Batılılar karamsar ama Tahran ‘nükleer müzakerelerle’ ilgili görüşmeleri sürdürmekte kararlı

ABD’li ve İranlı yetkililer, uzlaşı sağlanan konuların yeniden açılması hususunda birbirini suçladı

Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)
Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)
TT

Batılılar karamsar ama Tahran ‘nükleer müzakerelerle’ ilgili görüşmeleri sürdürmekte kararlı

Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)
Avrupa Birliği’nin nükleer müzakereler koordinatörü Mora, 25 Haziran 2022'de Tahran'da düzenlenen basın toplantısında notlar alıyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve baş müzakereci Kani Tahran’da. (AFP)

İranlı yetkililer, Katar’ın ev sahipliği yaptığı ABD-İran dolaylı görüşmelerinin bir sonuç doğurmamasının ardından, ‘2015 nükleer anlaşmasının’ canlandırılması konusunda Washington’la dolaylı müzakereleri sürdürme niyetinde olduklarını açıkladı. Batılı diplomatlar ise, Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen ‘nükleer anlaşmanın’ yeniden canlandırılabileceği konusunda karamsar bir yaklaşım sergiledi.  
İran'ın Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Mecit Tahtırevançi Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Doha görüşmelerinin ardından Avrupa Birliği ile müzakerelerin bir sonraki aşamasını koordine edeceğiz. Ekibimiz bir anlaşmaya varılabilmesi için yapıcı bir katkı sunmaya hazırdır. ABD tarafı gerçekçi davranır ve yükümlülüklerini yerine getirmede ciddi bir niyet benimserse, anlaşma sağlanabilir’’ ifadelerini kullandı. İran’ın ABD’den nesnel ve doğrulanabilir güvenceler talep ettiğini belirten Tahtırevançi, ‘ABD’nin bir kez daha nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini ihmal etmeyeceğine ve İran’a farklı bahaneler ve farklı tanımlamalarla yaptırım uygulamayacağına dair güvence talep ettik. Doha görüşmeleri ciddi ve olumluydu. Anlaşmaya varılabilmesi için ekibimiz bir kez daha yapıcı bir şekilde müzakere yapmaya hazırdır’’ açıklamasında bulundu.  
Öte yandan BM Güvenlik Konseyi'ndeki ABD’li, İngiliz ve Fransız diplomatlar, bir yıldan fazla süren Viyana müzakerelerinde, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) anlaşmasının yeniden canlandırma çabalarının başarısız olmamasının sorumluluğunu İran’a yükledi. Bu arada Doha görüşmelerinde, ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ile İran baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani’nin, Avrupa Birliği Koordinatörü Enrique Mora aracılığıyla ‘mesajlaşmalarına’ dair bazı ayrıntılar ortaya çıktı. Reuters haber ajansına adının gizli tutulması kaydıyla bilgi veren bir ABD’li yetkili, Doha görüşmelerinde bir ilerleme kaydedilemediğini ve iki ülke arasında anlaşmazlık noktalarının hala devam ettiğini söyledi. ABD’li yetkili, ‘’Doha toplantılarından sonra anlaşmaya varma şansı daha da düştü, bu şans gün geçtikçe azalıyor’’ dedi. Görüşmenin ayrıntılarına değinmeyen ABD’li yetkili şöyle devam etti: ‘’ “Doha görüşmelerini en iyi ihtimalle yerinde saymak, en kötü ihtimalle de geri adım atma olarak tanımlayabiliriz. Ancak bu noktada yerine saymak da tüm hedefler konusunda geri adım atmak anlamına geliyor. Öne sürdükleri bulanık talepler, mutabık kalınmış konuları tekrar açmaları ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı’yla bağlantısız talepler, asıl müzakerenin görüş ayrılıklarını gidermek için İran ile ABD arasında değil, nükleer anlaşma ile gerçekten ilgilenip ilgilenmedikleri sorusuna bir cevap bulmak üzere İranlı tarafların kendi içinde yürütülmesi gerektiğini gösteriyor. Bu aşamada İranlıların tam olarak ne istediklerinden emin olup olmadıklarını bilemiyorum. Doha’ya net ayrıntılarla gelmediler, öne sürdükleri bazı şeylerin bizim ve Avrupalılar için kabul edilebilir olmayacağını biliyor olmalılar” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’li yetkili, Washington’ın nisan ayında İran’a, ABD yönetiminin bir sonraki yönetimin muhtemel anlaşmadan çekilmeyeceğine dair ‘yasal garanti’ veremeyeceğini net bir şekilde ifade ettiğini hatırlattı. ‘’Gelecekteki bir yönetimi herhangi bir şey yapmaya zorlamamıza izin verecek yasal bir yol olmadığını söyledik, bu yüzden İran'ı rahatlatacak başka yollar aradık ve bu konunun kapatıldığına inanıyorduk’’ dedi.  