Batılılar karamsar ama Tahran ‘nükleer müzakerelerle’ ilgili görüşmeleri sürdürmekte kararlı

ABD’li ve İranlı yetkililer, uzlaşı sağlanan konuların yeniden açılması hususunda birbirini suçladı

Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)
Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)
TT

Batılılar karamsar ama Tahran ‘nükleer müzakerelerle’ ilgili görüşmeleri sürdürmekte kararlı

Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)
Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)

İranlı yetkililer, Katar’ın ev sahipliği yaptığı ABD-İran dolaylı görüşmelerinin bir sonuç doğurmamasının ardından, ‘2015 nükleer anlaşmasının’ canlandırılması konusunda Washington’la dolaylı müzakereleri sürdürme niyetinde olduklarını açıkladı. Batılı diplomatlar ise, Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen ‘nükleer anlaşmanın’ yeniden canlandırılabileceği konusunda karamsar bir yaklaşım sergiledi.  
İran'ın Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Mecit Tahtırevançi Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Doha görüşmelerinin ardından Avrupa Birliği ile müzakerelerin bir sonraki aşamasını koordine edeceğiz. Ekibimiz bir anlaşmaya varılabilmesi için yapıcı bir katkı sunmaya hazırdır. ABD tarafı gerçekçi davranır ve yükümlülüklerini yerine getirmede ciddi bir niyet benimserse, anlaşma sağlanabilir’’ ifadelerini kullandı. İran’ın ABD’den nesnel ve doğrulanabilir güvenceler talep ettiğini belirten Tahtırevançi, ‘ABD’nin bir kez daha nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini ihmal etmeyeceğine ve İran’a farklı bahaneler ve farklı tanımlamalarla yaptırım uygulamayacağına dair güvence talep ettik. Doha görüşmeleri ciddi ve olumluydu. Anlaşmaya varılabilmesi için ekibimiz bir kez daha yapıcı bir şekilde müzakere yapmaya hazırdır’’ açıklamasında bulundu.  
Öte yandan BM Güvenlik Konseyi'ndeki ABD’li, İngiliz ve Fransız diplomatlar, bir yıldan fazla süren Viyana müzakerelerinde, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) anlaşmasının yeniden canlandırma çabalarının başarısız olmamasının sorumluluğunu İran’a yükledi. Bu arada Doha görüşmelerinde, ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ile İran baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani’nin, Avrupa Birliği Koordinatörü Enrique Mora aracılığıyla ‘mesajlaşmalarına’ dair bazı ayrıntılar ortaya çıktı. Reuters haber ajansına adının gizli tutulması kaydıyla bilgi veren bir ABD’li yetkili, Doha görüşmelerinde bir ilerleme kaydedilemediğini ve iki ülke arasında anlaşmazlık noktalarının hala devam ettiğini söyledi. ABD’li yetkili, ‘’Doha toplantılarından sonra anlaşmaya varma şansı daha da düştü, bu şans gün geçtikçe azalıyor’’ dedi. Görüşmenin ayrıntılarına değinmeyen ABD’li yetkili şöyle devam etti: ‘’ “Doha görüşmelerini en iyi ihtimalle yerinde saymak, en kötü ihtimalle de geri adım atma olarak tanımlayabiliriz. Ancak bu noktada yerine saymak da tüm hedefler konusunda geri adım atmak anlamına geliyor. Öne sürdükleri bulanık talepler, mutabık kalınmış konuları tekrar açmaları ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı’yla bağlantısız talepler, asıl müzakerenin görüş ayrılıklarını gidermek için İran ile ABD arasında değil, nükleer anlaşma ile gerçekten ilgilenip ilgilenmedikleri sorusuna bir cevap bulmak üzere İranlı tarafların kendi içinde yürütülmesi gerektiğini gösteriyor. Bu aşamada İranlıların tam olarak ne istediklerinden emin olup olmadıklarını bilemiyorum. Doha’ya net ayrıntılarla gelmediler, öne sürdükleri bazı şeylerin bizim ve Avrupalılar için kabul edilebilir olmayacağını biliyor olmalılar” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’li yetkili, Washington’ın nisan ayında İran’a, ABD yönetiminin bir sonraki yönetimin muhtemel anlaşmadan çekilmeyeceğine dair ‘yasal garanti’ veremeyeceğini net bir şekilde ifade ettiğini hatırlattı. ‘’Gelecekteki bir yönetimi herhangi bir şey yapmaya zorlamamıza izin verecek yasal bir yol olmadığını söyledik, bu yüzden İran'ı rahatlatacak başka yollar aradık ve bu konunun kapatıldığına inanıyorduk’’ dedi.  ABD’li yetkili, ‘Viyana müzakerelerinin başarısız olması durumunda, İran yönetiminin, ciddi bir fark yaratmayacak konular için anlaşmanın sağlayacağı avantajlara niçin sırt çevirdiğini vatandaşlarına anlatmakta zorlanacağı’ uyarısında bulundu.  
