Irak Planlama Bakanı: Kamu sektörü maaşlarında adalet ve eşitlik yok

Irak’ta işsizlik oranı yüzde 16.5’e ulaştı.

Çevik Kuvvet güçleri geçici sözleşme yapılan ve sürekli iş kadrosuna alım için Bağdat’taki Yeşil Bölge önünde gösteri düzenleyen mühendislerin etrafını sarıyor (AFP)
Çevik Kuvvet güçleri geçici sözleşme yapılan ve sürekli iş kadrosuna alım için Bağdat’taki Yeşil Bölge önünde gösteri düzenleyen mühendislerin etrafını sarıyor (AFP)
TT

Irak Planlama Bakanı: Kamu sektörü maaşlarında adalet ve eşitlik yok

Çevik Kuvvet güçleri geçici sözleşme yapılan ve sürekli iş kadrosuna alım için Bağdat’taki Yeşil Bölge önünde gösteri düzenleyen mühendislerin etrafını sarıyor (AFP)
Çevik Kuvvet güçleri geçici sözleşme yapılan ve sürekli iş kadrosuna alım için Bağdat’taki Yeşil Bölge önünde gösteri düzenleyen mühendislerin etrafını sarıyor (AFP)

Irak Planlama Bakanı Halid Battal en-Necim, ülkesinin maaş sisteminde ‘adalet ve eşitlik’ olmadığını vurgulayarak, Irak’taki işsizlik oranının yüzde 16.5’e yükseldiğini açıkladı. Bu oran, komşu ülkelerdeki işsizlik oranı ve Irak’ın toplam nüfusuyla (yaklaşık 40 milyon) kıyaslandığında oldukça yüksek bir oran. Ayrıca ülkedeki çalışma çağındaki nüfus dikkate alındığında bu oranın olması gerekenin üzerinde olduğu görülür.
Bakan Necim, önceki gün düzenlediği basın toplantısında Irak nüfusu ve ilk kez hazırlanan İşgücü Araştırması’nın verilerini açıkladı. Irak’ta 0-15 yaş grubu nüfusun toplam nüfusun yüzde 64’ünü oluşturduğunu belirten Necim, “Toplam nüfusun yüzde 50’sini erkekler, yüzde 50’sini kadınlar oluşturuyor. Bu eşit bir oran. 15-24 yaş grubu genç nüfus toplam nüfusun yüzde 21’ini, 25 yaş ve üstü grup ise yüzde 43’ünü oluşturuyor” dedi.
Kamu devlet sektörü maaş sistemindeki bozulmaya dikkat çeken Bakan Necim, “Beşinci derece memurlar yoksulluk sınırının altına indi” ifadesini kullandı.
Necim, yerel basına yaptığı açıklamalarda, “Kamu sektörü maaşları ve ücretlerinde adalet yok. Bu, Irak’taki maaş sisteminin bir kusurudur. Bakanlıklarda aynı derece ve niteliklere sahip memurlar çalışıyor ancak bazılarının maaş ve gelirleri diğer bazılarından iki kat veya daha fazla. Ekonomi Kurulu bu konuyu görüştü. Ancak bu, belki istikrarlı bir hükümet ve istikrarlı sosyal koşullarda siyasi bir karar gerektiriyor. Irak maaş sisteminde eşitlik ve adalet yok. Bu aynı zamanda maaş sisteminde bir bozukluk olduğuna işaret ediyor.”
Kamu sektöründeki birçok çalışan, sektörel maaş dağılımındaki uçurumu, 2003 sonrasında vatandaşlara yapılan “en büyük kötülük” olarak niteliyor. Örneğin Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı, Petrol, Elektrik ve Maliye Bakanlıkları gibi kurumlarda çalışan ve lisans diploması bulunan memurlar yaklaşık 2 milyon Irak dinarı maaş alırken, Kültür Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı veya diğer bakanlıklarda çalışan memurlar ise sadece 600 dinar maaş alabiliyor. Bu durum memur maaşları arasında büyük bir uçurum olduğunu gösteriyor.
Özel sektördeki duruma da değinen Bakan Necim, açıklamasının devamında, “İmkanlar ve nitelikler kıyaslandığında, özel sektördeki bazı maaşlar kamu maaşlarından çok daha yüksek. Ancak toplumda hâkim olan algı ve Sosyal Güvenlik Yasası’nın anlaşılmaması, özel sektördeki işçiler de dahil olmak üzere insanları devlette iş aramaya sevk ediyor” dedi.
Irak’ın eski Başbakanı Haydar el-İbadi, özel sektörde çalışmayı teşvik etmek ve “devlette iş bulma” olgusuna yönelik rağbeti azaltmak için özel sektör çalışanlarının emeklilik maaşlarına ve sosyal güvenlik garantisine ilişkin birleşik bir yasa tasarısı önerdi. Ancak tasarı Meclis’ten geçmedi. Nitekim kamu sektöründe meslektaşlarına göre yüksek maaş alan çalışanların aynı zamanda emeklilik maaşlarının da yüksek olduğu biliniyor.
Bakan Necim’den sonra basın toplantısında söz alan Uluslararası Çalışma Örgütü Temsilcisi Maha Kattaa, “2021 Yılı İşgücü Araştırması sonuçlarında, kadın istihdamının düşük olduğu görülüyor” dedi. Ulusal istihdam ve işgücü piyasasının gelişimine yönelik politika oluşturmak için bir atılım olduğunu söyleyen Kattaa, pratik politikalar oluşturma çağrısında bulundu.
Kattaa, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Delillere dayalı ulusal politikalar doğrultusunda yapılan araştırma, iş piyasası göstergelerini izlemek için iyi bir başlangıç. Bu araştırma, işgücünün işgücü piyasasında uygun iş fırsatları bulmasına yardımcı olan plan ve programların tasarlanmasına yardımcı olacak. Araştırmanın ortaya koyduğu en önemli göstergesi, kadınların işgücüne katılımının düşük olması. Kadınların işgücüne katılım oranı, erkeklerdeki yüzde 68 orana kıyasla yüzde 10.6 ile düşük kalıyor. Bu oran dünyadaki oranlardan da düşük. Kadın işsizlik oranı (yüzde 28.2) erkek işsizlik oranının (yüzde 14.7) yaklaşık iki katıydı. Bulgular, 13 milyon kadının istihdam çağında olduğunu, ancak yalnızca bir milyonun çalıştığını gösteriyor.”