ABD’li yetkili, ‘Viyana müzakerelerinin başarısız olması durumunda, İran yönetiminin, ciddi bir fark yaratmayacak konular için anlaşmanın sağlayacağı avantajlara niçin sırt çevirdiğini vatandaşlarına anlatmakta zorlanacağı’ uyarısında bulundu.  
ABD’li ve İranlı yetkililer, mart ayından bu yana durdurulmuş olan Viyana müzakerelerinde ilerleme sağlanamamasının sorumluluğunu birbirine yüklemeye devam etti. İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Vahid Celalzade ulusal bir televizyonda yaptığı konuşmada, ‘’Doha görüşmelerinde Amerikalılarla iki konuda anlaşmaya varamadık: Birincisi; elde edeceğimiz ekonomik avantajlar, ABD’liler Biden yönetiminin sonuna kadar dahi bu konuda bir güvence veremedi. İkincisi ise, İran’ın ‘kırmızı çizgi listesinin’ karşı taraftan olumlu karşılık görmemesidir.’’  
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamed Al Sani ile telefonda görüştü. İran Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Reisi’nin telefon görüşmesinde, İran’a yönelik uygulanan tek taraflı yaptırımların haksız, gayrı meşru ve adil olmadığını vurguladığı ve ülkesinin haklarını korumakta kararlı olduğunu belirttiği kaydedildi. Reisi, ‘’Uzun soluklu bir anlaşma, yaptırımların kaldırılmasını ve temeli olmayan iddialardan şartsız bir şekilde vazgeçilmesini gerektirir’’ dedi.
Bloomberg haber ajansı, konu hakkında bilgi sahibi diplomatik kaynaklara atıfta bulunarak, ‘2015 nükleer anlaşmasının’ yeniden canlandırılması yönündeki diplomatik çabaların ABD Başkanı Joe Biden'ın Ortadoğu ziyaretinin ardından yeniden başlayabileceğini değerlendirdi. Diplomatik bir kaynak, Biden ziyaretinin ardından Doha’da ABD ile İranlı yetkililer arasında bir toplantı daha yapılmasının ihtimal dahilinde olduğunu söyledi.  
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulunda 9 Haziran’da yapılan oylamada, 30 üye ülkenin oylarıyla İran'a karşı karar çıkarılması kabul edilmişti. UAEA’ya bildirilmeyen 3 yerde tespit edilen nükleer bulgulara ilişkin bu ülkenin kuruma yaptığı açıklamanın tatmin edici olmadığı hatırlatılan kararda, bu dosyayla ilgili, çözüme kavuşturulması gereken hususlara ilişkin Tahran yönetiminin, kurumla tam ve zamanında iş birliği yapmasının önemine işaret edilmişti. Avrupalı bir diplomat, İran’ın nükleer müzakere heyetinin sürekli olarak bu kararı eleştirdiğini aktardı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre UAEA müfettişlerinin, İran’ın ‘duraksayan müzakereleri’ fırsat bilip, gizli bölgelerde uranyum zenginleştirmesine yönelebileceği yönünde endişeleri var.  
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Amerikan istihbarat teşkilatlarının ve diğer bazı Batılı ülkelerin iddialarını tekzip ederek, İran'ın nükleer faaliyetlerinin tamamen barışçıl ve şeffaf olduğunu söyledi. İran’ın nükleer faaliyetlerinin güvenli olduğunu ispatladığını savunan İslami, ülkesinin nükleer müzakere heyetinin bu konudaki ‘yasal, güçlü delilleri öne sürerek, konunun kapatılmasını’ umduğunu söyledi. İslami, ''Bu uluslararası anlaşmada, nükleer programla ilgili suçlamalar kapatılmıştı. Varılan anlaşma, Batılı ülkelerin İran'a karşı yaptırımları kaldırma taahhüdünü içeriyordu. Irkçı İsrail rejimi, barışçıl nükleer faaliyetlerimizi sekteye uğratmak için sürekli engeller çıkarıyor. Bizden 50 bin belge çaldıklarını iddia ediyorlar ve sürekli peyderpey bir şeyler yayımlıyorlar. İran'ın nükleer müzakerelerinde beş artı bir ülkeleriyle tüm bu davalara yanıt verilmiş ve dosyalar kapatılmıştır. Şimdi sürekli aynı şeylerin yeniden açılması anlamsızdır’’ diye konuştu.  



Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
TT

Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)

Avrupa Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze Şeridi’nde uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planlarının, hayat kurtaran yardımların bölgeye ulaşmasını engelleyeceğini belirtti.

Lahbib, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, Avrupa Birliği’nin (AB) tutumunun net olduğunu vurgulayarak, “Sivil toplum kuruluşlarının mevcut haliyle kayıt altına alınması yasasının uygulanması mümkün değil” dedi.

Lahbib, insani yardımların önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini vurguladı ve “Uluslararası insancıl hukuk, herhangi bir belirsizliğe yer bırakmıyor; yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmalı” ifadesini kullandı.

İsrail medyası, hükümetin dün yaptığı açıklamaya dayanarak, Sınır Tanımayan Doktorlar, ActionAid ve Oxfam gibi onlarca insani yardım örgütünün lisanslarının iptal edileceğini ve bunların ‘terörle bağlantılı’ olduğu gerekçesiyle kapatılabileceğini duyurmuştu.

Bazı uluslararası yardım kuruluşları, kayıtlarının iptal edilmesi riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Eğer 31 Aralık’a kadar İsrail makamlarının belirlediği yeni kriterlere uyum sağlamazlarsa, 60 gün içinde faaliyetlerini durdurmak veya Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki çalışmalarına kısıtlama getirmek zorunda kalabilirler.


Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
TT

Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)

Şarku’l Avsat Suriye devlet televizyonu El-İhbariyye'den aktardığı habere göre bugün (Çarşamba) Süveyda kentinde meydana gelen el bombası patlamasında bir kişi hayatını kaybetti, iki kişi yaralandı.


Sinvar'a yakınlığı bulunan ve serbest bırakılan bir mahkum, Gazze'deki Hamas içinde bir isyana öncülük ediyor ve bu durum bazı Hamas liderlerini öfkelendiriyor

Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
TT

Sinvar'a yakınlığı bulunan ve serbest bırakılan bir mahkum, Gazze'deki Hamas içinde bir isyana öncülük ediyor ve bu durum bazı Hamas liderlerini öfkelendiriyor

Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketi, iki yıl süren İsrail savaşı sırasında liderlerinin suikastlara kurban gitmesinin ardından bir dizi liderlik değişikliği yaşıyor. Bu durum, hareketin eski lideri olan ve Ekim 2024'te Refah'ta İsrail güçleriyle çıkan çatışmalarda beklenmedik bir şekilde öldürülen Yahya Sinvar'a yakın kişilerin daha fazla öne çıkmasına neden oldu.