ABD’li ve İranlı yetkililer, mart ayından bu yana durdurulmuş olan Viyana müzakerelerinde ilerleme sağlanamamasının sorumluluğunu birbirine yüklemeye devam etti. İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Vahid Celalzade ulusal bir televizyonda yaptığı konuşmada, ‘’Doha görüşmelerinde Amerikalılarla iki konuda anlaşmaya varamadık: Birincisi; elde edeceğimiz ekonomik avantajlar, ABD’liler Biden yönetiminin sonuna kadar dahi bu konuda bir güvence veremedi. İkincisi ise, İran’ın ‘kırmızı çizgi listesinin’ karşı taraftan olumlu karşılık görmemesidir.’’  
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamed Al Sani ile telefonda görüştü. İran Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Reisi’nin telefon görüşmesinde, İran’a yönelik uygulanan tek taraflı yaptırımların haksız, gayrı meşru ve adil olmadığını vurguladığı ve ülkesinin haklarını korumakta kararlı olduğunu belirttiği kaydedildi. Reisi, ‘’Uzun soluklu bir anlaşma, yaptırımların kaldırılmasını ve temeli olmayan iddialardan şartsız bir şekilde vazgeçilmesini gerektirir’’ dedi.
Bloomberg haber ajansı, konu hakkında bilgi sahibi diplomatik kaynaklara atıfta bulunarak, ‘2015 nükleer anlaşmasının’ yeniden canlandırılması yönündeki diplomatik çabaların ABD Başkanı Joe Biden'ın Ortadoğu ziyaretinin ardından yeniden başlayabileceğini değerlendirdi. Diplomatik bir kaynak, Biden ziyaretinin ardından Doha’da ABD ile İranlı yetkililer arasında bir toplantı daha yapılmasının ihtimal dahilinde olduğunu söyledi.  
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulunda 9 Haziran’da yapılan oylamada, 30 üye ülkenin oylarıyla İran'a karşı karar çıkarılması kabul edilmişti. UAEA’ya bildirilmeyen 3 yerde tespit edilen nükleer bulgulara ilişkin bu ülkenin kuruma yaptığı açıklamanın tatmin edici olmadığı hatırlatılan kararda, bu dosyayla ilgili, çözüme kavuşturulması gereken hususlara ilişkin Tahran yönetiminin, kurumla tam ve zamanında iş birliği yapmasının önemine işaret edilmişti. Avrupalı bir diplomat, İran’ın nükleer müzakere heyetinin sürekli olarak bu kararı eleştirdiğini aktardı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre UAEA müfettişlerinin, İran’ın ‘duraksayan müzakereleri’ fırsat bilip, gizli bölgelerde uranyum zenginleştirmesine yönelebileceği yönünde endişeleri var.  
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Amerikan istihbarat teşkilatlarının ve diğer bazı Batılı ülkelerin iddialarını tekzip ederek, İran'ın nükleer faaliyetlerinin tamamen barışçıl ve şeffaf olduğunu söyledi. İran’ın nükleer faaliyetlerinin güvenli olduğunu ispatladığını savunan İslami, ülkesinin nükleer müzakere heyetinin bu konudaki ‘yasal, güçlü delilleri öne sürerek, konunun kapatılmasını’ umduğunu söyledi. İslami, ''Bu uluslararası anlaşmada, nükleer programla ilgili suçlamalar kapatılmıştı. Varılan anlaşma, Batılı ülkelerin İran'a karşı yaptırımları kaldırma taahhüdünü içeriyordu. Irkçı İsrail rejimi, barışçıl nükleer faaliyetlerimizi sekteye uğratmak için sürekli engeller çıkarıyor. Bizden 50 bin belge çaldıklarını iddia ediyorlar ve sürekli peyderpey bir şeyler yayımlıyorlar. İran'ın nükleer müzakerelerinde beş artı bir ülkeleriyle tüm bu davalara yanıt verilmiş ve dosyalar kapatılmıştır. Şimdi sürekli aynı şeylerin yeniden açılması anlamsızdır’’ diye konuştu.  



Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye’nin Lazkiye ilinde güvenlik güçleri ve sivillere yönelik silahlı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 4’e, yaralı sayısı ise 108’e yükseldi.

Lazkiye İl Sağlık Müdürlüğü, pazartesi günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve vatandaşları hedef alan silahlı saldırılar sonrası bilanço güncelledi.

Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, pazar günü yaptığı açıklamada, kendini Gazzal Gazzal olarak tanıtan kişinin çağrısıyla düzenlenen gösteriler sırasında, devrik rejimin kalıntılarına bağlı bazı terör unsurlarının Lazkiye ve Ceble’de iç güvenlik güçlerine saldırı düzenlediğini söyledi. El-Ahmed, saldırılarda bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görevler ve polis birimlerine ait araçların tahrip edildiğini belirtti.

El-Ahmed ayrıca, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı ile Ceble’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini ifade ederek, bu kişilerin Sarayet Diru’s-Sahil (Sahil Kalkanı Tugayı) ve Sarayet el-Cevad (Cevad Tugaylar) adlı terör hücrelerine mensup olduğunu kaydetti. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre söz konusu hücreler, otoyol M1 üzerinde saha infazları ve el yapımı patlayıcı saldırılarından sorumlu tutuluyor.

cdrgt
Lazkiye’deki protestolar sırasında güvenlik güçlerine ve vatandaşlara yönelik silahlı saldırıda yaralananlardan biri hastanede tedavi görüyor (EPA)

Suriye Savunma Bakanlığı da pazar günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve sivillere yönelik saldırıların ardından, batı sahil bölgesindeki Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı araçlar ve askeri birlikler sevk edildiğini duyurdu.

Suriye televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin konuşlandırılmasının “kanun dışı grupların halkı ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, birliklerin görevinin “iç güvenlik güçleriyle iş birliği içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu vurgulandı.


“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
TT

“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)

Geçtiğimiz hafta Ankara'da düşen ve "UBH" hükümetinin Genelkurmay Başkanı Mareşal Muhammed Haddad ile arkadaşlarının ölümüne neden olan "Falcon 50" uçağının kara kutusunun analizine ilişkin Almanya'nın özür dilemesinin ardından Libya'da kafa karışıklığı ve tartışmalar baş gösterdi.

Son yirmi dört saat içinde Libyalılar arasında kazanın nedenlerinin yorumlanmasına ilişkin kamuoyu tartışmalarında resmi açıklamaların yerini şüpheler aldı. Bazıları ise soruşturmanın seyrinin geleneksel havacılık kazasının sınırlarını aşan hassas sonuçlara yol açabileceğinden endişe ediyor.

Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)

Libya "Ulusal Birlik" hükümetinin İçişleri Bakanlığı tarafından cuma günü açıklanan Alman kararı, tamamen teknik bir prosedür olarak ele alınmadı. Aksine, özellikle hükümetin diğer ülkelerin de kara kutuyu analiz edebilecek kapasitede olduğunu ve devam eden Libya-Türkiye ortak soruşturmalarına paralel olarak teknik prosedürleri tamamlamak üzere İngiltere'nin seçildiğini doğrulaması sonucunda, siyasetçiler ve aktivistler arasında kararın gerekçeleri ve zamanlaması hakkında geniş çaplı sorulara yol açtı.

Sosyal medyada politikacılar ve aktivistler arasında hararetli tartışmalar sürerken, Libya Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Ali el-Soul, “parlamento, uçak kazasıyla ilgili devam eden soruşturmadan şeffaf, doğru ve tarafsız sonuçlar bekliyor” dedi. Bu hassas konunun herhangi bir tarafın çıkarları için kullanılmaması, siyasileştirilmemesi veya suçlamalara maruz kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Dibeybe'nin ofisi)Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Başbakanlık ofisi)

Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda el-Soul, “Libyalıların soruşturma sürecine doğrudan katılımı vazgeçilmez hale geldi” dedi. “Ulusal egemenliği sağlamak ve soruşturma sonuçlarına halkın güvenini sağlamak için Başsavcılık üyeleriyle birlikte havacılık alanında uzman Libyalı uzmanların ve personelin katılımını” talep ederek, “kazanın nedenleri ve koşullarının profesyonel ve sorumlu bir şekilde açıklanmasını” istedi.

Libyalı politikacıların ve analistlerin bir kesimi için Alman özrü ilk andan itibaren "inandırıcı" görünmedi; zira onlara göre, havacılık sektöründe ve karmaşık teknik araştırmalarda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen bir ülkenin teknik yetersizliğini kabul etmek zordu.

Milletvekili Said Mughib, Facebook hesabında yaptığı bir paylaşımda şu soruyu sordu: “Gerçeğin ortaya çıkmasını kim istemiyor?” Bu arada, Yüksek Devlet Konseyi üyesi Said bin Şara da Libya ve Türkiye'deki hükümetlerden oluşan ortak bir soruşturma komitesinin kurulmamış olmasına şaşırdığını belirterek, Almanya'nın özür dilemesinin ardından böyle bir komitenin kurulmamasının nedenlerini sorguladı.

Bazı yerel aktörler daha da ileri giderek, Cumhuriyetçi Koalisyon Partisi lideri İzzeddin Akil, olayı komplo teorisine yakın daha geniş bir anlatı içinde çerçevelendirdi. Kazanın sadece teknik bir arıza değil, Libya'nın 2011'den beri yaşadığı uzun bir dizi kargaşanın parçası olduğunu savundu. Uçağın kaderinin “Kaddafi rejiminin düşüşünden el-Haddad'ın ayrılışına kadar ülkede yaşananlarla organik olarak bağlantılı” olduğunu söyledi.  

Libyalı akademisyen ve hukuk profesörü Mecdi el-Şabani, Almanya'nın kara kutuları analiz etme konusunda gelişmiş yeteneklere sahip olduğunu ve “açık bir hukuki veya teknik neden olmaksızın” bunu yapmaktan kaçınmanın, bu tutumun “sadece teknik bir karar olarak değil, siyasi sonuçları olan bir çekince veya kaçamak olarak yorumlanabileceğini” değerlendirdi.

Ancak Libya el-Nama Partisi genel sekreterliği üyesi Husam Feniş, teknik ve siyasi süreçlerin birbirinden ayrılması gerektiğine inanıyor ve olayı aceleyle yorumlamanın belirsizliği gidermek yerine daha da artıracağı konusunda uyarıyor. Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “teknik gerçekler siyasi yorumların sınırlarını belirlemeli, tersi olmamalı” ve siyasi boyutları olan havacılık olaylarına ilişkin soruşturmaların bağımsız ve güvenilir teknik verilere dayandırılması gerektiğini vurguladı.

