Litvanya, Rus ürünlerinin Kaliningrad'a geçişini engellemeyi sürdürecek mi?

Avrupa Birliği, transit geçişlerle ilgili tavsiyelerini yeniden değerlendiriyor

Litvanya, yaptırım uygulanan ürünlerin Kaliningrad'a transit geçişini engelleyerek yeni ‘bir kriz alanına’ dönüştü. (EPA)
Litvanya, yaptırım uygulanan ürünlerin Kaliningrad'a transit geçişini engelleyerek yeni ‘bir kriz alanına’ dönüştü. (EPA)
TT

Litvanya, Rus ürünlerinin Kaliningrad'a geçişini engellemeyi sürdürecek mi?

Litvanya, yaptırım uygulanan ürünlerin Kaliningrad'a transit geçişini engelleyerek yeni ‘bir kriz alanına’ dönüştü. (EPA)
Litvanya, yaptırım uygulanan ürünlerin Kaliningrad'a transit geçişini engelleyerek yeni ‘bir kriz alanına’ dönüştü. (EPA)

Rusya'nın derinliklerinden gelen trenler, Kaliningrad'a birkaç metre mesafede, Litvanya'nın Kybartai kasabasında durmak zorunda kalıyor. Litvanya sınır muhafızları, yolcu veya ticari mal yüklü trenleri dikkatle teftiş ediyor. Muhafızlar, bu trenlerin, Ukrayna savaşı dolayısıyla Avrupa Birliği’nin yaptırım listesinde yer alan yasaklı ürünleri Kaliningrad’a taşıyıp taşımadığını kontrol ediyor. Eğer yasaklı bir ürüne rastlarlarsa trenin geçişine izin vermiyorlar.  
Ukrayna savaşı nedeniyle, Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlarının 18 Haziran'da yürürlüğe girmesinden bu yana Litvanya, yaptırım uygulanan ürünlerin Kaliningrad'a transit geçişini engelleyerek yeni ‘bir kriz alanına’ dönüştü. Kalilingrad Rusya’nın diğer bölgeleriyle sınırlarının olmaması açısından benzersizdir, sadece Polonya ve Litvanya’ya komşu olan kentin Baltık Denizi’ne sınırı bulunuyor. Vilnius, Rusya’dan Kalilingrad’a gelen ürünlerin sadece yüzde 1’inin ‘yaptırım listesinde’ yer aldığını söylüyor, öte yandan Rusya Litvanya’yı Kalilingrad’ı 'abluka altına almakla’ itham ediyor. Litvanya'nın Avrupa Birliği'nin (AB) yaptırım listesinde olan bazı malların toprakları üzerinden Kaliningrad'a transit geçişini engelleme kararı alması, Rusya ile Litvanya’yı karşı karşıya getirdi. Rusya, kendi toprak parçası Kaliningrad'a ancak Litvanya üzerindeki demir yolundan ulaşabiliyor. Rusya'yla kara bağlantısı olmayan Kaliningrad, İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda savaşı kaybeden Almanya'dan alınarak Rusya toprağı haline getirilmişti. Rusya ve Litvanya arasında, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından ‘serbest geçiş anlaşması’ imzalandı. Baltık Denizi'ne açılan bölgenin Moskova için stratejik önemi oldukça büyük. Şu anda hala nüfusunun ciddi bir bölümü Alman olsa da ikinci dünya savaşının ardından nüfus mübadeleleri ile bölgeye çok sayıda Rus yerleştirilmişti. Kaliningrad'ın coğrafi konumu hem stratejik hem de askeri anlamda Moskova’ya avantajlar sağlarken, bölge aynı zamanda Rusya'nın Baltık Denizi'ndeki yıl boyu donmayan tek limanını da içeriyor. Litvanya şu anda ‘yaptırımlar kapsamında’ kömür, metal, inşaat ve teknoloji malzemelerinin geçişine izin vermiyor, ancak bu liste aşamalı olarak genişleyebilir, altın ve enerji kaynaklarına uzanabilir. Avrupa Birliği’nin yaptırımları, bazı ürünlerin Rusya’dan Birlik topraklarına girmesini engellemeyi hedefliyor, fakat Litvanya bu kuralı Kalilingrad’a da uygulama yoluna gitti. Söz konusu uygulamaları ‘abluka girişimi’ olarak değerlendiren Rusya, ikili anlaşmaları ihlal ettiğini öne sürdüğü Litvanya'yı "ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalabileceği" yönünde uyardı. Avrupa Birliği, transit malların yaptırımlardan muaf tutulup tutulmayacağına karar vermek için bu yaptırımların uygulanmasına ilişkin direktiflerini gözden geçiriyor olsa da Litvanya engelleme kararını savunuyor. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda birkaç gün önce yaptığı açıklamada, ‘’Topraklarımızdan geçen yasaklı ürünleri alıkoyacağız, yasaklı ürünlerin transit geçiş serbestisinden söz edilemez’’ dedi. 
Litvanya, Ukrayna’ya ateşli bir biçimde destek veren ülkelerin başında geliyor. Resmi dayanışmanın yanı sıra sosyal bir dayanışma da söz konusu, sokaklarda ve binaların üstünde sıklıkla Ukrayna bayraklarına rastlayabiliyorsunuz. Litvanya Meclisi’nin önünde de ulusal bayrağın yanı sıra Ukrayna bayrağının asılı olması dikkati çekiyor. Savunma Bakanlığı’nın ana binasında da dev bir Ukrayna bayrağı asılı.  