Şarku’l Avsat'a konuşan Hamas kaynaklarına göre, serbest bırakılan mahkum Ali el-Amudi, siyasi büro üyesi ve savaş öncesinde hareketin medya departmanından sorumlu olan serbest bırakılan mahkum Ali el-Amudi, kendisi ve Sinvar'a yakın bir dizi kişinin Gazze Şeridi'ndeki hareketi yönetmekle görevlendirilmesinin ardından, Gazze Şeridi'ndeki siyasi bürosunun başına geçti. Bu kişilerin çoğu, Şeridin güneyindeki Han Yunus'ta yaşıyor.

Hamas lideri Yahya Sinvar ve İsmail Haniye'in 2017'de Gazze'de çekilmiş fotoğrafı (Arşiv- Reuters)Hamas lideri Yahya Sinvar ve İsmail Haniye'in 2017'de Gazze'de çekilmiş fotoğrafı (Arşiv- Reuters)

2011 Gilad Şalit esir takasıyla serbest bırakılan eski bir mahkum olan el-Amudi, Gazze Şeridi yönetiminin merkez figürü haline geldi. İsrail hapishanelerinde kaldıkları süre boyunca ve serbest bırakıldıktan sonra Sinvar'a çok yakındı ve sık sık toplantılarına ve diğer etkinliklerine eşlik etti.

Bazı kaynaklar, Gazze Şeridi'nde siyasi büro için gerçek bir seçim yapılmadığını, bunun yerine sürecin atama, onaylama ve istişare yoluyla yürütüldüğünü söylüyor.

Bazı kaynaklar operasyonun “iç yönetmelikleri ihlal ederek” gerçekleştirildiğini söylerken, diğerleri amacın “iç eksiklikleri gidermek” olduğunu ve “seçilenlerin hepsinin Tevfik Ebu Naim, Salah Ebu Şarik ve diğerleri gibi Sinvar'a yakın kişiler olduğunu” açıkladı.

Kaynaklar, el-Amudi'nin şu anda Gazze'deki Hamas içinde “devrim” olarak nitelendirilebilecek bir harekete öncülük ettiğini söylüyor. Özellikle İsrail saldırılarında yaralanan ilçe idari organlarının başındaki bazı yerel liderleri görevden aldı ve yerlerine atamalar yaptı. Savaş sırasında sorumluluklarının bir kısmından vazgeçen diğer kişiler için de aynı şeyi yaptı. Suikasta uğrayan, başka nedenlerle görevden alınan veya farklı görevlere atanan eski liderlerin yerine geçecek kişileri aramaya devam ediyor.

Bazı kaynaklara göre, bu adımlar Gazze Şeridi içindeki yerel Hamas liderlerinin yanı sıra yurtdışındaki liderler arasında da öfkeye yol açtı. Şeridin dışındaki siyasi büro üyelerinden bazıları yerel liderlere, "Olanlar kabul edilemez ve iç hukuka aykırıdır; önümüzdeki günlerde hareketin liderinin seçilmesini beklemeliyiz ki, bir yıl sonra yapılacak genel seçimlere kadar bazı bölgelerin liderliğindeki boşlukların geçici olarak doldurulması konusunda bir anlaşmaya varılabilsin" şeklinde bilgi verdi.

İzzeddin el-Haddad (Fotoğraf el-Kassam tarafından yayınlandı)İzzeddin el-Haddad (Fotoğraf el-Kassam tarafından yayınlandı)

Kaynaklar, Gazze Şeridi'ndeki Hamas içinde siyasi düzeyde hüküm süren "kaosun" aksine, askeri kanadında istikrarlı bir durumun söz konusu olduğunu ve yeniden yapılanmanın sorunsuz ve sistematik bir şekilde devam ettiğini belirtiyor. İzzeddin Kassam Tugayları'nın yeni Genelkurmay Başkanı İzzeddin Haddad'ın savaş sırasında suikasta kurban giden veya öldürülenlerin yerine yeni atamalar yapmak üzere bir dizi toplantı düzenlediğini ve çeşitli kararlar aldığını ifade ediyorlar. Ayrıca, tüm taraflarla sürekli iletişim kurarak siyasi düzeydeki farklılıkların veya anlaşmazlıkların üstesinden gelmeye ve böylece her düzeyde istikrarı sağlamaya çalışıyor.

