Nükleer müzakereler Tahran’ın taviz kopartma taktiklerine takılıyor

Şarku’l Avsat’a konuşan Avrupalı kaynaklar: İran'a tavizler verdik, fırsatı değerlendirmeli

Geçtiğimiz hafta Endonezya'nın Bali şehrinde düzenlenen G-20 toplantısında Borrell'in yanında Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna bulunuyor (AFP)
Geçtiğimiz hafta Endonezya'nın Bali şehrinde düzenlenen G-20 toplantısında Borrell'in yanında Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna bulunuyor (AFP)
TT

Nükleer müzakereler Tahran’ın taviz kopartma taktiklerine takılıyor

Geçtiğimiz hafta Endonezya'nın Bali şehrinde düzenlenen G-20 toplantısında Borrell'in yanında Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna bulunuyor (AFP)
Geçtiğimiz hafta Endonezya'nın Bali şehrinde düzenlenen G-20 toplantısında Borrell'in yanında Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna bulunuyor (AFP)

İran ile ABD arasında Avrupa Birliği (AB) arabuluculuğuyla yürütülen dolaylı görüşmelerdeki son turun sona ermesiyle birlikte Washington, Londra, Paris, Berlin ve AB Özel Temsilcisi, Viyana'da elde edilenlerin 2015 yazında imzalanan nükleer anlaşmaya hızlı bir dönüşe imkan sağladığına ikna olmuştu.
Washington liderliğindeki Batılı devletler, uzun ve dolambaçlı müzakere oturumları sırasında, Tahran'ı üzerinde anlaşmaya varılan metnin kendi çıkarına olduğuna, bu nedenle kendisine sunulan fırsatı hala değerlendirmesi gerektiğine ikna etmek için çok fazla esneklik gösterdiklerini düşündü.
Paris'teki Avrupalı ​​diplomatik kaynaklar, Batılıların Tahran'a İran liderliğini çekincelerinden ve ortaya koyduğu ek taleplerden vazgeçmeye itecek ‘değerli bir hediye’ verdiğine inanıyor. Şarku'l Avsat'a konuşan kaynaklar, Batılıların Tahran'ın arzusuna uygun olarak, nükleer müzakereleri İran’ın balistik kabiliyeti ve Tahran’ın istikrarsızlaştırıcı bölgesel politikası hususları ile ilişkilendirme ısrarından vazgeçmeyi kabul ettiklerini ortaya koydu.
Aslında bu iki dosya, ABD Başkanı Joe Biden'ın İran nükleer dosyasına yaklaşımının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Diğer yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Donald Trump'a 2015 anlaşmasından çıkmaktan kaçınmasını teklif eden ilk kişiydi. Aynı zamanda anlaşmaya anlaşmanın zamanlaması ve söz konusu iki husus ile ilgili üç ek iliştirdi. Bu hususlardan ilki, İran'ın füze ve balistik programlarının daha kapsamlı hale gelerek yükümlülükleri aşmaya başlaması ve komşu ülkeler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılması şeklinde karşımıza çıkıyor. İran’ın Yemen, Irak, Suriye, Lübnan gibi diğer ülkelerin işlerine müdahale etme politikası ise ikinci hususu teşkil ediyor. Biden'ın Suudi Arabistan ziyaretinde Körfez ve Arap liderlerle yapılacak olan zirvede bu iki hususun tartışılacağına, ABD’nin nihai vizyonunu sunmak için bir fırsat sağlayacağına şüphe yok.