Vilnius'taki Doğu Avrupa Araştırmaları Enstitüsü araştırmacılarından Andrius Proçoranko, Şarku'l Avsat'a yaptığı değerlendirmede, Litvanya'nın Avrupa Birliği'nden Rusya'ya karşı yaptırımlar konusunda aldığı tavsiyelerin ‘yoruma açık olduğunu’ ve transit mallar için geçerli olmadıkları yönünde değerlendirilebileceğini, ancak Litvanya’nın, ‘katı bir yorumlamayı’ tercih ettiğini söyledi. Brüksel'in bazı transit malları yaptırımlardan muaf tutmayı düşünmesine rağmen Litvanya hükümetinin ‘engelleme kararında ısrar ettiğini’ söyleyen Prochoranko, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Litvanya Rusya'ya taviz vermek istemiyor çünkü herhangi bir taviziz daha fazla taviz gerektireceğine inanıyor. Almanya, transit ürünler için istisna çıkarılmasını istiyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Vilnius'un kararından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirerek, ‘Rusya'ya ait iki bölgeden bahsediyoruz’ demişti. Litvanya istisna taraftarı olmasa da Almanya’ya karşı gelmeyi göze alamayacaktır.”  
Rusya, ürünlerinin Kaliningrad'a geçişini engelleme kararından vazgeçmezse, Litvanya’yı ‘açıkça ilan etmediği’ sonuçlarla yüzleşebileceği yönünde tehdit etti. Ancak Vilnius'un bu tehditleri ciddiye almadığı ve Rusya’nın yanıt seçeneklerinin sınırlı olduğuna inandığı açık. Litvanya Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Este Lilikaiti, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Silahlı kuvvetlerin tatbikatları olağan seyrinde devam ediyor, mevcut jeopolitik durum nedeniyle ek savunma önlemlerine başvurmadık’’ dedi. Kalilingrad sınırındaki birliklerin güçlendirilip güçlendirilmediği sorusunu ise; “Teyakkuz halindeyiz, müttefik ülkelerle koordineli olarak bölgenin güvenliğini yakından takip ediyoruz ve zorlukları gerçekçi bir şekilde değerlendiriyoruz. Sınırdaki durum stabil, bu nedenle Kaliningrad bölgesine ek bir kuvvet gönderilmedi’’ diye yanıtladı. Sözcü Lilikaiti, NATO’nun Litvanya’ya ‘güvenlik önlemleri kapsamında’ ek birlikler gönderdiğini ve bu birliklerin ulusal orduyla birlikte askeri tatbikatlar düzenlediğini ifade etti. Ayrıca NATO’nun Ukrayna savaşının ardından Litvanya’ya ek hava savunma sistemleri gönderdiğini doğruladı.  
Litvanya’daki uzmanlar Rusya’nın ülkelerine yönelik herhangi bir askeri operasyon başlatma ihtimali olmadığını düşünüyor. Andrius Proçoranko; "Rusya şimdilerde Litvanya da dahil olmak üzere tüm komşularını tehdit ediyor. Bu nedenle, tehditlerden çok da korkmamalıyız, uzmanlara göre Rusya şu anda herhangi bir askeri operasyon yapmaktan aciz. Kalilingrad’da Ukrayna savaşından önce 40 bin Rus askeri vardı, şimdi bu sayının yaruya indiği tahmin ediliyor’’ diye konuştu. 
Rusya'nın Litvanya'ya deniz ablukası uygulama tehditlerini de gerçekçi bulmadığını söyleyen Proçoranko, Rusya’nın, Litvanya mallarının Belarus ya da doğudaki diğer geçişini engelleyebileceğini ve bir ihtimal iç siyasete müdahil olabileceğini değerlendirdi. Rusların son iki haftada olduğu gibi ‘siber saldırılarını’ yoğunlaştırabileceği tahmininde bulunan Proçoranko, ‘’Rus korsanların yaptığı siber saldırıları Rusya resmi olarak üstlenmedi, şimdiye kadar çok ciddi saldırılar olmadı ancak zzaf noktaları ortaya çıktı. Ruslar sistematik olarak bir saldırıda bulunursa ülke altyapısında ciddi zarar verebilir’’ dedi.  
Litvanya hükümetinden geçen hata yapılan açıklamada, Rus hükümetinin Vilnius'un belirli malların Kaliningrad'a demiryolu taşımacılığına getirdiği kısıtlamaları protesto etmesinden günler sonra, muhtemelen Moskova'dan başlatılan yoğun bir siber saldırıdan etkilendiğini duyurmuştu. Şarku’l Avsat’a bilgi veren Litvanya Savunma Bakanlığı Sözcüsü Osra Fatkevikeot, siber saldırıların yaklaşık iki hafta sürdüğünü ve bir dizi web sitesini kısa süreliğine kesintiye uğrattığını, ancak kalıcı hasara yol açmadığını söyledi. Savunma Bakanlığı Sözcüsü, yakın zamanda daha ‘yıkıcı’ saldırılar beklediklerini ve bu nedenle özel sektörü, acil önlemler almaları yönünde uyardıklarını belirtti.  
Litvanya Savunma Bakanlığı Siber Savunma Birimi Başkanı Jonas Skardinskas,  bu tür saldırıların “yeni olmadığını ve bir süredir benzer saldırılara maruz kaldıkları için hazırlıklı olduklarını belirtti ve savunmalarının güçlü olduğunu vurguladı. Skardinskas, ‘’Bu son saldırıların farkı, birkaç hedefe yönelmiş olmaları ve uzun sürmeleriydi. Birimlerimiz muhtemel saldırıları engellemek için teyakkuz halindedir.’’ dedi.  



Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
TT

Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)

Mueyyed et-Tarfi

Irak’ta birkaç gün sonra yapılacak seçimler yaklaşırken, seçim yarışına katılan Sünni liderler arasındaki açıklamaların şiddeti artmış ve Sünni liderler arasında siyasi karalama kampanyası başlamış görünüyor.

Toplam 329 sandalyeden 15’ine sahip olan ve Sünni nüfusun güçlü olduğu Anbar vilayetinde, Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi ile Azm İttifakı lideri Müsenna Samarrai arasında karşılıklı suçlamalar arttı. İki rakip lider, önceki hükümet kabinesinde görev yapan bakanların performansına ilişkin olarak birbirlerini yolsuzluk ve yetersizlikle suçladı.

12 sandalyeye sahip Sünni çoğunluklu Salahaddin vilayetinde, Sünni liderler arasındaki söylemler, eyaletin sandalyeleri için verilen mücadelenin doruk noktasında hakaret boyutuna ulaştı.

Her ne kadar bu anlaşmazlık yeni olmasa da, Sünni bölgelerde aday sayısının artması, herhangi bir Sünni liderin mezhep grubuna ait sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesini zorlaştırıyor. Ayrıca, Sünni liderlerin yeniden birleşmesi ve 2005’ten bu yana süregelen siyasi dengeye göre (Başbakan’ın Şii, Cumhurbaşkanı’nın Kürt, Meclis Başkanı’nın ise Sünni olması geleneği) parlamentonun Sünni başkanını belirleme konusunda uzlaşmaları da oldukça güç görünüyor.

Siyasi gözlemcilere göre, Meclis Başkanlığı makamı büyük bir çekişmeye sahne olacak; bu yarışı, Şii ve Kürtlerle anlaşmaya varabilen kişi kazanacak.

Yeni bir Sünni siyasi sınıf

Bu bağlamda, el-Mustansıriyye Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü İsam el-Fili, zorlukları anlayamayan yeni bir Sünni siyasi sınıfın ortaya çıktığını ve bunun Sünni topluluk içindeki çatışmaları şiddetlendirdiğini, bölünmelere yol açtığını, ittifakları karmaşıklaştırdığını ve meclis başkanlığı konusunda anlaşmaya varılmasını zorlaştırdığını belirtti. El-Fili, “Topluluğun karşı karşıya olduğu siyasi zorlukların doğasını ele alma veya anlama becerisinden yoksun bir siyasi sınıfın ortaya çıkması, topluluğun sözlü tacize varan medya çatışmalarına karışmasına yol açarak, bu Sünni siyasi sınıfın birden fazla parti tarafından ele geçirilmesinin önünü açtı” dedi. Önde gelen Sünni liderlerin seçimlerde veya siyaset sahnesinde yer almamasının toplum için bir sorun yarattığını belirten el-Fili sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda, Sünni cemaat içinde rekabet denen şeyin dışında hareket eden sessiz sesler de var. Sonuç olarak, çeşitli bileşenler aracılığıyla ve hiçbir tarafı rencide etmeden Sünni cemaati aşan listeler oluşturmayı başardılar.”

