Bilim insanları tamamen karanlıkta bitki yetiştirmenin yolunu buldu

"Bir gün Mars'ta karanlıkta domates yetiştiren dev gemileri hayal edin"

Araştırmada, maya mantarları ve yeşil alglerin yanı sıra börülce, domates, tütün ve pirinç gibi ekin bitkileri de kullanıldı (Kaliforniya Üniversitesi, Riverside)
Araştırmada, maya mantarları ve yeşil alglerin yanı sıra börülce, domates, tütün ve pirinç gibi ekin bitkileri de kullanıldı (Kaliforniya Üniversitesi, Riverside)
TT

Bilim insanları tamamen karanlıkta bitki yetiştirmenin yolunu buldu

Araştırmada, maya mantarları ve yeşil alglerin yanı sıra börülce, domates, tütün ve pirinç gibi ekin bitkileri de kullanıldı (Kaliforniya Üniversitesi, Riverside)
Araştırmada, maya mantarları ve yeşil alglerin yanı sıra börülce, domates, tütün ve pirinç gibi ekin bitkileri de kullanıldı (Kaliforniya Üniversitesi, Riverside)

ABD’li bilim insanları bitkilerin tamamen karanlıkta büyümesini sağlamak için bir yöntem buldu.
Delaware Üniversitesi ve Kalifornia Üniversitesi, Riverside'dan bilim insanları karbondioksiti, elektriği ve suyu sirkenin ana bileşeni olan asetata dönüştürmek için iki aşamalı bir süreç kullandı.
Deneyde bitkilerin, karanlıkta asetat tüketerek serpilip gelişebildiği görüldü.
Bu sayede araştırmacılar, biyolojik fotosentez ihtiyacını tamamen ortadan kaldırmanın yolunu açmış oldu.
Araştırma elektrolizör adı verilen ve karbondioksit gibi ham maddeleri faydalı moleküllere ve ürünlere dönüştürmek için elektrik kullanan cihazlardan yararlanıldı.
Ancak araştırma ekibi bu kez kullanılan tuz miktarını azalttı ve üretilen asetat miktarını artırdı. Bu sayede şimdiye dek elektrolizörde üretilen en yüksek asetat seviyelerine ulaşıldı.
Diğer yandan bu cihazların çalışabilmesi için de enerji gerekiyor. Yani son tahlilde elektrik üretimi için yine Güneş panellerine başvurmak gerekebilir.
Ancak araştırmacılar, doğal fotosentez sürecinde bitkilerin Güneş ışığındaki enerjinin yalnızca yüzde 1’ini kullanabildiğini vurguluyor.
Bu da yeni yöntemin doğal süreçten 18 kat daha verimli olduğu anlamına geliyor.
Hakemli bilimsel dergi Nature’da yayımlanan araştırmanın yazarlarından Robert Jinkerson, "Normalde biyolojik fotosentezin dayattığı sınırları aşabilecek yeni bir gıda üretme yolu belirlemeye çalıştık. Biyolojik fotosentezden herhangi bir katkı görmeden, gıda üreten organizmalar yetiştirebildik. Bu teknoloji, biyolojik fotosenteze dayanan gıda üretimine kıyasla güneş enerjisini yiyeceğe dönüştürmek için daha verimli bir yöntem" dedi.
Söz konusu keşfin, gelecekte insanlı uzay görevlerinde de önemli etkileri olabilir. Araştırmanın yazarlarından Martha Orozco-Cárdenas, şu ifadeleri kullandı:
"Bir gün Mars'ta karanlıkta domates yetiştiren dev gemileri hayal edin. Bu, gelecekteki Marslılar için ne kadar kolaylık sağlardı?"
Independent Türkçe, Futurism, Kaliforniya Üniversitesi, Riverside



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell