Rusya, Türkiye ile Suriye arasındaki Adana Mutabakatı’nı canlandırmayı başarabilir mi?

19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)
19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)
TT

Rusya, Türkiye ile Suriye arasındaki Adana Mutabakatı’nı canlandırmayı başarabilir mi?

19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)
19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)

Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde ‘güvenli bölge’ kurmak için askeri operasyon başlatmakla tehdit ettiğinde, Rusya, ‘Adana Mutabakatı’nın’ canlandırılmasına hazırlık olarak Fırat'ın doğusuyla ilgili ‘Soçi Mutabakatının’ uygulanmasını müzakere masasına koyuyor. Türkiye ve Suriye arasında 1998'de imzalanan ve terörle mücadelede işbirliği öngören Adana Mutabakatı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, terör örgütü PKK’ya yönelik sınır ötesi operasyon yapmasına da olanak sağlamaktaydı.  
Rusya'nın Ukrayna’ya savaş açmasından bu yana, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Washington ve Moskova'nın kendisine olan ihtiyacı nedeniyle güçlenen ‘müzakere pozisyonundan’ faydalanarak, Suriye’nin kuzeyinde 35 kilometre derinlikte bir ‘güvenli bölge’ oluşturma yönündeki eski planları yeniden canlandırdı. ABD, açık bir şekilde Fırat’ın doğusuna yönelik herhangi bir askeri harekata karşı olduğunu duyurdu. Moskova ise Şam, Ankara ve Kürt yönetimi arasında bir arabuluculuk rolü üstlendi. Suriye rejimi ordusu, Tahran’daki üçlü zirveden önce, Türkiye’nin muhtemel operasyonunu engellemek amacıyla güçlerini ülkenin kuzeyindeki çeşitli bölgelere yerleştirdi.  
Ankara, 2016’da Halep'in kuzeyinde ‘Fırat Kalkanı’’, 2018'de Afrin'de ‘Zeytin Dalı’ operasyonu ve Fırat'ın doğusuna yönelik 2019’un sonlarında başlattığı Barış Pınarı operasyonlarıyla ele geçirdiği bölgeleri yeni bir askeri harekat ile birleştirmeyi hedefliyor. Moskova ise Adana Mutabakatı’nın etkinleştirilmesi ya da 2019’daki Soçi Mutabakatı’nın tam olarak uygulanmasını teklif ediyor.

Adana Mutabakatı neler içeriyor?
Türkiye 1998 yılının ortalarında PKK’yı desteklemekle suçladığı Suriye'yi Milli Güvenlik Toplantısı’nın ardından askeri müdahale etmekle tehdit etti. Mısır Lideri Hüsnü Mübarek tarafları uzlaşmaya ikna etti ve bunun sonucunda 20 Ekim 1998'de Ankara ile Şam arasında Adana Mutabakatı imzalandı. Adana Anlaşması şu hususları öngörmekteydi:  
Başta PKK olmak üzere her iki devlet de kendilerini tehdit eden terör örgütlerine karşı önlemler alacak ve onların kendi toprağındaki tüm faaliyetlerine engel olacaktı. Bu bağlamda, (1999’dan beri Türkiye’de tutuklu bulunan) PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’de ikamet etmesine ya da ülkeye giriş yapmasına izin verilmeyecekti.  
Suriye, PKK’nın topraklarında silah arzı, lojistik malzeme, finansal destek ve propaganda aktivitelerine müsaade etmeyecek, yurtdışındaki PKK unsurlarının Suriye'ye girişine de izin vermeyecekti. PKK’nın Suriye topraklarında faaliyet göstermesine ya da Suriye topraklarından faaliyet yürütmesine izin verilmeyecekti. Suriye, PKK’nın topraklarında kamplar ve eğitim ya da himaye amaçlı tesisler kurmasına, ticari faaliyetler yapmasına izin vermeyecekti.  Bu bağlamda, birçok PKK mensubu tutuklanarak yargıya sevk edildi ve isim listeleri Türk tarafına teslim edildi. Suriye anlaşma uyarınca, PKK’yı terör örgütü olarak tasnif ederek tüm faaliyetlerini yasakladı.  
Karşılıklı olarak hiçbir terör örgütünün, ikamet, lojistik, eğitim, ulaşım ve silah kapasitesine müsaade etmemek konusunda anlaşan iki ülke, ortak operasyonlar, tutukluların iadesi ile bilgi, belge ve istihbarat paylaşımı alanlarında işbirliği yapmaya karar vermişti. Bu bağlamda iki ülkenin yüksek güvenlik birimleri arasında bir telefon hattı oluşturuldu. Ankara ve Şam’da karşılıklı olarak büyükelçiliklerde ‘özel güvenlik yetkilileri’ atandı. Adana Mutabakatı’nın eklerinde ise, iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlıkların taraflarca son bulduğunun ikrar edildiği kaydedilmekteydi. Bu bağlamda tarafların birbirlerinin topraklarında herhangi bir hak iddia etmesinin önünün kapatıldığı vurgulanmaktaydı. Mutabakatta, Suriye’nin anlaşmadaki yükümlülükleri ihmal etmesi ve gerekli önlemleri almaması durumunda, Türkiye’nin Suriye topraklarında 5 kilometre derinliğinde operasyon yapma hakkının doğduğu da belirtilmekteydi. 

Adana Mutabakatı’nın etkinleştirilmesi, siyasi ve güvenlik açısından ne anlama gelir?  
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütü PKK’ya yönelik Suriye’de 5 kilometre derinlikte operasyon hakkı elde etmesi. Şam yönetiminin, 1939'da Türkiye’ye dahil olan İskenderun (Hatay) üzerindeki hak iddialarından feragat etmesi anlamına gelir. Abdullah Öcalan liderliğindeki PKK’nın Suriye tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesiyle sonuçlanır. Bu bağlamda Ankara, PKK’nın bir uzantısı olarak gördüğü Demokratik Birlik Partisi'nin de (PYD) Adana Mutabakatı’na göre ‘terör örgütü’ olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.  
İki ülkenin yüksek güvenlik birimleri arasında güvenlik hattının yeniden aktifleştirilmesi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan'ın, Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Ali Memlük ile birden fazla kez görüştüğü biliniyor. Adana Mutabakatının etkinleştirilmesi, Türkiye ve Suriye’nin karşılıklı olarak büyükelçiliklerini açması anlamına da gelir. Suriye’nin halihazırda İstanbul Başkonsolosluğu faaliyet göstermektedir. Mutabakata göre her iki büyükelçiliğe üst düzey güvenlik yetkilisinin de atanması öngörülmektedir.  
Adana Mutabakatı’nın uygulanması, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından ikrar edilen ‘dolaylı temasların kurulması’ çerçevesinde de değerlendirildiğinde, Ankara'nın Suriye hükümetinin meşruiyetini tanıması anlamına geliyor.  
Adana Mutabakatı, Suriye'nin kuzeydoğusunda 32 kilometre derinlikte bir ‘tampon bölge’ oluşturulması konusundaki Türk-Amerikan anlayışına bir alternatif sunuyor. Aynı zamanda Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında imzalanan Soçi Mutabakatı’nın uygulanmasının da önünü açıyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın güçlerini Fırat'ın doğusundaki bazı bölgelerden çekme kararı, o dönemde Türkiye’nin operasyon başlatmasının önünü açmıştı.  

2019 Soçi Mutabakatı neler içermektedir?  
Erdoğan ve Putin 2019’da Soçi’de 10 madde üzerinde mutabakat sağladılar:  
Her iki taraf Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye'nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar. Bu çerçevede, Tel Abyad ve Resualyn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir. 
Her iki taraf Adana Anlaşması'nın önemini teyit eder. Rusya mevcut koşullarda Adana Anlaşması'nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır. Barış Pınarı Harekat alanının dışında kalan Suriye tarafında, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km'nin dışına çıkarılması temin edilecektir. Mevcut Barış Pınarı Harekat alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır. Menbiç ve Tel Rıfat'tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır. Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır. Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır. Taraflar Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecektir.  

