Nuri el-Maliki sızdırılan ses kaydı nedeniyle yargılanır mı?

Ses kayıtlarıyla ilgili tartışmalara katılan Mukteda es-Sadr, kayıtları sızdıranı “fitne çıkarmakla” suçladı.

Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki (Getty Images)
Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki (Getty Images)
TT

Nuri el-Maliki sızdırılan ses kaydı nedeniyle yargılanır mı?

Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki (Getty Images)
Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki (Getty Images)

Irak Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Irak’ın eski Başbakanı ve Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki ile ilişkilendirilen ses kaydıyla ilgili tartışmalara katıldı. Maliki’nin siyasi hayatının sona ermesi ve yargılanması riskini ortaya çıkaran bu gelişme Maliki’yi oldukça güç duruma düşürdü.
Daha önce Twitter hesabından destekçilerine “sızıntılara önem vermeyin biz ona (Maliki’ye) bir kıymet vermiyoruz” diye seslenen Sadr, dün paylaştığı tweet’te ise Maliki’yi sert bir dille eleştirdi.
Sızdırılan ses kayıtlarında kendisine yöneltilen suçlamalara ve tehditlere yanıt veren Sadr, “Fakat asıl hayret edici olan, tehdidin Sadr ailesine yakın olan Dava Partisi’nden, lideri Maliki’den ve mezhebi güçlendirmeyi talep ettiğini iddia eden Şii bir partiden gelmesidir” ifadesini kullandı. Sadr burada, amcası Muhammed Bakır es-Sadr’ın 1975’te Dava Partisi’ni kurmasına işaret ediyor.
Irak kamuoyunda “Maliki’nin WikiLeaks’ı” olarak adlandırılan ses kayıtları meselesine değinen Sadr, “Bu nedenle buradan, bir tarafta onunla (Maliki’yle) ittifak kuran grupların liderlerinden ve diğer tarafta onun (Maliki’nin) aşiretinin büyüklerinden ortak bir kınama yapılması yoluyla fitnenin söndürülmesini talep ediyorum” dedi. Ses kayıtlarında kendisine yönelik “İsrail casusluğu yapma” veya “Iraklıları öldürme” suçlamalarına işaret eden Sadr, söz konusu kınamanın kendisine yönelik İsrail casusluğu veya Iraklıları öldürme suçlamasıyla sınırlı kalmaması gerektiğini aksine Maliki’nin ses kayıtlarında Irak güvenlik güçlerine saldırması, Haşdi Şabi’yi korkaklıkla suçlaması, Şii-Şii fitnesi ve savaşı çıkarmaya azmettirmesinin bu suçlamalardan daha da önemli olduğunu belirtti.
Sadr, mesajın devamında, “Sonraki sızıntılarda (Maliki’nin) dini mercilere bile saldırdığı söyleniyor. Allahualem. (Maliki'ye) Siyasi işlerden elini çektiğini ilan etmesini, istiğfara başvurmasını veya kendisini ve yolsuzluk yapıp ona sığınanları adli makamlara teslim etmesini tavsiye ediyorum. Umulur ki bu, Allah katında ve Irak halkı nezdinde bir tövbe hükmünde olur” ifadesini kullandı.
Sadr’ın tweet’i, Maliki’yle ilişkilendirilen ses kaydının gerçek olduğu izlenimi oluşturdu ve Maliki’yi oldukça güç duruma düşürdü. Zira Maliki son dönemde Sadr ve ‘korkaklık’ ile suçladığı Haşdi Şabi grupları için özür ve yalanlama açıklamaları yayınlamayı alışkanlık haline getirdi. Görünüşe göre Maliki, kendisiyle ilişkilendirilen ses kayıtlarında geçen iddialara yanıt vermek için önümüzdeki günlerde açıklama yayınlamak veya tweet paylaşmaktan daha fazlasını yapmak zorunda kalacak. Nitekim Maliki yanıt vermeye dün fiilen başladı ve Haşdi Şabi’yi “mücahitler ve şehitler topluluğu” diye niteledi. Ses kaydında ise Maliki Haşdi Şabi’yi “korkaklar topluluğu” diye tanımlıyordu.
Maliki, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Haşdi Şabi, kahramanları ve liderliği; mücahitlerin, şehitlerin, özgür olanların ve büyük umudun topluluğudur. Kurulduğu ilk günden bu yana Haşdi Şabi’yi destekledim ve onu hedef alan tüm girişimlere karşı durdum” ifadelerini kullandı.