​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Dibeybe Ofisi)​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Başbakanlık Ofisi)

İngiliz Kraliyet Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü araştırmacısı Celal Harşavi gibi analistlere göre Libya'da devam eden bu tartışma, “Libya'daki siyasi kriz ve 14 yıldır biriken sorunlar bağlamında açık bir abartı içeriyor."

Şarku’l Avsat’a konuşan Harşavi, olayın Libya'daki genel çatışma ortamından ayrı düşünülemeyeceğine inanırken, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında siyasetçileri ve askeri personeli içeren benzer havacılık olaylarını örnek göstererek "kesin sonuçlara ulaşma konusunda karamsarlığını" dile getirdi; bu olayların koşulları on yıllar sonra bile gizemini koruyor.

Libyalılar kaza kurbanlarına veda ederken, uçak kazasının kara kutu dosyasının yorumlanması konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Pazar günü, binlerce vatandaş Misrata ve Geryan şehirlerinde Genelkurmay Başkanı ve arkadaşlarının cenaze namazlarını kıldı; bu sahne, uçak kazasının yarattığı şokun büyüklüğünü yansıtıyordu.

Geçtiğimiz salı günü Türkiye'ye yapılan resmi ziyaretin ardından Trablus'a dönüş yolunda Ankara'dan kalktıktan 40 dakikadan kısa bir süre sonra düşen Falcon 50 tipi uçakta, aralarında beş üst düzey Libyalı askeri komutanın da bulunduğu sekiz 8 kişi hayatını kaybetti.

Hayatını kaybedenler arasında Haddad'ın yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral el-Futuri Gribel, Askeri İmalat Kurumu Müdürü Tuğgeneral Mahmud el-Katavi, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Muhammad Al-Assavi ve fotoğrafçı Muhammad Ömer Ahmed Mahcub da yer alıyordu.  


SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
TT

SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi’nin bugün Şam’a yapması planlanan ziyaretinin “teknik nedenlerle” ertelendiği duyuruldu.

SDG Medya Merkezi Direktörü Ferhad Şami, bugün (pazartesi) X hesabından yaptığı açıklamada, Abdi ile Kuzey ve Doğu Suriye’yi temsilen oluşturulan müzakere heyetinin bugün Şam’a gitmesinin planlandığını, ancak ziyaretin teknik gerekçelerle ileri bir tarihe alındığını bildirdi.

Şami, SDG lideri Mazlum Abdi’nin Şam ziyaretine ilişkin yeni tarihin, ilgili taraflar arasında sağlanacak mutabakat doğrultusunda daha sonra belirleneceğini ifade etti. Ertelemenin lojistik ve teknik düzenlemeler kapsamında olduğunu vurgulayan Şami, temasların seyri ya da hedeflerde herhangi bir değişiklik bulunmadığını kaydetti.

Öte yandan Suriye devlet televizyonu, cuma günü Halep’te bir güvenlik kontrol noktasında SDG’ye bağlı keskin nişancılar tarafından açılan ateş sonucu bir iç güvenlik mensubunun yaralandığını duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ordunun, Halep’in doğu kırsalındaki Tişrin Barajı çevresinde SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçları düşürüldü.

Devlet televizyonuna göre, Halep’in Eşrefiye Mahallesi’nde konuşlanan SDG unsurları, Şeyhan Kavşağı’ndaki güvenlik noktasında bulunan iç güvenlik güçlerine ateş açtı.

SDG ise buna karşılık, Şam hükümetine bağlı grupların kendi mevzilerine iki roket mermisi attığını ve bu nedenle karşılık vermek zorunda kaldıklarını savundu.

Daha sonra yapılan bir başka SDG açıklamasında, hükümete bağlı grupların Halep’teki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine “ağır makineli silahlar ve topçu ateşiyle şiddetli bir saldırı” düzenlediği belirtildi. Açıklamada saldırı, “sivillerin güvenliğini tehdit eden ve ciddi sonuçlar doğurma riski taşıyan açık bir saldırganlık” olarak nitelendirildi.