Libya’da protestolar şiddetleniyor: Parlamento binasına yapılan baskında ele geçirilen gizli belgeler halkın siyasilere öfkesini artırdı

31 siyasi parti, halkın iradesine saygı gösterilmesi, başkanlık ve milletvekili seçimlerinin bir an önce yapılması taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı

Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)
Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)
TT

Libya’da protestolar şiddetleniyor: Parlamento binasına yapılan baskında ele geçirilen gizli belgeler halkın siyasilere öfkesini artırdı

Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)
Başkent Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi yolsuzluğa karşı sloganlar attı (AFP)

Zayed Hediyye
1 Temmuz Cuma günü Tobruk şehrinde meydana gelen olaylar, özellikle de öfkeli protestocuların parlamento binasına girerek burayı ateşe vermesi, ülkede siyasi bir deprem tehdidi oluşturmaya devam ediyor. Binada gizli belgelerde ortaya çıkan şok edici ayrıntılar ise halkın egemen siyasi sınıfa karşı öfkesini artırarak bu sınıfın istifası çağrılarını körükledi.
Diğer yandan Trablus'taki protestocular, siyasi kurumların dağıtılması ve acilen seçimlere gidilmesi gibi talepleri bir an önce gerçekleşmediği taktirde Şehitler Meydanı'nda çadır kuracaklarını ve sivil itaatsizliğe başlayacaklarını açıkladı.

Şaşırtıcı belgeler
Binaya girişleri ardından protestocuların eline geçen belgeler, halkın kemer sıktığı, ülkedeki siyasi çatışmaların sonuçlarına zar zor katlandığı sırada meclis üyelerinin ise gıda, ulaşım ve kişisel fayda hususlarında milyonlarca Libya dinarı değerindeki savurganlığını ortaya çıkardı. Bu belgeler Libya'daki bazı aktivistler ve haber siteleri tarafından yayınlandı. Protestoculardan birinin yayınladığı görüntülere göre bazı belgeler; yiyecek, içecek, şahsi arabalara alınan benzin gibi hususlarda parlamento üyeleri için 69 milyon Libya dinarı (14 milyon dolar) harcandığını gösterdi. Ancak bu miktarın karşılanması için harcanan süre ise belirtilmedi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, diğer bazı belgeler ise parlamentonun geçtiğimiz sene her milletvekiline lüks birer araba sağlanması için araba ithal edilmesi yönünde özel bir şirketle sözleşme imzaladığını, bu kapsamda minimum 1 milyon 600 bin Libya dinarı (333 bin dolar) değerinde maliyetin kaydedildiğini ortaya çıkardı.

İnceleme çağrısı
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Libyalı araştırmacı ve akademisyen Muhammed el-Anezi, “Protestocuların görüş ve taleplerini barışçıl bir şekilde ifade etme haklarını savunmuş, binaya zorla girilmesi ve buranın ateşe verilmesi konusundaki çekincelerimi dile getirmiştim. Ancak burada elde edilen belgelerin yayınlanmasının ardından ortaya çıkan mali saçmalık karşısında herkes gibi ben de şoktayım. Kamu parasının benim önemsiz olarak gördüğüm bu alanlardaki israfının araştırılması yönünde yasal işlem başlatılmasını talep ediyorum. Zirâ diğer yandan ise vatandaş boğucu krizlerle, likidite eksikliğiyle, sayısız felaketle boğuşuyor” vurgusunda bulundu.

Yasal kovuşturma
Tobruk'ta parlamento binasını ateşe veren protestocuların belirli bir talep olmaksızın parlamento binasına girdikleri iddiasında bulunan Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ise bu kişilere kovuşturma tehdidinde bulundu. Salih aynı zamanda, “Temsilciler Meclisi binasının ateşe verilmesi, yasama yetkisini devirmek için önceden tasarlanmış bir eylemdir. Sorumluluğu eski rejim destekçileri taşımaktadır. Temsilciler Meclisi, burayı ateşe verenlerle yasaya uygun bir şekilde ilgilenecek. Bundan hiçbiri kurtulamayacak” dedi.
Protestocuların taleplerinin Temsilciler Meclisi ile değil, yürütme makamıyla ilgisi olduğunu vurgulayan Salih, Dibeybe hükümetinin iktidarı Başağa başkanlığındaki hükümete devretmemesi nedeniyle hizmetlerin aksadığını öne sürdü.

