Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Putin savaş sahasında yenildiğinde müzakere masasına oturacak’

Ukrayna Dışişleri Bakanı: Rusya nükleer silah kullanmayacak. Rusya’nın tehditleri uluslararası arenadan tecrit edilmesini gerektiriyor.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba
Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba
TT

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Putin savaş sahasında yenildiğinde müzakere masasına oturacak’

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba
Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, uluslararası toplumun Rusya'ya karşı ekonomisini ve kabiliyetlerini baltalayacak ve onu siyasi bir çözüme başvurmaya zorlayacak daha sert yaptırımlar uygulayarak savaşı durdurmayı başaracağına dair göreceli bir iyimserlik sergiliyor. Ancak bu iyimserliğe rağmen Rusya-Ukrayna savaşında dünyanın gerek savaşın uzaması, gerek savaşın küresel gıda açığını, üretimini, fiyatlarını ve emtia ve enerji tedarik zincirlerinin hareketliliğini artırması, gerekse nükleer silahlar dahil olmak üzere silahlanma yarışının hız kazanması açısından olsun en kötü senaryoya doğru ilerlediği ortada.
Kuleba, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, karmaşıklıklarla umutların iç içe geçtiği bir dil kullandı. Ukraynalı Bakan, röportaj aracılığıyla ortak olarak nitelendirdiği ülkeleri, Ukrayna’ya gelişmiş uçaksavar ve füzesavar sistemleri sağlamaya çağırdı. Savaşın ülkesinde neden olduğu ekonomik ve altyapı kayıplarının bir trilyon doları aştığını tahmin eden Kuleba,  savaşın yakın bir gelecekte sona ereceğini düşünmediğini ifade etti. Diğer yandan Suudi Arabistan, bölgedeki bazı devlet başkanları ve krallarıyla üst düzey bir zirvenin yapılacağı resmi bir ziyarette ABD Başkanı Joe Biden'ı ağırlamaya hazırlanırken bölgenin bir süredir boğuştuğu diğer krizler arasında Ukrayna-Rusya savaşı krizine siyasi bir çözüm umudu doğabilir.
Kuleba, 1 Haziran’da Körfez ülkeleri ile Ukrayna arasında yapılan ortak bakanlar toplantısında, Rusya'nın uluslararası toplum üzerinde bir savaş ve baskı aracı olarak kullandığını düşündüğü mevcut küresel gıda ve enerji sorununun çözümünde Körfez ülkelerinin aktif rol oynamasını umduğunu ifade etmişti. Ülkesinin, tahıl ve enerji güvenliği gibi acil konuları tartışmak için bir platform olarak Ukrayna ve Körfez ülkeleri arasında özel bir istişare konseyi kurulması amacıyla bir teklif sunduğunu belirten Kuleba’ya göre mevcut durum, artık kararlı eylemlerde bulunma ve kendinden emin adımlar atma zamanının geldiğini hatırlatıyor.
Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Ukrayna Dışişleri Bakanı konuya dair şunları söyledi:
“Gelecekteki görüşmelerde önceliklerimiz, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması, ekonomik olarak toparlanması, savaş suçlularının cezalandırılması, zararların tazmin edilmesi ve şu an garantör olmaları olası ülkelerle tartışılan yeni bir güvenlik garantileri sisteminin oluşturulması olmaya devam ediyor. Rusya'ya bize verdiği tüm kayıpları, acıları ve zararları ödeteceğiz. Her bir Rus savaş suçlusunun yaptıklarının hesabını vermesini sağlayacağız.”
Kuleba, beş aydır devam eden ve ‘Rusya işgali’ olarak nitelendirdiği savaşta Moskova’nın büyük bir başarı elde edemediğini de sözlerine ekledi.
Ukrayna'nın gayri safi yurtiçi hâsılasının (GSYİH) yüzde 30 düşmesini ve enflasyon oranının 2022'nin ilk çeyreğinde yüzde 20'ye ulaşmasını bekleyen Kuleba,  ülkesinin GSYİH’nın yüzde 16 oranında düştüğün, bunun da aylık 3 milyar doların üzerinde bir bütçe açığı oluşturduğunu belirtti. Kuleba, Rusya işgali diye tanımladığı savaşın, ülkesinin altyapısının yüzde 30'unu yok ettiğine ve maliyetinin 100 milyar doları bulduğuna işaret etti. Kuleba, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin 128 günlük savaşın ardından bin 27 ilçeyi kurtardığını kaydetti.
Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Ukrayna sahasında yaşananlardan bunun uluslararası alanda yansımalarına kadar birçok başlıkta açıklamalarda bulundu:

- Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Batı'nın Ukrayna'ya uzun menzilli füzeler göndermeye devam etmesi durumunda yeni hedefler vurmakla ilgili tehdidine ilişkin ne söylemek istersiniz?
Bunlar boş tehditler. Putin şu an Ukrayna'daki hedefleri hiçbir ayrım gözetmeden vuruyor ve Ukrayna'ya karşı acımasız bir savaş yürütüyor. Ukrayna'yı dehşete düşüren ne varsa yapıyor ve her gün Ukraynalıları öldürmeye devam ediyor. Rusya ordusu, çoğunlukla sivil noktaları hedef alan barbarca bir savaş yürütüyor. Rusya geçtiğimiz hafta, uzun menzilli füzelerle Ukrayna’nın birçok şehrini ve kasabasını vurdu, onlarca masum insanı öldürdü. Kiev ve Mıkolayiv’de sivillerin binaları füzelerle hedef alındı. Kremençuk’da kalabalık bir alışveriş merkezi ve Odessa bölgesindeki eğlence yerleri dehşet verici bir şekilde vuruldu. Rusya, kasıtlı olarak sivilleri hedef alıyor. Putin, böyle bir katliam gerçekleştirerek Ukrayna halkının moralini bozmak istiyor ama buna izin vermeyeceğiz. Kendimizi savunmak için her türlü aracı kullanacağız. Ayrıca tüm ağır savaş suçlarına karışanların adalete teslim edilmesini sağlayacağız. Ukrayna hava savunma sistemi, Rusya’nın kullandığı bazı uzun menzilli füzeleri engelleyebiliyor. Ukrayna, ortaklarını kendisine gelişmiş uçaksavar ve füzesavar sistemleri sağlamaya çağırıyor. Çünkü eğer hava sahasını güvenli hale getirebilirsek birçok sivilin hayatını kurtarmış olacağız.

- Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna’da 10 yıldır yüzlerce ABD’li ve İngiliz ajanın faaliyet gösterdiğinden bahsetti. Bu suçlamaları hangi bağlamda değerlendiriyorsunuz?
Bu Rusya’nın propagandası bağlamında değerlendiriyorum. Rusya Dışişleri Bakanı, ülkesinin Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşı şu ya da bu şekilde haklı çıkarmaya çalışıyor. Söyledikleri mantıksız ve neyi kanıtlamaya çalıştığını dahi anlamıyorum. Ukrayna yıllarca birçok ülkeden askeri uzmanları ağırladı. Rusya’nın saldırganlığı karşısında ordumuzda en iyi standartları sağlamamıza yardım etme çabalarına dahil olan sadece ABD ve İngiltere değildi. Bu noktada bize katkı sağlayan ortak ülkelere minnettarız. Rusya Dışişleri Bakanı, Rusya ordusunun performansından ve 24 Şubat’tan bu yana kaydettiği çok sayıdaki utanç verici yenilgiden rahatsızsa, komik açıklamalar yapmak yerine generallerine neden bu kadar kötü durumda olduklarını sorsa daha iyi olurdu. Rus yetkililerin yaptığı gibi yağmalamak yerine, ordumuzu yıllardır ortak ülkelerin yardımıyla yenilemeye çalışıyoruz. Bunun sonucunu savaş sahasında gördük. Rusya’nın başlattığı ve birkaç gün içinde hedeflerine ulaşmasını beklediği işgal beşinci aydır devam ederken Rusya halen büyük bir başarı kaydedemedi.

- Ukrayna'nın Zaporijya Oblastı yerel yönetimi, bölgenin devlet varlıklarına el koyulması niyetiyle Rusya’nın kontrolüne geçtiğini teyit etti. Buna ne sebep oldu?
İşgalci yetkililerin tüm kararları yasa dışıdır. Ruslar, Ukrayna’ya ait maden ürünlerini ve tahılı çalıyor, özel mülkleri yağmalıyor, insanları kaçırıyor, işkence ediyor ve öldürüyor. Rusya’nın bölgeyi ele geçirmesi ve Ukrayna devletine ait varlıklara el koyma girişimi kesinlikle cezalandırılacak olan Rusya’nın suçlarından sadece bir başka berbat suçtan ibarettir.

- Rusya, Ukrayna'daki askeri planının hedeflerine ne kadar ulaştı?
Rusya’nın amacı ülke olarak Ukrayna’yı birkaç gün içinde tamamen yok etmekti. Bunu işgalin başında açıkça söylediler. Sabahın erken saatlerinde tüm cephelerden askeri güçlerini bize karşı harekete geçirmelerinin nedeni de buydu. Ancak Ukrayna'nın kendini savunma yeteneğini ve bu konudaki kararlılığını çok yanlış değerlendirdiler. Ukrayna, Rusya’nın bu saldırgan planlarını engelledikten sonra Moskova birincil hedeflerinden, yani Kiev, Çernigiv, Sumi ve Harkiv'den çekilmek ve Ukrayna'nın doğusunda ve güneyinde şu an başarmaya çalıştıkları daha küçük hedeflere odaklanmak zorunda kaldı. Ukrayna'nın kahramanca direnişinin ve ortaklarımızın desteğinin Rusya’nın planını boşa çıkaracağına sizi temin ederim. Putin'in Ukrayna'yı işgal ederek bir hata yaptığını anlaması ve güçlerini topraklarımızdan çekmesi gerekiyor.

