Tunus’ta ‘anayasa referandumu’ kampanyası resmi olarak başlatıldı

Sadık Beliyd’in yeni anayasa taslağını reddetmesi tartışmaya neden oldu

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)
TT

Tunus’ta ‘anayasa referandumu’ kampanyası resmi olarak başlatıldı

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)

Tunus'ta, 25 Temmuz’da düzenlenecek yeni anayasa referandumu için seçim kampanyası resmen başlatıldı. Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu, anayasa referandumu için ‘evet’ ya da ‘hayır’ yönünde oy kullanılması için ‘seçim kampanyasının’ 23 Temmuz tarihine kadar devam edeceğini duyurdu. Tunus'ta 25 Temmuz'da halk oylamasına sunulacak yeni anayasa taslağı 30 Haziran’da Resmi Gazete'de yayımlanmıştı. Yüksek Seçim Kurulu, anayasa referandumu için kampanya düzenlemekle yetkilendirilmiş 24 siyasi parti ve 111 gerçek kişinin finanse edilmesini denetleyecek. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in, açıkladığı "siyasi krizden çıkış için yol haritası" ülkede derin bir kutuplaşmaya neden oldu. Yeni anayasa referandumuyla ilgili siyasiler arasında keskin görüş ayrılıkları bulunuyor. Referandumda seçmenlere "Tunus Cumhuriyeti'nin yeni anayasasını onaylıyor musun?" sorusu yöneltilecek, seçmen de bu soruyu ‘evet ya da ‘hayır’ olarak yanıtlayacak.  
Şarku'l Avsat muhabiri, başkent Tunus sokaklarında gezinirken, referandumla ilgili lehte ya da aleyhte herhangi bir kampanyanın başlatıldığının izine rastlamadı. Tartışmalı referandum tarihi yaklaştıkça, tarafların daha yoğun bir kampanya yürüteceği öngörülüyor. Özellikle sosyal medya üzerinden sert bir mücadele verileceği tahmin ediliyor. Halk Hareketi Partisi, vatandaşları 2022 anayasa referandumuna katılmaları ve evet oyu kullanmaları çağrısında bulundu. Fadıl Abdulkafi liderliğindeki Afak Tunus Partisi ise, referanduma katılım çağrısı yaparak, ülkeyi tehlikeli bir sapmadan korumak için ‘hayır’ oyu kullanılmasını talep etti. Öte yandan Tunus Genel İşçi Sendikası’nın tavrı henüz netleşmiş değil. Tunus İşçi Sendikası, 30 Haziran’da yayımlanan ‘anayasa taslağını’ sert bir şekilde eleştirmiş ve yeni anayasanın ‘tek adam rejimini’ pekiştirmeyi amaçladığını, bununla birlikte, ‘grev hakkı ve bireysel haklarla’ ilgili önemli bentler içerdiğine işaret etmişti. Bazı gözlemcilere göre, Tunus İşçi Sendikası, net bir tavır takınmayarak, üyelerini ‘evet’ ya da ‘hayır’ yönünde oy kullanmaları yönünde serbest bırakacak.  
Referandum için yapılacak seçim kampanyasına, örgütler, siyasi partiler ve gerçek kişilerden oluşan 161 bileşenin katılması bekleniyor. Ancak bazı gözlemciler, söz konusu bileşenlerin, cumhurbaşkanlığı projesi için yeterli meşruiyeti garanti edemeyeceğine inanıyor. Cumhurbaşkanı Said’in başlattığı ‘ulusal diyalog’ görüşmelerine katılmalarına rağmen, Tunus İnsan Hakları Derneği ve Tunus Kadınlar Birliği seçim kampanyasında yer almaya davet edilmedi. Kampanyaya katılan 24 siyasi parti de genelde geçmiş seçimlerde kayda değer başarı elde edememiş partiler olarak dikkat çekiyor. Kampanyada yetkilendirilen 111 gerçek kişinin arasında da toplumun önde gelen şahsiyetleri ya da tanınmış akademisyenler yer almıyor.  
Tunus'ta anayasa taslağının hazırlanmasından sorumlu Yeni Cumhuriyet İçin İstişare Komitesi Başkanı Sadık Beliyd’in, yayımlanan ‘anayasa taslağının’ hazırladıkları taslaktan farklı olduğu ve ‘diktatörlüğe’ yol açabileceği yönündeki açıklaması ülkede yoğun bir tartışmaya neden oldu. Cumhurbaşkanı Kays Said'in destekçileri, Beliyd’in bu tavrının bir ‘ihanet’ olduğunu ve ‘ulusal güvenliğe’ tehdit teşkil ettiğini iddia etti. Muhalif partiler ise Beliyd’e destek verip, Cumhurbaşkanı Said’in, kimseyle istişare etmeden, kendi siyasi projesini hayata geçirmeye çalıştığına işaret etti.  