Artan protestolar
Başta Trablus olmak üzere şuan çoğu bölgedeki protestoları koordine eden Baltris Hareketi, Başkanlık Konseyi ile yaptığı görüşmenin ardından tüm meydanlarda gösteri yapmaya devam etme niyetini açıkladı. Aynı zamanda Şehitler Meydanı’nda çadır kurmaya başladıklarını vurguladı. Baltris Hareketi Sözcüsü Ömer et-Taraban, dün öğleden sonra tüm Libya şehirlerinde sivil itaatsizliğin başladığını doğruladı. Ayrıca protestoların vatandaşların çektiği acılardan ve mevcut siyasi ve ekonomik krizin devamını reddetmelerinden kaynaklandığına dikkat çekti.

Ordudan açıklama
Bingazi’de Ordu Genel Komutanlığı, Libya krizinin alevlenmesi, vatandaşa sağlanan düşük hizmet ve yaşam standardı ışığında meşru talepleri ifade eden değişim talebindeki halk hareketine desteğini açıkladı. Söz konusu açıklamada, “Ordu Genel Komutanlığı, ulusal güvenliğin korunmasındaki rolünden hareketle, halka doğrudan hitap etmeyi ulusal bir görev olarak görüyor. Aynı zamanda kamu ve özel tesislere zarar verilmemesi çağrısında bulunuyor. Acı gerçeklikten ve saçmalıklardan çıkış yolunun belirlenmesi için Libya halkını meşru gösterilerini düzenlemeye ve örgütlü barışçıl bir sivil harekete davet ediyor” ifadelerine başvuruldu.  
Ordu Genel Komutanlığı aynı zamanda ‘herhangi bir taraf, projelerini ve kararlarını Libyalılara empoze etmeye çalışan herhangi bir dış irade doğrultusunda tek taraflı olmaya yeltendiği taktirde Libya karar alma mekanizmasının bağımsızlığını korumak için gerekli önlemleri alacağı tehdidinde bulundu.

Genel seçimlerin hızlandırılması
Libyalı 31 siyasi parti, Cumartesi günü yaptıkları ortak açıklamada, halkın iradesine saygı gösterilmesi, başkanlık ve milletvekili seçimlerinin bir an önce yapılması taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı. Söz konusu açıklamada aynı zamanda şu ifadelere başvuruldu:
“Bu iradenin görmezden gelinmesi veya küçümsenmesi, ulusal bir ihanet ve affedilemez bir tarihi suçtur. Tüm vatandaşların gösteri yapma, eylem düzenleme, barışçıl, organize ve sürekli protestoda bulunma hakkını, söz konusu talepleri yerine getirilinceye kadar sivil itaatsizlik ilanlarını destekliyoruz. Bugün kaydedilen başarısızlıktan tarihsel ve yasal düzeyde tamamıyla Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi sorumludur; zira anayasal bir temeli onaylayamamış, başkanlık ve yasama seçimlerinin yapılması için belirli bir tarihte anlaşamamışlardır. Libya krizine yönelik negatif uluslararası müdahaleleri, bilhassa dikte amaçlı girişimleri, beyan veya öneri şeklinde olsalar dahi reddediyoruz.”

Uluslararası tutumlar
Uluslararası taraflar Libya halkının barışçıl protesto hakkını çoğunlukla destekliyor ve siyasi yetkililerin halkın taleplerini ciddiye almasını istiyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams, konuyla ilgili açıklamasında, “Libya'daki siyasi aktörlerin artık kulak vereceğini umuyorum. Bu protestolar, siyasi sınıfa farklılıklarını bir kenara bırakıp Libya halkının istediği seçimleri yapması yönünde açık bir çağrıdır” dedi. Ancak parlamento binasına baskın yapılması gibi bozgun ve sabotaj eylemlerinin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Williams, “Huzurun korunması, Libya liderliğinin protestolar konusunda sorumluluğu alması ve tüm tarafların temkinli olması gerekiyor” dedi.   
İtalya'nın Libya Özel Temsilcisi Nicola Orlando ise “Libya'da kaydedilen protestolar, tüm siyasi sınıfa bir uyanış çağrısıdır. Vatandaşların hayatını etkileyen bölünmelerin ve seçimleri geciktiren siyasi anlaşmazlıkların durdurulması önemli. Halkın iradesini ifade eden protestolar barışçıl niteliğini korumalı, engellenmemeli” vurgusunda bulundu.

Siyasi mücadelenin yansımaları
BM Libya eski Özel Temsilcisi Tarık Mıtri ise “Libya'daki protestolar, Libyalıların endişelerine cevap vermek yerine siyasi çatışmayı organize etmekle meşgul olunmasından kaynaklanıyor. Son olaylar gösteriyor ki iktidar mücadelesini düzenlemek ve paylaşmakla meşgul olan siyasi süreç, Libyalıların gerçek kaygılarına yanıt verme noktasında pek de bir şey başaramamıştır. Devlet kurumlarının inşası, uzun yıllardır otoritenin teşkil edilmesinin önüne geçmemiştir” açıklamalarında bulundu.



Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
TT

Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Lübnan Ordu Komutanlığı, siyasi otoritenin kararı doğrultusunda ordunun Litani Nehri’nin güneyindeki bölgede uygulamaya koyduğu planın birinci aşamasını ve ülke genelindeki görevlerini yerinde göstermek amacıyla, çok sayıda büyükelçi, maslahatgüzar ve askerî ataşenin katılımıyla bir saha turu düzenledi.

Pazar günü yaşanan İsrail kaynaklı gerilimin ardından dün sınır hattında büyükelçilerin ziyareti sırasında sakinlik hâkim oldu. Büyükelçilere eşlik eden Ordu Komutanı Rudolf Heykel, ordunun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.

dcfg
Büyükelçiler ve maslahatgüzarlar, Ordu Komutanı Rudolf Heykel'in silahların devletin elinde toplanmasına yönelik plana dair açıklamasını dinliyorlar. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Güney Litani Bölge Komutanlığı’ndaki toplantı, Lübnan milli marşının okunması ve ordu mensuplarından hayatını kaybedenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından Ordu Komutanı Rudolf Heykel bir konuşma yaparak katılımcıları selamladı ve temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelerin Lübnan’a gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Heykel, İsrail’in Lübnan topraklarındaki işgalinin ve süregelen saldırılarının devam ettiğine dikkat çekerek, askerî kurumun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı. Turun amacının ise sınırlı imkânlara rağmen ordunun 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararı ve çatışmaların durdurulmasına ilişkin anlaşmayı uygulama konusundaki kararlılığını ve kendisine verilen görevleri yerine getirdiğini göstermek olduğunu ifade etti.

Heykel ayrıca, Lübnan toplumunun tüm kesimleri gibi bölge halkının da orduya güvendiğini belirtti.

Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre toplantı kapsamında, ordunun Lübnan’ın farklı bölgelerindeki görevlerine, Güney Litani’deki genel duruma, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile yürütülen iş birliğine ve ateşkesin denetlenmesine ilişkin mekanizma ile koordinasyon içinde ordunun planının birinci aşamasının uygulanmasına dair bir bilgilendirme sunumu yapıldı.

Açıklamada, katılımcıların ordunun görevini yerine getirirken sergilediği profesyonellik ve disipline övgüde bulunduğu, görev uğruna canlarını ortaya koyan askerlerin fedakârlıklarını takdir ettiği belirtildi. Toplantının ardından heyet, bazı subayların eşliğinde, ordunun planı kapsamında yer alan kimi merkez ve mevzileri kapsayan bir saha turu gerçekleştirdi.

Bu tur, ordunun kısa süre önce medya mensupları için düzenlediği benzer bir ziyaretin ardından gerçekleştirildi. Söz konusu medya turunun, hükümetin silahların tek elde toplanmasına ilişkin kararı doğrultusunda yürütülen tüm faaliyetleri kamuoyuna göstermek amacı taşıdığı, özellikle ordunun güvenlik kontrolünü devralma ve durumu yönetme kapasitesini sorgulayan eleştiriler ve şüpheci yaklaşımlar karşısında bu adımın atıldığı belirtildi.

Turun, Paris’in 18 Aralık’ta Lübnan ordusuna destek amacıyla bir hazırlık konferansına ev sahipliği yapmasından üç gün önce gelmesi dikkat çekti. Konferansa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan Özel Temsilcisi Jean-Yves Le Drian, Macron’un siyasi danışmanı Anne-Claire Legendre, Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile ateşkes denetim mekanizmasına ABD adına katılan Morgan Ortagus’un katılması bekleniyor.


Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
TT

Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)

Libya’nın başkenti Trablus’ta, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) himayesinde yürütülen ‘yapılandırılmış diyalog’ sürecinin ikinci gün çalışmaları dün başladı. Oturumların bir bölümü güvenlik ve yönetim dosyalarına ayrıldı. Görüşmeler, 2011’den bu yana ülkede süren güvenlik kaosu ve siyasi bölünmüşlük ortamında yapılırken, Tobruk kentinde bir sufi zaviyesine yönelik saldırı ve türbede defnedilmiş bir şeyhin naaşının çalınmasının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla da eş zamanlı olarak gerçekleşti.