Bugün Viyana anlaşması taslağının imzalanmasını geciktiren veya engelleyen üç dosya mevcut: Tahran'ın ABD’nin anlaşmadan bir daha çekilmemesi veya bir daha yaptırım uygulamaması talebinde bulunduğu güvenceler, ABD terör örgütleri listesinde yer alan Devrim Muhafızları dosyası ve yaptırımlar dosyası. Avrupalı ​​siyasi kaynaklar, İran'ın da kabul edebileceği çözümlerin varlığına inanıyor. Ancak bunu reddeden İran, Doha’da gerçekleştiren dolaylı görüşmelerde dahi ‘katı’ tutumlarını koruyor.
Söz konusu kaynaklar, İran'ın bu katı tutumlarının ABD Başkanı’na zarar verdiği, onu siyasi olarak zayıflattığı, İran'ın çıkarlarına hizmet etmeyen ek tavizler vermesini engellediğini düşünüyor. Washington’un artık geri adım atamayacağını, İran'ın ek taleplerini karşılayamayacağını düşünen kaynaklar, iki tarafın da ‘iç siyasi durumları ışığında hareket ettiğini belirtiyor. Bu kaynaklar, Tahran'a yapılan teklifin ‘nihai’ olduğuna, bu teklifi değerlendirmesi gerektiğine inanıyor.
Batılılar İran’ın nükleer programının istikrarlı ilerleyişine bağlı olarak, anlaşmaya dönüş penceresinin sonsuza kadar açık kalmayacağı, herhangi bir gecikmenin anlaşmayı anlamsız hale getireceği düşüncesinde. Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna bu hafta yaptığı açıklamada, bu fırsat penceresinin kapanmasına sadece birkaç hafta kalmış olabileceğini duyurdu.
Avrupalı kaynaklar, söz konusu üç dosyada çözüme varılabileceği görüşünde. Ancak Devrim Muhafızları meselesinin parça parça çözüleceği, zirâ ABD tarafı için asıl sorun teşkil eden hususun, İran'ın yurtdışındaki kolu olan, Washington'un çeşitli terör operasyonlarından sorumlu tuttuğu Kudüs Gücü olduğu düşünülüyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, daha önce İran ekonomisindeki rolü nedeniyle İran için önem arz eden Devrim Muhafızları’nın listeden çıkartılması konusunda bir çıkış yolu önermişti. Ancak Biden'ın İsrail'deki açıklamaları ardından bu çıkış yolu fırsatının geçtiği düşünülüyor. Söz konusu kaynaklar, Tahran'ın kapsamlı ve eksiksiz bir şekilde bir an önce kaldırılmasını istediği yaptırımlar konusunda çözüm önerilerinin sunulduğunu bildirdi. Batılılar güvenceler konusunda ise önümüzdeki sonbaharda yapılacak ara seçimler göz önüne alındığında, İran'ın bu istediğinin ABD Başkanı için siyasi açıdan mümkün olmadığına inanıyor. Nitekim Batılılar, Washington'un anlaşmada kalması veya tekrar çıkmasının Tahran'ın performansına ve yeni anlaşmanın içeriğine sıkı sıkıya bağlı kalma derecesine bağlı olacağı konusunda hemfikir.
Ancak böyle bir okuma, Biden'ın ABD’nin gidişatını en üst düzeyde belirleyecek Ortadoğu turu öncesinde geçerliydi. İran dosyasının büyük gelişmelerin eşiğinde olduğu oldukça açık. Bu kapsamda Reuters’ın haberine göre Brüksel'deki Avrupalı ​​bir kaynak, İran ile müzakerelerde sona yaklaşıldığını, ancak bir anlaşmaya varılacağının kesin olmadığını ifade etti. Söz konusu kaynak, şöyle ekledi:
“Müzakerelerde çok, çok ilerideyiz. Doha'da yakınlık üzerine görüşmelerde bulunduk. Hiçbir sonuç vermedi. Nedeni çok açık, zirâ masadaki her hususu müzakere ettik. Üzerinde hala anlaşmaya varılmamış olan bazı ayrıntılarda daha kesin olabiliriz. Tahran'dan bazı fikirleri ve Amerikalıların ne diyeceğini bekliyoruz... Sürecin sonu bu mu bilmiyorum, peki müzakerelerin sonu mu? Evet”



