değişimi anlaşması yapılmasının önündeki engelin, İsrail’in, ileri gelen Filistinli esirleri bu anlaşmaya dahil etmek istememesinden kaynaklandığı tahmin ediliyor.
Nisan ayında dramatik bir gelişme yaşandı. Hamas ve Mısır ile yürütülen hassas ve gizli temaslara katıldığını söyleyen ve geçtiğimiz aylarda istifa eden İsrail Ordusu Esirler ve Kayıp Kişiler Koordinatörü ve İsrail İstihbarat Şubesi’nin Subayı Moşe Tal, İsrail’in son yıllarda iki büyük fırsat kaçırdığını belirterek, bu fırsatları değerlendirseydi Hamas Hareketi’nin Gazze’de alıkoyduğu iki İsrailli vatandaş ve ölen iki askerin cenazelerinin ülkeye getirilmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
2019’da ordudaki görevinden ayrıldıktan sonra İsrail askeri istihbarat bünyesinde esirler ve kayıp kişiler dosyası üzerinde uzun yıllardır çalışan Tal, üç ay önce Genelkurmay Başkanı’na bir mektup gönderdi. Yetkili, mektubunda İsrail’in esirler konusunda kullanabileceği çalışma araçlarına sahip olduğunu ancak bu araçları kullanmadığını belirtti. Tal dün (salı) Hamas Hareketi’nin açıklamasının ciddiye alınması çağrısında bulundu.
Tal İbranice yayın yapan radyo kanalında yaptığı açıklamada, Hamas’ın açıklamasının ciddi olduğuna ikna olduğunu ve bu yolla Hamas’ın askerlerden birinin hayatta olduğu iddiasının doğruluğunun öğrenilebileceğini söyledi.
İsrail hükümetine bu fırsatı değerlendirirken temkinli olma çağrısı yapan Tal, “Hamas’ın şartlarını hafifletecek çeşitli bir grup araç var” dedi.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.