Suriye’nin güneyinde 35 kilometre derinliğinde güvenli bölge kurulacağına dair haberler

Dera’nın doğusundaki Busra eş-Şam’da Hmeymim tarafından desteklenen Sekizinci Tugay’daki gruplar için verilen askeri bir kurs (Ahrar Horan)
Dera’nın doğusundaki Busra eş-Şam’da Hmeymim tarafından desteklenen Sekizinci Tugay’daki gruplar için verilen askeri bir kurs (Ahrar Horan)
TT

Suriye’nin güneyinde 35 kilometre derinliğinde güvenli bölge kurulacağına dair haberler

Dera’nın doğusundaki Busra eş-Şam’da Hmeymim tarafından desteklenen Sekizinci Tugay’daki gruplar için verilen askeri bir kurs (Ahrar Horan)
Dera’nın doğusundaki Busra eş-Şam’da Hmeymim tarafından desteklenen Sekizinci Tugay’daki gruplar için verilen askeri bir kurs (Ahrar Horan)

Suriye’nin güneyinde, özellikle Dera şehrindeki sakinler arasında, istikrarsızlık ve güvensizlik nedeniyle İran başta olmak üzere etkili ülkeler arasında çatışma ve rekabet alanına dönüşen bölgelerde, Ürdün sınırı boyunca güvenli bir bölge kurulacağına dair haberler dolaşıyor.
Dera’daki Özgür Avukatlar Sendikası Başkanı Süleyman El-Karfan, Şarku’l Avsat’a yaptığı özel açıklamada, Suriye toprakları içinde 35 kilometre derinliğinde güvenli bir bölge kurulacağını söyledi.
Suriye ve Lübnan’a, Ürdün’den geçerek Körfez’e kara kapısı olan güney bölgesi, son zamanlarda uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili haberlerle gündeme geldi.
Ürdün, 2018’deki güney bölgesindeki yerleşim anlaşması ve Ürdün Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’den gelen kaçakçılık şebekelerine karşı gerçek bir savaş yürüttüklerini söylemesinin ardından, Suriye’nin güneyinden gelen uyuşturucu ve silah sevkiyatlarını engelleme konusundaki başarısızlığını ilan etmişti.
Son zamanlarda, İran ve vekillerini bölgeden kovmak için Ürdün-ABD-Rusya-İsrail anlayışıyla elde edilen Suriye’nin güneyindeki yerleşim anlaşmasının hedefine ulaşılamaması ile Ürdün’ün Suriye rejim güçlerinin kaçakçılık şebekeleriyle işbirliği yaptığına dair suçlamaları da gün yüzüne çıktı.
Son günlerde basında çıkan haberlerde, Ürdün-Suriye sınırında 35 kilometre derinlikte güvenli bölge oluşturulması ve İran, Hizbullah ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin varlığıyla mücadele etmek amacıyla Suriye’nin güneyindeki silahlı grupların yeniden oluşturulmasına yönelik yeni isteklerden söz ediliyor.
Süleyman El-Karfan, “Arap ülkelerinden birinde Dera, Süveyda ve Kuneytra’dan yerel liderlerle toplantılar yapıldı. Dera’dan 10, Süveyde’den 4 ve Kuneytra’dan 5 yerel lider bunlara katıldı. Ancak bunlardan biri olan Kinan el-Eid, geçtiğimiz günlerde Dera’nın kuzey kırsalındaki Casem kasabında kimliği belirsiz kişilerce uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. Bu saldırganlar Eid’in cep telefonunu da aldı” dedi.
Suriye’nin güney bölgesinin yeni bir aşamanın eşiğinde olduğunu düşünen Karfan özel açıklamasına şu ifadelerle devam etti:
“Güvenli bölge, bölge ülkeleri İran’ın Suriye’nin güneyindeki yayılma tehlikesinin farkına vardıktan sonra oluşturulacak. İran’ın konuşlanmasını engelleme süreci, daha önce bölgede olduğu gibi silahlı grupların oluşturulması yoluyla güney bölge halkının adımıyla başlayacak. Suriye rejimi ve güçlerinin bölgeden çıkarılması, İran ve onun vekillerinin veya işbirlikçilerinin tehlikesini ortadan kaldıracaktır. Bunlar ister bölge halkından olsun, ister İran ve vekillerinin varlıklarını empoze etmelerini kolaylaştıran ana askeri oluşumlardan olsun, rejimin bölgeye yayılmış güçleri veya oluşumlarıdır.”
Karfan, güvenli bölgenin yönetiminin güneydeki gruplar tarafından özerk olacağı ve daha sonraki aşamada bölgenin yönetimine politikacıların dahil olacağını söyleyerek, “Ürdün ile Suriye arasındaki ana geçiş kapısı olan Caber-Nasib Sınır Kapısı’nda Rusya’nın 2016 tarihli önerisi uygulanacak. Suriye rejimi çalışanları tarafından yönetilecek ve Dera-Şam karayolu olan güvenli bölge içindeki yol ile yerel gruplar tarafından korunacak” dedi.
Karfan, geçtiğimiz günlerde düzenlenen toplantılara katılan ve Suriye’nin güneyinde güvenli bölge kurulmasına dair teklif kendilerine sunulan liderlerin 2018’de yaşananları ve bölgenin uluslararası olarak terk edilmesini gözden kaçırmadıklarını vurgulayarak şöyle dedi:
“Israrla gerçek garantiler istediler. Bazıları, Suriye’nin güneyinde güvenli bölge öneren ülkelerden fiili güçlerin katılımını talep etti.”