Hayaller ne kadar da korkunç: Gazze, halkının zihninde işgal edilmiş bir şehir gibi

Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)
Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)
TT

Hayaller ne kadar da korkunç: Gazze, halkının zihninde işgal edilmiş bir şehir gibi

Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)
Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)

İzzeddin Ebu Ayşe

Şeyma, İsrail'in Gazze kentini kontrol altına alma planını düşünmek için henüz çok erken olduğuna inanıyor, ancak ardından hesaplarını hızla gözden geçirip “savaşın başlangıcından bu yana ordu Gazze planlarını açıklıyor ve ne yazık ki bunları ateş gücüyle uyguluyor. Felaket bir şeye hazırlanmak için çok da erken değil” diyor.

İsrail güvenlik kabinesi, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Gazze kentinin kontrolünü ele geçirme planını onayladı. Kanal 14'e göre plan üç aşamadan oluşuyor; Gazze kentine büyük miktarda insani yardım sokulması, ardından sakinlerin Gazze Şeridi'nin güneyindeki merkez kamplara nakledilmesi ve son olarak da kente sıkı bir kuşatma uygulanması ve tamamen askeri kontrol altına alınması.

Kabine İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı. Kent sakinleri, kenti tamamen işgal etme planı ve bunun yol açabileceği olası yıkım, çok sayıda ölü ve yaralı, dayanılmaz maddi ve manevi bedel konusunda endişeli.

Gazze kentindeki çadırının kapısında oturan Şeyma, işgal planını düşünüyor ve “bu kasvetli senaryoya hazırlanmaya çalışıyorum, ama aklım düşünüp bir plan yapmaktan aciz. Ne yapacağımı bilmiyorum ama şu anda tek düşündüğüm, askeri operasyon başlarsa ailemin hayatını koruyacak bir plan hazırlamak” diyor.

Şeyma siyaseti ve askeri bilimleri çok bilmiyor, ancak İsrail planını okumuş ve “bize ne olabileceğini anlamaya çalışıyorum. Kentin tüm sakinlerinin güneye zorla tahliye edilmesi dışında bizi korkutan hiçbir şey yok. Bu bile başlı başına katlanamayacağımız bir dehşet” diye konuşuyor.

Ölüm daha iyi

13 Ekim 2023'te İsrail, Gazze kenti sakinlerine ilk kez tahliye emri vererek güneye gitmelerini emretmişti. Şeyma, bu emre uyarak evini terk etti ve Mavasi insani yardım bölgesine yöneldi.

Şeyma, Mavasi'de zor bir hayat yaşadı. Bu hayatı kısaca şöyle açıklıyor; “barınağımızı kaybettik ve bir çadırın aşağılayıcı ortamında yaşadık. Su, elektrik, yiyecek, hayat yoktu, sadece dehşet ve korku vardı. Zor bir deneyimdi ve bugün ordu bizi psikolojik olarak bu aşamaya hazırlıyor ve moralimizi bozuyor.”

Şeyma, her halükarda, bu sefer güneye doğru zorla göç ettirilme deneyimini tekrar yaşamayı reddediyor. Gazze Şeridi'nin güney kesimine göç etmektense Gazze'de ölmeyi tercih edeceğini açıklıyor. Şu anda ordunun işgal etmeyi planladığı kentin içinde göç etme deneyimine hazırlanıyor ve bedeli işgalci bir yönetim altında yaşamak olsa bile kalmaya devam edeceğini belirtiyor. Ona göre bu, güneye göç etmekten daha iyi.

Gazze Şeridi'ndeki en büyük kent olan Gazze kentinde yaklaşık 1,2 milyon insan yaşıyor. Tel Aviv, onları Mavasi insani yardım bölgesine nakletmeyi planlıyor. Bu sayının tamamı, bekledikleri en büyük felakete hazırlanmak için bireysel planlar hazırlamakla meşgul.

Vasim, hayatlarını kurtarmak için güneye göç etme fikrini kabul ediyor ve şimdiden Güney Gazze'de yeni bir barınma yeri temin etmek için planlar yapıyor. Burayı her açıdan hazır hale getirmek için gayretle çalışıyor. “İsrail, Gazze'deki savaş planlarını sürdürüyor ve ben de 13 kişilik bir aileye bakmakla yükümlü olduğum için onları korumak zorundayım” diyor.

Vasim, Güney Gazze'deki bir araziye üç çadır kurdu ve ayrı bir banyo, su deposu ve bazı temel ihtiyaçları temin etti ve “bu kararı vermeden önce biraz tereddüt ettim, ancak İsrail emirlerine uymanın ailemin hayatını kurtarabileceği sonucuna vardım” diye ekliyor.

 Vasim, zorla göç ettirilme sebebiyle acı ve sıkıntılar çekeceğini ve onu mevcut hayatından daha ilkel bir hayatın beklediğini biliyor. Ancak, yerinden edilmenin bir ölüm kalım meselesi olduğunu, İsrail'in kaçmayanlara merhamet göstermeyeceğini ve hayatlarının ölüm ve kuşatma tehdidi altında olduğunu açıklıyor.

Vasim'i bu hazırlıkları yapmaya iten şey, İsrail'in Gazze'yi yeniden kuşatmayı planladığını öğrenmesi, zira bu kıtlığın geri döneceği anlamına geliyor. Çocuklarının ciddi yetersiz beslenme sorunu yaşadığını belirtiyor. Onların gözlerinin önünde açlıktan ölmelerini istemiyor ve ordu insani yardım bölgesine yardım malzemeleri girmesine izin vereceği için oraya gitmekte hiçbir sakınca görmüyor.

