Mısır’da keşfedilen mumyanın yanındaki baston şaşkınlığa neden oldu

(Açık Baskı Dergisi)
(Açık Baskı Dergisi)
TT

Mısır’da keşfedilen mumyanın yanındaki baston şaşkınlığa neden oldu

(Açık Baskı Dergisi)
(Açık Baskı Dergisi)

Doktorlar tarafından felç sonrası önerilen rehabilitasyon önlemleri arasında, yürümeyi yeniden öğrenirken stabilite ve vücut ağırlığına yardımcı olmak için bacak desteklerine ek olarak yürüteç veya koltuk değneği kullanımını gerektirebilecek hareket egzersizleri yer alıyor.
Şaşırtıcı olan ise İspanya’daki Alcala, ABD’deki New Jersey ve Kahire'deki Amerikan üniversitelerinden ortak bir araştırma ekibinin keşfiyle ortaya çıkan, eski Mısırlıların felç hastalarının rehabilitasyonu için bu prosedürleri bilmesiydi. Bu, İspanya-Mısır ortak misyonu tarafından Luksor’da, Nil nehrinin batı kıyısında yer alan Dra' Abu al-Naga'nın mezarlıklarında çalışan 25’inci aileye ait Mısırlı bir mumyanın bulunmasıyla ortaya çıktı.
Ind-6833 numarasıyla kayda geçen mumya, erken 18’inci hanedana (MÖ 1550-1292) ait olan Heri'nin (TT 12) mezarında bulunan 17 mumyalanmış ceset arasında bulundu. Araştırmacılar, mumya üzerinde radyografiksel görüntüleme (röntgen) ve testler yaptıktan sonra bilimsel literatürdeki inme (felç) hastalığı ile ilgili en eski vaka olduğu için mumyayı benzersiz olarak nitelendirdiler. Araştırmacıların bulguları bununla da sınırlı değildi. Ayrıca vücudun sol tarafında hemiplejiye neden olan yaralanmanın sonuçlarıyla başa çıkmak için yapılan benzersiz uygulamaları da ortaya çıkardılar.
World Neurosurgery dergisinin son sayısında yayımlanan çalışmada araştırmacılar, mumya ile birlikte bulunan bastondan yola çıkarak doktorların şu an önerdiklerine oldukça benzeyen, bastonun ayak desteği olarak kullanılması şeklindeki prosedürleri tanımladılar.
Araştırmacılar, mumyanın 25 ila 40 yaşları arasında bir kadına ait olduğunu ve yüksek nitelikte bir mumyalama uygulandığını söylediler. Mumyalama ve iç çıkarma sürecinin dikkatli bir şekilde yapıldığı kaydedildi. Mumyalanan kadının hayatının sonlarında felç geçirdiği ve sonrasında birkaç yıl yaşadığı bildirildi.
Tarihçi ve Mısırbilimci Bassam El-Şamma söz konusu keşif hakkında şu değerlendirmede bulundu:
"Eski Mısırlılar, bazı tıbbi müdahalelerin uygulanmasında öncüydü. Bu durum garip değil. Edwin Smith tıbbi papirüsünde belirtildiği gibi; beynin ilk kez doğru bir tanımını yapanlar da Mısırlılardı. Başında, kafatası kemiklerine ulaşan ve kemiklerin zedelenmiş olduğu açık bir yaradan muzdarip bir adamı muayene ederseniz ve kafatasının iç kısımları (beyni) ortaya çıkmışsa, yarayı elinizle hissedersiniz. Beynin yaranın alt kısmındaki yüzeyinin bir potadaki erimiş bakır yüzeyi gibi göründüğünü görür ve parmak uçlarınızla kan akışını hissedersiniz. Bu kafatası kemikleri henüz tam gelişmemiş, yeni doğmuş bir bebeğin başının üzerine elinizi koyduğunuzda hissettiğinizle aynıdır.”
El-Şamma, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Bu keşif, bazılarının eski Mısır'ın ülkenin Nubiya işgali sırasında 25’inci hanedanlık döneminde bir düşüşe tanık olduğu yönündeki iddialarını çürütüyor. Bunun nedeni, keşfin o döneme ait olması ve mezarlarda bulunduğunda genellikle dini ve ideolojik olarak yorumlanan eski Mısır'daki bastonların tarihini yeniden çalışmak için önemli bir bulgu niteliği taşıması. Ayrıca bastonların tıbbi işlevleri olabileceğini de gösteriyor.”