Sızdırılan ses kayıtlarının arkasındaki isim olan ve 48 dakikalık ses kaydını bölümler halinde yayınlayan gazeteci Ali Fadıl, dün Twitter hesabından Haşdi Şabi Güvenlik Müdürü Ebu Zeyneb el-Lami’ye hitaben paylaştığı mesajda, alaylı bir dille “(Maliki’nin) seni yücelttiğine ve takdir ettiğine Allah şahit. Bunu en iyi sen anlarsın. Beşinci bölüm yükleniyor” diye yazdı. Fadıl, paylaşacağı beşinci bölümde Maliki’nin Ebu Zeyneb el-Lami’ye hakaret ettiğine işaret ediyor. Nitekim basın çevrelerinde, paylaşılacak yeni bölümlerde Maliki’nin Necef’teki din adamlarını hedef aldığına dair teyit edilmeyen bilgiler dolaşıyor.
Yazar ve analist Nizar Haydar’ın daha önce Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada belirttiği gibi önümüzdeki günlerde Maliki’nin sızdırılan ses kaydının önümüzdeki birkaç gün içinde “görüntü ve ses” olarak yayınlanması halinde Maliki açısından işler daha da karmaşık hale gelecek.
Avukatlar, Fadıl ez-Zerkani ve Selsebil Abduşşenit, söz konusu ses kayıtlarının incelenmesi ve Maliki’ye ait olup olmadığının tespit edilmesi talebiyle önceki gün Savcılığa başvuruda bulundu.
Risk içeren bir konu olması sebebiyle isminin açıklanmasını istemeyen bir hukuk uzmanı, ses kayıtları sebebiyle Maliki’nin yargılanma ihtimalinin olup olmadığı sorusunu Şarku’l Avsat’a yanıtladı. Hukuk uzmanı, “Ses kaydının, Maliki’nin terör suçu işlediğini ispat etmek için ona karşı kullanılabilecek yeterli bir delil olmadığını söyleyenlere katılmıyorum. Şayet başkası hakkında böyle bir delil elde edilseydi o kişi birkaç gün içinde idam edilirdi. Evet, ses kaydı Maliki’ye terör suçlaması yöneltmek için yeterli bir delil değil fakat şikayetlerin sunulması ve Maliki’ye karşı delillerin toplanmaya başlanması için tek başına yeterli bir delil. Şikayetlerin arasına ses kaydının gerçek olup olmadığı, ses kaydının alındığı mekandaki kişilerin araştırılması ve şahitliklerin alınması dahil edilebilir” ifadelerini kullandı.
Hukuk uzmanı şöyle devam etti:
“Bu tür tehlikeli suçlar, soruşturmayı ve görgü tanıklarını etkilemek adına nüfuzunu kullanmasını engellemek için zanlının derhal gözaltına alınmasını gerektirir. Ayrıca görgü tanıklarına tam koruma sağlanmalı ve Maliki’nin aleyhinde tanıklık yapmaları için tanık ve ailelerinin yurtdışında bile olsa güvenli bir yere taşınmaları gibi teşvikler sunulmalı. İfadelerinin elektronik ortamda alınması ve diğer tanık koruma tedbirleri alınmalıdır. Failin, iç huzuru ve barışı tehdit eden bu tür tehlikeli terör suçlardan kurtulması, benzer eylemlerin yapılmasını cesaretlendirir.”
Maliki’nin Haşdi Şabi’yle ilgili ifadelerinin ortaya çıkmasıyla eşzamanlı olarak, Bağımsız Milletvekili Seccad es-Salim Haşdi Şabi’ye yönelttiği sert eleştirilerin ardından büyük bir tehdit kampanyası başlatıldığını söyledi. Salim, önceki gün Twitter hesabından paylaştığı tweet dizisinde, “Teröre karşı savaşta yer alan gönüllülerin fedakarlıklarını savunmak için öncelikle yolsuzluğa ve kan dökmeye bulaşmayan bir liderliklerinin olması gerekir. Irak’taki bütün reform, barış ve istikrar girişimleri için öncelikle silahlı gruplar, Seraya es-Selam, Haşdi Şabi Heyeti, silahların devletin elinde toplanması ve bu konuda devletin ortağının olmaması gibi konular halledilmelidir” ifadesini kullandı.
Bir milletvekili olarak, Haşdi Şabi liderleriyle ilgili en ağır eleştirileri yapan Salim, paylaşımın devamında, “(Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanı) Ebu Fedek ve (Haşdi Şabi Heyeti Başkanı Falih) El-Feyyad gibi liderlere nasıl güvenelim? Bu isimler Irak toplumu tarafından suçlanıyor. Doğrudan bu isimleri göstericileri öldürmek, bazılarını kaçırmak, zorla alıkoymak, devlet ve kurumlarını zayıflatmak ve yolsuzluğun korunmasına doğrudan katkı sunmakla suçluyoruz. Haşdi Şabi Heyeti en açık ifadeyle tüm İslami partilerin silahlı koludur. Haşdi Şabi Heyeti şu anda bir problemdir. Şu an devam etmekte olan sorunun köküdür. Toplumumuz gelecekte demokratik bir rejim, istikrar ve hatta seçimler görmeyecek” diye yazdı.



Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
TT

Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)

Lübnan hükümetinin önümüzdeki salı günü ‘silahların devletin elinde toplanmasını’ onaylamak için yaptığı çağrı, uzmanların, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında İsrail ile yaşanan savaşın yanı sıra İsrail'in sürekli saldırıları ve Güney Litani bölgesindeki Hizbullah tesislerinin yıkılması nedeniyle aşındığını söylediği Hizbullah’a ait askeri cephanelik hakkında sorular gündeme getirdi.

Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki askeri mevzilerinin çoğundan çekildiğini, tesislerinin ve fırlatma merkezlerinin yüzde 90'ından fazlasının yoğun İsrail saldırılarına maruz kaldığını ve Lübnan ordusunun diğer tesisleri de yıktığını söylüyor. Bu arada Hizbullah, askeri yeteneklerini tanıtmaya ve gerektiğinde savaşı genişletme tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)

Şarku’l Avsat’a konuşan askeri uzmanlar, bu söylemin arkasında ‘Hizbullah’ın muharebe yapısındaki derin boşlukların ortaya çıktığına’ inanıyor. Uzmanlar, ‘Hizbullah'ın lojistik avantajlarını kaybettiği ve stratejik derinliğinin zedelendiği, İsrail'in gözetleme kabiliyetlerinin ise eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı’ konusunda hemfikir.

Saha gerilemesine rağmen Hizbullah, İsrail'in derinlerine ulaşabilecek orta ve uzun menzilli füzelere sahip olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Ancak saha gelişmeleri ciddi şüpheler uyandırıyor: Bu cephanelik halen etkili mi? Hava kontrolünün sıkı olduğu bir ortamda kullanılabilir mi?

Açıkta bulunan ve etkisiz hale getirilebilen füzeler

Uzmanların değerlendirmesine göre, bu füzeler fiilen hizmet dışı kalmış durumda. Emekli Tuğgeneral Halil el-Halu, ‘Hizbullah’ın kışkırtıcı söyleminin operasyonel kapasitesindeki büyük gerilemeyi gösterdiğini’ düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan el-Halu, “Bu tür füzeler, zaman ayarlı ekipmanlar ve sabit veya yarı sabit platformlar gerektirir; bu da onları İsrail hava gözetleme sistemleri için kolay hedefler haline getirir” dedi.