El-Fili, “Şii birliği artık eskisi kadar güçlü değil. Önceki aşamada, Sadr Hareketi veya diğerlerinin varlığıyla Şii evi tek bir bütün oluşturuyordu” dedi.

Sünniler arasındaki anlaşmazlık ve Meclis Başkanlığı makamı

El-Fili, Sünniler arasında Meclis Başkanlığı makamı konusunda anlaşmaya varmanın zor olacağı sonucuna vardı. “Çünkü güçlü bir geri dönüş yapan Muhammed el-Halbusi gibi bazı liderler güçlerini göstermek istiyor. Ancak hem Şii hem de Sünni kamplarda birçok muhalifleri var.”

Tartışma hiçbir etki yaratmayacak

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Gazeteci yazar Basim eş-Şara ise ‘seçim öncesindeki sözlü tartışmanın Sünniler arasındaki ittifaklara hiçbir etkisi olmayacağını ve Meclis Başkanlığı makamının Sünni bloklar arasında bir anlaşmazlık konusu olacağını’ düşünüyor. Eş-Şara, “Sünni liderler arasındaki bu söylem yeni değil. Son seçimlerde, Halbusi ile İslam Partisi'ndeki rakipleri ve diğer Sünni liderler arasındaki medya söylemi sözlü savaşa dönüştü, ancak seçimlerden sonra hükümet pozisyonları bölündü. Bu güçler arasındaki tartışma, özellikle Halbusi ve Samarrai arasında, her zaman söylem ve seçim çatışmalarıyla domine ediliyor. Ancak bu medya söylemi, yeni hükümetin oluşumunu ve seçimlerden sonra hükümet pozisyonlarının atanması konusunda aralarındaki anlaşmayı etkilemeyecek” şeklinde konuştu.

Ulusal uzlaşma kararı

Basim eş-Şara, mevcut gerilim ortamında hiçbir Sünni ismin Sünni sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesinin mümkün olmadığını belirterek, “Parlamenter teamüle göre Sünnilere ayrılan meclis başkanlığı konusunda uzlaşmak zor görünüyor. Bu durum, Kürtler ve Şiilerle ulusal bir mutabakat arayışına yöneltebilir” dedi. Eş-Şara, “Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi’ye karşı Kürt tarafının bir ‘veto’su olabilir. Bu nedenle bazı Şii güçler, meclis başkanlığı konusunda Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında ulusal uzlaşı temelinde anlaşma yapılmasından yana. Diğer blokları ikna edebilen isim meclis başkanlığı koltuğunu kazanacaktır” ifadelerini kullandı.


Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, sosyalist Zahran Mamdani'nin New York belediye başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından ABD'nin "bir miktar egemenliğini" kaybettiğini söyledi ve "bununla ilgileneceğine" söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Trump, Florida eyaletinin Miami kentinde düzenlenen bir ekonomi konferansında, Hint kökenli Demokrat Mamdani'yi iktidara getiren ve onu Amerika'nın en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı yapan seçime atıfta bulunarak, "Dün gece New York'ta biraz egemenlik kaybettik ama bunu düzelteceğiz" dedi.

Trump, seçim öncesinde Demokrat Parti'nin sol kanadında yer aldığı düşünülen Mamdani'nin kazanması halinde New York'a sağlanan federal fonları keseceği tehdidinde bulunmuştu.

Mamdani, Trump'ın birkaç aksilik yaşadığı eyalet çapındaki seçimlerin ardından New York Belediye Başkanlığı yarışını kazandı ve ara seçimlerden bir yıl önce meydan okuyan mesaj verdi.

New York Seçim Kurulu'nun ön sonuçlarına göre 34 yaşındaki Mamdani, eski ılımlı Vali Andrew Cuomo ve Cumhuriyetçi Curtis Slewa'ya karşı açık ara öndeydi.