Hanadi, bir sonraki adımın Gazze kentinin işgali olduğunu öğrendiğinde dövünüyor ve “Birçok olumsuz duygu tarafından kuşatılmış durumdayım. Bu karar, özellikle bir süredir ateşkes beklentisi içinde olduğumuzdan şok etkisi yarattı, ateşkesin başarısız olması bize büyük felaketler getirdi” diyor.

Bir eziyet ve cefa

Hanadi, Gazze'nin yeniden işgal edilmesinin daha fazla soykırıma yol açacağına inanıyor ve halkın yerinden edilmenin maliyetini karşılamaya maddi olarak hazır olmadığını belirtiyor. Bunu bireysel bir karar olarak görüyor, ancak kişisel olarak tamamen reddediyor çünkü ilk yerinden edilme deneyimi, tekrarlamak istemediği bir eziyet ve cefaydı.

Hanadi, Gazze'de kalınması gerektiğine inanıyor ve sakinlerinin burada kalmaya devam etmelerinin ve tahliye emirlerine uymayı reddetmelerinin büyük fayda sağlayacağına inanıyor. Ona göre bu, İsrail'in Gazze Şeridi'ni tamamen yerle bir etmesini ve açıklanan Gazze'yi yeniden işgal etme hedefine ulaşmasını engelleyecektir.

İsrail Gazze'yi işgal etmeye başlarsa, Şerif yeni bir kara harekâtının büyük bir insani felakete yol açacağını vurguluyor ve “artık bizi bekleyen en kötü şeye tahammül etme gücümüz yok. Dünya, askerler bizi yok etmeden önce harekete geçmeli. Her gün endişe ve korku içinde yaşıyoruz” diyor.

“İlk kurbanlar biziz. İsrail'in kara operasyonlarını genişletmesi daha fazla yıkıma ve daha fazla ölüme yol açacak. Tel Aviv tahliye emri verirse nereye gideceğiz? Gazze kentinin tahliyesi için son tarihin 7 Ekim olduğunu okuyunca şok oldum. Bu beklenmedik bir şok” diye ekliyor.

Netanyahu, Gazze kentinin tamamen tahliyesi için son tarih olarak 7 Ekim'i belirledi. Bu tarihten sonra İsrail, şehirde kalan Hamas mensuplarını kuşatacak. İsrail merkezli Yedioth Ahronoth gazetesine göre, Gazze işgali operasyonu dört ila beş ay sürecek ve altı tümen tarafından yürütülecek.

Teysir, “Ordu 7 Ekim’i seçerek Gazze sakinlerine 2023 saldırısını unutturmayı umuyor. Bu günün yeni Nekbe'lerinin yıldönümüne dönüşmesini istiyor, çünkü o gün kalplerimizin bir parçası olan tüm Gazze kentini bizden koparacağı tarih olacak” diyor.

“Gazze kentinin gözlerimizin önünde yerle bir edilmesi fikri dehşet verici ve ürkütücü. Daha önce olan her şey bir yana, gelmekte olan bir yana. Varlığımızı, tarihimizi ve geleceğimizi bitirme, silme ve yok etme planıyla karşı karşıyayız. Köklerimizden koparılmanın ortasındayız ve felaketi önlemeye yönelik her türlü seçenek acımasız olabilir” diye ekliyor.

Teysir, felaketin kendisinin her şeyden daha şiddetli olduğunu, çünkü İsrail ordusunun yıkıp yok etmek için geldiğini açıklıyor ve geri çekildiğinde yürüyebileceğimiz bir sokak veya savunabileceğimiz bir bina olmayacak diyor. Hamas liderlerine çok geç olmadan Gazze'yi kurtarmaları, “çıkış için bir sıfır saati” deklare etmeleri, Arap ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasını  talep etmeleri ve yıkım “buldozerini” durdurmaları çağrısında bulunuyor.

Hükümete bağlı Enformasyon Ofisi Müdürü İsmail el-Savabita, “Gazze kentinin işgali, yüz binlerce sakinini açlık, hastalık ve sağlık tesislerinden geriye kalanların çökmesi tehlikesine maruz bırakıyor. Bu, en korkunç insani ve insan hakları felaketiyle karşı karşıya olduğumuz anlamına geliyor” diyor.

“İsrail, Gazze işgalini Aksa Tufanı operasyonunun yıldönümüne denk getirerek Gazzelilerin bilincini değiştirmeye çalışıyor, ancak Gazzeliler, İsrail planını başarısızlığa uğratmak için kaçmama ve topraklarını terk etmeme konusunda kararlılık ve azim gösteriyorlar” diye ekliyor.