ABD Kongresi Sudan ordusuna darbeci dedi

ABD Kongresi, Sudan ordusunun 25 Ekim'de iktidara el koymasını kınayarak ordunun eylemini “darbe” olarak nitelendirdi

ABD'nin 25 yıl aradan sonra ilk Hartum Büyükelçisi John Goldfrey Kongre’den onay aldı (Şarku’l Avsat)
ABD'nin 25 yıl aradan sonra ilk Hartum Büyükelçisi John Goldfrey Kongre’den onay aldı (Şarku’l Avsat)
TT

ABD Kongresi Sudan ordusuna darbeci dedi

ABD'nin 25 yıl aradan sonra ilk Hartum Büyükelçisi John Goldfrey Kongre’den onay aldı (Şarku’l Avsat)
ABD'nin 25 yıl aradan sonra ilk Hartum Büyükelçisi John Goldfrey Kongre’den onay aldı (Şarku’l Avsat)

ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi, Sudan ordusunun 25 Ekim'de iktidara el koymasını kınayarak ordunun eylemini “darbe” olarak nitelendirilen bir karar taslağını onayladı. ABD Kongresi ayrıca darbe sorumlularına bireysel ceza verilmesi çağrısında bulundu.
Tasarı, Senato ve Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçiler ve Demokratlar tarafından oy birliğiyle kabul edildi. Tasarı geçtiğimiz Mayıs ayında Senato'da oy birliğiyle kabul edildikten sonra Temsilciler Meclisi tarafından 417’ye karşılık 7 milletvekilinin desteğini aldı.
Demokrat Temsilci Kathy E. Manning, “Sudan Askeri Konseyi, Rusya'nın Ukrayna'daki acımasız savaşını sürdürmeye çalıştığı bir zamanda, Kremlin’in yanında yer aldı ve Putin'e madencilik sektörüne serbest erişim hakkı verdi. Bu nedenlerle, Kongre'nin 25 Ekim darbesini kınayarak ve Sudan halkına desteğini yeniden teyit ederek Askeri Konsey'e tek bir mesaj göndermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Manning, 25 Ekim olaylarını Sudanlıların hayatında kasvetli bir gün olarak nitelendirerek, “Sudan ve halkını sendeleyen bir yola sokarak, haklarını ve isteklerini sivil liderliğindeki bir geçiş sürecine yönlendirdiğini” söyledi. Temsilci, askeri konsey liderlerinde hesap sormayı gerektiren bu projenin doğru bir adım olduğuna dikkati çekti.
Cumhuriyetçi Temsilci Young Kim, Abdulfettah el-Burhan ve Hamdan Daklu (Hamideti) gibi askeri liderlerin halkın iradesine güç, kişisel ve maddi çıkarlar koyduğunu belirterek, Kongre’nin darbeyi kınamak için önemli ve ortak bir mesaj gönderecek olsa da, daha fazlasını yapması gerektiğini bildirdi.
Kim, Temsilciler Meclisi'nde öne sürdüğü bağlayıcı yaptırım tasarısına işaret ederek ABD Başkanı Joe Biden yönetimine "tüm yaptırım yetkilerini hesap verebilirlik talep etmek için kullanma" çağrısında bulundu.
Cumhuriyetçi temsilci ayrıca, "Askeri Konsey'in önderliğinde" Sudan'a yapılacak herhangi bir yardımın gözden geçirilmesi için çağrıda bulunarak, “Ne yazık ki sivil hükümet iktidarda değil ve ABD vergi mükelleflerinin parası Sudan'ın bu üzücü gerçeğine harcanmamalı” şeklinde konuştu.
Kararın detayları: Bağlayıcı olmayan karar, “Kongrenin Sudan halkına demokratik taleplerine verdiği desteği” ifade ediyor. Ayrıca Askeri Konsey’e “darbe sonucu tutuklanan tüm sivil hükümet yetkilileri, sivil toplum mensupları ve diğer kişilerin serbest bırakılması" çağrısında bulunuyor.
Sudan güvenlik güçlerine de çağrıda bulunan tasarı, barışçıl gösteri hakkına saygı duymanın yanı sıra aşırı güç kullanımından ve göstericilere yönelik ihlallerin şeffaf ve adil bir süreçle soruşturulmasını talep ediyor. Söz konusu tasarı, Askeri Konsey'i anayasal belgenin hükümlerine saygı duymanın yanı sıra “hükümetin, Egemenlik Konseyi'nin ve diğer hükümet kurumlarının sivil yapısını değiştirmeye yönelik tüm girişimleri durdurmaya” çağırıyor.
Onaylanan karar metninin bireysel yaptırımların uygulanmasıyla ilgili bölümünde, ABD Dışişleri Bakanı'na bireysel yaptırım uygulayacak “darbe liderleri ve işbirlikçilerinin” isimlerini belirtmesi çağrısında bulunulurken, anayasal düzenin restorasyonuna kadar Sudan’a yapılan insaniyardımlar dışındaki tüm yardımların durdurulması için ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer devlet kurumlarıyla koordineli olunması gerektiğini kaydediliyor.
Ayrıca kararda, ABD ve Trokya ülkeleri müttefiklerini “askeri konsey üyelerine bireysel yaptırım uygulamaya” ve konsey liderlerini geçiş anayasası konusunda hukukun üstünlüğüne dönme çağrısında bulunuluyor. Bahsi geçen yasa tasarısı Demokrat Senatör Chris Coons'un sunduğu ve henüz oylamaya sunulmayan yaptırım yasasından farklı.

25 yıl sona ABD’nin ilk Hartum Büyükelçisi onaylandı
Ayrıca Senato, ABD Başkanı'nın Sudan büyükelçiliği görevine aday gösterdiği  diplomat John Godfrey'in görevini de onayladı. Godfrey, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kesildiği 1996'dan bu yana görevlendirilen ABD'nin ilk Hartum Büyükelçisi oldu.
İyi derecede Arapça bilen Godfrey, Dışişleri Bakanlığı'nın Terörle Mücadele Bürosunda Terörle Mücadele Koordinatör Vekili ve DEAŞ'e Karşı Küresel Koalisyon Özel Elçi Vekili olarak görev yaptı. Ayrıca ABD'nin Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'daki Misyon Başkan Yardımcılığı yapan Godfrey Suriye büyükelçiliklerinde de görev yaptı.

Askeri yönetim karşıtı gösteriler 10'uncu ayında
Sudan'da 11 Nisan 2019'daki askeri müdahalenin ardından Ağustos 2019'da, Temmuz 2023'e kadar sürmesi planlanan asker sivil ortaklığında geçiş dönemi başlamıştı.
Ordu, güvenlik ve beka tehdidi gerekçesiyle 25 Ekim 2021'de sivil yönetime el koymuş, olağanüstü hal ilan ederek başbakan dahil onlarca siyasiyi gözaltına almıştı.
Teknokrat hükümeti kurması için görevine iade edilen Başbakan Abdullah Hamduk, ülkedeki siyasi krizin çözülememesi ve askerle anlaşmazlıklar nedeniyle 2 Ocak'ta istifasını sunmuştu.
Ülkede siyasi krizin çözümüne dair Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliğinin girişimlerinden henüz netice alınamadı.
Geçiş dönemini yöneten Egemenlik Konseyinin başındaki askeri liderler, Temmuz 2023'te seçimle iş başına gelecek hükümet kurulana kadar iktidarda kalacaklarını açıkladı.
Bağımsız Sudan Merkezi Doktorlar Komitesine göre, 25 Ekim'den bu yana süren protestolarda güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu 103 kişi hayatını kaybetti.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.