Kaynaklara göre Haddad, bazı bölgelerdeki tugay komutanları da dahil olmak üzere çeşitli liderlik pozisyonlarındaki boşlukları doldurmak için çalışırken, asıl komutanlarının suikast sonucu öldürülmesinin ardından bu tugayları yönetmek üzere atanmış diğer kişileri de görevde tutuyor.

Savaş sırasında İsrail, Gazze Şeridi'ndeki (Kuzey, Merkez, Han Yunus ve Refah) tugay komutanlarının çoğunu, İzzeddin Haddad'ın komuta ettiği Gazze Şehri Tugayı hariç, suikast sonucu öldürdü. Yerine Muhanned Receb atandı.

Savaş sırasında İsrail, Gazze Şeridi'ndeki (Kuzey, Merkez, Han Yunus ve Refah) tugay komutanlarının çoğunu suikastla öldürdü. Bunun istisnası, Muhannad Receb'ın yerine geçen İzzeddin el-Haddad'ın komutasındaki “Gazze Şehri Tugayı”ydı.

Gazze'deki Hamas savaşçıları (Arşiv-Reuters)Gazze'deki Hamas savaşçıları (Arşiv-Reuters)

Çeşitli kanatları ve kademeleriyle Hamas, İsrail'in çeşitli kaynaklarını hedef alması sonucu mali krizden muzdarip olmuş durumda. Bununla birlikte, savaş sırasında veya sonrasında, farklı oranlarda ve zamanlarda da olsa, maaş ve ödenekleri tamamen kesmedi.

Gerçekte Hamas, 7 Ekim 2023 saldırısının ardından, 1987'deki kuruluşundan bu yana eşi benzeri görülmemiş son derece karmaşık bir dönemle karşı karşıya. Hareketin gözlemcilerine göre, Gazze Şeridi'ne sınır komşusu İsrail tesislerine ve kasabalarına yönelik saldırılarla başlayan bu saldırı, İsrail'i uzun süreli bir savaşa sürükledi.

Yazar ve siyasi analist Mustafa İbrahim, hareketin “askeri yenilginin, örgütsel tükenmişliğin, siyasi karmaşanın ve geleceği ile rolü hakkındaki varoluşsal kaygının iç içe geçtiği bir aşamaya girdiği” değerlendirmesinde bulunuyor.

İbrahim, İsrail savaşının, Hamas'ın siyasi büro üyelerinin ve Gazze Şeridi'ni yıllarca yöneten idari komitelerin başkanlarının çoğunu kaybetmesinin ardından, liderlik ve karar alma yapısını vurduğunu açıkladı. Bu durum, doldurulması kolay olmayan derin bir liderlik boşluğu yarattı ve hareket içinde geleceği ve bir sonraki aşama hakkında anlaşmazlıkları ortaya çıkardı: Bu bir yönetim aşaması mı, örgütsel hayatta kalma aşaması mı yoksa sadece uzun süreli bir krizi yönetme aşaması mı olacak?

Hamas'tan birkaç kaynak Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: "İşlerin iyi ve sorunsuz gittiğini söylemek mümkün değil. Birçok zorluk var ve yaşananlar, hiçbir şey bırakmayan ve hareketin liderlerinin çoğunun suikastına neden olan yıkıcı bir savaşın ışığında normal. Geniş bir liderliğe ve Filistin içinde ve dışında geniş bir halk tabanına sahip bir hareket için liderlik boşluğu normaldir ve bir yıl sonra kapsamlı seçimler yapılana kadar mevcut farklılıklar da normaldir."