- Ukrayna halen NATO'ya katılmak istiyor mu? Bu konudaki çabanın sonuçlarıyla ilgili güvenlik garantileri ve beklentileriniz neler?
Ukrayna, NATO üyesi olma arzusundan asla vazgeçmedi. Fakat NATO üyeleri arasında Ukrayna’nın adaylığı konusunda fikir birliği yok. Rusya, Ukrayna’nın bekasına yönelik bir tehdit olmaya devam ederken, sonsuza kadar bekleyemeyiz. Gelecekte bilinmeyen bir zamanda değil, şimdi etkili olacak güvenlik garantilerine ihtiyacımız var. Dünyanın en büyük üçüncü nükleer cephaneliğinden gönüllü olarak vazgeçen Ukrayna, 1994 yılında imzalanan Budapeşte Memorandumu çerçevesinde ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya'dan güvenlik garantileri aldı. Rusya, 2014 yılında Ukrayna'ya saldırarak (Budapeşte Memorandumu’nu) geçersiz kıldı ve memorandum Ukrayna'nın güvenliğini sağlayamadı. Dünyanın Ukrayna'ya güvenliğini sağlamaya borçlu olduğunu düşünüyoruz.  Şuan en yakın müttefikimizin bazılarından somut, bağlayıcı ve hızlı güvenlik garantileri sağlanmasını bekliyoruz.

- Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın bilançosu nedir?
Savaş devam ederken kesin veriler vermek zor olsa da Ukrayna'nın GSYİH'sinin 2022'de en az yüzde 30 düşmesi bekleniyor. Enflasyon bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 20'ye ulaşabilir. Ukrayna'nın GSYİH'sı şimdiden yüzde 16 geriledi. Bu da aylık bütçe açığının 3 milyar dolardan fazla olacağı anlamına geliyor. Rusya işgali, bugüne kadar Ukrayna'nın altyapısının yüzde 30'una ya zarar verdi ya da yok etti. Bunun maliyeti ise en az 100 milyar dolar. Ekonomi ve altyapı kayıpları toplam 1 trilyon doları geçebilir. Buna karşın insanların yaşadıkları acının şiddetini ölçmek imkansız. Rusya, barbarca bir savaş stratejisi olarak daha çok sivilleri hedef alıyor. Binlerce kurbandan bahsediyoruz. Rusya'nın bize verdiği tüm zararları, yaşattığı tüm acıları ve tüm kayıpları ona ödeteceğiz. Her bir Rus savaş suçlusunun yaptıklarının hesabını vermesini sağlayacağız.

- Ukrayna'nın dost ülkelerden aldığı yardımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ukrayna'ya önemli miktarda mali, insani ve askeri yardım sağlayan ortaklarımıza çok minnettarız. Dostlarımızı hız kesmeden bu yardımları artırmaya çağırıyorum. Çünkü savaşın devam ettiği her gün daha fazla yıkım getiriyor ve Ukrayna'nın ihtiyaçlarını daha da artırıyor. Askeri yardım noktasında ise daha fazla silah ve ağır mühimmat gerekiyor. ABD, ikili askeri, mali ve insani yardım çerçevesinde yaklaşık 45 milyar dolarlık bütçe açıkladı. AB ülkeleri ve kurumları 16 milyar euroluk, İngiltere 6,4 milyar euroluk yardımda bulunmayı taahhüt etti. GSYİH açısından Estonya, Letonya ve Polonya, Ukrayna'nın en büyük destekçileri oldular. Onları ABD, Litvanya ve İngiltere takip ediyor. Polonya, Romanya, Macaristan ve Slovakya gibi komşularımız, Rusya’nın saldırılarından kaçan Ukraynalı mülteci kadın ve çocuklara barınak sağlarken bunun maliyetini üstleniyorlar. Desteklerine büyük bir minnet duyuyoruz.

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı nükleer silah kullanacağına dair işaretler söz konusu mu?
Rusya’nın nükleer silah kullanması ihtimali zayıf olsa da Rus yetkililer ve televizyon programlarına katılan yorumcular, bunun hakkında gelişigüzel konuşuyorlar. Nükleer silah kullanma konusundaki tehditkâr sözleri nedeniyle cezalandırılmaları gerektiğine inanıyorum. Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyelerinden biri olarak uluslararası toplum tarafından küresel barışı ve istikrarı korumakla görevlendirildi. Ancak bunun yerine nükleer silahların diğer egemen devletlere karşı potansiyel kullanımıyla övünüyor. Bu Rusya'yı uluslararası toplumdan tecrit etmeye tek başına yeterli bir sebep. Rusya, saldırganlığı sırasında Enerhodar ve Çernobil şehirlerindeki nükleer santralleri ele geçirerek nükleer güvenliği umursamadığını zaten gösterdi. Birilerini rehin almak, fabrika binalarını bombalamak ve ekipman çalmak sorumsuzluktan başka bir şey değil.

