Libya’da protestolar şiddetleniyor: Parlamento binasına yapılan baskında ele geçirilen gizli belgeler halkın siyasilere öfkesini artırdı

31 siyasi parti, halkın iradesine saygı gösterilmesi, başkanlık ve milletvekili seçimlerinin bir an önce yapılması taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı

Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)
Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)
TT

Libya’da protestolar şiddetleniyor: Parlamento binasına yapılan baskında ele geçirilen gizli belgeler halkın siyasilere öfkesini artırdı

Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)
Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)

Zayed Hediyye
1 Temmuz Cuma günü Tobruk şehrinde meydana gelen olaylar, özellikle de öfkeli protestocuların parlamento binasına girerek burayı ateşe vermesi, ülkede siyasi bir deprem tehdidi oluşturmaya devam ediyor. Binada gizli belgelerde ortaya çıkan şok edici ayrıntılar ise halkın egemen siyasi sınıfa karşı öfkesini artırarak bu sınıfın istifası çağrılarını körükledi.
Diğer yandan Trablus'taki protestocular, siyasi kurumların dağıtılması ve acilen seçimlere gidilmesi gibi talepleri bir an önce gerçekleşmediği taktirde Şehitler Meydanı'nda çadır kuracaklarını ve sivil itaatsizliğe başlayacaklarını açıkladı.

Şaşırtıcı belgeler
Binaya girişleri ardından protestocuların eline geçen belgeler, halkın kemer sıktığı, ülkedeki siyasi çatışmaların sonuçlarına zar zor katlandığı sırada meclis üyelerinin ise gıda, ulaşım ve kişisel fayda hususlarında milyonlarca Libya dinarı değerindeki savurganlığını ortaya çıkardı. Bu belgeler Libya'daki bazı aktivistler ve haber siteleri tarafından yayınlandı. Protestoculardan birinin yayınladığı görüntülere göre bazı belgeler; yiyecek, içecek, şahsi arabalara alınan benzin gibi hususlarda parlamento üyeleri için 69 milyon Libya dinarı (14 milyon dolar) harcandığını gösterdi. Ancak bu miktarın karşılanması için harcanan süre ise belirtilmedi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, diğer bazı belgeler ise parlamentonun geçtiğimiz sene her milletvekiline lüks birer araba sağlanması için araba ithal edilmesi yönünde özel bir şirketle sözleşme imzaladığını, bu kapsamda minimum 1 milyon 600 bin Libya dinarı (333 bin dolar) değerinde maliyetin kaydedildiğini ortaya çıkardı.

İnceleme çağrısı
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Libyalı araştırmacı ve akademisyen Muhammed el-Anezi, “Protestocuların görüş ve taleplerini barışçıl bir şekilde ifade etme haklarını savunmuş, binaya zorla girilmesi ve buranın ateşe verilmesi konusundaki çekincelerimi dile getirmiştim. Ancak burada elde edilen belgelerin yayınlanmasının ardından ortaya çıkan mali saçmalık karşısında herkes gibi ben de şoktayım. Kamu parasının benim önemsiz olarak gördüğüm bu alanlardaki israfının araştırılması yönünde yasal işlem başlatılmasını talep ediyorum. Zirâ diğer yandan ise vatandaş boğucu krizlerle, likidite eksikliğiyle, sayısız felaketle boğuşuyor” vurgusunda bulundu.

Yasal kovuşturma
Tobruk'ta parlamento binasını ateşe veren protestocuların belirli bir talep olmaksızın parlamento binasına girdikleri iddiasında bulunan Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ise bu kişilere kovuşturma tehdidinde bulundu. Salih aynı zamanda, “Temsilciler Meclisi binasının ateşe verilmesi, yasama yetkisini devirmek için önceden tasarlanmış bir eylemdir. Sorumluluğu eski rejim destekçileri taşımaktadır. Temsilciler Meclisi, burayı ateşe verenlerle yasaya uygun bir şekilde ilgilenecek. Bundan hiçbiri kurtulamayacak” dedi.
Protestocuların taleplerinin Temsilciler Meclisi ile değil, yürütme makamıyla ilgisi olduğunu vurgulayan Salih, Dibeybe hükümetinin iktidarı Başağa başkanlığındaki hükümete devretmemesi nedeniyle hizmetlerin aksadığını öne sürdü.

Artan protestolar
Başta Trablus olmak üzere şuan çoğu bölgedeki protestoları koordine eden Baltris Hareketi, Başkanlık Konseyi ile yaptığı görüşmenin ardından tüm meydanlarda gösteri yapmaya devam etme niyetini açıkladı. Aynı zamanda Şehitler Meydanı’nda çadır kurmaya başladıklarını vurguladı. Baltris Hareketi Sözcüsü Ömer et-Taraban, dün öğleden sonra tüm Libya şehirlerinde sivil itaatsizliğin başladığını doğruladı. Ayrıca protestoların vatandaşların çektiği acılardan ve mevcut siyasi ve ekonomik krizin devamını reddetmelerinden kaynaklandığına dikkat çekti.