Mamdani, 1 Ocak'ta resmen göreve başladığında Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı olacak. Aynı zamanda bu görevi üstlenen en genç kişi olacak.

Seçilen belediye başkanı, "Bu siyasi karanlık dönemde New York ışık olacak" diyerek, şehrin "Donald Trump tarafından ihanete uğrayan bir millete nasıl yenilebileceğini gösterebileceğini" ifade etti.

Mamdani'yi yeni hedeflerinden biri haline getiren Trump, Truth Social adlı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ismini vermeyen "anket merkezlerine" atıfta bulunarak, Cumhuriyetçilerin yenilgisinin hükümetin kapanması ve Mamdani'nin isminin oy pusulalarında yer almamasından kaynaklandığını söyledi.

Mamdani, Uganda'da Hint kökenli eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yedi yaşında Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi ve 2018'de vatandaşlık aldı. Bu da yüksek yaşam maliyetiyle mücadeleyi kampanyasının ana teması haline getirdi.

Trump onu "komünist" olarak nitelendirse de Mamdani'nin önerileri (özellikle kira kontrolü, ücretsiz toplu taşıma ve çocuk bakımıyla ilgili olanlar) demokratik sosyalist ilkelerle daha uyumlu.

New York'a komşu olan New Jersey'de seçmenler, valilik için Cumhuriyetçi iş adamı Jack Ciatarelli yerine Demokrat Mikie Sherrill'i tercih etti.

Virginia ayrıca Cumhuriyetçi Winsome Earle-Sears'ı mağlup eden Demokrat Abigail Spanberger'ı ilk kadın valisi olarak seçti.

Ülkenin diğer tarafında ise Kaliforniyalılar, Trump'ın Teksas'taki benzer girişimine yanıt olarak eyalet seçim bölgelerinin Demokrat Parti lehine yeniden çizilmesi yönünde oy kullandı.


BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)
TT

BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)

Fransız Haber Ajansı AFP, Batı Sahra'ya gönderilen Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın dün, tartışmalı bölgenin geleceği konusunda müzakerelerin temelini oluşturacak olan Fas'ın özerklik planının güncellenmiş halini ‘sabırsızlıkla’ beklediği açıklamasını aktardı.

BM, 1975 yılına kadar İspanyol kolonisi olan Sahra'yı, nihai bir çözüm bulunmadığı için ‘özerk olmayan bölgeler’ arasında sıralıyor. Afrika kıtasında, dekolonizasyonun ardından statüsü halen belirsiz kalan tek bölge olan Sahra, Rabat ile Cezayir destekli ayrılıkçı Polisario Cephesi arasında bir anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) şimdiye kadar, Fas, Polisario Cephesi, Cezayir ve Moritanya'ya, ‘gerçekçi, kalıcı ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir siyasi çözüme’ ulaşmak için 2019 yılından bu yana durmuş halde olan müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulundu.

Ancak, geçtiğimiz cuma günü ABD tarafından sunulan ve ardından kabul edilen karar taslağı, fosfat açısından zengin ve balık kaynakları bol olan bölgeye Fas egemenliği altında özerklik verilmesini öngören 2007 tarihli Rabat planını destekliyor.

“Fas’ın egemenliği altında gerçek özerklik en iyi çözüm olabilir” görüşünü savunan taslak metin, BM’yi bu temelde müzakereler yürütmeye çağırıyor.

Dün düzenlenen basın toplantısında, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda çekingenliği ile tanınan Staffan de Mistura, bu kararı ‘50 yıldır süren bu çatışmayı çözme konusunda uluslararası toplumun yeni bir kararlılık ve azim gösterdiğini ortaya koyduğu için önemli’ olarak nitelendirdi.

Şu anda Fas'ın ayrıntılı ve güncellenmiş özerklik planını sunmasını ‘sabırsızlıkla’ beklediklerini söyleyen Staffan de Mistura, tüm taraflardan ‘ihtiyaç duyulması halinde BM’nin doğrudan veya dolaylı görüşmeler programı oluşturmasını sağlayacak öneriler sunmalarını’ isteyeceğini açıkladı.

Ayrıca, Rabat'ın tarihi olarak nitelendirdiği BMGK’nın kabul ettiği kararın, Fas'ın planına dayanan bir ‘çerçeve’ oluşturduğunu, ancak müzakereler için ‘herhangi bir sonuç öngörmediğini’ vurgulayan Staffan de Mistura, “Müzakerelere katılmanın, bunun mutlaka sonuçlarını kabul etmek anlamına gelmez. Önemli olan katılımdır. Bunun herkese hatırlatalım” ifadelerini kullandı.