Putin, Lapid’in İsrail Başbakanı olmasından memnun değil

Tel Aviv’deki Rus Büyükelçisi, Ukrayna’da ‘dengeli bir yaklaşım’ çağrısında bulundu

Biden ve Lapid 14 Temmuz’da Kudüs Bildirisi’ni imzalarken (AP)
Biden ve Lapid 14 Temmuz’da Kudüs Bildirisi’ni imzalarken (AP)
TT

Putin, Lapid’in İsrail Başbakanı olmasından memnun değil

Biden ve Lapid 14 Temmuz’da Kudüs Bildirisi’ni imzalarken (AP)
Biden ve Lapid 14 Temmuz’da Kudüs Bildirisi’ni imzalarken (AP)

Tel Aviv’deki Rus Büyükelçisi Anatoly Viktorov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Yair Lapid’in İsrail Hükümeti’nin başbakanlık görevini üstlenmesinden memnun olmadığını ve bunun Tel Aviv ve Moskova arasındaki ikili ilişkilere zarar verebileceğini düşündüğünü belirtti. Putin’in bu tutumu, Lapid’in Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği ‘askeri operasyonla’ ile ilgili olarak Mart ayında yaptığı açıklamalardan kaynaklanıyordu.
İsrail’in Kanal 12 televizyonunun aktardığına göre, Büyükelçi Viktorov Putin’in bu tutumuna İsrailli yetkililerle yapılan basına kapalı görüşmeler sırasında tanık oldu. Putin İsrailli yetkililere, Lapid’in Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı daha önce yaptığı açıklamalarının ve Başkan Putin’e yönelik gergin sözlerinin “Kremlin’de derin bir yara bıraktığını”, İsrail hükümetinin başbakanı olarak atanmasının endişe verici ve rahatsız edici olduğunu ve sadece rızası olmaması ile kalmadığını bunun “iki ülke arasındaki ikili ilişkilerde zorluklar yaratabileceğini” söyledi.
Bu yayın, İsrail medyasında öfkeyle karşılandı ve Tel Aviv’deki Rus büyükelçiliğini haberi yalanlamak üzere hızla harekete geçmek durumunda bıraktı. Ancak söz konusu yalanlama aslında haberin içeriği doğruluyordu. Zira büyükelçiliğin açıklamasında “İki ülke arasında dostluğun doğasına ve 30 yıldır devam eden Rus-İsrail köklü ilişkilerinin derinliğine uygun olarak, İsrail’in Ukrayna’daki savaşa tarafsız, dengeli ve temkinli bir yaklaşımı seçmesini umuyoruz” ifadelerine yer verildi.
Lapid’in, Naftali Bennett hükümetinde dışişleri bakanı olarak görev yaptığı sırada, Putin yönetiminin Ukrayna’yı işgal girişimini ‘Rusya’nın savaş suçu’ olarak nitelendiren ilk İsrailli yetkili olduğu biliniyor. Lapid, Rusya’yı ‘sivillere kasten saldırmakla’ suçlamıştı. Lapid’in bu tutumu, zamanın başbakanı Bennett’in tutumundan bile farklıydı. Zira Bennett temkinli bir yaklaşım benimsiyor ve İsrail’i Rusya’yı kınamanın bedelinden! kurtarmak için Kiev ile Moskova arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyordu.
Ancak İsrail hükümeti, Rusya’yı doğrudan ve açık bir şekilde kınamaktan veya Ukrayna’ya silah sağlamaktan kaçınmak istemesine rağmen, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin baskıları sonucunda Şubat ayında savaşın başlangıcında dikkatli adımlarının ardından Ukrayna’yı destekleyen tutumlar almaya başladı. İsrail, Ukrayna krizi konusunda, tarihsel müttefiki ABD ve komşu Suriye’de konuşlanmış Rus kuvvetleri ile eski Sovyet ülkelerinden gelen yaklaşık bir milyon vatandaşının tutumu arasındaki hassas dengeyi korumaya çalıştı. Eski Sovyet ülkelerinden İsrail’e göç etmiş kişiler arasında Rusya ve Ukrayna ile ilişkileri olanlar olsa da, çoğu Rus tutumunu destekleme eğilimindeler.
İsrail’deki Genel İstihbarat Teşkilatı (Şin Bet), Putin’i kızdırmamak için en kararlı taraftı. Bu durum Suriye’de Rusya ile askeri koordinasyon içinde hareket ediliyor olmasıydı. Bu mekanizma İsrail’in çıkarlarına ve güvenliğine hizmet ettiği için, Suriye’deki İsrail ve Rus güçleri arasındaki sürtüşmeyi önledi. Lapid, başbakanlık görevine geçtikten sonra, görev süresi boyunca bu koordinasyonu sürdürülmesini sağlamak üzere çalıştı. Lapid geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Biden ile imzaladığı Kudüs Bildirisi’nden sonra, Ukrayna’daki savaşla ilgili Rusya’ya değinen bir konuşma yaptı, konuşması Lapid’in Biden’ı ılımlı bir tavır almaya ikna ettiği anlamına geliyordu. Kudüs Bildirisi’nde, ABD ve İsrail, Ukrayna’ya yönelik devam eden saldırılara ilişkin endişelerini ve Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne olan bağlılıklarını vurguladılar. Ayrıca Ukrayna halkına yönelik devam eden insani yardımın önemine de dikkat çektiler.



Trump, kendi adını taşıyan yeni bir savaş gemisinin lansmanını yaptı: 15 denizaltı ve 3 uçak gemisi inşa edeceğiz

ABD Başkanı, Florida'daki Mar-a-Lago konutundan düzenlediği basın toplantısında, kendi adını taşıyacak yeni bir savaş gemisi sınıfının lansmanını duyurdu (AFP)
ABD Başkanı, Florida'daki Mar-a-Lago konutundan düzenlediği basın toplantısında, kendi adını taşıyacak yeni bir savaş gemisi sınıfının lansmanını duyurdu (AFP)
TT

Trump, kendi adını taşıyan yeni bir savaş gemisinin lansmanını yaptı: 15 denizaltı ve 3 uçak gemisi inşa edeceğiz

ABD Başkanı, Florida'daki Mar-a-Lago konutundan düzenlediği basın toplantısında, kendi adını taşıyacak yeni bir savaş gemisi sınıfının lansmanını duyurdu (AFP)
ABD Başkanı, Florida'daki Mar-a-Lago konutundan düzenlediği basın toplantısında, kendi adını taşıyacak yeni bir savaş gemisi sınıfının lansmanını duyurdu (AFP)

Donald Trump, dün görevdeki bir başkan için alışılmadık bir hareketle, kendi adını taşıyacak yeni bir savaş gemisi sınıfının lansmanını duyurdu. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nin 15 denizaltı ve üç uçak gemisi inşa ettiğini de açıkladı.

ABD Başkanı Florida'daki Mar-a-Lago tatil beldesinde düzenlediği basın toplantısında, geminin "ülkemizin tarihindeki en büyük savaş gemisi ve dünya tarihinde inşa edilen en büyük savaş gemisi" olacağını iddia etti.

Yapılacak geminin görüntüleri denizde ve yapım aşamasındayken bir platformun etrafındaki standlarda sergilendi. Trump, ilk iki geminin inşasının "yaklaşık iki buçuk yıl" süreceğini tahmin ederek, bu yeni gemi sınıfının "yakında" 10 gemiyi, nihayetinde ise 20 ila 25 gemiyi içereceğini belirtti.

Bu gemilerin toplar ve lazerlerle donatılacağını, hipersonik ve nükleer silahlar taşıyabileceğini açıkladı. Trump, "çok estetik bir insan olduğum için" yeni gemilerin tasarımına bizzat dahil olmak istediğini söyledi. Bu yeni gemi sınıfının "sadece Çin'e değil, herkese bir mesaj" olarak tasarlandığını belirtti ve "Çin ile çok iyi ilişkilerimiz var," diyerek, Çin'in donanmasını güçlendirdiğini ve modernize ettiğini vurguladı.


Amerika ve müttefikleri, Gazze'nin yeniden inşası konusunda bir konferans düzenleme çabalarını yeniledi

Gazze şehrindeki İslam Üniversitesi'nde bulunan yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrindeki İslam Üniversitesi'nde bulunan yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Amerika ve müttefikleri, Gazze'nin yeniden inşası konusunda bir konferans düzenleme çabalarını yeniledi

Gazze şehrindeki İslam Üniversitesi'nde bulunan yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrindeki İslam Üniversitesi'nde bulunan yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

Bloomberg News, bilgili kaynaklara dayandırdığı dünkü haberinde, ABD ve müttefiklerinin Gazze Şeridi'nin yeniden inşası konusunda bir konferans düzenleme çabalarını yenilediklerini ve Trump yönetiminin İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasına yeni bir ivme kazandırmaya çalıştığını bildirdi.