- Ukrayna ordusu ülkeyi korumaya ne kadar hazır? Ordu, Mariupol'daki sivilleri korumayı başardı mı?
Savaş olabilecek en korkunç şey olsa da bile belli kurallar çerçevesinde savaşılır. Bu kurallardan bazılarını uluslararası insan hakları hukuku tanımlar. Ukrayna ordusu, sivil kayıpları az olması amacıyla bu kurallara sıkı sıkıya bağlı kalıyor. Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin önceliği sivillerin hayatlarının korunmasıdır. Ukrayna ve Rusya orduları arasındaki temel farkı anlamalısın.  Askerlerimiz halkı ve toprakları için savaşıyor. Rus askerleri ise başka bir ülkede oranın halkını öldürmeye ve topraklarını ele geçirmeye gelmiş işgalcilerdir. Bunu yaparken neden oldukları acı ve yıkım umurlarında değil. Rusya uluslararası insan hakları hukukunu hiçe sayıyor ve sivil halka karşı ayrım gözetmeksizin bombardıman ve terör, tecavüz, öldürme ve sınır dışı etme gibi tamamen vahşi taktikler kullanıyor. Rusya’nın Çeçenya’da ve Suriye'de gerçekleştirdiği toplu vahşetlere tanık olmuştuk, ama bu vahşet Ukrayna'da emsali olmayan bir düzeye ulaştı. Rusya’nın Mariupol, Buça, İrpin, Borodyanka ve diğer şehirlerde işlediği barbarca suçlar, DEAŞ ve diğer terörist grupların işlediklerinden çok daha fazla. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri 128 günlük savaşın ardından bin 27 ilçeyi kurtardı. Hükümet ve yerel yetkililer, işletmeler ve sivil gönüllüler, hayatı normale döndürmek, acil öneme sahip altyapıyı yenilemek ve insanların evlerine geri dönmeleri için gerekli koşulları sağlamaya çalışıyor. Örneğin Mariupol’de Ukrayna askerleri, canları pahasına sivillere yardım etmek için yiyecek ve ilaç sağladı. Ukraynalılar bir ailedir ve en zayıflarını korumak için hiçbir çabadan kaçınmazlar. Ukrayna askerleri, Ukrayna devletini, milletini ve kimliğini yok etmek için topraklarımıza gelen işgalcilere karşı her gün kahramanlıklar gösteriyor, özveride bulunuyor. Ülkemizi savunmakta kararlıyız. Bundan vazgeçmeyiz. Ortaklarımızın Ukrayna'ya bu savaşı mümkün olan en kısa sürede sona erdirmesi için gerekli tüm silahları sağlamalarını umuyoruz.

- Ukrayna, Rusya’nın petrol ve gaz ihracatına yaptırım uygulanmasını talep etti, ancak Macaristan gibi ülkeler bunu yapmayı reddediyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha önce sivillerin korunmasıyla ilgili sorduğumuz soruya geri dönecek olursak; barışa yönelik tehditleri önlemek ve bu tehditleri ortadan kaldırmak için alınacak bir takım toplu önlemler vardır. Saldırganlıkların bastırılması, Birleşmiş Milletler Antlaşması uyarınca uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur. Dolayısıyla Rusya ile her zaman olduğu gibi iş yapmaya ve onların petrol ve gazını satın almaya devam etmek Ukrayna’yı yok etmesine ve Ukraynalıları öldürmesine destek vermek demektir. Bu da adalet ilkelerinin ve uluslararası yasaların ihlali anlamına gelir. Tarih herkesi değerlerine göre yargılayacaktır. Ancak yaptırımlar konusunun sadece ahlaki yönü yok. Bunun bir de pratik yönü var. Örneğin, Kremlin özellikle Rusya’dan tedarik edilen enerji kaynaklarına güveniyor.  Enerjiyi bir silah olarak kullanıyorlar. Sevmedikleri siyasi kararlara karşı enerjiyi kesmekle tehdit ederek ülkelere şantaj yapıyorlar. Aynı durum şu an yasakladıkları Ukrayna’nın gıda ihracatı için de geçerli. Rusya oyunu kuralına göre oynamak istiyor. Avrupa ülkeleri Rusya’nın petrol ve gazını satın alarak sadece Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşını desteklemekle kalmıyor. AB’nin Rusya’nın enerji kaynaklarına bağımlılığı, Rusya’nın nüfuzuna kapıyı daha fazla aralıyor. Öte yandan Rusya, AB’nin birliğini baltalamak için AB içinde Rusya’nın petrol ve gaz ihracatına yönelik ambargoyu kapsayan altıncı yatırım paketine ilişkin tartışmadan yararlanıyor. Avrupa ülkeleri arasında fikir birliği olduğu bir gerçek olsa da zamanlama çok önemli. Sağlam bir duruş sergilemeleri ve birliklerini korumalarından ötürü AB liderlerine minnettarız. Rusya’nın Ocak ayında yüzde 5,6 olan GSYİH büyüme oranı geçtiğimiz Nisan ayında yüzde 3’e geriledi. Bu oranın yıl içinde yüzde 8 ile 15 arasında daralması bekleniyor. Yedinci yaptırım paketi üzerinde hızla çalışılmasını umuyoruz. Rusya'nın baskıcı uygulamaları atlamasına izin verilmemeli. Rusya petrolünün olduğu her karışım, yüzde 100 Rusya petrolü olarak kabul edilmeli.

- Rusya-Ukrayna müzakerelerinde ne kadar ilerleme kaydedildi. Bu müzakerelerde büyük bir ilerleme bekliyor musunuz?
Rusya şu an için müzakere istemiyor. Putin’in sözcüsü birkaç gün önce yaptığı açıklamada, bu savaşın Ukrayna’nın silahlarını bıraktığı ve Rusya'nın tüm taleplerini karşıladığı gün bitirebileceğini söyledi. Bu da Rusya'nın müzakerelere hazır olmadığı ve askeri çözümler aradığı anlamına geliyor. Putin'in müzakere masasına oturmasına giden yol savaş sahasında alacağı yenilgilerden geçiyor. Rusya ordusunun Ukrayna ordusu karşısında savaşı kazanamayacağını anladığı zaman ciddi olarak müzakerelere başlamayı düşünecektir. BM’nin 141 üyesinin büyük bir çoğunluğu, 2 Mart'ta, Rusya Federasyonu'nun Ukrayna'yı işgaline derhal son vermesini ve tüm askeri güçlerini koşulsuz olarak topraklarımızdan çekmesini talep eden bir kararı onayladı. Bu karar, uluslararası toplumun talebi ve Rusya ile yapılacak gerçek bir müzakerenin de temelidir. Önümüzdeki süreçte yapılacak müzakerelerde önceliklerimiz, toprak bütünlüğümüzün yeniden sağlanması, Ukrayna’nın ekonomik olarak toparlanması, savaş suçlarının cezalandırılması, zararların tazmin edilmesi ve şuan garantör olmaları beklenen ülkelerle görüşülen yeni bir güvenlik garantileri sistemini oluşturulması olmaya devam ediyor.