Suveyda'daki olaylar SDG ile aşiretler arasındaki ittifaklara ışık tutuyor

Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
TT

Suveyda'daki olaylar SDG ile aşiretler arasındaki ittifaklara ışık tutuyor

Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)

Suveyda'da yerel Dürzi gruplar ile Şam'daki hükümet güçlerini destekleyen Bedevi aşiretler arasında yaşanan kanlı olaylar ve Arap aşiretlerinin Bedeviler lehine savaşa girmesi, Suriye'nin güneyinde yaşananların ülkenin doğu ve kuzeyinde de tekrarlanabileceği ve ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) karşı bir aşiret ayaklanması olasılığı spekülasyonlarına yol açtı.

Bu olasılık, Halep, Deyrizor ve Rakka vilayetlerinden gelen binlerce aşiret savaşçısının Suveyda'daki cephe hatlarına ulaşmasının ardından ortaya çıktı. Bu vilayetler, Kürt-Arap ittifakı bağlamında SDG ve Suriye hükümeti tarafından ortaklaşa kontrol ediliyor.

dfrgthyu7
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG), 2024 yılında Rakka kentindeki Arap aşiretlerinin şeyhleri ve liderleri için bir program düzenledi. (Şarku’l Avsat)

Arap Şammar aşiretinin şeyhi Şeyh Mani Hamidi Deham el-Cerba'ya göre Suveyda'daki olayların Cezire bölgesindeki durumla ilişkilendirilmesi söz konusu olamaz. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan el-Cerba, “SDG'nin ve lideri Mazlum Abdi'nin bu zor ve son derece hassas aşamada siyasi uzlaşma ve dengelerin sağlanmasındaki rolüne değer veriyoruz. Ortaklığımız sayesinde bölgemiz ve tüm halkımız için tarihi bir başarı olarak kabul edilen mutabakatlara ulaşmayı başardık” ifadelerini kullandı.

Çoğunlukla Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan Şammar aşireti, 2013 yılında kurulan ve doğudaki Irak sınırı boyunca Kamışlı'nın doğusundaki Tel Elo ve Tel Tahmis köylerinde konuşlanmış tahmini 7-10 bin savaşçısı olan es-Sanadid güçlerine bağlıdır. Aşiret, Rakka ve Deyrizor kentlerinden yerel Arap gruplarla birlikte SDG'nin kurucu ortakları arasında yer alıyor.

Şeyh el-Cerba sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yıllar boyunca, kendimizi toprağın kardeşleri olarak adlandırdığımız bir aşamaya ulaştık. Çünkü bizler aynı bölgenin evlatlarıyız ve bu bölgenin tüm bileşenleri arasında kardeşlik ruhuyla birleşen ortak bir davanın sahipleriyiz.”

SDG Ekim 2015'te yayınladığı ilk bildiride kendisini ‘Arapları, Kürtleri, Suriyelileri ve Suriye coğrafyasındaki diğer tüm bileşenleri bir araya getiren, tüm Suriyeliler için ortak bir ulusal askeri güç’ olarak tanımladı. SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart'ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile güçlerini ve sivil idareyi bu yılın sonuna kadar Savunma Bakanlığı ve devlet kurumlarının yapılarına entegre etmek üzere tarihi bir anlaşma imzaladı.

Raman Araştırma Merkezi'nde (Raman Center) Kürt meseleleri konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Bedr Mulla Reşid, SDG'nin kuruluşundan bu yana aşiret niteliğindeki Arap askeri konseyleriyle ittifaklara dayandığını açıkladı. Şarku’l Avsat'a konuşan Reşid, “Suveyda'daki olaylar Suriye'nin kuzeydoğusundaki ittifakları kesinlikle etkileyecek. Şam hükümetinin, Cezire bölgesinde yerel bir aktörün yokluğunda SDG üzerindeki baskısını artırmak için yeni gerçeklikten yararlanmaya çalışması da dahil olmak üzere çeşitli senaryolar ortaya çıkabilir” dedi.

fghyjuı
Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kenti el-Velde, Elbu Şaban ve el-Fedaile aşiretlerine ev sahipliği yapıyor. (Şarku’l Avsat)

Reşid, ABD'nin durumu istikrara kavuşturma çabaları, Suriye'ye yönelik ekonomik yaptırımların kısmen kaldırılması ve Türkiye'deki Kürtlerle yürütülen barış sürecine dikkat çekerek mevcut koşullar altında bir aşiret ayaklanması olasılığını dışladı. Reşid, ülkenin kuzeydoğusundaki Suveyda'da yaşananların tekrarlanmasını engelleyen başka faktörlerin de bulunduğuna işaret ederek, Suveyda'daki gibi yerel bir askeri grubun ve bu eğilimi destekleyen bölgesel bir tarafın bulunmadığına dikkat çekti. Reşid sözlerine şöyle devam etti: “ABD Suriye'nin istikrarını korumaya çalışıyor ve Türkiye şu anda PKK ile barış süreciyle meşgul; kendi iç sürecini etkilememek için SDG bölgelerinde tam ölçekli bir çatışmayı desteklemeyecektir.”