Türkiye ve ABD arasında 2019’da varılan anlaşma neler içermekteydi?  
ABD ile Türkiye arasında 2019 Ekim ayında, Suriye'nin kuzeyinde yürütülen Barış Pınarı Harekatı'na beş gün ara verilmesine ilişkin 13 maddelik bir anlaşma yapılmıştı. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı anlaşmaya göre:  
NATO içinde müttefik olan ABD ile Türkiye, Suriye’nin siyasi birliği ile toprak bütünlüğünü taahhüt eder, her iki ülke de Suriye ihtilafını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararına uygun şekilde sonlandırmayı hedefleyen, BM öncülüğündeki siyasi sürece olan bağlılıklarını yineler. TSK’nın, Barış Pınarı Harekatı'na 120 saatliğine ara vermesiyle birlikte, YPG güçleri güvenli bölgeden çekilecektir.
Türkiye ve ABD, Suriye'nin kuzeydoğusunda DEAŞ ile mücadele faaliyetlerine devam edecek. ABD, Türkiye'ye yaptırımları durduracak ve yeni yaptırım uygulamayacak. Oluşturulacak Güvenli Bölge Türk askerinin kontrolünde olacak, TSK bölgedeki tüm meskun mahal sakinlerinin dirliği ve güvenliğini sağlayacak. YPG'den ağır silahlar toplanacak, YPG tahkimatları ile tüm muharip mevzileri kullanılmaz hale getirilecek. ABD ile Türkiye, güvenli bölgenin uygulanmasında eş güdümü artıracak.  

Suriye ordusu Fırat'ın doğusuna nasıl döndü? 
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye'deki sınırlarından çekileceğini açıklamasının ardından yapılan bahsi geçen, Rus-Türk-Amerikan anlaşmalarına paralel olarak; Washington’ın müttefiki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam rejimi arasında bir mutabakat zaptı imzalandı. Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) ana omurgasını oluşturduğu SDG, Suriye rejimi ordusunun, SDG kontrolündeki Irak sınırında yer alan Ayn Divar’dan batıdaki Cerablus’a kadar olan bölgelere girişine izin verdi. Buna göre Suriye rejimi ordusu üç eksenden hareket etme imkanı buldu:  
Kuzeyde Tabka ekseni, Ayn İsa kırsalından Türkiye-Suriye sınırına uzanan bölge. Menbiç ekseni, Türkiye sınırındaki Ayn el-Arab'dan, batıda Tel Abyad’a kadar olan bölüm. Haseke ekseni, Tel Temir’den doğuya doğru Kamışlı ve Malikiye’ye uzanan bölüm. Arima ile ilgili varılan anlaşma doğrultusunda, Suriye rejimi birlikleri Menbiç ile Sacur Nehri boyunca konuşlanacak. Bahsi geçen mutabakat zaptına göre SDG, Suriye bayrağı altında, ülkenin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruyacağını ve Türkiye’nin muhtemel tehditlerine karşı Suriye ordusunun yanında yer alacağını deklare etmekteydi. Ancak Donald Trump’ın geri çekilme kararından vazgeçmesi ve Fırat’ın doğusunda ABD güçlerini tutmaya devam etmesi, söz konusu mutabakatın maddelerinin uygulanmasını erteledi. Türkiye’nin son operasyon sinyalinin ardından, Moskova, rejim ve SDG arasında 2019’da varılan mutabakatın yeniden canlandırılması için girişimlerde bulundu.  
Rusya, Suriye ile İsrail arasında Golan Tepeleri’nde hayata geçirdiği ‘çatışmasızlık kararının’ bir benzerini bölgede uygulamaya çalışıyor. Bu bağlamda Soçi Mutabakatı’nın uygulanmasının ardından, Adana Mutabakatı’nın etkinleştirilmesini hedefliyor. Böylelikle Suriye rejiminin meşruiyet kazanarak ülke genelinde kontrolü sağlamasına olanak sağlamayı amaçlıyor. Rusya daha önce de Adana Mutabakatı’na atıfta bulunmuştu, Tahran Zirvesi’nde de konuyu gündeme getirdi. Moskova’nın biraz Rus yorumuyla Adana Mutabakatı için zorlamaya devam edeceği öngörülüyor.  



Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
TT

Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Hamas üzerindeki askeri baskıyı iki katına çıkarma tehdidinin ve hükümetindeki bakanların Hamas’ın Filistinli tutukluların serbest bırakılmasını ve savaşın sona erdirilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmaya varma talebini reddederek Gazze Şeridi'nin tamamını işgal etme çağrılarının ardından İsrail işgal güçleri, Gazze Şeridi'ndeki saldırılarını arttırarak dün daha fazla can kaybına neden oldu.