Gazze’de ateşkes teklifi: Nihai çözümün kapısını aralayacak mı?

8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)
8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)
TT

Gazze’de ateşkes teklifi: Nihai çözümün kapısını aralayacak mı?

8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)
8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)

Salim er-Rayes

Hamas ve İsrail, ABD Başkanı Donald Trump'ın desteklediği bir ABD girişiminin ardından 60 günlük ateşkes anlaşmasına varmaya yakın. Girişim, esas olarak ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un mayıs ayı sonlarında sunduğu belgeye dayanıyor. Söz konusu belge, belirtilen süre içinde ateşkesi ve esir takasını sağlamayı, kalıcı bir ateşkese varmak ve savaşı sona erdirmek amacıyla, anlaşmanın hükümlerinin uygulanmasıyla eş zamanlı olarak müzakereler yürütülmesini öngörüyordu.

Mevcut teklif her iki tarafın da ön onayını alırken, kalıcı ateşkesin şartları konusunda bir anlaşmaya varılamadı. Bu şartlar arasında müzakereler sırasında askeri operasyonların durması, Hamas başta olmak üzere Gazze'deki Filistinli direniş gruplarının elindeki İsrailli rehinelerin sayısını azaltma girişimleri sayılabilir. İsrail, savaşı sona erdirmek için Hamas’ın iktidardan tamamen vazgeçmesini ve Gazze Şeridi'nin tamamen silahsızlandırılmasını şart koşuyor. Hamas ise silahların teslim edilmesini kırmızı çizgi sayarak, teslim etmemekte ısrar ediyor. Buna karşılık, liderlerinden az sayıda kişinin sınırlı bir süre için Gazze Şeridi'nden ayrılması konusunda esneklik gösterdi.

Savaşın sona erdirilmesiyle ilgili şartlarda bir anlaşma sağlanamaması nedeniyle, Witkoff belgesine yakın zamanda güncellenmiş bir formül eklendi. Bu formül müzakere sürecinin geçici ateşkes süresince devam etmesine, müzakerelerde “iyi niyet” gösterilmesi halinde, altmış günlük sürenin ardından ateşkesin daha uzun bir süre uzatılabilmesine imkân tanıyor. İyi niyet gevşek bir ifade, zira İsrail'in Hamas'ın kalıcı bir ateşkese varılması konusunda iyi niyet göstermediğini düşünmesi halinde askeri operasyonlarını ve hava saldırılarını yeniden başlatmasına olanak tanıyor. Kalıcı ateşkes için daha önce de belirttiğimiz gibi hem İsrail hem de ABD, Hamas'ın iktidardan vazgeçmesini ve silahlarını tamamen teslim etmesini şart koşuyor, dolayısıyla İsrail, Hamas’ın iyi niyetli olmadığını ve silahlarını teslim etmekten ziyade “depolamayı” önerdiğini öne sürerek savaşa geri dönebilir.