Çatışan görüşler
Güvenli bölgenin tartışılması konusunda sokaktaki vatandaşlar arasında çelişkili görüşler ortaya çıktı.
Bazıları bunu güvenlik arayışları, zorunlu askerlik talebinden kurtulmak ve neredeyse her gün meydana gelen suikast ve cinayetleri engellemek için bir fırsat olarak değerlendirdi. Eğer gerçek garantiler verilirse, uçuşa yasak bölge haline gelirse ve kalkınma projeleri oluşturma arzusu varsa, bölgenin iyileştirilmesine katkıda bulunacağını de eklediler.
Bir diğer kesim ise bunu, 2018 yılında rejim ve Rusya’nın lehine bölgenin terk edilmesiyle sonuçlanan, yıllarca süren ve değişim talep eden Suriye halkının arzusundan uzak, önceki deneyimin bir tekrarı olarak gördü.
Gözlemcilere göre, Şam’daki rejim ne kadar uzun süre İran’ın gölgesi ve onun güney bölgesindeki emelleri ile sınırlı kalırsa, Arapların durumu Suriye rejiminin çıkarına olmayacak.
Güneydeki ve Suriye’nin geri kalanındaki kötü güvenlik, ekonomik ve yaşam koşullarının, ister güneyde konuşlanacak yeni gruplar için, ister İran veya Rusya için silah altına alma sürecini etkilemesi bekleniyor.
Bütün bunlara rağmen, özellikle Rusya’nın bölgede 2018’deki yerleşim anlaşması öncesinde muhalif gruplardan olan ve Hmeymim tarafından desteklenen Sekizinci Tugay güçleri gibi bir askeri gücü olması nedeniyle, güney bölgesi uluslararası ve bölgesel anlayış ve anlaşmalara maruz kalıyor.
Suriye’nin güneyinde, 2018 yılında Rusya’nın himayesinde muhaliflerle Suriye rejimi arasında uzlaşı anlaşmasına tabi olan bölgeler hala istikrarsız alanlar.
Bölgeye neredeyse her gün meydana gelen cinayet ve suikastlar, adam kaçırmalar ve Suriye rejimine bağlı unsurlar, subaylar ve siviller veya eski muhalifler olsun herkesin maruz kaldığı soygunların gösterdiği bir kanunsuzluk hakim.
Bölgede yıllardır devam eden ve ülkedeki kötü ekonomik ve yaşam koşullarının ağırlaştırdığı bu olgudan kurtulmak için çabalar, adımlar ve çözümlerin yokluğunda, defalarca varılan uzlaşılara rağmen bölgede güvenlik kargaşası tırmanıyor ve tüm taraflar birbirini suçluyor.