UNSMIL, Trablus’taki yapılandırılmış diyalogun üst üste ikinci gününde, yönetişim ve güvenlik başlıklarından sorumlu ekipler için eş zamanlı iki sabah oturumu düzenlendiğini açıkladı. Ekonomi, ulusal uzlaşı ve insan hakları ekiplerinin ise iki ayrı oturum daha yapması öngörülüyor.

Bu başlıklara ilişkin tartışmaların gündemi, özellikle de güvenlik dosyası, henüz netlik kazanmadı. Pazar günü başlayan yapılandırılmış diyalog, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh’in dört ay önce BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu siyasi çözüm yol haritasındaki ana süreçlerden biri olarak değerlendiriliyor.

sdfrgt
Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısından (UNSMIL)

BM himayesinde düzenlenen diyalog, Libyalı siyasetçiler arasında faydasına ilişkin süregelen tartışmaların gölgesinde yapılıyor. Daha önce Siyasi Diyalog Forumu üyesi olan Fadıl el-Emini, sürecin ülkenin geleceği açısından kritik bir eşik olduğunu belirterek, tüm Libyalı kurum ve liderlerin tereddüt etmeden sorumluluk üstlenmesi ve bu dönüm noktasının başarıya ulaşmasına samimiyetle katkı sunması gerektiğini ifade etti.

Buna karşılık Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tikbali ise ‘muhalif seslerin dışlanmasının’ diyaloğu içeriğinden arındırdığını ve süreci Libya’daki siyasi gerçekliği yansıtmayan biçimsel bir girişime dönüştürdüğünü savundu.

Bu gelişmeler, ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde Zaviye el-Arusiye’ye yönelik bir saldırının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla eş zamanlı yaşandı. Kimliği belirsiz kişiler, zaviyeye bağlı mescidi ateşe verdi, Şeyh Muhammed el-Kindi’nin türbesini açarak naaşını çaldı.

Söz konusu olay, Şubat 2011’de başlayan devrimden bu yana tekrarlanan türbe ve mezarlara yönelik saldırılar dosyasını yeniden gündeme taşıdı.

Sosyal medyada yayımlanan bir videoda, Zaviye el-Arusiye mensupları, saldırıdan ismini vermedikleri ve DEAŞ’a yakın aşırı bir ideolojiyi benimseyen bir grubu sorumlu tuttuklarını açıkladı. Açıklamada, Tobruk’taki güvenlik birimleri ile Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapıldı.

Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi ise olayı, 14 yılı aşkın süredir devam ettiğini belirttiği ve Ehl-i Beyt, sahabe ve evliyaya ait kabirlerin açılmasını, cami ve zaviyelerin yakılıp yıkılmasını, ölülerin kemiklerine yönelik saldırıları ve bunların bilinmeyen yerlere gömülmesini kapsayan ‘uğursuz bir kampanyanın’ parçası olarak niteledi.

Öte yandan geçtiğimiz ağustos ayında Zliten kentinde, Kur’an-ı Kerim ezberi yapılan bir zaviyeyi de barındıran önemli dini yapılardan biri olan Miftah es-Sıfrani türbesi bombalanmış, saldırı sonucunda türbe tamamen yıkılmış, ancak can kaybı yaşanmamıştı.

5th
Tobruk'ta bir Sufi şeyhinin medfun olduğu zaviyenin mescidinde vandalizm izleri (Facebook)

Doğu Libya’daki yetkililerin sessizliği sürerken, Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi, yaşananların sorumluluğunun yetkililere ait olduğunu belirterek, farklı kentlerdeki zaviye ve türbelerin sorumlularını ‘acil önlemler almaya’ çağırdı. Konsey, olayı mezar soygunculuğu olgusunun geri dönüşüne işaret eden bir ‘alarm zili’ olarak nitelendirdi.

Şeyh Ahmed Muhammed İmran el-Kindi, 1917 yılında Zliten kentinde doğdu. Tobruk’ta yaşamış önde gelen mutasavvıflardan biri olan el-Kindi, buradaki Zaviye el-Arusiye’nin yenilenmesine katkı sundu ve 2007 yılında hayatını kaybetti.

Siyasi aktivist Usame eş-Şuhumi ise saldırının zamanlamasına dikkat çekerek, olayın kentin belediye seçimleriyle meşgul olduğu bir dönemde, sabah namazı öncesinde gerçekleştirilmesi ve mezarın açılmasının ardından dini miras eserleri barındıran bir kütüphanenin yakılmasının, bunun rastlantısal değil organize bir eylem olduğuna işaret ettiğini söyledi. Şuhumi, yaşananların ‘dini sembolizme olduğu kadar ilme ve bilgiye yönelik çifte bir düşmanlığı yansıttığını’ ifade etti.