Aşiret liderleri, Suriye'nin birlik ve bütünlüğüne vurgu yaptı

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Cezire ve Fırat bölgeleri, başta el-Bakara, Tay, Şammar, Cis, el-Akidat, el-Velde ve Elbu Şaban olmak üzere Arap aşiretleriyle doludur. Ancak bu aşiretler savaşın son yıllarında ciddi bölünmeler yaşadılar. Geçen yılın yaz aylarında, el-Akidat aşireti lideri Musab el-Hifl'in kardeşi İbrahim el-Hifl'in, eski Suriye rejimi ve İranlı milislerin desteğiyle SDG'ye karşı yerel aşiretler ve savaşçılarla ittifak kurarak askeri bir isyana öncülük etmesinin ardından kanlı çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda yüzlerce sivil ve silahlı unsur öldürüldü.

sdfgthy
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)

Ancak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İhtiyar Heyeti Başkanı ve Haseke'deki Arap Cabur aşiretinin danışmanı Ekrem Mahşuş ez-Zuba, ister Deyrizor'da ister Rakka'da olsun SDG ile yerel aşiretler arasında herhangi bir çatışma yaşanması ya da aşiret savaşçılarının Suveyda cephesinden Cezire bölgesine hareket etmesi ihtimaline ilişkin şunları söyledi: “Bu çağrılar ve hareketler Arap aşiretlerinin değerlerini temsil etmiyor. Burada Arap, Kürt ve Hıristiyan bölge bileşenlerinin kanı, tarihi direnişte ve DEAŞ terörünün yenilgiye uğratılmasında birbirine karıştı. Hepimiz tek bir halk olarak kalacağız ve ülkemize ve güçlerimize bağlı kalacağız”.

Ez-Zuba, SDG'nin tüm bileşenleri temsil ettiğini belirterek, “Birçok tarafın fitne çıkarma çabalarına rağmen kuzey ve doğu bileşenleri ile askeri güçler arasında çatlak yaratma çabalarını reddediyoruz” dedi. Özyönetim bölgelerini diğer bölge ve vilayetlere kıyasla en istikrarlı bölgeler olarak değerlendiren ez-Zuba, toprağın sahibinin kendileri olduğuna dikkat çekti. Ez-Zuba, “Kaderimizi biz belirleriz, sosyal medya sayfaları değil. Aşiret ya da kabile, bölge dışından kişiler tarafından değil, sahada kim varsa onlar tarafından temsil edilir. Biz Suriye topraklarının birlik ve bütünlüğünü vurguluyoruz… Hiç kimse vatanseverliğimize dil uzatamaz” şeklinde konuştu.

dfrgtyu
Arap el-Velde aşiretinin şeyhi Şeyh Hamid el-Ferac (Şarku’l Avsat)

Tabka ve Rakka vilayetindeki Arap el-Velde aşiretinin şeyhi Şeyh Hamid el-Ferac da Şeyh el-Cerba ve ez-Zuba’nın sözlerine katılarak, özerk yönetim bölgelerindeki Arap aşiret mensuplarının SDG'ye desteğini yineledi. “Buradaki tüm Arap aşiretleri ve bileşenleri, bölgelerimizin güvenlik ve istikrarını bozmaya çalışan tüm gündemlere karşı SDG ile dayanışma içindedir” diyen Şeyh el-Ferac, aşiret mensuplarına şu çağrıda bulundu: “Yönetim bölgelerindeki istikrarı her gün baltalamaya çalışan projelere karşı durmak için herkesin birleşmesi gerekiyor. SDG terörizmi ortadan kaldırdı, bölge halkının güvenliğini koruyor ve mevcut imkanlar doğrultusunda tüm hizmetleri sağlıyor.”

Elbette Arap aşiretlerinin SDG yanlısı tutumları ortak değil. Zira özerk yönetim bölgelerinin dışında yaşayan aşiret üyeleri arasında SDG'nin kontrolünü açıkça reddeden ve bölgelerinin Şam'daki Ahmed eş-Şera hükümetine devredilmesini destekleyenler de var.