Gazze’de hapse atılan doktor sayısı 28’e yükseldi

İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 60 bine yaklaştı (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 60 bine yaklaştı (AP)
TT

Gazze’de hapse atılan doktor sayısı 28’e yükseldi

İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 60 bine yaklaştı (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 60 bine yaklaştı (AP)

Gazze savaşında İsrail tarafından hapse atılan Filistinli doktorların sayısı 28'e yükseldi.

Filistin merkezli sağlık kuruluşu Healthcare Workers Watch'un (HWW) verilerine göre, Gazze'den İsrail hapishanelerine götürülen doktorlardan 8'i cerrahi, ortopedi, yoğun bakım, kardiyoloji ve pediatri alanlarında kıdemli uzmanlar.

HWW, 28 kişiden 21'inin 400 günden uzun süredir hapiste tutulduğunu, hiçbiri hakkında İsrail makamları tarafından hukuki işlem başlatılmadığını aktarıyor.  

Gazze Sağlık Bakanlığı, Ebu Yusuf en-Neccar Hastanesi Müdürü ve Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Mervan el-Hams'ın "İsrailli özel bir silahlı birim" tarafından götürüldüğünü pazartesi duyurmuştu.

Hams'ın nerede olduğu bilinmiyor ve İsrailli yetkililer henüz olaya dair herhangi bir açıklama yayımlamadı. Ancak İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) Guardian'a gönderdiği yazılı açıklamada, Gazze'deki sağlık personeli ve doktorların "Hamas'ın terör faaliyetlerine karıştığı" iddia edildi.

Gazze'de İsrail ablukası nedeniyle açlık krizi yaşanırken, Birleşik Krallık (BK) bölgeye havadan yardım göndermeyi planlıyor.

Tel Aviv yönetiminden cuma günü yapılan açıklamada, yabancı ülkelerin Gazze'ye havadan yardım yapmasına müsaade edileceği duyurulmuştu. BK Başbakanı Starmer, "Bu yöntemle bölgeye yardım göndermek için elimizden geleni yapacağız" dedi.

Starmer'a Filistin devletini tanıması için yapılan baskı da artıyor. Yarısından fazlası İşçi Partisi'nden olmak üzere 9 siyasi partiden 220 parlamenter, Starmer'a böyle bir adımın iki devletli çözüm için hayati önem taşıdığını belirten ortak bir mektup gönderdi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, cuma günkü açıklamasında Filistin devletini eylülde tanıyacaklarını duyurmuştu.

Diğer yandan Gazze'deki ateşkes süreci yeniden çıkmaza girdi. ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, "Hamas'ın ateşkese isteksiz" olduğunu öne sürerek, Katar'ın başkenti Doha'da görüşmeleri yürüten ekibini geri çağırdığını perşembe duyurmuştu.

Wall Street Journal'ın analizinde, İsrail'in "Ortadoğu'da kontrolsüz bir güce" dönüştüğüne dikkat çekilerek, Washington'ın Tel Aviv'le sürtüştüğü belirtiliyor.

MAGA (Make Amerika Great Again/Amerika'yı Yeniden Harika Yap) ideologlarının, İsrail'in ABD'yi savaşa çekmeye çalıştığını düşündüğü ve Trump'ın İsrail lideri Binyamin Netanyahu'ya desteğine daha eleştirel yaklaştığı ifade ediliyor.

Eski ABD Başkanı Joe Biden'ın kıdemli danışmanlarından Amos Hochstein, "İsrail'in artık Ortadoğu'daki en büyük güç olduğunu" savunarak, bunu dengeleyecek hiçbir unsur kalmadığını söylüyor. Ancak danışman, bunun ABD açısından iyi bir gelişme olmadığını, Tel Aviv'in de savaşları uzatmasına yol açtığını belirtiyor.

Analizde, hiçbir Amerikan başkanının İsrail'e mesaj göndermek adına askeri desteği tamamen kesmeyi göze almayacağı, Netanyahu'nun da bunu bilerek hareket ettiği yorumu yapılıyor.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Wall Street Journal