Şuhumi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, hedef alınan zaviyenin herhangi bir kışkırtıcı ya da siyasi faaliyette bulunmadığını, nefret ya da tekfir söylemi benimsemediğini, aksine zikir ve Kur’an eğitimi verilen bir mekân olduğunu ve ziyaretçilerinin barışçıl, sade vatandaşlar olduğunu dile getirdi.

Öte yandan güvenlik alanında da gelişmeler yaşandı. Cenzur’da Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun binasına RPG’lerle düzenlenen saldırı maddi hasara yol açtı ancak can kaybı yaşanmadı. Kurum, olayı ‘kendilerini sindirmeye ve reform sürecini baltalamaya yönelik bir girişim’ olarak niteleyerek acil soruşturma ve binalarının korunmasını talep etti. Saldırı, resmi makamlar ve insan hakları çevreleri tarafından kınanırken, faillerin takibine yönelik taahhütler de yinelendi.

Bu çerçevede, merkezi Bingazi’de bulunan Usame Hammad başkanlığındaki Libya İstikrar Hükümeti (LİH), 2013 yılında verilen uluslararası tahkim kararıyla bağlantılı Kuveytli el-Harafi şirketi dosyasıyla ilgili olarak acil bir dizi hukuki ve yargısal işlem başlattığını duyurdu.

Hükümetten yapılan açıklamada, 2006 yılında imzalanan yatırım sözleşmesinin feshi için dava açılmasının yanı sıra, tahkim sürecinde devlet güvenliğini ve kamu maliyesini ilgilendiren, dolandırıcılık ve danışıklılık boyutuna varan ağır ihlaller ile usul hatalarını ortaya koyan yeni belgelere dayanarak tahkim kararına itiraz edilmesinin de bu kapsamda yer aldığı belirtildi.

Açıklamada, ulusal egemenliğin ve kamu malının korunması konusundaki kararlılık vurgulanırken, dün Bingazi Kuzey Mahkemesi’nin ihtiyati ve acele işler dairesi tarafından verilen ve ulusal yargı nezdindeki dava sonuçlanana kadar tahkim kararına ilişkin tüm işlemlerin durdurulmasını öngören kararın ardından, iç ve dış bağlantılı tüm sorumluların takibinin sürdürüleceği ifade edildi.

Söz konusu dava, 2006 yılında Libya Turizm Kurumu ile el-Harafi şirketi arasında, Tacura’da bir turizm projesinin hayata geçirilmesi amacıyla imzalanan yatırım sözleşmesine dayanıyor. Libya makamlarının 2010 yılında sözleşmeyi iptal etmesi üzerine şirket uluslararası tahkime başvurmuş, 2013 yılında Kahire’de verilen tahkim kararıyla Libya’nın yaklaşık 937 milyon dolar tutarında, doğrudan zararlar, yoksun kalınan kârlar ve faizleri kapsayan bir tazminat ödemesine hükmedilmişti.

Bunun ardından, kararın uygulanması ve geçersizliği konusunda Mısır ve Avrupa’daki mahkemeler nezdinde uzun süren hukuki mücadeleler yaşanmış, taraflar karşılıklı olarak hukuki ihlallerin bulunduğu yönünde suçlamalarda bulunmuştu.


Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)

Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin anayasal sınırlar içinde, en fazla üç ay içinde yeni hükümeti kurma sürecinde karşılaştığı karmaşıklıklar göz önüne alındığında, "çerçeve" güçlerine yakın üst düzey bir yetkili, yeni hükümete eski bir başbakanın liderlik etmesi olasılığını dışlamıyor.

Yetkili, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Şii güçlerin "özellikle mevcut ve beklenen yerel ve bölgesel zorluklar göz önüne alındığında, ülkenin en üst düzey yürütme pozisyonunu üstlenecek deneyimli bir isim istediklerini" söyledi. Yetkili, "Koordinasyon Çerçevesi içindeki güçlerin, daha önce başbakanlık yapmış olan Nuri el-Maliki, Muhammed es-Sudani, Haydar el-İbadi veya Mustafa el-Kazımi gibi isimlerden birini ve daha az ölçüde, Ekim protestolarının ardından görevinden alınan Adil Abdul-Mehdi'yi seçebileceği" olasılığını da dışlamadı.