Ordudan açıklama
Bingazi’de Ordu Genel Komutanlığı, Libya krizinin alevlenmesi, vatandaşa sağlanan düşük hizmet ve yaşam standardı ışığında meşru talepleri ifade eden değişim talebindeki halk hareketine desteğini açıkladı. Söz konusu açıklamada, “Ordu Genel Komutanlığı, ulusal güvenliğin korunmasındaki rolünden hareketle, halka doğrudan hitap etmeyi ulusal bir görev olarak görüyor. Aynı zamanda kamu ve özel tesislere zarar verilmemesi çağrısında bulunuyor. Acı gerçeklikten ve saçmalıklardan çıkış yolunun belirlenmesi için Libya halkını meşru gösterilerini düzenlemeye ve örgütlü barışçıl bir sivil harekete davet ediyor” ifadelerine başvuruldu.  
Ordu Genel Komutanlığı aynı zamanda ‘herhangi bir taraf, projelerini ve kararlarını Libyalılara empoze etmeye çalışan herhangi bir dış irade doğrultusunda tek taraflı olmaya yeltendiği taktirde Libya karar alma mekanizmasının bağımsızlığını korumak için gerekli önlemleri alacağı tehdidinde bulundu.

Genel seçimlerin hızlandırılması
Libyalı 31 siyasi parti, Cumartesi günü yaptıkları ortak açıklamada, halkın iradesine saygı gösterilmesi, başkanlık ve milletvekili seçimlerinin bir an önce yapılması taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı. Söz konusu açıklamada aynı zamanda şu ifadelere başvuruldu:
“Bu iradenin görmezden gelinmesi veya küçümsenmesi, ulusal bir ihanet ve affedilemez bir tarihi suçtur. Tüm vatandaşların gösteri yapma, eylem düzenleme, barışçıl, organize ve sürekli protestoda bulunma hakkını, söz konusu talepleri yerine getirilinceye kadar sivil itaatsizlik ilanlarını destekliyoruz. Bugün kaydedilen başarısızlıktan tarihsel ve yasal düzeyde tamamıyla Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi sorumludur; zira anayasal bir temeli onaylayamamış, başkanlık ve yasama seçimlerinin yapılması için belirli bir tarihte anlaşamamışlardır. Libya krizine yönelik negatif uluslararası müdahaleleri, bilhassa dikte amaçlı girişimleri, beyan veya öneri şeklinde olsalar dahi reddediyoruz.”

Uluslararası tutumlar
Uluslararası taraflar Libya halkının barışçıl protesto hakkını çoğunlukla destekliyor ve siyasi yetkililerin halkın taleplerini ciddiye almasını istiyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams, konuyla ilgili açıklamasında, “Libya'daki siyasi aktörlerin artık kulak vereceğini umuyorum. Bu protestolar, siyasi sınıfa farklılıklarını bir kenara bırakıp Libya halkının istediği seçimleri yapması yönünde açık bir çağrıdır” dedi. Ancak parlamento binasına baskın yapılması gibi bozgun ve sabotaj eylemlerinin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Williams, “Huzurun korunması, Libya liderliğinin protestolar konusunda sorumluluğu alması ve tüm tarafların temkinli olması gerekiyor” dedi.   
İtalya'nın Libya Özel Temsilcisi Nicola Orlando ise “Libya'da kaydedilen protestolar, tüm siyasi sınıfa bir uyanış çağrısıdır. Vatandaşların hayatını etkileyen bölünmelerin ve seçimleri geciktiren siyasi anlaşmazlıkların durdurulması önemli. Halkın iradesini ifade eden protestolar barışçıl niteliğini korumalı, engellenmemeli” vurgusunda bulundu.

Siyasi mücadelenin yansımaları
BM Libya eski Özel Temsilcisi Tarık Mıtri ise “Libya'daki protestolar, Libyalıların endişelerine cevap vermek yerine siyasi çatışmayı organize etmekle meşgul olunmasından kaynaklanıyor. Son olaylar gösteriyor ki iktidar mücadelesini düzenlemek ve paylaşmakla meşgul olan siyasi süreç, Libyalıların gerçek kaygılarına yanıt verme noktasında pek de bir şey başaramamıştır. Devlet kurumlarının inşası, uzun yıllardır otoritenin teşkil edilmesinin önüne geçmemiştir” açıklamalarında bulundu.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.