Kaynaklar, konferans için Washington'un olası bir mekan olarak değerlendirildiğini ve konferansın önümüzdeki ay gibi erken bir tarihte yapılabileceğini, Mısır'ın ise değerlendirilen diğer birkaç yer arasında olduğunu belirtti.

Bir kaynak, konferansın muhtemelen yetkililer, ekim ayında İsrail ile Hamas arasında varılan ateşkes anlaşması uyarınca geçiş hükümetini denetlemek üzere kurulan Trump liderliğindeki "barış konseyinin" oluşumunu tamamlayana kadar gerçekleşmeyeceğini ifade etti.

sdf
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv- AFP)

Şarku’l Avsat’ın Bloomberg’ten aktardığına göre ABD elçisi Steve Wittkoff hafta sonu Florida'da Mısır, Türkiye ve Katar yetkilileriyle bir araya gelerek ateşkesin uygulanmasını görüştü.

Konferansın, ABD başkanı tarafından hazırlanan ve iki aşamaya ayrılan 20 maddelik barış planının ivmesini korumaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğunu da belirtti. Birinci aşama, çatışmaları durdurmayı ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamayı amaçlarken, ikinci ve daha zorlu aşama ise Hamas'ın silahsızlandırılması ve uluslararası bir istikrar gücünün oluşturulmasıyla Gazze'nin uzun vadeli yönetimine geçmeyi içeriyor.

Bloomberg'in haberine göre, ABD'li yetkililer ikinci aşamanın zorluğunu kabul etti; zira Barış Konseyi, üyelerinin belirlenmesi de dahil olmak üzere birçok soruyla karşı karşıya ve uluslararası istikrar gücü henüz kurulmamış durumda. Belki de ikinci aşamanın en zor görevi, Hamas'ın silahsızlandırılması olacak.


İran balistik füzeleri ABD ve İsrail'in incelemesi altında

Yargı organlarına bağlı Mizan haber ajansının yayınladığı, füze tatbikatlarını gösteren bir fotoğraf
Yargı organlarına bağlı Mizan haber ajansının yayınladığı, füze tatbikatlarını gösteren bir fotoğraf
TT

İran balistik füzeleri ABD ve İsrail'in incelemesi altında

Yargı organlarına bağlı Mizan haber ajansının yayınladığı, füze tatbikatlarını gösteren bir fotoğraf
Yargı organlarına bağlı Mizan haber ajansının yayınladığı, füze tatbikatlarını gösteren bir fotoğraf

Bölgesel gerilimlerin artması ve İran içindeki askeri faaliyetlere ilişkin çelişkili raporlar nedeniyle ABD ve İsrail, İran'ın füze programını yoğun bir şekilde inceleme altına aldı. Batılı değerlendirmeler, Tahran'ın Haziran Savaşı'nın ardından füze ve nükleer yeteneklerini yeniden inşa etmeye çalıştığını öne sürerken, İran programının "tamamen savunma amaçlı" ve herhangi bir müzakerenin kapsamı dışında olduğunu savunuyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün yaptığı açıklamada, İran'ın son zamanlarda "tatbikatlar" yaptığının farkında olduklarını belirterek, İran'ın nükleer faaliyetlerinin ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşmede ele alınacağını söyledi. İran'ın herhangi bir hamlesinin güçlü bir şekilde karşılanacağı uyarısında bulunan Netanyahu, İsrail'in bir çatışma arayışında olmadığını da vurguladı.

ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee ise Tahran'ın Haziran Savaşı sırasında Fordo tesisinin bombalanmasının ardından "mesajı tam olarak kavrayamadığını" söyledi. Tel Aviv'de Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, İran'a karşı saldırıları desteklediğini açıklayarak, füze cephaneliğini yeniden inşa etmesinin artık nükleer programıyla kıyaslanabilecek bir tehdit oluşturduğunu savundu.

Buna karşılık, İran Dışişleri Bakanlığı balistik füze programının "müzakere masasının dışında" olduğunu vurgularken, İran ordu komutanı Emir Hatemi, silahlı kuvvetlerin rakiplerinin hareketlerini "yakından izlediğini" ve herhangi bir saldırıya "kararlı bir şekilde" karşılık vereceğini vurguladı.

İran içinde, olası füze tatbikatlarına ilişkin haberlerde bir tutarsızlık yaşandı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre  Devrim Muhafızlarına yakın medya kuruluşları birkaç ilde hareket ve testlerden bahsederken, resmi televizyon herhangi bir tatbikat yapılmadığını ve dolaşan görüntülerin "yanlış" olduğunu vurguladı.