Bağdat-Erbil ihtilafı Irak’ın petrol piyasasını tehdit ediyor

Petrol ve gaz sektöründe faaliyet gösteren üç şirket, IKBY’de yeni projelere katılmayacaklarını duyurdular. Uzmanlara göre hem Bağdat’ın hem de Erbil ‘havuç ve sopa’ stratejisini kullanıyor

Erbil'in yaklaşık 20 kilometre doğusunda yer alan bölgesindeki petrol rafinerisi (AFP)
Erbil'in yaklaşık 20 kilometre doğusunda yer alan bölgesindeki petrol rafinerisi (AFP)
TT

Bağdat-Erbil ihtilafı Irak’ın petrol piyasasını tehdit ediyor

Erbil'in yaklaşık 20 kilometre doğusunda yer alan bölgesindeki petrol rafinerisi (AFP)
Erbil'in yaklaşık 20 kilometre doğusunda yer alan bölgesindeki petrol rafinerisi (AFP)

Irak’ın petrol kaynakları ve gelirleri, Bağdat ile Erbil arasında bir tartışma konusuna dönüştü. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), bitmek bilmeyen siyasi çekişmelerden kaynaklanan bu güncel gerilimler yüzünden, yabancı yatırımcıları kendisine çeken cazibesini yitirme riskiyle karşı karşıya.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC) en büyük ikinci petrol üreticisi olan Irak, günlük ortalama olarak 3,3 milyon varil ham petrol ihraç ederken IKBY, günlük 450 bin varilin üzerinde petrol ihraç ediyor.
Irak’ta Ekim 2021'de yapılan parlamento seçimlerinden bu yana ülkeyi felç eden siyasi krize dönmeden Bağdat ile Erbil arasındaki mevcut anlaşmazlık anlaşılması mümkün değil. Erbil’deki siyasi liderler yeterli güce sahip değiller ve tıpkı Bağdat'ta olduğu gibi yeni bir başbakan ve cumhurbaşkanı için aynı isimler üzerinde anlaşmaya varamıyorlar.

Havuç ve sopa stratejisi
Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü’nden araştırmacı Bilal Vehhab, iki tarafın da petrol sorunuyla ilgili olarak havuç ve sopa stratejisini kullandığı ve bu konunun mevcut siyasi atmosfere bağlı olduğu değerlendirmesinde bulundu.Vehhab, “Siyasi uzlaşı sağlandığında mahkemeler sessizliğini korurken anlaşmazlıklar başladığında tam tersi yaşandı” ifadelerini kullandı.
Bağdat'taki Federal Yüksek Mahkeme, Şubat ayında, IKBY’nin kendi topraklarında üretilen petrolü federal hükümete devretmesi kararı aldı ve Bağdat'a IKBY ile yapılan petrol sözleşmelerini gözden geçirme ve iptal etme hakkı verdi.
Federal Yüksek Mahkeme, 2007 yılında IKBY’deki petrol ve gaz alanında düzenlemeler getiren bir yasanın anayasaya aykırı olduğunu değerlendirmişti.  Bağdat, o tarihten bu yana bu kararı uygulamaya çalışıyor. Bağdat'taki bir mahkeme Temmuz ayı başlarında Irak Petrol Bakanlığı’nın çağrısı üzerine IKBY ile Kanada, ABD, İngiltere ve Norveç merkezli şirketler arasında imzalanan dört sözleşmeyi iptal etti. Bağdat'taki petrol sektöründen üst düzey bir yetkili, kimliğinin gizli tutulması şartıyla Fransız Haber Ajansı’na (AFP) verdiği röportajda, sözleşmelerin iptali kararı veren aynı mahkeme tarafından verilmesi beklenen bir başka kararın diğer üç yabancı şirketi etkileyebileceğini söyledi.

Irak’ın imajı
Ortadoğu Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nden (MEES) Körfez bölgesi analisti Yesar el-Maleki, Bağdat'ın yabancı petrol şirketlerini IKBY’den uzaklaştırmasının, Irak'a yabancı yatırımları memnuniyetle karşılayan önemli bir petrol üreticisi imajını vermediğini değerlendirdi.
IKBY, petrol alanında bağımsızlığını korumak için müzakerelere kapıyı aralamak istiyor. Bu çerçevede Bağdat ile çalışmak üzere petrol arama ve pazarlama alanlarında iki şirket kurmaya çalışıyor. IKBY Sözcüsü, bu teklifin Bağdat hükümetine sunulduğunu duyurdu.
Ancak IKBY, Haziran ayı başlarında biri Erbil’in IKBY’de faaliyet gösteren yabancı şirketlere ‘gözdağı vermeye’ çalışmakla suçladığı Irak Petrol Bakanı İhsan İsmail'e karşı olmak üzere yargı yoluyla iki önemli adım attı.