- Suudi Arabistan’ın savaşı sona erdirecek Rusya-Ukrayna müzakerelerinin başarısında ne ölçüde rol almasını bekliyorsunuz?
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile 3 Mart’ta yaptığı görüşmede sunduğu, Rusya ile Ukrayna arasındaki tansiyonu düşürme ve arabuluculuk yapma önerisine müteşekkiriz. 1 Haziran’da Körfez ülkeleri ile Ukrayna arasında yapılan ortak bakanlar toplantısında Ukrayna’nın Suudi Arabistan ve diğer tüm Arap ülkeleriyle ilişkilerini özellikle yeniden yapılanma çabaları çerçevesinde ilerletmek istediğini ifade ettik. Ayrıca, Rusya’nın uluslararası toplum üzerinde bir savaş ve baskı aracı olarak kullandığı küresel gıda ve enerji sorununun çözümünde Körfez ülkelerinin aktif bir rol oynayacağına olan umudumuzu bir kez daha dile getirdik. Kararlı eylemlerde bulunmanın ve kendinden emin adımlar atmanın zamanı geldi. AB, G7 Zirvesi sırasında Rusya’dan tedarik edilen petrole olan bağımlılığı azaltmayı ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyelerinin bu açığı kapatmaları için üretimlerini artırmalarını istediğini açıkça belirtti. Ukrayna bugün yakıt kriziyle karşı karşıya. Bu alanda uzun vadeli ve etkili çözümler arıyor. Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak bu konuda Ukrayna ile Körfez ülkeleri arasında özel bir istişare konseyi kurulması da dahil olmak üzere bir takım girişimlerle ilgili bir brifing verdi. Bu konsey, tahıl tedariki ve enerji güvenliği gibi acil konuların tartışılması için önemli bir platform olabilir. Ukrayna, yalan haber ve kara propaganda ile mücadelenin önemi göz önüne alındığında halkın doğru bilgilendirilmesi açısından daha açık olmaya ve Arap gazetecilerin ülkemizden Arap dünyasına doğrudan haber yapmaları konusunda daha anlayışlı olmaya çalışıyor.



Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
TT

Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)

ABD, Brezilya Yüksek Mahkemesi Yargıcı Alexandre de Moraes'e uyguladığı yaptırımı kaldırdı.

ABD Hazine Bakanlığı'ndan cuma günü yapılan açıklamada, Moraes'e 30 Temmuz'da getirilen yaptırımların kaldırıldığı duyuruldu.

Donald Trump yönetimi, Moraes'in eşi Viviane Barci de Moraes ve onun hukuk eğitim şirketi Instituto Lex'i de yaptırım listesinden çıkardı.

Açıklamada, "Moraes'e yaptırımın sürdürülmesi, ABD'nin dış politika çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır" dendi.

Moraes, 2022 seçimlerinin ardından darbe planladığı gerekçesiyle eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro hakkında başlatılan hukuki süreci yürütüyordu.

Davada 70 yaşındaki Bolsonaro'ya 27 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti. Radikal sağcı siyasetçinin avukatları, sağlık sorunları nedeniyle eski liderin ev hapsinde kalmasını talep etmişti. Ancak Yüksek Mahkeme yargıcı, geçen ay yaptığı açıklamada davanın tüm hukuki süreçlerinin tamamlandığını ve temyiz yolunun bulunmadığını bildirmişti. Hapis cezasının kesinleştiğine ve infazının başlatılmasına hükmetmişti.

Brezilya'da 2022'de düzenlenen devlet başkanı seçimini ikinci turda solcu Lula da Silva kazanmış, 1 Ocak 2023'te parlamentoda yemin ederek göreve başlamıştı.

Ancak radikal sağcı Bolsonaro destekçileri, önce ülkede günlerce süren otoyol kapatma eylemleri yapmış, 8 Ocak 2023'te de Ulusal Kongre binasını basmıştı.

Olaylar, 6 Ocak 2021'de Trump destekçilerinin ABD Kongresi'ni basmasına benzetilmişti.

Trump ise Bolsonaro hakkındaki davayı "cadı avı" diye nitelemiş, yargıç Moraes'e yaptırım kararı almıştı. Washington ayrıca Lula yönetimine yüzde 50 gümrük vergisi de getirmişti.

Brezilya'da Bolsonaro'nun hapis cezasının düşürülmesi için Temsilciler Meclisi'ne sunulan teklif çarşamba günü onaylanmıştı. Tasarının yasalaşması için Senato'dan geçmesi ve Lula tarafından da onaylanması gerekiyor.

