İsrail'in saldırılarının bedelini Tahran’daki önde gelen isimler ödüyor

Devrim Muhafızları’ndan üst düzey bir subayın, Tel Aviv için casusluk yaptığı suçlamasıyla tutuklandığını bildirildi.

Bir süre önce öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, (önde) Hüseyin Taib  (sağ arkada) ve tutuklandığı iddia edilen Ali Nasiri (sol arkada) (Fars)
Bir süre önce öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, (önde) Hüseyin Taib (sağ arkada) ve tutuklandığı iddia edilen Ali Nasiri (sol arkada) (Fars)
TT

İsrail'in saldırılarının bedelini Tahran’daki önde gelen isimler ödüyor

Bir süre önce öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, (önde) Hüseyin Taib  (sağ arkada) ve tutuklandığı iddia edilen Ali Nasiri (sol arkada) (Fars)
Bir süre önce öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, (önde) Hüseyin Taib (sağ arkada) ve tutuklandığı iddia edilen Ali Nasiri (sol arkada) (Fars)

New York Times gazetesi, İsrail'in İran'daki saldırılarının ve casusluk faaliyetlerinin İranlı üst düzey isimlerin görevden alınmasına sebep olduğunu iddia etti. Gazetenin haberinde, İran'ın istihbarat şefi 59 yaşındaki Hüseyin Taib’in geçen hafta aniden görevden alınması, İsrail’in faaliyetlerini engelleyememesi ile ilişkilendirildi. New York Times, İsrail ve İranlı yetkililer ile uzmanlara dayandırdığı haberinde, İsrail'in casusluk ağının İran güvenlik çevrelerinin derinlerine sızdığını yazdı. Haberde, Taib'in görevden alınması, İsrail'in İran'daki casusluk faaliyetlerini artırmasına bağlandı. 
Hüseyin Taib on yıldan fazla bir süredir İran'da en çok korkulan isimlerden biriydi ve en geniş istihbarat aygıtına başkanlık ediyordu. İçerideki muhalif halk hareketlerini ve rejime tehlike unsuru olduğu düşünülen siyasi figürleri işlevsiz hale getirdi. İran dışında yaşayan muhalifleri ve düşman isimleri hedef alan gizli operasyonları yönetti. 59 yaşındaki din adamı ve istihbarat şefi Hüseyin Taib uzun bir süredir dokunulmaz görünüyordu. Ancak İsrailli ve İranlı yetkililere göre Hüseyin Taib, İsrail’in İran’da düzenlediği operasyonları engelleyemediği için geçen hafta aniden görevden alındı.  
İsimlerinin gizli tutulmasını talep eden İsrailli istihbarat yetkililerine göre İran’ın Türkiye’deki İsraillileri hedef alma çabası başarısızlıkla sonuçlandı. Ayrıca bu girişimler, Ankara ile Tahran arasında diplomatik bir gerilime de neden oldu. Hüseyin Taib’in şansı ise bu aşamada yaver gitmedi ve dengeler aleyhine değişti. Taib’in görevden alınması, İran yönetiminin, İsrail tehditlerine karşı yeni bir güvenlik strateji benimsenmesi ve daha farklı kadrolarla hareket edilmesi ihtiyacını itiraf etmesi anlamına geliyor.  
İran’ın reformist kanattan Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde cumhurbaşkanı yardımcısı olan din adamı Muhammed Ali Abtahi, 2009 yılında muhafazakarlar tarafından devrildi ancak üst düzey ilişkilerini korumayı başardı. İran’daki son durumla ilgili telefonda bilgi veren Abtahi, "İran'daki güvenlik ihlalleri ve İsrail'in geniş kapsamlı operasyonları, en güçlü istihbarat örgütümüzü zaafa uğrattı. Her zaman güvenlik alanındaki gücümüz İran İslam Cumhuriyeti’nin temelini oluşturmuştur. Ancak bu geçen yıl ciddi anlamda zarar gördü” dedi.  
İran Devrim Muhafızları’nda önemli bağlantıları olan bir kaynağın aktardığına göre, Devrim Muhafızları’nın üst düzey subaylarından Ali Nasiri, İsrail için casusluk yaptığı gerekçesiyle gizlice tutuklandı. Nasiri’nin tutuklanması, Savunma Bakanlığı'nın füze geliştirme programında yer alan onlarca görevlinin, gizli askeri bilgileri ve tasarım planlarını İsrail’e sızdırma şüphesiyle gözaltına alınmasının ardından gerçekleşti. İsrail geçen yıl boyunca, Taib’in istihbarat aygıtının korumaktan sorumlu olduğu nükleer ve askeri tesisler de dahil olmak üzere İran içindeki saldırılarının kapsamını genişletti ve saldırılarını yoğunlaştırdı. İsrailli yetkililerden biri, uyguladıkları stratejinin bir bölümünün, siyasi liderler ile savunma ve istihbarat teşkilatı arasında bir çatışma yaratacağı umuduyla, Devrim Muhafızları'nın İsrail'e karşı yürüttüğü örtülü savaştaki başarısızlıklarını ifşa etmeyi içerdiğini söyledi. 
İsrail'in casusluk ağın, üst düzey İranlı yetkililerin itiraf ettiği gibi, İran güvenlik çevrelerinin derinlerine sızmayı başardı. Hatemi dönemi İstihbarat Bakanı Ali Yunusi geçen yıl, İranlı yetkililerinin hayatlarını korumak için dikkatli olmaları gerektiği uyarısında bulunmuştu. İsrailli ajanlar, uzaktan kumandalı robotlarla ve hızla seyir eden araçlardan ateş ederek suikastlar gerçekleştirdi. Ayrıca hassas füze ve nükleer tesislere yönelik insansız hava araçlarıyla saldırılar yaptı. İran Devrim Muhafızları ajanını kaçırarak İran içinde sorguya çekti. Tahran, İsrail’in geçtiğimiz mayıs ayında iki İranlı bilim insanını öldürdüğünden şüpheleniyor.  