Petrol sektörünün itibarı
İki tarafın da Irak’ın enerji sektörünün itibarına ne kadar zarar verdiklerinin farkında olmadıklarını söyleyen Vehhab,  taraflar arasındaki anlaşmazlığın Irak'ın büyük bir ihtiyaç duyduğu yabancı yatırımları uzaklaştırdığını belirterek “Sözleşmelerin iptali tartışmalı bir konu ve Irak'ın halihazırda karşı karşıya olduğu diğer düzenleyici ve yönetim risklerine yasal riskler ekliyor” şeklinde konuştu.
Petrol ve gaz sektöründe faaliyet gösteren Schlumberger, Baker Hughes ve Halliburton şirketleri, Bağdat’taki Federal Yüksek Mahkeme'nin kararı çerçevesinde IKBY’deki yeni projelere katılmayacaklarını açıklamaları Bağdat için bir zafer niteliğindeydi. Şirketler, mevcut ihaleleri ve sözleşmeleri tasfiye etme ve kapatma sürecinde olduklarını da bildirdiler.
IKBY, yarı özerk bir bölge olarak kurulduğu 1991 yılından bu yana Bağdat ile ilişkileri sürekli dalgalanmalar yaşıyor. Erbil, ürettiği petrolün bir kısmını pazarlanmak üzere Bağdat'a veriyor. Bağdat hükümeti de bunun karşılığında IKBY’deki devlet memurlarının maaşlarını ödüyor. Ancak Erbil bu ödemelerdeki gecikmelerden şikayetçi.

Erbil’e baskı
Son haftalarda IKBY’deki petrol ve gaz sahalarını hedef alan saldırılar yaşandı. Fakat saldırıların sorumluluğunu kimse üstlenmedi. Uzmanlar, taraflar arasındaki petrol dosyasıyla ilgili anlaşmazlığın siyasi krizle yakından bağlantılı olduğu göz önünde bulundurulduğunda söz konusu saldırıları, Erbil'de iktidardaki Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) daha fazla baskı yapma girişimi olarak değerlendiriyorlar.
KDP, müttefiki olan, Irak'ta büyük bir nüfuza sahip Şii din adamı Mukteda es-Sadr ile birlikte Kürdistan Yurtseverler Birliği'nden (KYB) cumhurbaşkanlığına aday gösterme hakkını almak istiyor.
MEES’in analisti Yesar el-Maleki, krizin KDP’nin Sadr Hareketi’ni İran'ın desteklediği ve bazı Şii partilerin bir araya geldiği Koordinasyon Çerçevesi ile karşı karşıya getirmesiyle başladığını düşünüyor. Maleki yinede Irak’ın uzlaşmaya dayalı bir ülke olduğunu belirtti.
Maleki, Erbil ile Bağdat arasındaki petrol anlaşmazlığını sona erdirmek için en iyi çözümün, Bağdat'ın petrol dosyasını düzenleyen ‘esnek’ bir yasanın kabul edeceğini garantileyen bir ‘siyasi anlaşma’ olduğuna inanıyor.
Ancak Maleki, söz konusu siyasi anlaşma yapılana kadar Federal Yüksek Mahkeme'nin kararının, IKBY’nin ‘ensesindeki bir kılıç’ olarak kalmaya devam edeceğini söyledi.



Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
TT

Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)

Lübnan hükümetinin önümüzdeki salı günü ‘silahların devletin elinde toplanmasını’ onaylamak için yaptığı çağrı, uzmanların, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında İsrail ile yaşanan savaşın yanı sıra İsrail'in sürekli saldırıları ve Güney Litani bölgesindeki Hizbullah tesislerinin yıkılması nedeniyle aşındığını söylediği Hizbullah’a ait askeri cephanelik hakkında sorular gündeme getirdi.

Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki askeri mevzilerinin çoğundan çekildiğini, tesislerinin ve fırlatma merkezlerinin yüzde 90'ından fazlasının yoğun İsrail saldırılarına maruz kaldığını ve Lübnan ordusunun diğer tesisleri de yıktığını söylüyor. Bu arada Hizbullah, askeri yeteneklerini tanıtmaya ve gerektiğinde savaşı genişletme tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)

Şarku’l Avsat’a konuşan askeri uzmanlar, bu söylemin arkasında ‘Hizbullah’ın muharebe yapısındaki derin boşlukların ortaya çıktığına’ inanıyor. Uzmanlar, ‘Hizbullah'ın lojistik avantajlarını kaybettiği ve stratejik derinliğinin zedelendiği, İsrail'in gözetleme kabiliyetlerinin ise eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı’ konusunda hemfikir.

Saha gerilemesine rağmen Hizbullah, İsrail'in derinlerine ulaşabilecek orta ve uzun menzilli füzelere sahip olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Ancak saha gelişmeleri ciddi şüpheler uyandırıyor: Bu cephanelik halen etkili mi? Hava kontrolünün sıkı olduğu bir ortamda kullanılabilir mi?