İsrail teknolojisinin üstünlüğü

El-Halu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güney Lübnan artık fırlatma için güvenli bir ortam değil ve Bekaa Vadisi’nin kuzeyi de hassas vuruşlar aldı. Dolayısıyla, bu silahın ciddi bir saldırı görevi yerine getiremeyeceği kesinleşmiştir. Bu füzelerin bir kısmı kalmış olsa bile, yoğun hava gözetimi altında çalıştırılması, anında tespit edilmeden veya önleyici bir saldırıya maruz kalmadan ateşlenmesi imkânsız.”

İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)

‘Tel Aviv'in insansız hava araçları (İHA), uydular ve biyometrik sensörlere dayanan, görsel ve termal sinyalleri analiz edebilen yapay zekâ sistemleriyle desteklenen üstün bir gözetim ağı geliştirdiğini’ belirten el-Halu, “Bu ağ, herhangi bir füze hareketi, fırlatıcıların nakliyesi veya platformların donatılması gibi adımları riskli hale getiriyor” dedi.

El-Halu, “İsrail, Demir Kubbe ile birlikte lazerle önleme teknolojilerini kullanmaya başladı. Bu da Hizbullah'ın kalan füze kapasitesinin etkinliğini azaltıyor ve silahlarını caydırıcı olmaktan çok bir yük haline getiriyor” ifadelerini kullandı.

Suriye artık güvenli bir geçit değil

Emekli Tuğgeneral Nizar Abdulkadir, Hizbullah'ın askeri gerçekliğini inkâr ettiğini ve uzun menzilli füze fırlatma tehditlerinin sahadaki gerçekliği yansıtmadığını vurguladı.

Abdulkadir, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi: “Hizbullah’ın füzelerini fırlatmak için Litani'nin güneyinde konuşlanmasına gerek olmadığını düşünüyordum. Bekaa'ya yönelik İsrail saldırıları bu yeteneğin ciddi şekilde kısıtlı olduğunu kanıtladı. Artık füzelerini açığa çıkmadan veya hedef alınmadan fırlatma esnekliği kalmadı.”

İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)

Abdulkadir, “Suriye üzerinden kaçakçılık yolları felç oldu, kara geçişleri ve deniz limanları sıkı denetim altına alındı. Bu da füzelerin veya bunların üretim ekipmanlarının İsrail saldırılarına maruz kalmadan ülkeye sokulmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor” şeklinde konuştu.

Abdulkadir, Hizbullah'ın bugün ağır silahlarına sarılmasının ‘askeri yararından değil, siyasi sembolizminden kaynaklandığını’ düşünüyor ve “Cephaneliğin geri kalanı askeri amaçlarla kullanılmıyor, iç ve dış baskı aracı olarak kullanılıyor” diyor.

Cephanelikten geriye ne kaldı?

Birkaç gün önce İsrail Kuzey Komutanlığı'ndan gelen bir açıklama da dahil olmak üzere, birbiriyle kesişen askeri tahminler, füze cephaneliğinden geriye kalanların son savaşın patlak vermesinden önceki boyutunun yüzde 30'unu geçmediğini gösteriyor.

El-Halu, “Hizbullah artık herhangi bir saldırıyı püskürtmeyi amaçlayan yerel bir strateji kapsamında, önleyici saldırılar gerçekleştirmek yerine, hafif taşınabilir silahlar ve savunma zırhlarına karşı silahlar kullanıyor” dedi.

Caydırıcılıktan yük haline

Hizbullah’ın medyadaki söylemi değişmemiş olsa da güç dengeleri değişti. El-Halu ve Abdulkadir’e göre ‘on yıl önce Tel Aviv'i tehdit eden füze, bugün yapay zekanın merceği altında.’

Bu bağlamda el-Halu şu ifadeleri kullandı: “Hizbullah’ın Litani Nehri'nin güneyinden çekilme ve Lübnan'ın iç kesimlerinde askerî açıdan açık hale gelmesiyle birlikte saldırı başlatma kabiliyeti azaldı. Uzun menzilli füzeleri, artık bir enkaz gibidir. Ağır caydırıcı silahlara duyulan güven ise eskisi gibi bir güç kartı olmaktan çıkıp siyasi ve askeri bir yük haline geldi.”