Teklif kapsamında Ulusal Kongre baskınında yer aldıkları gerekçesiyle hapse atılanların da serbest bırakılması veya cezalarının azaltılması isteniyor.

Tartışmalı teklif için Temsilciler Meclisi'nde düzenlenen oturumda siyasetçiler arasında arbede yaşanmıştı. Solcu parlamenter Glauber Braga, meclis başkanının koltuğuna oturup kalkmamış, "darbe girişimi hamlesine karşı protesto düzenlediğini" söylemişti.

Polisin müdahale ettiği olayda bazı parlamenterler ve gazeteciler de dışarı çıkarılmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, Washington Post


Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in verdiği sözleri yerine getirmesi ve Gazze’de ateşkese tam anlamıyla uyması gerektiğini söyledi.

Erdoğan, İsrail’in Gazze Şeridi’nde hayatın yeniden normale dönmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise İsrail’in Filistin’in birçok kentinde etnik temizlik uyguladığını ifade etti.

İstanbul’da konuşan Fidan, Türkiye’nin Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ihlallerini durdurmak için çalıştığını belirterek, ülkesinin bu anlaşmaya varılmasında arabulucularla birlikte etkin bir rol oynadığını kaydetti.

İsrail ile Hamas arasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planı çerçevesinde Şarm eş-Şeyh’te yapılan görüşmelerde mutabakata varılmış, anlaşma geçtiğimiz ekim ayında yürürlüğe girmişti.

Gazze’de iki yıldır süren çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan Trump planının bir sonraki aşamasını hayata geçirmek için görüşmeler sürüyor.

Plan, Gazze Şeridi'nde uluslararası bir barış konseyi tarafından denetlenen ve çok uluslu bir güvenlik gücü tarafından desteklenen geçici bir Filistin teknokrat yönetimi kurulmasını öngörüyor. Ancak bu gücün oluşturulması ve yetki alanı konusunda yürütülen müzakerelerin zorlu geçtiği belirtiliyor.


Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
TT

Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)

Christopher Phillips

Fransa, artan Rus askeri tehdidi karşısında zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmak için ciddi adımlar attıktan sadece birkaç gün sonra Almanya da aynı yolu izledi. Kasım ayı sonlarında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, genç erkek ve kadınlara on aylık askeri eğitim karşılığında maaş teklif eden, gönüllülük esaslı bir program başlatma niyetinde olduğunu açıkladı. Birkaç gün sonra aralık ayı başlarında, Bundestag (Alman Parlamentosu), 18 yaşındaki tüm gençlere silahlı kuvvetlere katılmaya hazır olup olmadıklarını soran bir anket göndermeyi içeren benzer programı oyladı. Bu, her iki hükümetin de zorunlu askerlik hizmetini çok uzun zaman önce kaldırmış olduğu göz önüne alındığında, radikal bir değişim. Zorunlu askerlik yapan son Fransız erleri 2001 yılında terhis edilirken, Angela Merkel Almanya'da askerlik hizmetini 2011 yılında sona erdirdi. Her iki ülke de Soğuk Savaş sonrası “barış geliri” programından faydalandı; bu dönem savaş tehdidinin azalmasıyla Batı ordularının küçülmesine sahne oldu. Barış geliri, bir ülkenin askeri harcamalarının azalmasından elde ettiği ekonomik fayda olarak tanımlanır; bu da fonların sosyal programlara, altyapıya ve eğitime yönlendirilmesine veya vergilerin düşürülmesine olanak tanıyarak, çatışmaya odaklanmak yerine büyüme ve kalkınmayı teşvik eder. Ancak Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Avrupa başkentlerinde on yıllarca süren göreceli gevşeme dengelerini alt üst etti. Anormal olmaktan çok uzakta Paris ve Berlin’in planları, kıta genelinde savunma stratejilerinin temel bir bileşeni olarak “ulusal hizmete” dönüşe doğru yönelimi yansıtıyor.

1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu

Yükselme ve gerileme arasında Avrupa'da ulusal hizmet

Bir ülkenin silahlı kuvvetlerine zorunlu veya gönüllü olarak katılma anlamına gelen ulusal hizmet, Avrupa'da binlerce yıl öncesine dayanan bir kavram. Örneğin, Roma lejyonları zorunlu askerlik yapan erlerden oluşurken, orta çağ orduları büyük ölçüde feodal beyler tarafından savaşmaya zorlanan köylülerden oluşuyordu. Avrupa'nın 19. ve 20. yüzyıllarda imparatorluk hanedanlarının egemen olduğu bir kıtadan ulus devletler topluluğuna dönüşümü, zorunlu askerliğin doğasını değiştirdi, ancak savaşın temel bir yönü olmayı sürdürdü. Toprak sahiplerinin kiracılarını savaşmaya zorlaması yerine, ulusal hükümetler vatandaşların ülkeleri için savaşma görevi anlayışını yerleştirdi. 1789'daki Fransız Devrimi'nin liderleri, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganlarıyla, “kardeşliğin” tüm Fransız halkını Fransa için savaşmaya mecbur kıldığına inanıyorlardı; böylece “vatandaş askerlere” yönelik zorunlu askerlik uygulaması resmileştirildi. Bu, sonraki on yıllarda diğer birçok Avrupa ülkesi tarafından da izlenen bir model oldu.

 Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)

Bu, iki dünya savaşındaki büyük oyuncuların çoğunun erlerden oluşan büyük ordular ile savaştığını gösteriyor. İngiltere, 1914'te tamamen gönüllü birliklere güvenerek bir istisna oluştursa da ağır kayıplar, 1916'da askerlik hizmetini zorunlu hale getirmesine neden oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında da zorunlu askerliği yeniden uygulamaya koydu. Fransa, Almanya ve İtalya gibi diğer büyük oyuncular ise savaş boyunca zorunlu askerlik uygulamasını sürdürdüler. Sovyetler Birliği 1945'ten sonra Doğu Avrupa'ya yayılmış devasa ordularını korurken, ABD ve Kanada ile NATO'yu kuran Batı Avrupa ülkeleri zorunlu askerlik sistemini sürdürdü. 1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu.

Trump'ın askerlerini geri çekmesi durumunda, Batı Avrupa'da konuşlandırılmış yaklaşık 84 bin Amerikan askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek

Gelgelelim değişen koşullar ulusal hizmete yönelik tutumları da yavaş yavaş değiştirdi. İngiltere, zorunlu askerliği kaldıran ilk NATO üyesi oldu ve 1960 yılında, İngiltere içinde zorunlu askerliğe halk desteğinin düşük olması ve nükleer çağda savaşın değişen doğası nedeniyle daha küçük, profesyonel gönüllülerden oluşan bir ordunun daha tercih edilebilir olduğu sonucuna vardı. Diğer Avrupa ülkeleri, belki de Sovyet güçlerine karşı Manş Denizi gibi doğal bir savunmadan yoksun oldukları için benzer adımları atma konusunda Soğuk Savaş'ın sonuna kadar beklediler. Belçika 1992'de zorunlu askerliği askıya aldı ve 1995'te tamamen gönüllülerden oluşan bir orduya geçiş yaptı. Fransa ve Hollanda aynı yıl 1997'de zorunlu askerliği askıya aldı. İspanya 2001'de, İtalya 2005'te ve Almanya 2011'de onları takip etti. Avusturya ve Yunanistan gibi bazı Batı Avrupa ülkeleri ile Danimarka, Norveç, İsveç ve Finlandiya ise bu uygulamayı sürdürdü. Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal ettiği zamana kadar çoğu Avrupa ülkesi daha küçük, daha profesyonel orduları tercih etti.

Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)

Ufukta yeni bir tehlike beliriyor

Ukrayna savaşı, Avrupa liderleri arasında askeri hazırlık konusunda alarm zillerini çalmış olsa da Donald Trump'ın 2024 sonlarında yeniden seçilmesi, durumun aciliyetini ve ciddiyetini daha da artırdı. Trump, seçim kampanyası sırasında ABD birliklerini Avrupa'dan tamamen çekmekle defalarca tehdit etti ve Beyaz Saray'a döndüğünden beri NATO müttefiklerinin korkularını gidermekten çok uzak kaldı. Trump güçlerini geri çekerse, Batı Avrupa'da konuşlanmış yaklaşık 84 bin ABD askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek. Vladimir Putin Ukrayna'da zafer ilan eder ve emellerini diğer Avrupa ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletirse, bu sayı da yetersiz kalabilir.

Rusya'nın şu anda 1,5 milyon aktif personele ilave olarak 2 milyon yedek personele sahip olduğu tahmin ediliyor. NATO güçlerinin toplam sayısı ise yaklaşık 3,4 milyon, yani sayı olarak Rus ordusundan daha fazla. Ancak ABD ordusu 1,3 milyon askeriyle ve Türk ordusu da (Ankara'nın Rusya ile iyi ilişkileri ve Ukrayna savaşındaki tarafsız duruşu göz önüne alındığında) 355 bin askeriyle Avrupa'yı kurtarmak için müdahale etmezse, kalan kuvvetlerin sayısı 1,75 milyonu geçmeyecektir. Bunun anlamı kalan 30 NATO üyesinin tam kadro silahlı kuvvetleriyle katılması gerektiğidir ki, bunu başarmak zor olabilir.

Batı Avrupa liderleri, zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmanın, toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar

Bu hesaplara dayanarak, Fransa ve Almanya gibi büyük güçler daha fazla personele ihtiyaç duydukları sonucuna vardılar. Alman ordusu (Bundeswehr) şu anda 182 bin personelden oluşuyor; bu sayı, nüfusu Almanya'nın yarısı ve ekonomisi Almanya'nınkinin beşte birinden daha küçük olan komşusu Polonya'dan yaklaşık 20 bin daha az. Berlin, silahlı kuvvetlerini yılda 20 bin personel artırarak 2035 yılına kadar 250 ila 260 bin arasına çıkarmayı hedefliyor. Ayrıca 200 bin personelden oluşan ek bir yedek kuvvet oluşturmayı da amaçlıyor. Bu, iki adımda gerçekleştirilecek; birincisi, büyük ölçekli bir askere alma kampanyası yürütülecek (Almanya şu anda Alman ordusu için yoğun pazarlama çalışmaları yürütüyor). İkincisi, yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yürürlüğe konulacak. Alman parlamentosu tarafından onaylanan mevcut teklif, erkekler için zorunlu, kadınlar için ise isteğe bağlı kaydolma şartıyla gönüllülük esasına dayanıyor. Yasa tasarısı ayrıca, hükümetin Alman ordusu için belirlediği hedeflere ulaşılmaması durumunda, parlamentonun bazı 18 yaşındaki gençler için zorunlu askerlik uygulamasını görüşmesine olanak tanıyan hükümler de içeriyor.