Açıkta bulunan ve etkisiz hale getirilebilen füzeler

Uzmanların değerlendirmesine göre, bu füzeler fiilen hizmet dışı kalmış durumda. Emekli Tuğgeneral Halil el-Halu, ‘Hizbullah’ın kışkırtıcı söyleminin operasyonel kapasitesindeki büyük gerilemeyi gösterdiğini’ düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan el-Halu, “Bu tür füzeler, zaman ayarlı ekipmanlar ve sabit veya yarı sabit platformlar gerektirir; bu da onları İsrail hava gözetleme sistemleri için kolay hedefler haline getirir” dedi.

İsrail teknolojisinin üstünlüğü

El-Halu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güney Lübnan artık fırlatma için güvenli bir ortam değil ve Bekaa Vadisi’nin kuzeyi de hassas vuruşlar aldı. Dolayısıyla, bu silahın ciddi bir saldırı görevi yerine getiremeyeceği kesinleşmiştir. Bu füzelerin bir kısmı kalmış olsa bile, yoğun hava gözetimi altında çalıştırılması, anında tespit edilmeden veya önleyici bir saldırıya maruz kalmadan ateşlenmesi imkânsız.”

İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)

‘Tel Aviv'in insansız hava araçları (İHA), uydular ve biyometrik sensörlere dayanan, görsel ve termal sinyalleri analiz edebilen yapay zekâ sistemleriyle desteklenen üstün bir gözetim ağı geliştirdiğini’ belirten el-Halu, “Bu ağ, herhangi bir füze hareketi, fırlatıcıların nakliyesi veya platformların donatılması gibi adımları riskli hale getiriyor” dedi.

El-Halu, “İsrail, Demir Kubbe ile birlikte lazerle önleme teknolojilerini kullanmaya başladı. Bu da Hizbullah'ın kalan füze kapasitesinin etkinliğini azaltıyor ve silahlarını caydırıcı olmaktan çok bir yük haline getiriyor” ifadelerini kullandı.

Suriye artık güvenli bir geçit değil

Emekli Tuğgeneral Nizar Abdulkadir, Hizbullah'ın askeri gerçekliğini inkâr ettiğini ve uzun menzilli füze fırlatma tehditlerinin sahadaki gerçekliği yansıtmadığını vurguladı.

Abdulkadir, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi: “Hizbullah’ın füzelerini fırlatmak için Litani'nin güneyinde konuşlanmasına gerek olmadığını düşünüyordum. Bekaa'ya yönelik İsrail saldırıları bu yeteneğin ciddi şekilde kısıtlı olduğunu kanıtladı. Artık füzelerini açığa çıkmadan veya hedef alınmadan fırlatma esnekliği kalmadı.”

İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)

Abdulkadir, “Suriye üzerinden kaçakçılık yolları felç oldu, kara geçişleri ve deniz limanları sıkı denetim altına alındı. Bu da füzelerin veya bunların üretim ekipmanlarının İsrail saldırılarına maruz kalmadan ülkeye sokulmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor” şeklinde konuştu.

Abdulkadir, Hizbullah'ın bugün ağır silahlarına sarılmasının ‘askeri yararından değil, siyasi sembolizminden kaynaklandığını’ düşünüyor ve “Cephaneliğin geri kalanı askeri amaçlarla kullanılmıyor, iç ve dış baskı aracı olarak kullanılıyor” diyor.

Cephanelikten geriye ne kaldı?

Birkaç gün önce İsrail Kuzey Komutanlığı'ndan gelen bir açıklama da dahil olmak üzere, birbiriyle kesişen askeri tahminler, füze cephaneliğinden geriye kalanların son savaşın patlak vermesinden önceki boyutunun yüzde 30'unu geçmediğini gösteriyor.

El-Halu, “Hizbullah artık herhangi bir saldırıyı püskürtmeyi amaçlayan yerel bir strateji kapsamında, önleyici saldırılar gerçekleştirmek yerine, hafif taşınabilir silahlar ve savunma zırhlarına karşı silahlar kullanıyor” dedi.

Caydırıcılıktan yük haline

Hizbullah’ın medyadaki söylemi değişmemiş olsa da güç dengeleri değişti. El-Halu ve Abdulkadir’e göre ‘on yıl önce Tel Aviv'i tehdit eden füze, bugün yapay zekanın merceği altında.’

Bu bağlamda el-Halu şu ifadeleri kullandı: “Hizbullah’ın Litani Nehri'nin güneyinden çekilme ve Lübnan'ın iç kesimlerinde askerî açıdan açık hale gelmesiyle birlikte saldırı başlatma kabiliyeti azaldı. Uzun menzilli füzeleri, artık bir enkaz gibidir. Ağır caydırıcı silahlara duyulan güven ise eskisi gibi bir güç kartı olmaktan çıkıp siyasi ve askeri bir yük haline geldi.”