Filistinli tıbbi kaynaklara göre dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine düzenlenen çok sayıdaki hava saldırısı, topçu bombardımanı ve insansız hava aracı (İHA) ile açılan ateş sonucunda 30'dan fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Aynı istatistiklere göre kurbanların çoğu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus ile Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerindendi.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail tarafından Gazze Şeridi’ne düzenlenen bombardımanlarda ölenlerin sayısının 51 bin 201'e, yaralananların sayısının ise 116 bine yükseldiği bildirildi.

Yeni bir teknik

Şarku’l Avsat muhabiri, dün gece, Gazze şehrinin doğusunda yer alan Zeytun, Şecaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin her noktasını vuran İsrail’in saldırılarının yoğunluğu açısından zor geçtiğini, özellikle et-Tuffah Mahallesi ve Yafa Caddesi çevresi ile Gazze şehrinin orta kesimlerine yakın bölgelerden çok sayıda insanı kaçmaya zorladığını bildirdi.

İsrail, 18 Mart'ta çatışmaların yeniden başlamasından bu yana İsrail askerleri arasında yaşanan ilk ölümcül olay olan, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında et-Tuffah Mahallesi’nin doğusunda yaşanan çatışmalarda bir İsrail askerinin ölmesi ve dört askerin yaralanmasından bir gün bu bölgelere saldırdı.

İsrail askerleri coğrafi olarak, ateşle korudukları, ancak asker bulundurmadıkları kuzeybatı bölgeleri dışında Refah şehrinin tamamını karadan kontrol ediyorlar. Refah şehrini Han Yunus'tan ayıran ve ‘Morag Koridoru’ olarak bilinen bölgede konuşlanmış durumdalar.

sdfgthy
Dün Gazze’nin kuzey yakınlarında İsrail’e ait askeri bir aracı taşıyan bir tır (Reuters)

İsrail kara kuvvetleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyini orta kesimlerden ve güneyden ayıran Netzarim Koridorunda konuşlu olsa da bölgede tam kontrol sağlanmış değil, Reşid sahil yolu halen açık durumda. İsrail kara kuvvetleri aynı zamanda Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin dış bölgelerinde de konuşlu ve buradaki operasyonlar, kuzeydeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiye semtlerinin dış mahallelerindeki diğer askeri birlikler gibi yavaş ve temkinli bir şekilde yayılıyor.

Operasyonlarında yeni bir taktiksel yaklaşım benimseyen İsrail güçleri, bir yandan Hamas'ı yavaş ilerleyen kara operasyonlarıyla baskı altına almayı hedeflerken, diğer yandan da bomba ya da patlayıcıları tespit etmek amacıyla geriye kalan binaları ve evleri havaya uçurmak için patlayıcı robotlar kullanıyor.

Öte yandan İsrail güçleri, Gazzelilerin evlerine dönmelerini engellemek için onların evlerini yıkmayı ve buraları yaşanmaz alanların ve belki de gelecekte girmelerinin yasak olduğu tampon bölgelerin bir parçası haline getirmeyi amaçlıyor.

Hamas'a baskı

Başta Netanyahu olmak üzere İsrailli yetkililer, Hamas üzerinde baskı kurmak amacıyla operasyonları yoğunlaştırmayı planladıklarını açıkladılar. Netanyahu cumartesi akşamı yaptığı açıklamada, İsrail güçlerine Hamas üzerindeki baskıyı her zamankinden daha fazla arttırmaları talimatını verdiğini ve İsrail'in mutlak zafer elde edene kadar savaşmaya devam etmekten başka çaresi olmadığını söyledi. ‘Katiller’ dediği kişilere teslim olmayacağını ve herhangi bir dikteye boyun eğmeyeceğini vurgulayan Netanyahu, Hamas tarafından ‘kapsamlı anlaşma’ olarak adlandırılan anlaşma kapsamında yeniden belirlenen koşulları reddettiğini belirtti.

Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar bu konuşmayı överken, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Gazze'deki askeri operasyonların sürdürülmesi ve yoğunlaştırılması, herhangi bir müzakerenin kabul edilmemesi ve Gazze Şeridi'nin tamamen işgal edilerek askeri yönetimin kurulması için çalışılması çağrısında bulundu. Buna karşın İsrailli gazeteciler ve analistler, İsrail için askeri ve ekonomik risklere değindiler.

dfgthyu
İleri karakol kurmak için Gazze'ye geçmeye çalışan radikal Yahudi yerleşimciler, Şubat 2024 (DPA)

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin yüzde 30 ila 40'ını etkin bir şekilde kontrol ediyor. Bu durum yerleşimcilerin liderlerini ve onları destekleyen bakanları, 2005 yılında boşaltılan Gazze Şeridi'nde yerleşim inşaatlarının yeniden başlatılması çağrısında bulunmaya teşvik ediyor.

Giderek kötüleşen insani kriz

İsrail'in İbranice yayın yapan haber sitesi Walla, İsrail ordusunun, Hamas'ın gücünü zayıflatmak ve yönetimini sarsmak amacıyla, Gazze'deki bölgeleri daha ufak bölgelere ayırmak amacıyla daha büyük operasyonlara hazırlandığını bildirdi. Walla’nın aktardığına göre bu çerçevede sivil şirketler tarafından işletilen ve doğrudan sivillere gıda yardımı dağıtacak merkezlerin kurulması da söz konusu.

İsrail, Hamas'a baskı uygulamak için sivilleri yerlerinden ederek ve evlerini yıkarak operasyonlarında açıkça sivilleri hedef alıyor. Ayrıca ablukayı sıkılaştırarak ve yardım ve ticari ürünlerin girişini engelleyerek onları açlığa mahkum ediyor.

Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) göre 90 binden fazlası kendisine ait 115 barınakta olmak üzere, yaklaşık 420 bin kişi yeniden başlayan saldırıların ardından yerinden edilmiş durumda ve askeri operasyonlar ve insani yardım girişinin engellenmesi sonucunda insani koşullar hızla kötüleşiyor.

Öte yandan Dünya Gıda Programı (WFP) tüm tarafları sivillere öncelik vermeye ve Gazze Şeridi'ndeki insani yardım çalışanlarını korumaya çağırdı. WFP, İsrail tarafından Gazze Şeridi’nde yürütülen savaş nedeniyle insani acıların daha da arttığını vurguladı.

WFP tarafın dün yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Gazze'deki aileler bir sonraki öğünlerinin nereden geleceğini bilmiyorlar. WFP tüm taraflara sivillerin ihtiyaçlarına öncelik vermeleri, insani yardım çalışanlarının korunmasını sağlamaları ve Gazze'ye derhal yardım girmesine izin vermeleri çağrısında bulunuyor.

sdfgrthy
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ücretsiz gıda dağıtım noktasının önünde bekleyen Filistinliler, 12 Nisan 2025 (AFP)

Gazze Elektrik Kurumu (GEDCO) tarafından dün yapılan açıklamada ise Gazze Şeridi'nde yaklaşık 18 aydır elektrik kesintisi yaşandığı ve bu süre zarfında Gazzelilerin 1,88 milyar kilowatt saatten (kWsa) fazla elektriği kullanmaktan mahrum kaldığını bildirdi.

Bu uzun süreli kesinti, başta sağlık, su ve sanitasyon olmak üzere hayati öneme sahip alanları çöküşün eşiğine getirdi. Çünkü temel altyapıyı çalıştıracak enerji kaynağı yok ve kötüleşen insani durumla birleştiğinde salgın hastalıklar ve yetersiz beslenme riski artıyor.

İsrail, 2 Mart'ta Gazze'ye tam bir abluka uygulayarak ateşkesle birlikte yeniden başlayan uluslararası yardımların girişini engelledi. Ayrıca Gazze’nin başlıca deniz suyunu tuzdan arındırma tesisine giden elektriği de kesti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), bu hafta insani durumun savaşın başlamasından bu yana geçen 18 ayın en kötü halinde olduğu uyarısında bulundu. Gazze'ye herhangi bir malzemenin geçişine izin verilmesinin üzerinden bir buçuk ay geçtiğini vurgulayan OCHA, bu durumun bugüne kadarki en uzun süreli tedarik kesintisi olduğunun altını çizdi.