Neandertallerin sonunu kan grupları mı getirdi?

Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)
Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)
TT

Neandertallerin sonunu kan grupları mı getirdi?

Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)
Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)

Bilim insanları Neandertallerin soyunun tükenmesine, kan gruplarının yol açmış olabileceğini tespit etti.

Modern insanların en yakın akrabalarından Neandertaller, onbinlerce yıl boyunca Avrasya'da yaşadıktan sonra yaklaşık 40 bin yıl önce ortadan kalktı.

Bilim insanları tam olarak neden yok olduklarını anlamaya çalışırken, Aix-Marseille Üniversitesi'nden bir ekip, kan gruplarına odaklandıkları yeni bir araştırma yürüttü.

Araştırmacılar, kan gruplarının arkasındaki genetik yapıyı anlamak adına 20 bin ila 120 bin yıl önce yaşamış Neandertallerin ve modern insanların genomlarını diziledi. 

Hakemli dergi Scientific Reports'ta 23 Ocak Perşembe günü yayımlanan makaleye göre Homo sapiens, Afrika'dan ayrılıp Avrasya'ya yayılmaya başladıktan kısa süre sonra Rh kan grubu sisteminde yeni varyantlar geliştirdi. Ancak bu genetik varyantlar, uzun zamandır bölgede yaşayan Neandertallerde saptanmadı. 

Rh kan grubu sistemi, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyindeki belirli antijenlere (protein veya şeker) dayanıyor. Örneğin D antijeni, Rh-pozitif kan grubundaki insanlarda varken, Rh-negatif olanlarda bulunmuyor. 

Yeni çalışmada Neandertallerin, modern insanlarda çok nadir görülen bir Rh kan grubuna sahip olduğu tespit edildi. 

Ayrıca bu eski insan türünün kan grubu çeşitliliğinin, Homo sapiens'e kıyasla çok daha düşük olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılar, grup içindeki kan gruplarının 80 bin yıl boyunca büyük ölçüde aynı kaldığını söylüyor.

Bilim insanları bunların, Neandertallerin sonunun gelmesinde rol oynadığından şüpheleniyor. 

Makalenin başyazarı Stéphane Mazières, "Neandertal bir kadının, Homo sapiens veya Denisova insanı bir erkekle çiftleştiği her durumda, yenidoğanın hemolitik hastalığı görülme riski yüksek" diyerek ekliyor:

Bu durum Neandertal nüfusunun ölümüne katkıda bulunmuş olabilir.

Anneyle bebeğin kan grubu uyuşmadığında ortaya çıkan yenidoğanın hemolitik hastalığında, sarılık, anemi, beyin hasarı ve hatta ölüm görülebiliyor.

Araştırmacılar kan grubu çeşitliliğinin, Neandertallerin yok oluşunu hazırlarken Homo sapiens'in hayatta kalmasını sağlamış olabileceğini de düşünüyor. 

Mazières, "Günümüzde bazı kan grupları; kolera, sıtma, bir tür mide gribi virüsü ve son zamanlarda gördüğümüz gibi Kovid gibi patojenlere karşı avantaj sağlıyor" diye açıklıyor:

Bu nedenle, ilk Sapienslerdeki kan gruplarının, dünyaya yayılıp yeni ortamlarla karşılaşırken onları yeni bir cephanelikle donatmış olabileceğini düşünebiliriz.

Independent Türkçe, IFLScience, Live Science, Discover Magazine, Scientific Reports