Son haftalarda İsrail, Hamas’ın hem siyasi hem askeri liderlerini ve üyelerini hedef alarak hava bombardımanlarını ve topçu saldırılarını yoğunlaştırdı ve bunlar, Gazze Şeridi'nde onlarca Filistinli sivilin hayatına mal oldu. Ancak, askeri baskıyla yetinmedi; ayrıca Gazzelileri aç bırakarak ve BM’ye bağlı uluslararası kurum ve kuruluşlar aracılığıyla yardımların onlara ulaşmasını engelleyerek baskısını daha da yoğunlaştırdı. BM yerine Amerikan yardım dağıtım noktaları kurdu ve bunun sonucunda İsrail ordusunun ateşiyle, çocuklarına yiyecek götürmek isteyen 650'den fazla kişi öldü.

Buna ilave olarak, Hamas’a karşı savaşan silahlı Filistinli milis gruplar da ortaya çıktı ve bunlar, birkaç haftadır İsrail ordusu tarafından kontrol edilen bir bölge olan Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın doğusunda bulunan bölgede konuşlanmış bulunuyorlar. Bu milisler, “Terörle Mücadele Birliği” veya silahlı grubu yöneten kişiye atfen “Yasir Ebu Şebab Grubu” olarak biliniyor. İsrail medyası, grubun İsrail ve Filistinli taraflarca desteklendiğini bildirdi, Ebu Şebab ise Wall Street Journal'a verdiği röportajda bu iddiayı reddetti.

İsrail'in Hamas’ın gerek askeri kanadı olan Kassam Tugayları'na gerekse İçişleri Bakanlığı'na bağlı polis kuvvetlerine mensup askeri unsurlarını yoğun bir şekilde hedef alması, İsrail ordusunun Gazze sakinlerine zorunlu tahliyeyi dayatması, Gazze Şeridi'nin 365 kilometrekarelik alanının yüzde 80'inden fazlasının kontrolünü ele geçirmesi ile birlikte, Hamas’ın iç güvenlik kontrolü azaldı. Gazze'deki önde gelen ailelere ait çeşitli gruplar arasında silahlanma yaygınlaştı. Bunlar yardım tırlarını gasp ettiler ve çaldıkları malları pazarlarda Gazzelilere normal fiyatlarının 300 ila 500 katı fiyatlara sattılar.

Haziran ayının ikinci yarısından itibaren, 2007'den beri silah zoruyla dayattığı Gazze Şeridi üzerindeki kontrol ve otoritesini kaybetmesi anlamına gelen, güvenlik gücünün zayıfladığını hissetmesiyle birlikte Hamas, yönetimini sessizce yeniden yapılandırdı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla dergisinden aktardığı analize göre adının açıklanmasını istemeyen Hamaslı bir yetkili; “Hamas, açıklanmayan kararlarla kendisine bağlı iki yeni vali (biri eski bir güvenlik görevlisi) atadı. İsrail tarafından öldürülenlerin yerine yeni güvenlik liderleri belirledi” bilgisini verdi.

Kaynak, “Bazıları Hamas'ın bittiğini ve İsrail suikastları ile Gazze'nin geniş alanları üzerindeki kontrolü sonucunda iktidardan düşeceğini sanıyor. Ancak hareket her zaman kendini yeniden yapılandırarak, yönetim ve güvenlik kontrolünü dayatarak herkesi şaşırttı. İşgalin, varlığını ortadan kaldırma hedefine ulaşmasına da izin vermeyecek” değerlendirmesinde bulundu.

Gazze'deki hükümet atamalarına paralel olarak, “Delici Ok” adı verilen ve varlıklarını üç merkezi bölgede yoğunlaştıran silahlı gruplar da yaygınlaştı. Bu bölgeler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un güney-orta bölgesi, Gazze Şeridi'nin merkezi bölgesi Nuseyrat Kampı ve Deyr el-Belah şehri, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Gazze Şehri'nin kuzeybatı ve orta bölgesidir. Bu gruplar, siyah giyinen, maske takan, silah ve sopa taşıyan yirmili yaşlarının başındaki genç erkeklerden oluşuyor. Yardım tırlarını gasp etmeye ve çalmaya çalışan çeteleri ve haydutları hedef alıyorlar.

Delici Ok grubu, 2006 yılında Hamas ve İslami Cihat'ın askeri kanatlarını da kapsayacak şekilde kurulan Filistin Direniş Grupları Ortak Harekât Odası'na bağlı. Oda, Hamas'ın askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları başta olmak üzere, Filistinli direniş örgütlerinin 12 silahlı kanadını bünyesine kattıktan sonra 2018 yılında yeniden oluşturuldu ve canlandırıldı.

