Dünya Putin’in Ukrayna’dan çekilmesi için neler yapabilir?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
TT

Dünya Putin’in Ukrayna’dan çekilmesi için neler yapabilir?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir oldu bitti haline gelmesinin ardından Batı’nın Moskova üzerindeki ekonomik baskı artırma yönündeki yoğun çabalarına rağmen, görünürde sonu olmayan savaş aydan aya değişiyor.
Peki Batı, Rusya’yı Ukrayna’dan çekilme konusunda zorlamayı başarabilecek mi?
National Interest dergisi tarafından yayınlanan, Atlantik Konseyi yönetim kurulu üyesi Faslı gazeteci Ahmed Charai imzalı analizde, “Savaş, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in zihninde iki büyük yanlış anlamayla başladı. Barış, ancak Rus lider onlar hakkında yanıldığını kabul ettiğinde gelecektir” denildi.
Analize göre, Kiev’i iki gün içinde ele geçirebileceğini düşünen Putin, 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgal etti.
Putin, Ukrayna’nın esasen, milliyetçiliğin yoğun olmadığı Belarus’un daha büyük bir versiyonu olduğuna inanıyordu.
Rus kuvvetlerinin Ukrayna’da sembolik bir direnişle karşılaşacağını ve ülkede tam olarak kontrol sağlamalarının çok kısa sürede gerçekleşeceğini öngördü.
Putin aynı zamanda, Batı’nın tonlarca roket ve top mermisi göndermek yerine yalnızca diplomatik çıkışlar yaptığı, 2014’te yaşanan kanlı ama kısa bir savaş olan Kırım’ın ele geçirilmesi sırasında yaşananların tekrarlanmasını bekledi.
Putin ayrıca, şaşırtıcı ve korkunç güç gösterisinin Avrupa Birliği’ni (AB) ve buna bağlı olarak NATO’yu korkutacağını hayal etti. 
Rusya’nın gaz ihracatının AB’nin bazı üyeleri, özellikle de Avrupa kıtasının en büyük ekonomisi ve Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük bloğu olan Almanya için hayati önem taşıdığını biliyordu. 
Putin, Avrupalıların kömür ve nükleer santralleri kapatmaktan geri adım atmayacağını, ABD ve Katar’dan doğalgaz ithalatını artırmayacağını ve Kuzey Afrika ya da Yakın Doğu’dan yeni boru hatları planlamayacağını düşündü.
Avrupa’nın çevre yanlısı duyarlılığının bu değişiklikleri düşünülemez hale getirdiğine inanıyordu.
Putin’in savaş öncesi düşüncesi için en şok edici şey, Almanya ve Japonya’daki askeri harcamalar konusunda 70 yıldan fazla bir süredir var olan fikir birliğinin aniden tersine çevrilmesi oldu.
İki ülke, İkinci Dünya Savaşı döneminde olduğu gibi askeri güçler olamayacaklarını her zaman dünyaya göstermeye hevesliydi.
Ancak birdenbire, iki ülke de Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana gördüğü en büyük artış ile silahlı kuvvetleri için büyük bütçeler açıkladı.

Peki, dünya Putin’i durumu tırmandırmak yerine geri çekilmesi için nasıl etkileyebilir?
Birincisi, dünya Ukrayna’yı bağımsız, egemen ve demokratik bir ülke olarak desteklemek için birleşmelidir.
Almanya’nın, Ukrayna’nın ‘Kırım da dahil olmak üzere’ toprak bütünlüğünü desteklediğine dair son açıklaması, Ukrayna’nın barış için toprak takası yapması gerektiğine dair tüm söylemleri sona erdirmelidir.
Ardından, askeri ve ekonomik büyüme desteklenmelidir. 
Zayıf ve savunmasız bir Ukrayna, yalnızca yenilenen Rus saldırganlığına davetiye çıkaracaktır.
Ukrayna’nın yeniden inşası özel sektörden önemli miktarda yatırım gerektirecektir. Ancak özel sektör yatırımı genel olarak güvenli bir ortama bağlıdır.
ABD, müttefikleriyle birlikte gelecekteki Rus saldırganlığına karşı en iyi caydırıcılığı inşa etmek ve Ukrayna’daki yaygın yolsuzluk kültürünün iyi tasarlanmış bir mini Marshall Planı aracılığıyla ele alınmasına yardımcı olmak için tarihi bir fırsata sahiptir.
Birkaç yıldır yıpranan şey, ABD liderlerinin, devletlerin ortak kural ve standartlara bağlı olduğu, liberal ekonomik sistemleri benimsediği, bölgesel işgalden vazgeçtiği, ulusal egemenliğe saygı duyduğu, katılımcı ve demokratik yönetim sistemlerini benimsediği uluslararası bir düzeni savunma, sürdürme ve ilerletme taahhütleridir.
Günümüzün giderek karmaşıklaşan küresel ortamında, ABD bu amaca ancak Rusya ve Çin’in ortaya koyduğu zorluklara yanıt veren uyumlu bir dış politika yoluyla gücünü kullanarak ulaşabilir. 
Bunu yapmak için müttefikleri, ortakları ve ortak çıkarları olan diğer uluslarla üretken ilişkileri bilinçli olarak güçlendirmeli ve geliştirmelidir.
ABD, Çin’in Hint-Pasifik, Afrika ve ötesindeki nüfuzuna karşı cezbedici siyasi, ekonomik ve güvenlik alternatifleri sunmalıdır.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.