Hüseyin Taib, tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle ülke çapında huzursuzluğun yaşandığı 2009 yılında Devrim Muhafızları istihbarat aygıtının başına getirildi. Taib daha önce İran-Irak savaşı sırasında kurulan Devrim Muhafızları’na bağlı paramiliter Besic güçlerinin başkanı olarak görev yapıyordu. İslam Devrimi Muhafızları Ordusu’nun ayrılmaz bir parçası olan gönüllü paramiliter güçler, ülke içindeki muhalif hareketleri bastırmada şiddet içeren yöntemler benimsedi. Taib’in başkanı olduğu süre zarfında Besic ülkedeki en korkulan aygıtlardan birine dönüştü. İran Dini Lideri Ali Hamaney'in güvenilir bir müttefiki olan Taib, Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi gibi muhalifleri ev hapsinde tuttu. Çifte vatandaşlığa sahip aktivistleri tutukladı. Komşu ülkelerdeki muhaliflerin kaçırılmasını organize etti. Örneğin, yurt dışına kaçan bir gazeteci cebren ülkeye iade edilmesinin ardından idam edildi. Devrim Muhafızları, bu hafta yayınlanan bir video kaydında Taib’in bu icraatlarını, gurur verici eylemler olarak niteledi.  
İran hükümetinden Devrim Muhafızları’na yakın bir yetkiliye göre Hüseyin Taib bir süredir İsrail'in İran'daki casus ağının kökünü kazıması ve İsrail saldırılarına karşılık vermesi için yoğun bir baskıya maruz kalıyordu. Haziran ayında tutuklanan üst düzey askeri yetkili Ali Nasiri, Devrim Muhafızları'nın Bilgi Koruma biriminde üst düzey bir görevde yer alıyordu. Bu birimin başlıca görevi, Devrim Muhafızları üyelerini denetlemek ve bilgi sızdırılmasını engellemektir. Nasiri’nin tutuklanmasının, artan İsrail saldırılarıyla ilişkili olduğu tahmin ediliyor. İsrail’in saldırılarının artması Tahran’da büyük bir endişeye neden oldu ve Taibi’nin azledilmesi yönünde sesler yükseldi. İranlı bir kaynağa göre Taibi güvenlik ihlallerini engellemek için bir yıl daha görevde tutulmasını talep etti. Ancak Türkiye’deki İsraillilerin hedef alınması yönündeki planlamalar, Ankara ile Tahran arasında ciddi bir diplomatik gerginliğe neden oldu.  
Adını açıklamak istemeyen üst düzey bir İsrail istihbarat yetkilisi 18 Haziran’da yaptığı açıklamada, Mossad’ın elinde İran’ın Türkiye’deki İsrail vatandaşlarına yönelik saldırılar düzenlemeyi planladığına dair bilgiler olduğunu söyledi. Bu süreçte İsrail’in yurt dışı temsilciliklerinde güvenlik en üst seviyeye çıkarıldı. İsrail Dışişleri Bakanlığı, İstanbul’daki İsrailli turistlere otel odalarından ayrılmamaları uyarısı yaptı. İsrail bu süreçte Türk yetkililere, Hüseyin Taib’in İsrailli vatandaşlara yönelik saldırıların organizasyonunu yapan kişi olduğunu bildirdi. İran söz konusu planları, mayıs ayında suikasta maruz kalan Albay Seyyad Hüdayi’nin intikamını almak için yapmıştı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade geçen hafta konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Tahran’ın Türkiye’deki İsrail vatandaşlarına saldırı planladığı yönündeki iddiaların saçma olduğunu ve Türkiye ile ilişkilerinin bozulmasını amaçlayan bir senaryo kapsamında uydurulduğunu öne sürdü.  
Türk basınında yer alan haberlere göre geçtiğimiz günlerde İstanbul'da İsrailli turistlere saldırı planladığı iddia edilen İranlı casusluk çetesi üyeleri yakalandı. 5’i İran 3’ü Türk vatandaşı olan ‘casusluk çetesi üyeleri’ gözaltına alındı. Söz konusu kişilerin yanındaki belgelere ve susturucu takılmış silahlara el konuldu. İsrail Başbakanı Naftali Bennet geçen hafta, Türkiye ile her alanda koordinasyon ve iş birliğinin sürdüğünü duyurdu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ülkesinin bir ‘hesaplaşma noktası’ olmasına ya da terör saldırılarının gerçekleştirilmesine izin vermeyeceklerini vurguladı. Gözlemcilere göre bu son kriz Türkiye ve İsrail arasında daha fazla yakınlaşmaya yol açtı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, söz konusu krizi görüşmek üzere geçen pazartesi günü Ankara’yı ziyaret etti.  
 İran'daki bazı muhafazakar kaynaklar, Hüseyin Taib’in görev süresinin dolduğunu ve bu değişimin olağan şartlar dahilinde gerçekleştirildiğini savundu. Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami'nin kararıyla, General Muhammed Kazımi, Devrim Muhafızları İstihbarat Kurumu’nun başına getirildi. Uzmanlar istihbarat ve güvenlik teşkilatlarının üst yönetimlerinde daha fazla değişiklik yapılacağı öngöründe bulunuyor.  



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.