Grubun operasyonları son günlerde varlığını dayatma ve göreceli olarak güvenliği sağlama amacıyla gelişti. Delici Ok’un operasyonlarına ait onlarca video dolaşıma sokuldu ve bunlarda, Gazze Şeridi'nde yakın zamanda silahlanan ailelere mensup kişilerin kurşuna dizilerek infaz edilmesi de dahil olmak üzere hırsız çetelerinin dövüldüğü ve dağıtıldığı görülüyor. Bu uygulama, aşiretlerin, sivil bir yargılama olmaksızın hırsızlık suçlamasıyla öldürülen üyeleri için intikam talep eden açıklamalar yapmasına yol açtı.

Bütün bunlar, İsrail ordusunun tüm Filistin güvenlik güçleri unsurlarını hedef almaya devam ettiği sırada yaşandı. Nitekim yardım tırlarını korumaya çalışırken veya hırsızlara ve haydutlara kurdukları pusular sırasında “Delici Ok” unsurlarını hedef aldı ve bazılarını öldürdü. Delici Ok güçleri ise çalmaya ve hatta fiyatları yükseltmeye çalışan herkesi daha güçlü ve sert bir şekilde cezalandırarak bu saldırılara karşılık verdi. Piyasada sınırlı miktarda bulunan temel gıda maddelerini, yaklaşık 650 gündür devam eden savaştan psikolojik ve mali olarak bitkin düşmüş, ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak isteyen sıradan vatandaşların satın alamayacağı fiyatlarla satın alıp sattıkları için kendilerine doğrudan tehditler yöneltilen bir dizi esnafı, dükkanlarını kapatmaya zorladı.

Bazıları Hamas'ın bittiğini ve İsrail suikastları ile Gazze'nin geniş alanları üzerindeki kontrolü sonucunda iktidardan düşeceğini sanıyor. Ancak hareket her zaman kendini yeniden yapılandırarak, yönetim ve güvenlik kontrolünü dayatarak herkesi şaşırttı.

Hamas ve İsrail arasında önümüzdeki günlerde ateşkese varılmasının yakın olduğu konuşulurken, Delici Ok, kanun kaçağı olarak sınıflandırdığı Yasir Ebu Şebab Grubu gibi silahlı grupları tehdit eden bir bildiri yayınladı. Ayrıca, son haftalarda ortaya çıkan silahlı aileleri tehdit etti. Güvenlik ve kontrolü sağlamak için ateşkes döneminde hırsızları, çeteleri, haydutları ve tekelleşen büyük tüccarları takip etme ve hesap sorma ile tehdit etti.

Yukarıdaki tüm saha verileri göz önüne alındığında, Hamas'ın ateşkes ışığında savaşı kalıcı olarak sona erdirmek, İsrail’in askeri operasyonlarını, liderlerini ve üyelerini hedef almasını durdurmak için nihai çözümü, müzakere etmeyi seçtiği anlaşılıyor. Hamas, İsrail ordusunun geçen mart ayındaki sınırlara kadar geri çekilmesini şart koşuyor. Bu, ordunun güney, doğu ve kuzey sınırları boyunca 700 ila 1.000 metre derinliğe çekilmesi anlamına geliyor. Geri çekilme, Hamas’a 60 gün içinde serbestçe faaliyet gösterip, hareket etmesine ve güvenliği sağlamasına olanak tanıyacak. Böylece, iki yıllık soykırım savaşının ardından Gazze Şeridi'nde hükümet ve askeri olarak varlığını kanıtladıktan sonra, diğer tarafa -ABD tarafından desteklenen İsrail'e- kendi koşullarını dayatmaya çalışacak.

fgthy
İsrail’de askeri araçlar, İsrail ile Gazze arasındaki sınırın yakınında duruyor, 7 Temmuz (Reuters)

Hamas, üyelerinin kararlılığına, yaşamak için en temel ihtiyaçlarını, çocuklarını, mallarını ve işlerini kaybeden Gazze sakinlerinin fedakarlıklarına güveniyor. Ayrıca elinde kazançlı bir kart olan İsrailli rehinelerin veya onlardan geriye kalanların bulunmasına güveniyor. Ancak bir rehine takası gerçekleşirse ve bu kartını kaybederse, İsrail'in 60 gün geçtikten sonra savaşa geri dönmemesini nasıl garantiye alacak? İsrail ve ABD'nin kalıcı bir ateşkes için ön koşul olarak iktidardan vazgeçmesi ve tüm silahlarını teslim etmesi konusundaki ısrarı göz önüne alındığında, yönetiminin devamını nasıl sağlayacak ve savaşta yıkılanları yeniden inşa etme aşamasını nasıl başlatacak?

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.