Benzer şekilde, Fransa'nın şu anda 47 bin yedek personele ek olarak yaklaşık 200 bin aktif görevli personeli bulunuyor. Ancak Macron, öncelikle yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yoluyla bu sayıya önümüzdeki on yılda 50 bin personel daha eklemeyi hedefliyor. Bu hizmet şimdilik isteğe bağlı olacak ve 18 yaşındakiler bu hizmete karşılık aylık en az 800 avro maaş alacaklar. Bu arada, Belçika da Eylül 2026'dan itibaren gönüllülük esasına dayalı olarak ulusal hizmeti yeniden yürürlüğe koymayı tercih etti; Hollanda'daki milletvekilleri de aynı şeyi yapmayı düşünüyor.

Asker sayısını artırmak birincil amaç olsa da Batı Avrupa liderleri ulusal hizmeti yeniden canlandırmanın toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar. Örneğin, BBC'ye göre, yeni atanan Fransa Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fabien Mandon, Fransa'nın fedakarlık ruhundan yoksun olduğunu ve halkın savaşta çocuklarını kaybetmeye hazır olması gerektiğini belirtti. Ayrıca, Fransız askeri planlamasının üç veya dört yıl içinde Rusya ile bir savaş varsayımına dayandığını da söyledi.

Gelecekteki meydan okumalar

Bu açıklamalar, ulusal hizmeti yeniden canlandırmak isteyen liderlerin karşılaştığı en büyük engellerden birine işaret ediyor, yani kamuoyuna. Macron ve diğer Avrupalı ​​liderlerin de bu tür önlemlerin, 1960'taki İngilizler örneğinde olduğu gibi, hiçbir şekilde halk tarafından desteklenmeyeceğinin farkında oldukları açıkça görülüyor. Bu nedenle tüm yeni planlar zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayanıyor. Fransa'da, öneriler genel olarak iyi karşılandı; Elabe gazetesinin bildirdiğine göre, ankete katılanların yüzde 73'ü önerileri destekledi. Hatta bu önerilerden en çok etkilenecek olan 25-34 yaş arası gençler bile, önerileri yüzde 60 oranında destekliyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Almanya'da durum farklı. Bundestag'ın yeni yasayı onaylamasının ertesi günü, öğrenciler 90'dan fazla şehirde greve gitti ve birçok kişi gençlerin muhalefet düzeyinin yüksek olduğuna inanıyor. Almanya'nın askeri faaliyetlerle ilişkisinin Nazizm mirası nedeniyle daha karmaşık olduğu ve özellikle sol kesimdeki birçok kişinin Rusya ile mücadele etmeyi amaçlayan yeni yeniden silahlanma çabalarına şüpheyle yaklaştığı unutulmamalı.

Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğine inanıyor

Başka meydan okumalar da var. Fransa ve Almanya'nın attığı adımlara rağmen, diğer iki büyük Batı Avrupa gücü olan Birleşik Krallık ve İspanya henüz benzer adımlar atmadı. Birleşik Krallık da şüphesiz ordusunu genişletmeyi umuyor, ancak önceki Muhafazakar hükümetin yeni bir ulusal hizmet oluşturma önerisine rağmen, mevcut İşçi Partisi hükümeti bu yönde ilerlememeyi tercih etti. İspanya'nın da şu anda zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırma planı yok. Hem İngiltere'nin hem de İspanya'nın bu adımı atmakta isteksiz olması, Avrupa silahlı kuvvetlerinin büyümesini sınırlayabilir ve aynı zamanda Fransa ve Almanya'daki zorunlu askerlik hizmeti karşıtlarına kullanabilecekleri alternatif modeller sunabilir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)

Maliyet de göz ardı edilemeyecek meydan okumalardan biri olarak öne çıkıyor. Macron'un planının, Fransız ekonomisinin önemli meydan okumalar ile karşı karşıya olduğu bir dönemde, yaklaşık 2 milyar avroya mal olacağı tahmin ediliyor. Fransız gönüllülerin, Alman (2.600 avro) veya Belçikalı (2.000 avro) meslektaşlarına kıyasla çok daha düşük bir aylık maaş olan 800 avro alacaklarını da belirtmek gerekiyor. Bu eşitsizlik ve maaşın asgari ücretten de önemli ölçüde daha az olması birçok gönüllüyü bundan caydırabilir.

Doğal olarak, Macron, Alman Şansölyesi Friedrich Merz gibi, başka seçeneği olmadığını düşünüyor olabilir. Yaklaşan bir tehdit olarak algıladığı durum karşısında Fransa'nın yeniden silahlanması, asker sayısını artırması ve halkını gelecekteki olası bir çatışmaya karşı seferber olmaya ikna etmesi gerekiyor. 2022 sonrası yeni savunma ortamında, Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğini düşünüyor. Nitekim savunma bütçeleri gittikçe artıyor ve askerlik hizmeti güçlü bir geri dönüş yaptı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.